Önceki gün, Suriye Çerkeslerinin durumu ile ilgili bir soruya, RF.Duma’sından gelen cevap gündeme bomba gibi düştü.
“Bomba gibi düştü” diyorum, ama aslında lafın gelişi söylenmiş klişe bir tanımlama yaptığımı da baştan itiraf edeyim. Çünkü bomba etkisi yaratması beklenen bu haber bile bizim ilgimizi çekmedi, bizi uyandırmadı, öfkelendirmedi, hatta konuşmaya değer bulmadık desem yeridir.
Adigey Xase başkanı’nın Suriye Çerkeslerine yardım edilmesi talebi ile Duma’ya gönderdiği mektup, oradan bölgesel kalkınma bakanlığına paslandı ve Suriye Çerkeslerinin “Rusya’nın hemşerileri arasında sayılıp sayılamayacağı, bu kapsamda kendilerine bir yardım yapılıp yapılamayacağı” soruldu.
Bölgesel kalkınma bakanlığı ise; Suriye Çerkeslerini ve dolayısıyla benzer konumdaki tüm Çerkes diasporasını doğrudan ilgilendiren şu cevabı verdi.
“Suriyeli Cerkesler Kuzey bati Kafkasya’dan savaş sonrasında RF vatandaşlığı almadan kendi istekleriyle gönüllü olarak bölgeyi terk etmislerdir. O tarihlerde henüz bahsi gecen topraklar zaten RF sınırlarına dahil olmadığından bu kişilerin soydaş statüsünde görülmesi mümkün değildir.
Ayrıca yine bu kanuna göre, soydaş sayılabilmek için yurt dışında Rus kültürünü ve dilini geliştirmek ve yaymak, bulunduğu ülke ile Rf arasında gönüllü kültürel bir köprü oluşturulmasına fayda sağlamak vs gibi şartlar da aranmaktadır.
Tüm bunlar göz önüne alınırsa Suriyeli Cerkeslerin soydaş statüsünde görülebilmesi için RF dışişleri bakanlığı ve Federal emigrasyon komitesinin kapsamlı bir çalışma yaparak durumu değerlendirmesi şarttır. (çev:Çetao Kayhan Denef)”
Şimdi bu mektubu alıp, Rusya’ya katılışımızın 450. yılını kutlayanların, yok eğer bizler 450 yıldır Rusya vatandaşıysak bu cevabı verenin suratına çarpmak lazım.
Her neyse, konumuz o değil.
Asıl değinmek istediğim, bu tür bir sonucu yaratan süreç ve o sürece katkıda bulunanlar hakkındadır.
Öncelikle her melanetin altından çıkan Amerikan maşası malum kadroya seslenmek istiyorum.
Kına yakın şimdi.
Sonunda istediğinize ulaştınız, Rusya’nın ezelden beri başına bela gördüğü Çerkesleri yeniden hatırlamasını, onların hala bir risk, tehlike ve tehdit olduğunu hatırlamasını sağladınız.
Tam da taraflar arasında ilişkiler kuruluyor, belki bir şeyler değişebilir derken sahneye fırladınız ve vazifenizi de hakkıyla yerine getirdiniz Allah için.
Bayram edin, çünkü sizin zaten ne vatana dönmek, ne vatandakilerle bütünleşmek, ne de gelecekte kendi yurdunda ayakları üzerinde durabilen bir millet yaratmak gibi planlarınız yok.
Hatta bu mektup ile elinize süper bir koz daha geçti, istismar etmek için, hadi göreyim sizi.
Çünkü sizde ne Allah korkusu, ne vatan millet sevgisi, ne de Çerkes terbiyesi var.
Ama yine söylüyorum ki bu millet sizi er ya da geç terbiye edecek ve bu yaptıklarınızın da hesabını vereceksiniz.
Gelelim uykusundan uyanmamakta direnen diğer kesime.
Bu mektuba Çerkesler adına cevap vermesi beklenen kurum Dünya Çerkes Birliğidir.
Bu mektubu hazırlayan bakanlığı mahkemeye vermesi gereken, mektupta sıralanan saçmalıklara cevap vermesi gereken Dünya Çerkes Birliği’dir.
Bu mektuptaki çelişkileri, bu mektuptaki inkarcı ve iki yüzlü tavrı DÇB içine sindirir, yine köşesinde sus pus oturursa artık bu işin bittiğinin resmidir, kapatsın kapısını gitsin.
Suriye Çerkesleri konusunda bin bir sıkıntı yaşanıyor DÇB’den ses yok.
Bölgelerde anadil ile eğitim seçmeli hale getirildi ve idarecilerin keyfine terk edildi, DÇB’den ses yok.
Cumhuriyetlerin isimlerinden etnik adların çıkartılması gündeme getiriliyor DÇB’den ses yok.
RF’da geçerli olan seçim sisteminden Kafkasya’da vazgeçilmesi gündeme getiriliyor, DÇB’den ses yok
Olimpiyatlar kapımıza geldi dayandı DÇB’den ses yok
Yetti artık !
