Mahmut Çerkez anlatıyor: Limasol Çerkez Çiftliği

“Geldiklerinden bir süre sonra insanlarımız malaryaya tutulmuşlardı. Bu yüzden birçok insanımızın öldüğünü söylerdi büyüklerimiz bizlere…”

p>

19. yüzyıl ortalarından itibaren Kuzey Kafkasya'nın otokton (yerli) halklarından Çerkesler için sürgün artık kaçınılmaz bir gerçekti. Çarlık Rusya'sı Kuzey Kafkasya'yı işgal ederken, bölgenin otokton halkını da eski Osmanlı coğrafyasına doğru sürgün ediyordu... Çerkesler için bilinmezliğe doğru yol alışın resmen onaylanması 1864'tür. Çerkesler Osmanlı'nın çeşitli bölgelerine yerleştirilmekle birlikte, kimi Çerkesler bireysel veya küçük topluluklar halinde süreç içinde dünyanın çeşitli yerlerine de dağılıyorlardı. Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olan Kıbrıs'a da belli sayıda bir Çerkes nüfusun geldiğini biliyoruz. Gelen Çerkeslerin sayısının o dönemde daha fazla olması mümkün olmasına karşı, o dönemde gerek Kıbrıslı Rumların, gerekse Kıbrıslı Türklerin tepkilerinden dolayı, Çerkeslerin Kıbrıs'a iskanları sınırlı tutulmuştu. 

Kıbrısa gelen bazı Çerkes erkeklerin lejyon asker olarak Fransız ve İngiliz ordusuna dahil olmalarında, o dönemde Larnaka'daki Fransız ve İngiliz konsolosluklarının rolü olduğu hala halk arasında bir söylencedir. İlgili lejyon askerlerin daha sonra dünyanın dört bir yanındaki sömürgelere dağıldığı düşünülmektedir. Bununla birlikte, İngiliz asillerinin güzel Çerkes kızlarını Kıbrıs'tan alma girişimleri de bilinmektedir. Bu bağlamda P. T. Barnum'un yanında çalışan ve Kıbrıs'a giden John Greenwood'a Mayıs 1864 yılında yazdığı mektup manidardır.

(bkz. http://chnm.gmu.edu/lostmuseum/lm/312)

İlk olarak, 15. yüzyılda Memlük Çerkesleri ilk olarak Kıbrıs'a ayak basmışlardı. 19. yüzyılda ise bir sürgün sonucu Çerkesler yine Kıbrıs'a ayak basıyorlardı ve yerleşiyorlardı. Kafkasya'nın Çarlık Rusya'sı tarafından işgalini takiben, uzun bir yolculuğun ardından gemilerle Larnaka'ya geliyorlardı (Karpaz yarımadası yakınlarında da Çerkesleri taşıyan bir geminin de battığı bilinmektedir). Larnaka civarındaki köylerin (Arçoz, Tremeşe ve Vuda) yanı sıra, bir kısım Çerkes de toplu olarak Limasol'da daha sonra Çerkez Çiftliği olarak adlandırılan bölgeye yerleştiriliyorlardı. Araştırmacı, yazar Mete Hatay, "Kıbrıs'a gelen Çerkeslerin büyük bir kısmı Müslüman'dı fakat, aralarında Hıristiyan Çerkesler'de vardı" diyor. (Kıbrıs'ta Çerkes denildiğinde gerek halk arasında gerekse araştırmacılar arasında hem Adığeler hem de Abhazlar algılanmaktadır.)

Çerkeslerle ve Limasol'daki Çerkez Çiftliği'ne ilişkin hislerini, düşüncelerini ve anılarını Mahmut Çerkez bizlerle paylaşıyor. 

p>

Çerkeslerin Kanson ailesinden olan Mahmut Çerkez, kapısını ne zaman çalsak bizleri ret etmiyor, öncelikle ona bu noktada teşekkürü bir borç bilirim. Misafirperverliği de tam bir Çerkes misafirperverliği. Bununla birlikte aynı şekilde asil, ama mütevazi bir yaklaşımı da gözlerden kaçmıyor. 

