Yer: Everest Dağı yükseklik: 8848 metre, dünyanın en yüksek noktası.
p>Tarih: 21 Mayıs 2011 saat: 01:10
p>Kim gururlanmaz ki!
O yüksekliğe çıkmayı başarabilen dünyadaki sayılı dağcıların arasına girdi Karina, hem de 21 Mayıs'ta!
Mez Karina, Nartkale'nin Germencik köyünden. 29 yaşında, güzel mi güzel ve çok sevimli, esprili bir dağcı, bir alpinist.
Aslında KabardeyBalkar Cumhuriyeti Devlet Üniversitesi Ekonomi Fakültesi mezunu ve mesleği olan muhasebeciliğe dağcılığı tercih etmiş.
Dağcılığa nasıl başladın Karina?
p>Babam teknik personel olarak dağ turizminde hizmet veren tesislerde çalışırken, ben de küçük yaşta dağlarla tanışmış oldum. Küçükken İngilizce tercümanlık yapmayı hayal ederdim, alpinist olmak gibi bir hayalim yoktu açıkçası.
Ailecek yaptığımız dağ gezintileri ile babamın biraz teşviği oldu aslında. Her ne kadar annem endişelense de dağcı ruhu sardı beni yavaşça. Küçük yaşlarda dağlarla, kayakla tanışmış olsam da kendime "alpinist "diyebildiğim zaman aslında 1718 yaşlarımdır. Hobi olarak dağcılık yaparken bunu bir "iş" olarak yapmaya rehberlik ile başladım. Yani dağa tırmanacak turist gruplarına rehberlik yaparak.
Elbrus'a kaç kez çıktın? Ne kadar sürede çıkılabiliyor? Rehberlikten biraz sözeder misin?
p>Elbrus'a (5.650 m) 100 den daha fazla kez çıktım. Rehber olarak turist dağcı grupları çıkarttım. Bu gruplar 56 kişiden 20 kişiye kadar değişik sayılarda oluyor. Bu tırmanışı ilk kez yapacak olanlar için 1 haftalık hazırlık süresi yeterli oluyor. Bazıları ise hiç hazırlanmadan da çıkabiliyorlar. Grubun kapasitesine ve hava koşullarına göre, çıkış+iniş 8 saat ile 14 saat arasında değişebiliyor.
Yılda 5 binden fazla tırmanış oluyor Elbrus'a. Sayı bu kadar fazla olunca tırmanışta ya da inişte karşılaşılan olumsuzluklar da fazla oluyor haliyle. Hatta ölümle sonuçlanan durumlar da olabiliyor.
Elbrus kadar yüksek olmasa da ondan çok daha zor tırmanışı olan Gürcistan'daki Uşba dağına da (4.700 m) çıktım. Bu zorlu dağa çıkmak alpinistler için prestijdir. Hatta bu zorlu çıkışı bilen alpinistlerin tüm dünya genelindeki katılımla kurdukları bir de "Uşba klübü" var. Hatta K2 kadar zor bir dağ diyebilirim.
Genç ve üstelikte güzel bir bayan dağcı olarak rehberlik yapacağın turist dağcıların sana güvenmediklerini hissettiğin oldu mu?
p>Tabi ki. Özellikle de erkek turistler güvenmediklerini bir şekilde belli ediyorlar. Ben de 5.000 metre tırmanışa kadar istedikleri şekilde düşünmelerine fırsat veriyorum ancak, bu yükseklikten sonra tırmanma koşulları o kadar çetin oluyor ki işte o zaman herkes yerinin farkına varıyor ve gücün kimde olduğunu gösteriyorum. Onlar da daha sonra saygı ve güvenlerini açıkça gösteriyorlar zaten.
Tırmanışlarda ciddi tehlikeler yaşadın mı?
p>Hava koşullarından dolayı bazen beraberimdeki insanlar için endişelendiğim zamanlar oldu. Başkalarının sorumluluğunu taşırken, onlar size güvenirken iş daha da zorlaşıyor. Aşırı fırtınalı havalarda görüş mesafesi sıfır oluyor. Endişelenmemek mümkün değil haliyle.
Alpinizm gibi extrem sporları yapan insanlar da adrenalin tutkusu oluşuyor ve hep bu duyguyu yaşamak isterler diye duymuştum, gerçekten böyle mi, sende de var mı bu?
Evet doğru. Bende de var.