Bu kurum bizi temsil ediyorsa ya çalışsın ya da merkezi Rusya Federasyonu dışına alınsın.
Yok bizi temsil etmiyorsa artık Lhepq Xase toplamanın zamanı geldi geçiyor.
Şu yazıp çizenler arasında, zaman zaman bir şeyler karalayan birisi olarak kendimi de sayarsam, bu kurumu benden fazla savunan sakınan ve güçlenip ayakta kalması için yazı yazan kimse olmadı.
Ama mızrak çuvala sığmıyor, kendimizi kandırırken halkımızı da kandırıyoruz. Bu böyle devam etmez.
Diasporadaki DÇB üyesi Çerkes kurumları, bu son durumu görmezden gelirlerse kendi bastıkları dalı keserler. Çünkü bu mektup tüm Çerkes diasporasının inkar edilişinin belgesidir.
Eğer bu mektup, ne pahasına olursa olsun geri çektirilmez de kabullenilirse, artık ne dönüşten söz edelim, ne Çerkeslerin vatanlarında bir araya gelebilmelerinden…
Yine aynı mesele üzerinden halkımızın durumuna da bir göz atalım isterseniz.
Diaspora Çerkesleri gelişen son durum hakkında bir fikre sahip olmadıkları gibi, başlarına geleni de hala kavrayabilmiş değiller ne yazık ki. Onları çok da suçlayamıyorum, çünkü olan bitenden haberleri yok.
Asıl değinmek istediğim şey ana yurt Çerkeslerinin tavrıdır.
Normalde bu tür bir karara tüm Çerkes halkının tepki göstermesi beklenir.
Aydınların bunu tartışması, tarihçilerin belgelerini ortaya dökerek söylenenleri çürütmeye çalışması, gazetecilerin bu konuyu haberlerine taşıması ve günlerce gündemde tutması beklenir.
Tık yok maalesef.
Bu meseleleri kendisine iş edinmiş birkaç kişi ile olan bitenden cidden üzüntü duyan birkaç kişinin internet üzerinde veryansın etmeleri dışında hiç kimseden ses yok. Adeta kör sağır dilsiz oldular.
Acaba neden böyle oldu dersiniz?
Önce işin kolayına kaçayım; bir kesim var yerini korumak maaşını kaybetmemek için ne yapsalar sesi çıkmayacak. Aslında o kesim ne diasporayı umursuyor, ne diasporanın dönmesini istiyor, ne de olan biten umurlarında, onlar mevkilerini ve maaşlarını korusunlar yeter.
Şu yukarıda bahsettiğim kesim, resmin küçük bir parçası olabilir ama bütünü yansıtmıyor.
Halkımızın çoğu böyledir demek büyük bir haksızlık ve günah olur.
Peki o halde bu ilgisizlik neden diye soruyorsanız söyleyeyim şimdi;
Bu insanlar bize olan güvenlerini yitirdiler.
Samimiyetsiz söylemlerimizden, pespaye tavırlarımızdan bıktı usandılar bu insanlar.
Rusya karşısındaki çaresizliklerinin farkındalar, şu halimiz ile bizden millet çıkmayacağının farkındalar, diasporadaki o emir erlerinin ikinin biri ortaya fırlayıp gönüllü Amerikan hizmetkarlığı yaptıklarının, bunun da Rusya’yı ürküttüğünün ve devletin üniterleşmesini hızlandırdığının farkındalar.
Uzun vadede tüm bunların zararının nasılsa vatana dönmeyecek o aslanlara değil, doğrudan kendilerine dokunacağının farkındalar.
O nedenle de artık her şeye tereddütle bakar, her söyleneni iki kez düşünür hale geldiler.
Amerikancı fitnenin dışarıdan geldiğini düşünüyorlar.
Aşırı dinci grupların dışarıdan manipüle edildiklerini düşünüyorlar.
Türk siyaseti ve devleti ile bütünleşmiş bir kesimin burada huzuru bozmaya çalıştığını düşünüyorlar.
Tabii mevcut sistem de bu düşünceyi pekiştirmek ve derinleştirmek için elinden geleni yapıyor.
Kısaca söylersek kardeş kardeşine şüphe ile bakar hale geldi artık.
O nedenle kontrol edemeyecekleri, içeride eritemeyecekleri bir toplu dönüşü de istemeyecekler biz böyle devam ettikçe.
Tüm bunların çözümü, Çerkes halkının artık bir oto kontrol mekanizması oluşturmasından geçiyor.
Hem oradaki işbirlikçileri, hem buradaki işbirlikçileri bertaraf etmedikçe, biz hiçbir sorun karşısında tek vücut hareket edemeyiz, hiçbir melanet karşısında ulus refleksi gösteremeyiz.
Karşımızdaki de işte böyle gözümüzün içine baka baka inkar eder varlığımızı ve geçmişimizi.

Son Umutlar Tükenirken
Ocak 22, 2013136
Share