Adığe Kızları Kaçmaz, Kaçırılırlar

Türkiye'de genç kızlar için "kaçmak", herkesin bildiği gibi, ailenin rızası olmadan evlenmek üzere habersizce evden ayrılmak anlamına gelir. Kendi vunafesini yaparak ailesine karşı gelen asi kızın üzerine bir çizik atılır ve uzun süreler adı anılmaz. Pek çok sülalede örnekleri vardır bu durumun. 

Genç kız kendi iradesi ve aklıyla vunafesini yapar ve ailesine durumu bildirir. Bu kararda ailenin beğenmediği bir durum varsa, kendince nedenler sıralayarak kızın tercihini yok sayar, onun kararını onaylamaz. Yaşı da küçük değildir kızın ama aile en doğrusunu bildiği için kızlarının yanlış! yapmasına izin vermez. Sonrasında da malum kaçış gerçekleşir. Küslükler, barışmalar birbirini izler. 

Türkiye'deki boyutunu herkes bildiği için oradaki eğrisini doğrusunu tartışmadan anavatanda Adığe kızlar neden ve nasıl kaçarlar kaçırılırlar bunu anlatmak istiyorum. 

Genç Kızın kendi rızası ile kaçırılması:

Türkiye’deki "kaçtı!" kelimesi, bu olumsuz eylemi doğrudan kıza yükler ve ailesülaletoplum nezdinde bunun bir "suç unsuru" olduğunu da vurgular. 

Oysa anavatanda kızlar kaçmazlar, kaçırılırlar! Evlenme talebi olan bir genç tarafından götürülürler. Adığece "yadığuas": çalındı, "yahas": götürüldü kelimeleriyle ifade edilir kaçırılma eylemi. Bu nedenle de suç yoktur. Yani genç kız ailesine karşı iteatsiz, asi olarak suçlanmaz.

Evlenmek üzere anlaşan gençler, "evlenme merasiminin" aşamalarının nasıl olacağına biraz kendileri biraz da aileleri ile beraberce karar verirler. 

Kızın ailesinin maddi durumu, kız isteme ve gelin alma fasıllarının masraflarını, eziyetini karşılamaya uygun değilse veya ailede ya da yakınlarda eğlenceye engel bir yas durumu varsa kızın kaçırılması çok kabul gören bir uygulamadır. Kız ve oğlan bu duruma açıkça konuşarak karar verirler. Aileler de bunu bilir ve onaylar.

Kızın kaçırılacağı  getirileceği zamanı çoğunlukla aileler bilse de bazen ailelerin tam olarak zamandan haberi olmadan da gerçekleştirilebilir.

Delikanlı bir ya da bir kaç arkadaşı ile birlikte, genç kızı anlaştıkları yerden alarak oğlanın ailesinin evine götürürler (bazı bölgelerde oğlanın akrabalarından birinin evine götürülür). Kısa bir süre içinde kızın ailesine haberciler gönderilir. Haber üzerine kızın ailesinden, akrabalarından bir grup oluşturulur ve bir kaç saat içinde oğlan tarafına gelirler. Bu arada oğlan tarafı da hazırlıklarını yapmıştır. Sofralar kurulmuş, Adığe nikâhı (dini nikâh) için hoca çağrılmıştır. Kızın yakınlarından birisi kuzeni, dayısı vs. kim geldiyse kızın bulunduğu odaya girer ve kızlarına: "Kendi isteğinle mi geldin, gerçekten kalmak istiyor musun?" diye burada çok meşhur olan kader sorusunu sorar. Bu danışıklı döğüşün aktristi tabi ki "evet" der. Bu yanıtı alan temsilci akraba huzur içinde odadan çıkar ve keyifle sofraya yönelir. Durumu yanındakilere açıklar ve nikah kıyılır. Dilek ve temennilere boğulan sofrada taraflara uygun olan düğün tarihi belirlenir ya da bu iş de oğlan tarafına bırakılır. Böylece kız isteme ve gelin alma seremonisinin masraf ve sıkıntısından kurtulan kız tarafı sevinçle oradan ayrılır. Gençler o andan itibaren evlenmiş olurlar. 

