Sürgünün Kıyısından Siyasetin Merkezine / Emre Çalışkan

Emre Çalışkan

Dördüncüsü düzenlenen KAFFED Gençlik Çalıştayı bu yıl Samsun’da gerçekleşti. Çerkesler için Samsun’un ayrıca bir önemi vardır; Karadeniz’in karşı kıyısındaki limanlardan birisi olması nedeniyle sürgün sırasında yurdundan kovulan Çerkeslerin ilk ayak bastığı topraklardan olmuştur. Bu tür tarihi bir mekânlar, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından da önemli bir konumdadır.

Bu tür hafıza mekânlarının kullanımı, hem tarihi hafızayı canlandırma hem de birlik ve beraberliği güçlendirme açısından ayrı bir önem taşır. Çalıştay süresince katılımcılar iki gün boyunca yoğun bir ilgiyle programa katıldılar. Birçoğu yorgunluklarına rağmen konferanslara ve grup çalışmalarına büyük bir dikkatle odaklandı.
Çalıştayda gerçekleşen konferansların içerikleri de oldukça anlamlıydı. Prof. Dr. Erol Taymaz’ın gerçekleştirdiği “Geçmişten Geleceğe Örgütlü Mücadelemiz” başlıklı ilk konferans, gençlere Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti dönemlerindeki Çerkes halkının örgütlenme süreci hakkında genel bir fikir sundu. Türkiye’deki dernek kavramının nasıl ortaya çıktığını ve nasıl geliştiğini gözler önüne serdi.

İkinci oturumda Prof. Dr. Mitat Çelikpala, “Bildiğimiz Dünya Düzeni Sona Erdi; Yerine Ne Gelecek?” başlıklı konuşmasıyla sahnedeydi. Ardından Elçin Başol, “Abhazya’nın Güncel Durumu ve Gelecek Perspektifi” başlıklı sunumunu gerçekleştirdi. Bu konuşmalar, geçmişin ağırlığından sıyrılarak geleceğe odaklanmak, değişen dünya düzenini görmek ve Çerkes topluluğunun hangi yolda ilerlemesi gerektiğini tartışmak açısından çok değerliydi.
Özellikle Sayın Çelikpala’nın, yalnızca Amerika ve Çin gibi büyük aktörlere odaklanmak yerine Türkiye-Kafkasya-Rusya ekseninden meselelere yaklaşması, önemli ve ufuk açıcı bir deneyimdi. Elçin Başol sayesinde ise Kafkasya’daki halklar için kritik öneme sahip Abhazya’nın güncel siyasi gündemini dinlemek ve bu konuda içeriden bir bakış açısı edinmek gençler için oldukça anlamlıydı. Zira dünya medyasında çoğunlukla “Gürcistan’ın ayrılıkçı bölgesi” olarak anılan Abhazya hakkında sağlıklı bilgiye ulaşmak her zaman kolay olmuyor.

Ardından Prof. Dr. Nursel Bolat ve Doç. Dr. Ömer Çakın’ın birlikte gerçekleştirdiği “Dijital Diaspora” başlıklı konferansla dijitalleşme çağında kimlik bilinci konusuna değinildi. Dijitalleşmeyle birlikte birçok halk gibi Çerkeslerin de kimliğini koruma sürecinde yaşadığı zorluklar, bu oturumun odak noktasıydı. Ancak son yıllarda Çerkes diasporasında bu konuda bir bilincin hızla geliştiği, mobil uygulamalar gibi girişimlerle bu bağların güçlendirilmesinin hedeflendiği vurgulandı. Bu gelişmelerin halkımız tarafından sahiplenilmesi gerçekten mutluluk verici.

