Yemuz Nevzat Tarakçı
Aşkı, sevgiyi, sevdayı, vefayı, acıyı, hüznü, doğayı, insan ruhunu, hayatın anlamını dizelerle anlatmak…
Değil mi ki insan, duygularını en derin, en etkileyici şekilde ifade edebilirse şairdir.
İşte Atila Doğan, “Görülmemiş”de acısı tatlısıyla maziyi, insan ruhunun en karanlık köşelerini, doğanın büyüsünü, duygu yüklü tılsımlı ifadelerle kaleme almış.
Hani derler ya “Zordur şair olmak, cümleleri dizmek gerek, sevmek nedir sezmek gerek…Platon, şiir için “büyülü söz” der. Her şairi büyüleyen bir şeyler vardır mutlaka. Büyülendiğiniz şey kadar şairsiniz. İşte “Görülmemiş”de Sayın Doğan’ın nelerden büyülendiğini sizler de görecek sizler de bu efsunlu sözcüklerle büyüleneceksiniz.
DERİN DERYALARA YELKEN AÇMAK
Yazar, şair Av. Atila Doğan, çocukluk anılarını, o unutulmaz mekânları, dostlukları, sevgiyi, aşkı, kara sevdayı, ilmek ilmek işlemiş. Acıyı, hüznü, neşeyi, mutluluğu, sevmeyi, ayrılığı, vefayı baş tacı etmiş. Dizelerde bol lirizm, etkili pastoral ögeler mevcut. Şair, “Görülmemiş”de, bu çok özgün eser isminde, insan hallerini, zamanın değişen durumunu, mevsimlerle örtüştürüp ne de güzel anlatmış.
GÖRÜLMEMİŞTE GÖRÜNÜR OLANLAR
Sayın Doğan, az sözle derin deryalara yelken açmış. Şiirlerde ses, anlam, semantik ve obje katmanları yerli yerinde. Şair; ölçü, kalıp, şekil ve noktalama işaretlerine takılıp kalmamış. Özgün sözcük kullanımı, derin anlamlı teşbihler, renkli, özgün tasvirler anlama ve ahenge tat katmış. Yani şiirin olmazsa olmazı titiz işçilik “Görülmemiş”de görünür olmuş. Şiirlerde doğa örgüsü, aşk, tutku, gelenek ve göreneklere olan ilgi, ustalıkla dile getirilmiş. Kafiye ve rediften çok iç sese ağırlık verilmiş. Değil mi ki dil, melodi, imge, şiiri şiir yapan özelliklerdir.
HAFIZA MEKÂNLARI VE KÜLTÜREL ÖGELER ÖLÜMSÜZLEŞMİŞ
“Görülmemiş”in sayfalarında gezerken bazı şiirlerin hikâyesini kare kare yaşayacaksınız. Olaylar, kişiler, mekânlar güçlü duygularla tablolaştırılmış. Az sözle çok şey anlatılmış. Ne demişti şiir düz yazıya: “Senin sayfalara sığdıramadığını ben iki dizeyle anlatıyorum.” Doğru söze ne denir? Atila Doğan, enerjiniz ve sevdanız tükenmesin, coşkulu ifadeleriniz okuyucuların temiz yürekleriyle buluşsun, yürekler renkli duygularla dolup taşsın.
TEBRİKLER ATİLA DOĞAN
“Papirus Yayınevi” logosunu gururla taşıyan bu yeni eserle duygularımıza derinlik, bakışımıza renk kattınız. Halkımızın mazisinde önemli yere sahip birçok mekânı, birçok kültürel kavramı ölümsüzleştirdiniz.
Tebrikler… İyi ki varsınız!
ATİLA DOĞAN KİMDİR?
1971 yılında Kayseri/Pınarbaşı Aşağı Borandere’de doğdu. Çeçenlerin Çartoy taypından Sontar Nek’i ailesindendir. İlk ve ortaöğrenimini Pınarbaşı’nda tamamladıktan sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Gazi Üniversitesi İş ve Sosyal Güvenlik hukukunda yüksek lisans eğitimini tamamladı. 1997-2006 arasında kamu avukatı olarak çalıştı. 2006’dan beri Ankara Barosu’na kayıtlı olarak serbest avukatlık yapmaktadır. Uzun yıllardır çeşitli Kuzey Kafkas derneklerinin dergi ve bültenleri ile “Elbruz.net” sanal dergisinde yayımlanan Çeçenya ve Çeçen savaşları, Çerkes Kültürü ve “Benim Uzunyaylam” diye tabir ettiği Uzunyayla bölgesine dair deneme ve öykülerden oluşan yazılarının yer aldığı “Umut Saklıdır Dağlarda” isimli ve “Rüzgarla Yarışan- Diasporadan Çeçen Hikayeleri” isimli iki kitabı bulunmaktadır. Yıllarca Ankara Kafkas Çeçen Kültür ve Dayanışma Derneği başkanlığını yürüttü.