Kapısını çalıyoruz Mahmut Çerkez'in eski öğrencim Çağrı Tosun'la birlikte... Çağrı, el öpmeye yöneliyor, ben el öpmüyorum ve ekliyorum, “Çerkesler el öpmez ve öptürmez” diyorum... Mahmut Çerkez hemen söze giriyor: "Doğrudur”, diyor “El öpme adedi yoktu bizde, babam ve dedemin elimi öpün dediklerini hiç hatırlamam, zamanla değişti işte buralarda" diyor. Mahmut Çerkez'in ikramlarıyla birlikte sohbetimiz derinleşiyor... 

Muhittin T. Özsağlam: Öncelikle Çerkez Çiftliği'nden başlayalım. Nasıl gelindi, nasıl kuruldu bu çiftlik? 

p>

Mahmut Çerkez: Siz de biliyorsunuz ki Kafkas savaşında dağlardan çarpışa çarpışa buralara geldik. Çerkesler Türkiye'de, Eskişehir, Kayseri, Adapazarı gibi yerlere yerleştirildiği gibi, Kıbrıs'a da yerleşti sürgün sırasında. Gemilerle geldi atalarımız buraya ve çeşitli bölgelere yerleştiler. Bu yerleşilen bölgelerden bir tanesi de Limasol'daki Çerkez Çiftliği'dir. 

Muhittin T. Özsağlam: Kaç kişi yerleşmişti çiftliğe?

p>

Mahmut Çerkez: Tam rakam veremeyeceğim ama sanırım 6070 kişi kadardı çiftliğe yerleşenler. Geldiklerinden bir süre sonra insanlarımız malaryaya tutulmuşlardı. Bu yüzden birçok insanımızın öldüğünü söylerdi büyüklerimiz bizlere. Çiftlik kayıtlara geçtikten sonra Çerkesler, kendi birikimleriyle çiftlik içerisine cami ve mezarlık yapmışlardır. Çiftliğe muhtarlık yapanlardan birisi de benim dedemin kardeşi, yani büyük amcam Kırmızı Hasan'dı. Kırmızı Hasan caminin ve mezarlığın masraflarından dolayı evkafa devredilmesini önerdiydi. Sonra dedemle kavga ettiler, dedem istemediydi evkafa devri ve Kırmızı Hasan terk etti çiftliği, ailesiyle. Bunun üzerine dedem muhtar oldu, dedemin ölümünden sonra ise babam muhtar oldu. Çiftlikten ayrılmamız söz konusu olduydu, kardeşim vefat ettikten sonra babam çiftlikteki hakkımızı sattı ve Muttayaka (Mutluyaka)'ya yerleştik. Çok iyi hatırlarım ayrılırken çiftlikten, mezarlığın anahtarı hala daha babamdaydı... Lanidis almıştı bizim mallarımızı ama Lanidis orta vadede tüm çiftliğe sahip oldu daha sonra... Bu konuya gene döneriz... 

Muhittin T. Özsağlam: Gelme sürecine ve yaşama dair konuşuyoruz da Çerkesçe (Adığece) nasıl oldu da unutuldu hiç konuşulmuyor muydu çiftlikte? Siz biliyor musunuz Çerkesçe?

p>

Mahmut Çerkez: Gelelim o konuya evet. Çerkes Ethem'i bilirsiniz, vatan haini ilan edildiydi. Çerkesler Türkiye'de o dönemde bazı çevreler tarafından hain görüldüydüler. Bizim büyüklerimiz arasında da bir çekince vardı ve o yüzden sadece kendi aralarında konuşurlardı Çerkesçe'yi gizlice. Ben en büyük çocuk olduğum için hatırlarım o günleri, amcamla babamın Çerkesçe konuşmaları hala aklımda ve elbette bazı kelimeleri biliyorum. Daha sonra çevrenin etkisiyle elbette bu dil unutuldu. Müslüman olduğumuz için Türk okuluna gittim ve Türk halkının içine karıştık. Bak, babam Rum okuluna gitti, etrafta Türk okulu yoktu diye, onun için babam Rumca okurdu, Rumca yazardı. 

O dönemlerde Ethem Bey'i bizler hain sanırdık. Öyle görürdük. Şunu da söyleyeyim hiç unutamam, 1938'de annem fırına ekmek salardı ve o gün babam Leymosun (Limasol)'dan geldiydi ve ağlardı Atatürk ölmüştü diye. 

