10-11 Aralık günleri Helsinki'de toplanan Avrupa Birliği (AB) liderleri zirvesinde Türkiye'nin Avrupa Birliği adaylığı onaylandı. Başbakan Bülent Ecevit, 11 Aralık günü Helsinki'ye giderek zirvenin kapanışında yer aldı.
+''+Avrupa Birliği, Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan ile üyelik görüşmelerini sürdürürken, aday ülkeler Estonya, Letonya, Litvanya, Slovenya, Slovakya, Romanya, Bulgaristan, Malta ve Kıbrıs ile üyelik görüşmelerine Şubat 2000'de başlayacak. İki gün süren yoğun diplomatik pazarlıklardan sonra yayımlanan sonuç bildirgesinde, AB-Türkiye ilişkilerinin, Ankara'nın Kopenhag kriterlerine uymasına paralel bir biçimde gelişeceği vurgulandı. Bilindiği gibi Kopenhag kriterleri AB'ye üye ülkelerin ve dolayısıyla AB'ye katılmak için aday olan ülkelerin uyması gereken siyasi ve ekonomik koşuları tanımlıyor. Siyasi kriterler özellikle insan hakları ve azınlık hakları konularında önemli açılımlar içeriyor. Türkiye için çok önemli bir dönüm noktası olan bu zirvenin olası etkileri ve Kopenhag kriterlerini dergimizin gelecek sayısında ayrıntılı olarak değerlendirmeyi düşünüyoruz. Bu sayımızda Helsinki zirvesi sonuç bildirgesinde Türkiye'ye ilişkin 4, 9 ve 12. maddelerini okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz.
Helsinki Zirvesi Sonuç Bildirgesi
4. AB Konseyi, mevcut durumda 13 ülkeyi tek bir çerçevede birleştiren genişleme sürecinin katılımcı doğasını teyit etmektedir. Aday ülkeler, genişleme sürecine eşit temelde iştirak edeceklerdir. Bu ülkeler, anlaşma metinlerinde yer alan ortak Avrupa Birliği hedef ve değerlerini paylaşmak zorundadır. Bu anlamda AB Konseyi, anlaşmazlıkların BM Şartı'na uygun olarak barışçıl yollarla çözümü ilkesini vurgular ve aday ülkelerden, tüm sınırsal ve ilgili diğer sorunların çözümünde her türlü çabayı göstermelerini talep eder. Bunda başarısız olunması halinde, anlaşmazlığı, makul bir süre zarfında Uluslararası Adalet Divanı'na (UAD) getirmelidirler. AB Konseyi, büyük anlaşmazlıklara dair durumu, özellikle katılım süreci üzerindeki etkileri bağlamında ve sorunun UAD'de çözümünü teşvikle, en geç 2004 yılı sonuna kadar gözden geçirecektir. Ayrıca, AB Konseyi, Kopenhag'da ortaya konan siyasi kriterlere uygunluğun katılım görüşmelerinin başlamasına önkoşul sayıldığını ve genelde Kopenhag kriterlerinin Birliğe katılım için baz oluşturduğunu hatırlatır.
9. (a) AB Konseyi, Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü hedefiyle 3 Aralık'ta New York'ta başlatılan görüşmeleri memnuniyetle karşılar ve BM Genel Sekreteri'nin, bu süreci barışçıl bir sonuca ulaştırma yönündeki çabalarını kuvvetle desteklediğini ifade eder.
(b) AB Konseyi, siyasi çözümün, Kıbrıs'ın AB'ye katılmasını kolaylaştıracağının altını çizer. Üyelik müzakerelerinin tamamlanmasına kadar bir uzlaşma sağlanamaması halinde, Konsey, katılım ile ilgili kararını yukarıdaki önkoşul olmaksızın alacaktır. Bunu yaparken, ilgili bütün faktörler göz önünde bulundurulacaktır.
12. AB Konseyi, Komisyon'un gelişme raporunda* da belirtildiği üzere Türkiye'de kaydedilen olumlu gelişmeleri, aynı zamanda da Kopenhag kriterlerinin yerine getirilmesi yönündeki reformlara devam etme niyetini memnuniyetle karşılar. Türkiye, diğer aday devletlere de uygulanan aynı kriterler bazında Birliğe katılmayı hedefleyen bir aday ülkedir. Türkiye, diğer aday devletler gibi, mevcut Avrupa stratejisinden destek alarak, reformlarına hız kazandıracak bir katılım-öncesi stratejiden yararlanacaktır. Bu, insan hakları konusuna bilhassa değinmek suretiyle katılıma yönelik siyasi kriterlerin yerine getirilmesi doğrultusundaki gelişmeler ve 4 ile 9(a) numaralı paragraflarda yer alan konuların vurguladığı zenginleştirilmiş siyasi diyaloğu kapsamaktadır. Türkiye, Birliğin program ve kurumlarıyla, aday devletlerle Birlik arasındaki katılım süreci çerçevesinde yapılacak toplantılara iştirak fırsatına sahip olacaktır. Siyasi ve ekonomik kriterler ve üye devlet yükümlülükleri ışığında katılım hazırlıklarının üzerinde odaklanacağı öncelikleri ve kazanımlara uygunluk için yürütülecek ulusal programları da içermek suretiyle, önceki AB Konseyi kararlarını baz alan bir katılım ortaklığı çizilecektir. Uygun bir izleme mekanizması kurulacaktır. Komisyon, Türk yasama ve uygulamasının söz konusu kazanımlarla uyumlandırma çalışmalarının yoğunlaştırılmasına yönelik olarak, analitik bir inceleme süreci hazırlamaya davet edilmektedir. AB Konseyi, Komisyon'dan, katılım öncesindeki AB mali yardımına dahil tüm kaynakların eşgüdümüne yönelik tek bir çerçeve sunulmasını talep etmektedir.
