Ğuaze Gazetesi’nden Bir Mektup

Ğuaze Gazetesi Müdüriyet-i Alisine,

Şikayetimizi saygın Ğuaze’de ya yayınlamanızı ve ilgiye ulaştırmanızı istirham ederim. Söyleyeceğim, yazacağım şeyler bundan önceki sayıda yayınladığınız ve açıkladığınız sürgün bozgunundan bir sayfa, üzüntü verici bir safha olduğunu doğrulamaktadır.

Bundan yaklaşık olarak on yıl önce, 1327 yılında Kafkasya’dan hicret ettik. Sebeb, bazı dini kaygılardan başka bir şey değildi. İslamız, Muhammediyiz, Yüce Halifenin toprağı olan Osmanlı ülkesine sırf dinimizi, neslimizi korumak, koruyabilmek umuduyla geldik. O zaman bizi Konya ili içinde bulunan Beyşehir kazasına yerleştirdiler. Osmanlı ülkesine olan gıyabi kalbi yakınlığımıza rağmen o zamana kadar bilmediğimiz, görmediğimiz için sözü edilen yerleşim yerinin havasıyla ve suyuyla uyuşamadığımızı düşünmedik bile... Fakat bu düşünmemezlik bize çok pahalıya mal oldu. Bize yerleşim yeri olarak gösterilen yerin havası ve suyu o kadar fena imiş ki, 144 hane kadar olduğumuz halde, aradan az zaman geçmesine karşın üçte birimizi havanın fenalığına kurban verdik. Dehşet, tüm açıklığı ile gözümüzde belirmeye başladı. Havası ve suyuyla uyuşabileceğimiz başka bir yere yerleştirilmemiz için hükümetten istirham ettik. Köyün yerini inceleyen doktor: “Köyün, hıfzısıhha açısından gayet fena olduğunu, aynı bölgede bulunan daha yüksek bir yere naklolunmadığı zaman sözü edilen ahalinin tümünün bir kaç senede helak olacağını...” raporu ile keşifte bulunanların tutanakları vilayete verilmiş, daha sonra da başvurumuzu yaptıysak da hükümet hiç bir yanıtta bulunmamıştır. Bunların hepsi birer adaletsizlikti. Biz de daha önceki memurların yapmış oldukları adaletsizliğin kurbanı oluyorduk. Ne var ki, hürriyet ve meşrutiyet bütün Osmanlı ülkesinin aydınlattı, mutlaka hakkımızın verileceğine ve bizi böyle mahvetmenin hakka, adalete ve kanunları mevzuatına uymayacağına, aykırı olduğun inandığımız için yeniden vilayete müracaat ettik. Fakat, vilayet bize: “Muhacirin hakkında gerekli olan husus daha önce yerine getirilmiştir.” Demekten başka derdimize çare olmadı.

Mahvoluyoruz. Altı ay içinde, sağlığa uygun olmayan köyün havası yüzünden baş gösteren bir hastalık beş yüz kişiyi öldürdü. Hayatta kalanlar da hastalıklı, güçsüz, muhtaç ve perişan bulunuyoruz.

Eğer bizim helak olmamız, perişan olmamız istenmiyor ve gerekli değilse başka bir yere nakletsinler. Yoksa hepimizin mahvolacağından kuşku duymuyoruz. Yeniden rica ediyorum, bu feryat mektubunu muhterem gazetenizin bir köşesinde yayınlayın, ilgililer çabucak merhamet etsinler efendim. 29 Mart 327

Konya ilinin Beyşehir kazasına bağlı Hamidiye Köyü

muhacirlerinden Hacı Numanzade Süfyan

[Bu yazı Ğuaze Gazetesi’nin 17 Nisan 1911 tarihli üçüncü sayısı, sayfa 8’den alınmış ve günümüz Türkçesine uyarlanmıştır.]

+''+nan+'



'+Hacı Numanzade Süfyan

Share