Düğün tarihi belirlendiğinde kız tarafına da haber verilir. Düğün yapılacak ise kesinlikle yemekli olur. Restaurant, otel, gibi salonu olan mekânlarda ya da erkek tarafının evi uygun ise evde düğün yapılır. Kız tarafından da 5060 veya bazen çok daha fazla sayıda katılımla düğün olur. Resmi nikâh ise düğün saatinden önce, gelin ve damadın akranlarından oluşan akraba ve arkadaşlarının eşliğinde, nikâh salonunda standart bir törenle kıyılır. Daha sonra nikâhta bulunanlar konvoy halinde arabalarıyla şehir turu yaparak, kızın ailesinin evinin önünden klaksonlar çalarak geçerler, Abhaz meydanında kısa bir düğün yapıp, asıl düğünün yapılacağı salona ya da eve giderler. Düğün sahibi erkek tarafıdır ve kız tarafı misafir olarak gelir ve ağırlanırlar.

Burada Türkiye'deki gibi bir çeyiz ya da eşya mentalitesi yok. 

Yukarıdaki "kaçırma ve kızın rızasını sorgulama" seramonisi bittikten sonra bir kaç gün içinde kızın ailesine alışveriş için haber verilir. Aile kızlarının giysi, ayakkabı vs. tüm ihtiyaçlarını beraberce gittikleri yerlerden alırlar. Bunların dışında kızın çeyiz olarak herhangi bir öteberisi olmaz, götürmez. Sadece kızın tarafından düğünde hediye gelirse onlar verilir. Bazen de ailenin maddi durumuyla ya da gösteriş kapasitesiyle orantılı olarak değişmekle birlikte, damada ev veya araba hediye eden aileler de vardır.

Sonuç: Kız kendi isteği ile kaçırılmışgötürülmüştür. Aileler razıdır. Kız tarafında masraf yoktur. Oğlan tarafı her durumda zaten yapacağı masrafı yapacaktır.

Yaşı küçük olan kızlar da bazen kendi istekleriyle kaçırılıyorlar. Bu durumda kızın ailesi haliyle evliliğe karşı çıkıyor ve o meşhur "hür irade" içeren kader sorusunu kıza sormadan kızları gittiği yerde kalmayı çok istese de kızgınlıkla ve hışımla kızlarını geri götürüyorlar. Dolayısıyla evlilik konusu da kapatılmış oluyor. Taki bu kaçırmalar bazen 35 sefere ulaşınca yılgınlık içine düşen kızın ailesi pes ederek evliliğe razı oluyor.

Genç kızın zorla kaçırılması:

Bu durum biraz eski Türk filmlerini çağrıştırsa da aynen olduğu gibi aktaracağım hiç bir abartısı olmadan;

Bir delikanlı bir kızı beğeniyor ve bunu kendisine ifade ediyor. Kız istemiyorsa o da bunu belirtiyor haliyle. Uğraşlar kısa ya da uzun bir zaman erkek tarafından değişik şekillerde gösteriliyor. Kızın olurunu alamıyor ya da kız istiyorsa dahi zamanı, koşulları o anda uygun bulmadığı için hayır diyor vs. Sonuçta delikanlı bir ya da bir kaç arkadaşı ya da yakını ile kız kaçırma timini oluşturup, kızın hareket güzergahında mevzileniyor. Genç kız tam anlamıyla yakapaça derdest edilip arabaya tıkılıyor ve delikanlının (ailesinin) evine götürülüyor. Bazen kapı önünde eşofmanlarıyla, bazen direnme esnasında ayakkabısının teki ayağından çıkmış olarak, ama bunlar da çok önemli haller sayılmıyor.