Türkiye-Avrupa İlişkilerinin 50 Yılı
1949: Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Avrupa Konseyi'ne üyelik başvurusu yapar.
1952: Demokrat Parti döneminde Türkiye NATO üyesi olur.
1959: Demokrat Parti, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile temasa geçer.
1963: Başbakan İsmet İnönü, AET ile ünlü "Ankara Anlaşması"nı imzalar.
1967: Başbakan Süleyman Demirel, AET organ ve imkanlarına kademeli katılımı öngören Katma Protokol için talimat verir.
1970: Gümrük birliği, serbest dolaşım ve tam üyeliği içeren Katma Protokol imzalanır.
1974: Türkiye'nin tam üyelik başvurusu gündeme gelir, Milliyetçi Cephe hükümetinin MSP ve MHP kanadı karşı çıkar, Türkiye başvuru yapmaz.
1978: Bülent Ecevit hükümeti, ekonomik zorlukları gerekçe göstererek Katma Protokol'ün işleyişini durdurur.
Ocak 1980: Demirel azınlık hükümetinin Dışişleri Bakanı Hayrettin Ekmen, Ortaklık Konseyi toplantısında Katma Protokol'e yeniden işlerlik kazandırır. Demirel, tam üyelik başvurusu için talimat verir.
Haziran 1980: Hayrettin Erkmen, Brüksel'de düzenlediği basın toplantısıyla Türkiye'nin sonbaharda tam üyelik başvurusu yapacağını söyler.
16 Eylül 1980: 12 Eylül darbesinden sonra AET, Türkiye ile ilişkilerini dondurur.
25 Mart 1981: Milli Güvenlik Konseyi, demokrasiye geçilir geçilmez tam üyelik başvurusu yapmayı karara bağlar ve bu arada Yunanistan'ın NATO'nun askeri kanadına katılmasına izin verilir, Yunanistan AET üyesi de olur.
16 Eylül 1986: Artık Avrupa Topluluğu adını almış olan toplulukla ilişkiler yeniden başlatılır.
1987: Turgut Özal hükümeti tam üyelik başvurusu yapar.
1989: AT, "üyeliğe ehilsiniz ama hazır değilsiniz" diyerek Türkiye'yi geri çevirir.
3 Aralık 1992: Başbakan Süleyman Demirel, katma protokol gereği olan gümrük birliği için harekete geçilmesini ister.
1994: DEP'in kapatılması, yoğunlaşan insan hakları ihlalleri Türkiye,AB ilişkilerini gerer.
1995: Yoğun bir kampanyanın ardından Tansu Çiller'in başkanlığında Türkiye gümrük birliğine girer.
1997: Lüksemburg zirvesinde AB Türkiye'yi genişleme sürecine dahil etmez, buna karşılık Kıbrıs Rum Kesimi'ni aday ilan eder. Bunun üstüne Başbakan Mesut Yılmaz, tam üyelik başvurusunun geri çekilebileceğini bile söyler. Sonra bu tepki Demirel'in devreye girmesiyle yumuşatılır, Türkiye AB ile siyasi ilişkisini keser.
1998: Gerek Çankaya köşkü ve gerekse Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Ankara Anlaşması'nın 27. Maddesi temelinde AB'den tam üyelik talebinde bulunan bir politikayı benimserler. Dış temaslar artar. Fransa Cumhurbaşkanı Chirac büyük destek verir. Onu İtalya ve İspanya izler.
Haziran-Aralık 1998: Cardiff zirvesinde Türkiye'nin resmen aday olmasa da komisyon tarafından adaymış gibi görülüp hakkında rapor yazılması karara bağlanır. Viyana zirvesi öncesi Cumhurbaşkanı Demirel bu kenti ziyaret eder, dönem başkanı Avusturya'ya Türkiye'nin taleplerini içeren bir mektup verir.
Nisan 1999: Washington'daki NATO zirvesinde Almanya'nın yeni başbakanı Schröder ile görüşen Demirel ona da bir mektup verir. Schröder bu mektubun ardından Başbakan Ecevit'e yazar, Ecevit onu cevaplar.
Haziran 1999: Köln zirvesinde bu mektuplaşmalar sayesinde Almanya tutum değiştirir, Türkiye'yi destekler. Ama zirve öncesi Türkiye adaylık için Helsinki zirvesini kendine hedef seçer.
[Radikal (12 Aralık 1999) gazetesinden alınmıştır.]
+''+Kaffed