Ethem Bey'i bize vatan haini diye anlatmışlardı. Bizler Çerkesliğimizi ret etmedik ve çiftliği terk ettikten sonra soyadımızı alırken babam "Çerkez" soyadını aldı. 1974'ten sonra, adanın Kuzeyi'ne geldikten sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nden Çerkes kökenli çok komutanla tanıştım. Hemen hemen tayini Kıbrıs'a çıkan Çerkes komutanların tümüyle tanışmıştım. Daha sonra bu komutanların bazıları bana kitaplar verdiler, Ethem Bey'le ilgili o kitapları okuyunca anladım ki Ethem Bey'in çok iyiliği geçmiştir Türk milletine ve hizmet etmiştir savaşarak Türkiye için. Unutmayalım ki birçok isyanı Ethem Bey bastırmıştır. Ne zaman ki İsmet İnönü ikinci adam oldu, ondan sonra Atatürk ile Ethem Bey'in arası açıldı.

Elbette Ethem Bey'in kardeşi Reşit Bey'in de bu süreçte bir rolü vardı. 

İnönü ikinci adam olunca, Ethem Bey de hem o dönemdeki karışıklıktan hem de hasta olmasından dolayı Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmıştı. Yaşamını Ürdün'de sürdürmüştü. Biliyorsunuz orada da birçok Çerkes yaşamaktaydı o dönem ve halen de... Öyle ki kraliyet muhafızları hala daha Çerkeslerdir... Ben şunu da söyleyeyim; Türk toplumuna hizmet etmeye çalıştım toplumlararası çatışmalar başlayınca. Ziya Rızkı, Sevim Ebeoğlu ve Kemal Şemi ile birlikte çalıştım o dönemde, Kıbrıs Türk halkının mukavemeti için... Bizler Müslüman oluşumuzdan dolayı Türk halkına katıldık. Öyle ki 1959'dan itibaren TMT'ye de katılmıştım. Ama Çerkes olduğumu inkar etmem ve Çerkes olduğumdan dolayı da gurur duyduğumu söylerim. 

Muhittin T. Özsağlam: Peki dönelim Lanidis'in Çiftlik arazisini alma olayına. O noktada az önce bir şeyler konuşacağız demiştiniz… 

p>

Mahmut Çerkez: Evet dönelim o konuya, babam çiftlikteki mezarlığa, camiye ve geriye kalan arazilere sahip çıkalım diyordu. Çünkü Lanidis satın aldığı maldan fazlasına sahip çıkıyordu. Babam ve ben konuyu Lefkoşa'ya taşıdık ve sürekli Çerkeslere de söylerdik, “sahip çıkalım atalarımızın mallarına” diye. Fakat, o Çerkeslerden bazıları hiç ilgilenmedi. İsimlerini hade söylemeyim... 

Bazı arazileri satmıştık ama bazıları satılmamasına karşın Lanidis bunlara da el koydu. 

Bu yüzden İngiliz döneminde babam Lanidis'i dava eder. Çünkü Lanidis mezarlığın ve caminin tam olduğu yere domuz mandırası yaptırdıydı. O dönemdeki İngiliz Mahkemesi'nin kararıyla domuz mandırası oradan kaldırıldı. Yetkililerden şimdi de sahip çıkılmasını istiyorum, oradaki en azından mezarlığa ve bununla birlikte caminin olduğu yere. Dedemin ve kardeşimin mezarları hala orada... 

Muhittin T. Özsağlam: Ben çok teşekkür ediyorum bu tatlı sohbete ve en son şunu sormak istiyorum; Sizden sonraki aile fertleri Çerkes kimliğine sahip çıkıyorlar mı? Biliyorlar mı Çerkes olduklarını? Ve Kafkaslara gitmek ister miydiniz? 

p>

Mahmut Çerkez: Elbette bilirler hepsi de Çerkes olduklarını, ama bir torunum var, Mahmut Çerkez Ergoren ismi. İngiltere'de, Leicester'da doktora yapar, o çok meraklı ve ilgilidir Çerkesliğe. 

Kafkaslara tabii ki gitmek isterim, ama sağlık durumum elvermez şu anda gitmek için maalesef... 

Daha önce Rus televizyoncularla beraber gelmiştin hatırlarsan, onlara da söylediydim, ne vakit duydum Abhazya bağımsızlığını kazandı, heyecanlandıydım oturduğum yerde...

NART DERGİSİ 82. SAYI

+''+nan+'



'+Muhittin Tolga Özsağlam

Share