ESERDEN KISA KISA
SUS
Sus ne olursun/ İçimde konuşup durma/ O upuzun kirpiklerini yüreğime yüreğime batırma…
Sus ne olursun/ Yeter içimde ağlama…
ŞİİR
Şiirler yazılmak içindir/ Kadınlara, yollara ve bayraklara…
NİHAYET
Her şeyin bir sonu var/ Yolların/ Şarkıların/ Ve aşkların…
GÖRÜLMEMİŞ
Sessiz bir nehir akar/ içimden/ Kırılmış tırnaklarıyla bir kemancı/ Yayını gere gere/ İnce havalar çalar/ Gövdeleri çatlamış ağaçlar/ Yapraklarıyla ağlar…
UZUNYAYLA
Uzunyayla’nın gökleri mavidir/ Her bahar altında çocuklar oturur/ Uçtan uca mavi atlas
Kilim sermiş anneleri/ Elleri yara burunları kavlak…
Uzayıp giden tozlu yollarda/ Uçsuz bucaksız tarlalarda/ Sararmış başaklara sarılıp/ El ele çektirdiğimiz
Siyah beyaz fotoğraflar da/ Şimdi hepsi soluktur.
PINARBAŞI
Şeref’in fırınından sıcak pide/ Gazeteci Kemâl’den/ Kurşun kalem, hayat mecmuası ve bilmece/ Kuş lastiğinin şerrinden camcı Mecit âzâde…
NOHÇİ
Kılıçtan keskin/ Ölümüne bir yemin/ Benim halkım/ Dağlara yazılmış/ Kan ve inatla/ Ve bitmez bir isyan/ Işıl ışıl çelik mavisi/ Mağrur gözlerinde
KUŞLAR
Yeter ki/ Kirpikleri incinmesin/ Kanadı kırık kuşların/ Ve suskun çocukların
Gülümsemelerinde/ Öldüğüm çocukların/ Ellerindeki kuşları/ Kimse ürkütmesin…
DEYRUL ZAFARAN
Telkari tespihlerde sabır/ Ve saçaklarda dem çeken güvercinler/ Ver / Yere karışsın künyen/ Gelmez/ Beklenen haber…
ZEMHERİ
Düşüncelerimi/ Ellerimin arasına alıp/ Soruyorum sana her sefer/ Bu hayatta/ Üç yanlış bir doğruyu götürüyorsa eğer/ Ne kadar yanlış yapmış olabiliriz/ Niye bunca keder…
YAZLIK SİNEMA
Gemiler/ Uzak limanlara doğru/ Demir alıyor/ Bir yerlerde/ Eski bir yara/ Ilık ılık kanıyor…
ÖKSÜZ
Gemi de kalır bazen/ Geride/ Sahipsiz ve dümensiz/ Kelimeler koşar/ Koşmasına da/ Kalem de at da öksüz…
UNUTULUR
Yağmurları yağdıran/ Bulutları yürüten/Aşktır/ Dilsizi bülbüle çeviren/ Gülmezleri güldüren/ Aşina Ruhlara üflenen/ Amenna/ Aşktır…
YALNIZLIĞIN RENKLERİ
Ne var ki her şey ne beyaz ne siyahmış/ Grinin de tonları varmış/ Benim yalnızlığım/ Meğerse gökkuşağındaymış/ Ben de herkes gibi/ Cambazım hayat ipinde/ Benim sopam da yalnızlığımmış.
QUAFE YÜREK ATIŞI
Ben o duruşu nerede/ Olsa tanırım/ İnce bir yel gibi esişi/ Etekleri savura savura geçişi/ Kanatları açışı/ Yay gibi kaçışı/ Ben o gülüşü nerede olsa tanırım.
AMBAR
Harman zamanı sıcaktan mı bilmem/ Yanıyor arkadaş bütün Borandere/ Yaş 15 bacaklar çöp, çocuktan irice/ Delikanlıyım ben de kendi halimce/ Yaşım yetmiyor, boyum kısa/ Gidebilsem/ Ben de gideceğim vorşer’e…
Ağustos gündüz cehennem/ Geceler ayaz Çatalçeşme’de / Düğün demeyin Çeçenlere/ Soğuk sökmez zembereklere/ Ah bir bıraksalar/ Ben de gideceğim vorşer’e…
FİRKAT
Ahuzar ile söylediğin türküler/ Yaraya serptiğin/ Tuzdur/ Yanıp bittim dediğin/ Havaya saçtığın
bir avuç tozdur…
VEDA
Elde dizgin/ Belde hançer/ Ölmeden mezara girenlerdensin/ Diz kırmaz baş eğmez/ Ne merde ne namerde/ Eyvallah diyenlerdensin
Çalsa da mızıkalar/ Önce derin bir nefes/ Sonra titrer kandil/ Dizgin tutanlara/ Selam olsun/ Der geçer gidersin…
BEKLENEN
İnsan ölür/ Gel gizlice/ Yapraklar sallanır/ Sessizce/ Hıçkırıklar/ İçten içe…
İsmi ne’ce/ Mümkünse hemen/ Bu gece/ Gel gizlice.
GÜLMEK ZAMANI
Gül zamanı şimdi/ Gül derdim sana/ Gül derken/ Elim değdi kana/ Gül bir yana/ Sen bir yana…
TEMENNİ
Umarım duyarlı toplumumuz, bu güzel eserden gereği gibi faydalanır, “Görülmemiş” çok kişiye ulaşır, çok kişi tarafından okunur.
Umarım halkımız daha fazla okur, daha çok sorgular; kendisine, tarihine, kültürüne, sanatçısına, bir avuç yazar ve çizerine, şairine daha çok sahip çıkar, sanat ve edebiyatta daha çok derinleşir, daha fazla zenginleşir.
Tarihi, kültürü, kimliği ile barışık, huzur içinde yaşayan daha müreffeh bir toplum temennisiyle.