Kız arabada figan feryat ederken hemen arabadakiler tarafından: "bizim oğlan bir tanedir, dünyada eşi benzeri yoktur, bir elin yağda, bir elin balda olacak " türündeki çok ikna edici söylemlere başlıyorlar. Bu arada kız da boş durmuyor tabi ki: "beni hemen geri götürün, yoksa boksör ağabeyim sizi gebertir" şeklindeki tehditlerini savuruyor ancak arabadakileri vazgeçirmeyi başaramıyor. Oğlanın ailesiyle birlikte yaşamakta olduğu eve ulaşıyorlar. 

Ev halkı kızın getirileceğinden bazen haberdar bazen de değildirler. Gerçi haberli ya da habersiz olmaları bir şeyi değiştirmiyor. Aile fertleri hemen bir araya gelerek, zorla getirilmiş olan kızı ikna etmek üzere varını yoğunu ortaya koyuyor. Bu arada zaman geçirmeden kızın ailesi yukarıda anlattığım gibi haberdar ediliyor. Kız tarafı gelene kadar kız ikna edilemediyse ki bu zorla kaçırmalarda pek ikna edilemiyor kızın yakınları geldiğinde kıza: "Kendi isteğinle mi geldin, kalmak istiyor musun?" kader sorusunu soruyorlar ve kız: "Hayır, asla, hemen sizinle geliyorum" yanıtını veriyor ise hemen kızı alıp oradan ayrılıyorlar.

Burada gayet olağan karşılanıyor bu durum, herkes hayatına bıraktığı yerden devam ediyor. Kız için de oğlan için de ciddi bir olumsuzluk doğurmuyor bu durum. Hatta kaçırılıpta geri gelen kızlar " talipsiz" olmadıklarını, beğenildiklerini de ispatlamış oluyorlar bir nevi.

Gelelim diğer duruma. Yani zorla kaçırılıp da oğlanın yakınları tarafından kalması (evlenmesi) yönünde ikna edilen kızlara. 

Zorla kaçırılmış olan kız, hane halkı ya da orada bulunan yüksek ikna kabiliyeti olan kişilerin baskılarına dayanamayarak bazen de "tamam" diyebiliyor. Bunun üzerine kızın yakınları meşhur kader sorusunu sorduklarında "evet" yanıtını alıyorlar.

Kızlar tabi ki hiç tanımadıkları birisiyle evlenmek üzere ikna olmuyorlar. Kaçıran kişiye direniyorlarsa eğer; ya oğlanı çok fazla beğenmedikleri için, ya beğenseler de kaçırıldıkları tarih kendilerine uymadığı, evlenme hazırlığı yapmadıkları için vs. nedenler söz konusudur. Bunları es geçebilenler ya da başka bir kısmet çıkmazsa endişesi taşıyanlar kalmaya ikna oluyorlar ve kendi rızası ile kaçırılanlar gibi Adığe nikâhı ve sofra seramonisi başlatılıyor. Sonuçta da gençler evlenmiş oluyorlar.

Bunun peşinden aynen yukarıdaki gibi diğer uygulamalar başlatılıyor. Yani alışveriş, düğün, resmi nikâh vs.

Aynı kişi tarafından ya da farklı kişiler tarafından defalarca kaçırılıp evlenmeyi kabul etmediği için geri gelebiliyor genç kızlar. Kimse kimseden şikâyetçi olmuyor. Gelenek, alışkanlık böyle diyorlar. Sıfırdan ev kurma maliyetinin oluşturduğu baskı yok gençlerin üzerinde. O yüzden de birine talip olmak hiç zor değil. Çeyiz kavramı da olmadığı için, kızlar için de evlenmek zor değil.

Kaçırarak evlenme burada oldukça sık rastlanan bir durum olsa da "gelin alma" seremonisiyle yapılan düğün törenleri de var tabi ki. 

NART Dergisi 82. Sayı

+''+nan+'



'+Gupse Altınışık

Share