Everest 8.848 metre ile dünyanın en yüksek noktası, çıkmaya nasıl karar verdin?
p>Tamamen kendi irademle karar verdim. Herkes bilir, bu tırmanış pahalı ve çok zordur. Çok istersin ancak olanakların yoktur yapamazsın, ya da olanaklar vardır gözün yemez, yani istemezsin. Ben hem istedim hem tecrübem vardı hem de olanaklar oluştu. Bunlar bir araya gelmeden başarmak mümkün değil. Bir de insanların dağcılığa ilgilerini çekmek için zaten çarpıcı bir şey yapmak istiyordum bu gerçekleşti. Yalnız şunu da belirtmek isterim bu zorlu tırmanışta sadece istek ve tecrübe de yeterli olmuyor bence. İnsanda "yüksekliği kaldırabilme potansiyeli" doğuştan olmalı diye düşünüyorum.
Hem çok istemek hem de yapabileceğinin bilincinde olmak lazım. Ayrıca bu zorlu tırmanış için 6 ay 1 yıl gibi bir hazırlık sürecini de göze alabilmek gerekli. Tabi ki finansmanı da. İşte tüm bu nedenlerle Everest'e fazla sayıda dağcı çıkamıyor.
O yüksekliğe bizler ya rüyalarımızda ya da uçaklarla çıkabiliyoruz, öylesi bile korkutmaya yetiyor insanı, sen korkmuyor musun Karina?
p>Herkes gibi ben de korkuyorum. Bizim işimizde korkuyu sevenler ve korkudan korkanlar var. Çok emin değilim ama sanırım ben de korkuyu sevenlerdenim. Bazen tehlike karşısında organizma kendisini kitliyor, bazen de korkuyu yapay bir şekilde bertaraf ediyor ve işte o zaman büyük bir rahatlama doğuyor. Ben kendim için yoğun korkular yaşamıyorum. Ya benim yüzümden başkaları zarar görürse endişesi oluşuyor. Özellikle de grup rehberliği sırasında sorumluluğunu taşıdığım, bana güvenen insanlara sıkıntı yaşatmaktan korkuyorum. Herhangi bir dikkatsizliğin doğurabileceği sorunlardan ya da yanımdaki insanlarda oluşabilecek sağlık sorunları beni endişelendiriyor.
Örneğin Everest'de bizim grubumuzda bir kişi gözümüzün önünde hayatını kaybetti. Ona yardım edemedik çünkü enjekte edilecek ilaç donmuştu. İşte böyle şeyler insanı çok etkiliyor ve korku yaratıyor.
Everest'de pek çok dağcının kaldığını okuyoruz. Neden orada can verenler aşağıya indirilmiyor?
p>Doğru. Hatta orada can veren dağcıları görerek tırmanıyorsun ve bu çok acı veriyor insana. Hatta bazılarının bu yüzden psikolojileri de bozuluyor.
Ben de onların orada kalmasının onlar açısından anlamlı olduğunu düşünüyorum. Aileleri illaki mezarlarına çiçek bırakabilsinler diye aşağıya taşınmaları gerekmemeli.
Dağda ölen kişiyi aşağıya indirmek hem çok sayıda insan gerektiren bir iş hem de bu insanlar için de ciddi riskler taşıyan bir iş, ayrıca da çok maliyetli. Bu yüzden olsa gerek.
Everest'e çıkış programını anlatır mısın? Nasıl hazırlık yaptın?
p>O bölgede hazırlık çalışmalarımız 1,5 ay sürdü. Hazırlık ve adaptasyon kapsamında önce Çangze adındaki 7.543 mt. yüksekliğindeki dağa çıkıp indik. Bir süre sonra da Everest tırmanışımız başladı.
Çamalungma adındaki en yüksek nokta olan 8.848 metreye 4 günde ulaştık. 10 kişilik bir grubumuz vardı. Ben grubun tek bayanı olarak 3 kişiden sorumlu olan bir rehber ile, diğer 7 kişide 1 rehberle olmak üzere hepimiz peşpeşe çıktık. Tırmanışımız 4 gün sürdü. Zirveye 4. gün, 45 derecede, 6,5 saatte, 21 Mayıs saat sabaha karşı 1'i 10 gece ulaştık. Herşey yolunda gitti ve planladığım gibi bu tarihe denk getirebildim.
