Geçtiğimiz günlerde Kafkasya'dan bir misafirimiz vardı. Adı İbrahim Yağan. Nalçık'ın Nartan köyünde yaşıyor. Atçılık ile uğraşıyor. Tamamı Kabardey atı olmak üzere 200 atı var. Atlarının 100 kadarı Kabardey'de. Kabardey atları literatüre Kabardin (Rusların deyişi ile) olarak geçmiş. Bugün Kabardey'de atçılık ile uğraşan bir tek İbrahim kalmış. Tabii tek tük avlusunda at besleyenler buna dahil değil. Tüm Kabardey'de saf kan Kabardey atı sayısı ise 300 civarında. Devletin bir zamanlar işlettiği harada ise at kalmamış.
Kabardey atları İngiliz atlarından daha küçük, karga burunlu, sivri kulaklı, pek de estetik olmayan ancak çok güçlü atlar. 3000 metre yükseklikte bile iyi performans gösteriyorlar. Güçlü ve dayanıklı Kabardey atları uzun mesafe yürüyüşleri için ideal.
İbrahim atlarını kışın köyündeki çiftliğinde barındırıyor. Yazları ise Elbruz Dağı’nın eteklerinde otlatıyor.
Bugün Kabardey atları yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Dünyada bir tek İbrahim bu yok oluşu durdurmak için özel çaba sarfediyor. Örneğin Eylül 2002'de İspanya'nın Jerez kentindeki Dünya Maraton Şampiyonası’na katıldı. Yaklaşık 200 atın katıldığı yarışmada İbrahim’in atları ilk 35 atın arasına girdi. Yarış toplam 160 km. 5 etaptan oluşuyor. Her etapta at yarım saat dinlendirildikten sonra muayene ediliyor ve yarışa devam edip edemeyeceğine karar veriliyor. Dünya şampiyonaları her dört yılda bir yapılıyor ve bütün atlar Arap atı. Dünyada ilk kez İbrahim farklı bir at cinsi ile bu yarışlara katılıyor.
Bu Kabardey atlarının katıldığı ilk uluslararası yarışma oluyor aynı zamanda. Tabii herkesin ilgisini çekiyor. Televizyonlar, dergiler söyleşiler yapıyor. Fransa'nın en büyük atçılık dergilerinden “Cheval”de İbrahim ve atlarına 4 sayfa ayrılıyor. Yarışları Birleşik Arap Emirlikleri şeyhi Al Makhdum'un atları kazanıyor. Tabii şeyh yıllardan beri bu işi yapıyor ve milyon dolarlık atlarla yarışlara katılıyor. Geniş bir teşkilatı var ve atlarına çok özenli bakılıyor. İbrahim ise atlarını yarıştan yalnızca bir hafta önce Jerez'e götürebiliyor ve atlar Nalçık'tan İspanya'ya kadar motorlu vasıta ile katettikleri 9 bin kilometrenin yorgunluğunu atamadan yarışlara katılıyorlar. Oysa, diyor İbrahim, atlar 2 ay önceden yarış yerine ulaşmalı, yeterince dinlenmeli ve özel olarak bakılmalı. Oysa onun atları yalnızca arpa ve ot ile beslenebiliyorlar.
İbrahim bu yarışlara Rusya adına katıldı. Çünkü dünya şampiyonalarına katılmak için mutlaka bir ülke adına katılmanız gerekiyor. Bütün yarışçıların arkasında devlet desteği bulunurken Rusya (veya Kabardey Balkar Cumhuriyeti) herhangi bir destekte bulunmuyor. İbrahim’in kasetlerini de izledik. Rusya adına katıldığı yalnızca resmi belgelerde yer alıyor olmalı, çünkü başka bir şekilde anlamak mümkün değil. Ancak minibüsünün kapısında kocaman bir Adiğe bayrağı hemen göze çarpıyor.
İbrahim bu yarışlara altı at ve sekiz personel ile katıldı. Atlarının ve binicilerinin tamamı lisanslı. Binicilerinin üçü genç Rus bayan. İbrahim aslında başta Adiğe gençlerini yetiştirmek üzere işe alıyor ancak bizimkilerin düğün, eğlence vb. konusundaki yüksek sorumluluk duyguları (!) atlarla ilgilenmelerine engel oluyor ve İbrahim Rus jokeyler almak zorunda kalıyor.
Bu arada öğrendiğimiz ilginç bir şey de Türkiye'nin bu yarışlara katılamaması. Çünkü Türkiye'den tek bir at bile bugüne kadar bu yarışların elemelerini geçememiş.
İbrahim bu yarışlara tamamen kendi imkanları ile katılmış. Bu yıl Dubai'de olimpiyatlara katılmak istiyor. Ancak kendi imkanları ile katılması mümkün değil. (Bu arada bu yarışlara katılmak hem atların promosyonu hem de ekonomik bir değer sağlamak için önemli. Zira başka türlü de bu atların yaşatılması mümkün olmayacak). İşte İbrahim bu nedenle buradaydı. Amacı Türkiye'den finansman sağlamak ve yarışlara Türkiye adına katılmaktı. Bu nedenle önce Silahlı Kuvvetler ile görüştü ve teklifini sundu. Ancak resmi prosedür hem zaman alan hem de gerekli kaynakların ayrılması için uzun bir süreç gerektiriyor. Diğer bir girişimi de bu işe ilgi gösterebilecek kişilerle görüşmek oldu. Ancak her ikisi de şu aşamada uzak hedefler gibi görünüyor ve İbrahim ciddi anlamda ekonomik geri dönüşü olmayan bir işe daha ne kadar tek başına direnebilir kestirmek güç.

İbrahim Çerkeslik ve Kafkasya konularında son derece duyarlı ve aktif mücadele veren biri. Şu anda 39 yaşında, bir çocuk babası. Neşeli, esprili, güvenilir, tam bir Adığe delikanlısı. Dostluğundan her zaman memnuniyet duyduğum ve her birinizin tanımasını isteyebileceğim biri. O sadece Kabardey atlarının geleceğini düşünüyor. Ülkemizdeki askeri ve sivil atçılık kurumlarına 10 at satmak ya da yine ülkemizde 20 atını barındırabileceği bir çiftlikte 10 atını damızlık olarak üretime yöneltirken, diğer 10 atıyla da her yıl Avrupa’daki yarışmalara katılmak istiyor. Başaracağına da inanıyoruz. Yeter ki kendisine destek olunsun.
+''+Muzaffer Dinçer