Nurcan Yıldız
Birbirini daha önce hiç görmemiş, aynı şehirde doğup büyümemiş, aynı zamanda aynı yerde bulunmamış onlarca insan nasıl ve niye birbirine bu kadar yakındı ? Bunun cevabı yalnızca kalpteki Kafkasya ideali olabilir. İnanan, savaşan gençler için artık savaş dağlarda değil akademide, kültürde, sanatta, şiirde, müzikte, kitapta, şehirde… Cephe savaşları bitti bambaşka bir hâl aldı savaşlar. İç savaşlar artık vicdanların içinde. Vicdanım diyor ki ağıt yaktın yeterince! Kalk ve haykır!
Kaf Dağı, Elbruz Dağı, Oşhamafe…
O kadar uzak mı? O kadar yüksek mi? O kadar efsanevi mi?
Samsun yolunda gördüğüm sisli tepeler bana o efsaneleri ve o hiç ulaşamadığımız, gitmediğimiz, görmediğimiz zirveleri hatırlattı. Hatırlattı diyorum çünkü sanki daha önce bildiğim bir şeydi. Ruhuma, bedenime işlenmiş bir anı… Elbruz Dağı’nı hiç görmedim ama hep dinledim. Orada huzurla yaşayan halkları… Bin dilli, bin milletli, cennetten bir köşe Kafkasya’ya eve döner gibi dönmek istedim. Bir gün dönecek miyiz sorusu artık yok zihnimde. Bir gün döneceğiz çünkü.
O otobüsün son durağı anavatanım olsun istedim. Otobüste çalan şarkıların beni daldırdığı Kafkasya rüyasının gerçek olabileceğine inanarak geri dönüyorum. Yistambilako … İstanbul yolunda bu kez acıklı bir ağıt değil neşeli bir türkü tutturduk. Yüzlerce genç liseli, üniversiteli , iş güç sahibi, hoca, öğrenci, işçi, çiftçi… Tüm sıfatların hepsi silindi ve sadece Kafkasya kaldı geriye.
2 gün 22 gün gibi upuzun geldi. Her konuşmada, her konuşmacıda bir kez daha yaklaştığımızı hissettim anavatana ve birliğe. Çalışma gruplarının sunumlarını dinlerken ve kendi sunumum için heyecanla sıramı beklerken 19 yaşımı düşündüm. 19 yaşında buradaki liseliler gibi Kafkasya ideali olsaydı zihnimde 29 yaşımda acaba bugünkünden başka bir yerde olur muydum dedim. Olurdum herhalde… Geleceğe dair umudum yeşerdi her cümlede. Her fikir bambaşka fikirler doğurdu. Her genç bambaşka pencereler açtı. Düşündüm de artık çok şey değişmiş. Ayakları yere daha sağlam basan, söylemleri eylemle bütünleşen yüzlerce insan varmış. Binlerce çocuğun hayatına dokunmak ve Oşhamafe’ye ulaşmak için yol açmak mümkünmüş diyerek ayrılıyorum Samsun’dan.
Her defasında daha çok inandığım gibi: “Birlikteysek Güçlüyüz!“