Programın sonlarına gelindiğinde Samsun’un il ve ilçe belediye başkanlarının katılımıyla “Yerel Siyasete ve Karar Alma Süreçlerine Katılım” başlıklı oturum gerçekleşti. Bu oturum, benim ve birçok katılımcı için en dikkat çekici konuşmalardan biri oldu. Belediye başkanlarının aktif siyasetteki tecrübelerini, karşılaştıkları zorlukları ve çözüm yollarını birinci ağızdan dinlemek son derece keyifliydi. Samsun gibi çok etnik kökenli bir şehirde yönetimde yer almak, kimi zaman zorluklar doğurabiliyor. Bu zorluklar karşısında alınan aksiyonları konuşmak, katılımcılar açısından verimli oldu.

Bu oturumun ayrı bir önemi de, benim de içinde yer aldığım Siyasete Katılım Ekibi için oldu. “Çerkes gençlerinin siyasete girmeleri ve etkili olmaları” ana fikri etrafında tartışmalar yürütüldü. Burada önemli bir ikilem ortaya çıktı: Çerkeslerin kendi siyasi partilerini mi kurmaları gerektiği, yoksa mevcut siyasi partiler içerisinde mi yer almaları gerektiği tartışıldı. Elbette Çerkeslerin kendi partilerini kurma fikri, Türk siyasi ikliminde haklarının savunulması ve görünürlük açısından önemli. Ancak mevcut siyasi arenada bağımsız bir Çerkes partisiyle çeşitli ideallerin hayata geçirilmesi oldukça güç görünüyor.

Osmanlı’dan bu yana Türkiye’de aktif roller üstlenmiş Türkiye Çerkesleri, çeşitli yönetim pozisyonlarında saygınlık kazanmışlardır. Türkiye’deki farklı halkların farklı talepleri her zaman olmuştur Çerkeslerin talepleri ise bu taleplerden farklı olmuştur. Ayrılıkçı arzulardan öte refahtan sükunetten yana olmuşlardır, bunun temel sebeplerinden birisi Türkiye’nin Çerkesler nezdinde bir “ev sahibi” konumunda olmasıdır. Anavatan ile aradaki “kısa duraklama mekânı” olarak görülse de, bu durak artık çok daha köklü bir hal almıştır.

Bu bağlamda Türkiye diasporasındaki Çerkes gençleri de siyasi ideolojilerini Türkiye’nin siyasi gerçeklerine göre şekillendirmeye başlamışlardır. Bu nedenle Çerkes gençlerinin siyasi arenaya katılımı, çeşitli ideolojik çizgilere sahip partiler üzerinden artmıştır. Her genç bireyin farklı bir görüşe sahip olması, bu tartışmalarda göz ardı edilemeyecek bir gerçek. Kimisi sağ, kimisi sol, kimisi milliyetçi bir çizgide ilerlemekte.

Ancak gençlerin siyasete katılımında esas olan, önce milli kimlik bilincine sahip olmalarıdır. Kendi kültürüne, geleneklerine, kökenine bağlı kalarak, bunu geleceğe aktarmaya çalışan Çerkes gençlerinin desteklenmesi elzemdir. Bu gençlerin hangi siyasi partide olduğuna bakılmaksızın, birliğimizi koruyarak onların yükselmesini sağlamalıyız. 21 Mayıs’ta mecliste bir Çerkes milletvekilinin yapacağı konuşmayla, Çerkes olmayan bir vekilin aynı konuda konuşmasının etkisi elbette çok farklı olacaktır.

Günümüzde yükselen milliyetçilik dalgalarının Çerkes halkına yarar mı yoksa zarar mı getireceğini, diaspora gençleri ve üyeleri belirleyecektir. Siyasi tartışmaların şiddeti ne kadar büyük olursa olsun, aktif siyasette yer alacak Çerkes gençlerinin önce insanlık reflekslerine, ardından aidiyet duygularına sahip olmaları büyük önem taşımaktadır.

Kökenlerine sıkı sıkıya bağlı, kendi alanlarında en üst seviyelere çıkmayı hedefleyen bu gençleri desteklemek, hem toplumsal bilinç hem de siyasi etki açısından öncelikli hedefimiz olmalıdır. Bugün atılan her adım, yarının koşullarını şekillendirecektir; bunu unutmamalıyız.

Share