İnişi ise 1 günde yaptık. Yapmak zorundaydık da. Aksi halde oksijen yetersizliği organizmayı çok olumsuz etkilediği için insanı ölüme dahi götürebiliyor. Normal olarak gerçekleşmiş olan çıkış inişlerde bile bir süre sonra beyin hücreleri ölebildiği için, bazı dağcılar uzun süreler tedavi olmak zorunda kalmışlardır. İniş sonrası organizmanın uyumu için uyurken de düşük ayarda oksijen maskesi kullanmak gerekiyor.
Dünyanın en yüksek noktasına çıktın. Bundan sonra ki hedefin nedir?
p>Everest çıkışı ile benden beklentiler de arttı. Yani çıta yükseldi. Dolayısıyla benim sorumluluklarım da arttı. Everest en yüksek nokta ama daha zorları da var. Benim daha zorunu başarabileceğime inanan insan sayısı arttı. Bu da beni motive ediyor. Ayrıca internette de sosyal paylaşım gruplarında düşüncelerimi paylaştım ve çok kişi beni yüreklendirdi ve güç verdi. Önümüzdeki yıl Ocak ayında yani 2012’de Afrika'daki Klimanjaro dağına (5.895 m) tırmanacağım. Yüksekliği fazla değilse de çok zorlu bir tırmanış olacak.
Her dağ için, her tırmanış için tehlike vardır. Dağlar için senin daha önce nerelere tırmandığının bir önemi yoktur. O seni 2.000 metrede de yenebilir.
Daha sonra ise Himalayalardan Pakistan'daki K2 zirvesine (8.611 m) tırmanmak istiyorum. Ailemin sorumluluğunu taşıdığım için şu anda biraz erteliyorum bunu. Çünkü K2 ye çıkmayı son elli yılda başarabilen kadar da başaramayan insan var. Dünyada sadece 7 kadın zirveyi görmeyi başarabilmiş. Yedinci kadın ise ancak 7 yıllık bir mücadeleden sonra başarabilmiş.
Bu dağın yüksekliği Everest'ten daha az olmasına rağmen teknik olarak kıyaslanamayacak kadar zor. Everest'e çıkış sana bağlı, oysa K2 de tamamen dağa teslim oluyorsun. Eğer ki o isterse seni kendine alıyor. Ancak kanımın beni oraya çektiğini hissediyorum. Çok zor ama yapılabilir de. Bence K2 kader çıkışıdır. Kaderimde varsa başarabilirim.
Oksijen maskesi kullanmadan da çıkış planları yapıyorum. 7.600 metreye kadar maskesiz çıktım. Kalan 400 metreyi de maskesiz çıkabileceğimi düşünüyorum. Yani Everest olmasa da 8.000 metrelik bir başka zirveye de maskesiz çıkmayı planlıyorum.
Ayrıca Sovyetler Birliği zamanında alpinistler arasında düşünülmüş olan ve halen geçerliliği bulunan "Karların Pars'ı" ünvanını haketmek istiyorum. Bu ünvan en az 7.000 metre yüksekliğinde ve belirlenmiş olan 5 dağa tırmanabilenlere veriliyor. Ben bunlardan birisi olan Tiyanşan dağına (7.010 m) çıktım. Diğerlerine de çıkmak istiyorum.
Asıl önemli olduğuna inandığım bir başka proje de Spor Bakanlığımızın şimdi hayata geçirmeye hazırlandığı dağcılık okuludur. Benim talebimle gerçekleşiyor bu proje. Ben de orada eğitmenlik yapacağım. Çocukların, gençlerin bu konuya ilgi duymaları benim için çok önemli. Bizim dağlarımızın rehberliğini şu anda başka yerlerden gelen yabancılar yapıyorlar. Bu kadar işsizlik varken neden bizim gençlerimiz bu işi yapmasınlar. Kesinlikle bizim insanımız yapmalı diye düşünüyorum. İşte bu nedenle onları yetiştirmek beni çok mutlu edecek. Daha çok insanımızın bu spora ilgi duymasını sağlamak asıl hedefim.
Alpinist olmak sana ne gibi değerler kattı?
p>Dağlar insanı yeniliyor, sağlık veriyor. Ayrıca dünyanın hemen heryerindeki dağcılarla güzel dostluklar kurabiliyorsun. Rehberlik yaparken insanların sana güvenmeleri, kendilerini sana emanet etmeleri insanın kendine olan güvenini tazeliyor.
Yani kendimi iyi hissediyorum.
Karina, seninle gurur duyuyoruz.
Başardıkların için seni kutluyor, başarmak istediklerin için de şansın açık, kader de hep senden yana olsun diliyoruz.
Nart Dergisi 82. sayı
'+Gupse Altınışık