Nemide DEMUKAN
161 yıl önce, biz Kafkasya’nın otokton halkları sürgüne uğrayarak anavatanlarımızdan dört bir yana savrulduk. 21 Mayıs 1864 bizler için akıllarımıza, yüreklerimize kazınan kara bir tarih…
Bu kara günde sadece toprak değil, anılar da geride bırakıldı.
Binlerce yıllık bir yurdun hatıraları, annelerin dualarında, babaların son bir bakışlarında kalmış ve Karadeniz’in hırçın sularına gömülmüş. Karadeniz’i bilen bilir; soğuk ve zalimdir, Karadeniz yine Karadenizliğini yapmış binlerce canı kendine saklamış, sağ kalanlar ise vatansız kalmış, hasret kaplamış içlerini. Bu hasret öyle bir yük olmuş ki içlerine yüzyıllarca devam etmiş. Nesilden nesile Kafkasya’nın o heybetli dağları, köylerinin güzelliği, vadilerinde yankılanan doğasının sesi, nehrinin güzelliği anlatılmış da anlatılmış… Savaştan sonra o heybetli dağlar sessizliğe bürünmüş, vadilerden sessiz çığlıklar yükselmiş, köyler harap olmuş; taş üstünde taş kalmamış… Her şey bir başkalaşmış.
Adeta Xeuk, bu sürgüne karşı çıkmış; binlerce yıllık sahiplerinin sürgününe içten içe
ağlamış da durmuş. Ve beklemeye başlamış; senelerce, sabırla beklemiş. Ne zaman bir Çerkes ayak bassa, heyecanlanmış; evladına yıllar sonra yeniden kavuşan bir anne gibi coşmuş. Gelenlere çok iyi bakmış; tüm güzelliğini, tüm sıcaklığını göstermiş büyük bir hevesle. Rivayete göre Adıge Xeuk, hâlâ beklermiş esas çocuklarını. “Vatanınıza dönün,” dermiş her esintide.
Belki de Ğuçe Zamudin, Kafkasya’nın bu çağrısına kulak vererek diasporaya seslenmiştir. Kim bilir? Ama bilinen bir şey var: Kafkasya hâlâ orada; dağlar hâlâ sessizce bekler, dereler hâlâ fısıldar. Ve bir gün, özlemle yeniden kucaklaşmanın hayalini kurar.
Ve bugün, 21 Mayıs’ta, dünyanın neresinde olursak olalım, atalarımızın yaşadığı bu büyük acıyı unutmuyoruz.
Bugün, Adıge Xeuk’un çağrısı gibi bir çağrı da bizim içimizden yükseliyor: “Unutma! Kökenini, köyünü, dilini ve kimliğini unutma…”
Ve bir gün, belki de yeniden buluşacağız, yitip gitmiş köylerimizde, dualarımızda ve özlemlerimizde.
Çünkü biz, unutmadık…
Ve asla unutmayacağız…