KAFDER katkılarıyla düzenlenen 13 günlük Kafkasya gezisine katılma imkânı bulabilen şanslı kişilerden biri olarak, öncelikle, bu gezinin düzenlenmesinde emeği geçen KAFDER yönetimine ve organizasyonun emektarları, arkadaşlarımız, Ayşe Demircan ve Ömür Enes'e teşekkür etmek istiyorum.
Görmemiş olan ve özlem duyan birçoğumuz gibi, benim için de bir büyük özlemdi Kafkasya'yı görmek. Dolayısıyla, bu gezi, benim açımdan kaçırılmayacak bir fırsat oluşturdu ve kaçırmadığım için kendimi gerçekten şanslı sayıyorum. Üzüntüm, Kafkasya'yı görmeyi en az benim kadar, belki daha çok isteyen birçok arkadaşımızın, çeşitli nedenlerle geziye katılamayıp, yaşadığımız güzellikleri bizimle paylaşamamasıydı. İnşallah, bir dahaki sefere birlikte tekrarlamak kısmet olur.
Her bir günü ayrı bir güzellik, ayrı bir heyecan yaşadığımız Kafkasya gezimizin hemen hemen her anı, çok değerli kardeşlerimiz Hasan Okan İşcan ve Hakan Yıldız'ın Marje'ye gönderdikleri yazı dizileriyle, merak eden herkese ayrıntılarıyla aktarılmış oldu. Bunun için kendilerine çok teşekkür ediyorum; çünkü, yaptıkları iş gerçekten çok önemliydi. Kafkasya gezimiz hakkında tamı tamına bir kaynakça oldu yazdıkları ve bizleri de merak dolu birçok sorudan kurtardılar; sağ olsunlar... Bunun için, tekrar mahiyeti taşıyacak anlatımların gereksiz olduğunu düşündüğümden, geziyi bir de benim ağzımdan dinlemenin somut bir fayda sağlamayacağı kanaatiyle, ayrıntıya girmek istemiyorum. 13 günlük gezi boyunca, Kafkasya'nın öncelikle gezilip görülmesi elzem olan birçok yerini, bu sınırlı sürede görülebilecek tüm güzelliklerini -doyasıya diyeceğim ama doyamadık- gördük, yaşadık... Tabiî ki, tüm bunlar, gittiğimiz her yerde, gerek Kabardey-Balkar Cumhuriyetinde gerek Karaçay-Çerkesk'te gerek Adıgey Cumhuriyetinde gerekse kıyı boyu Şapsığ'da bizleri karşılayan -resmî görevliler olsun diğer kişiler olsun- insanların gösterdikleri candan ilgi, samimiyet ve misafirperverlikle gerçekleşti. Açıkçası, bu kadar candan bir ilgiyle karşılanacağımızı, gayet muntazam bir program dahilinde, bölgeyi tanıyan rehberlerimiz eşliğinde, her biri ayrı bir neşe kaynağı küçük yolculuklarımızla, hem de hiçbir sorunla karşılaşmadan, adım adım Kafkasya'yı dolaşabileceğimizi, tabiri caizse tüm işlerin tıkır tıkır yürüyeceğini pek tahmin etmemiştim. Kendimi birçok zorluk için hazırlamıştım; çünkü, gitmeden önce duyduğum, asıllı asılsız, doğru yanlış bir çok şey vardı. Yolculuklarımız sırasında ikide bir yolumuz kesilecek, otobüsten indirilip aranacaktık mesela; ama, bunların hiçbiri olmadı. Tüm yolculuklarımız gayet neşeli geçti.
Burada yeri gelmişken, Kafkasya gezimiz boyunca gittiğimiz her yerde bizleri sıcak gülümsemeleriyle karşılayan, bizimle beraber olan, ilgilenen ve bizi evimizdeymişçesine rahat ettiren çok değerli büyüklerimize ve tüm arkadaşlarımıza -isimlerden birini de olsa zikretmeyi unutma endişemden dolayı isim belirtmiyorum- sonsuz saygı ve sevgi göndermek istiyorum. Gezimiz boyunca bizlere sağladıkları tüm imkân ve kolaylıklar için, bütün resmî kurum ve kuruluşlara, yetkililere teşekkür ediyorum. Türkiye'den Kafkasya'ya dönüş yaparak yerleşen ve orada kendilerine yepyeni bir hayat kurmayı başarabilen, bizleri candan ve samimi evsahiplikleriyle onurlandıran büyüklerimize de en içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Bütün güzelliklerine rağmen, benim için bazı yönleriyle eksik kalmadı da değil Kafkasya gezisi; ancak, yanlış anlaşılmasın, burada kimseye bir sitemim yok. Gerek zamanımızın kısıtlı ve gezi programının belirli oluşundan gerekse kendimden kaynaklanan bazı eksikliklerdi bunun sebebi... Daha çok turistik bir gezi niteliğindeydi seyahatimiz. Oysaki, Kafkasyalıları, gerek köy gerekse şehir yaşantılarını, çocukları, konuşmalarını, düğünlerini, sofralarını, yemeklerini, tarlalarını bahçelerini; uzatmayayım, yaşantılarına dair birçok şeyi merak ediyordum. Ama, Şapsığ bölgesinde geçirdiğimiz son gün dışında, bir Adıge köyünü ziyaret etme imkânı bulamadık. İnsanlarla oturup uzun sohbetler yapamadık. Gerçi orada köyler bizim bildiğimiz küçük köyler gibi değil, 8-10 bin kişinin, yer yer çok daha fazla sayıda insanın yaşadığı yerleşim birimleri; ama olsun... Demek istediğim, insanlarla daha yakın bir diyalog kurmayı, Kafkasya'nın insanıyla daha yakından tanışmayı, anlattıklarını dinlemeyi hayal etmiştim... Gerçi, şimdi kendi kendime güldüm biraz... Böyle ortamları sık sık yaşayabilseydik de nasıl diyalog kurabilecektim ki, 30 yaşından sonra umutsuz çabalarım sonucu öğrendiğim birkaç kelime Adigeceyle?! Adigabze bilmemenin eksikliğini en çarpıcı biçimde hissetmemi sağladı bana bu gezi. Gerçi, aramızda dil bilen arkadaşlarımız vardı, onlar bildikleri kadarıyla tercüme ederlerdi; ama, çok fazla bulunamadık bu tür ortamlarda... Onun için, çok önem verdiğim bu yönüyle eksik kaldı bu gezi benim açımdan. 13 günlük, turistik yönü ağır basan bir geziyle Kafkasya'yı tüm yönleriyle tahlil etmenin mümkün olmadığını düşündüğüm için, bu yönleriyle Kafkasya hakkında bir yorum yapmaktan kaçınmam gerektiğini düşünüyorum şimdilik. Ancak, gözlerimin tanık olduğu muhteşem tabiat güzelliği, hiçbir şekilde yoruma gerek bırakmayacak kadar açıktı. Tek kelimeyle harikaydı Kafkasya; harikaydı, Oşhamahue, harikaydı Mavi Göl, Shaguaşe, Ğuame, Mezıtha, Guzeriplh, Laganaki... Dilerim, görmek isteyen herkese kısmet olur gidip görmek. Bu, Kafkasya'yı ilk ziyaretimizdi, bir başlangıç; ama, sanırım son olmayacak... İnşallah...
Yalnız, bir şey beni kara kara düşündürüyor: Ne olacak bu DİL konusu?!. Bu gezinin düzenlenmesinde emeği geçen herkese tekrar teşekkür etmek istiyorum; sağ olun.
Erhan Yılmaz