Emir Kuban Kaplan
Yolculuk sadece bir yer değiştirmek değildir. Haritada bir noktadan diğerine geçmek gibi görünse de, aslında içimizde çok daha uzun ve çok daha derin bir yolculuk başlar. Özellikle bu yolculuk anavatana doğruysa…
Bedeniniz sınırları aşarken, kalbiniz yüzyıllar öncesinden bugüne uzanan bir tarihle buluşur.
Çerkes olmak, bazen kendine bile anlatamadığın bir özlemi içinde taşımaktır. Çocukken duyduğun kelimelerin anlamını büyüdükçe kavrarsın; dinlediğin şarkının aslında bir ağıt olduğunu, deden konuşurken gözlerinin neden dolduğunu zamanla anlarsın.

Ve bir gün, o anlatılan topraklara gerçekten adım attığında, kelimeler yetmez olur.
Çünkü bu sadece bir yolculuk değildir; bir halkın tarihine dokunmaktır, bir milletin kalbine yürümektir ve en çok da kendi kimliğinin tam ortasında durmaktır.
Benim için Nalçik’e her gidiş, tam da böyle oldu.
Defalarca gitmiş olmama rağmen, her seferinde kendimde başka bir parça buldum. Ancak son iki yolculuğum — biri 2024’te, diğeri 2025’te — kalbimde çok özel bir yer edindi.

2024: Sahne Işıkları Altında Anlamlı Bir Dönüş
Ankara Çerkes Derneği Elbruz Halk Dansları Topluluğu olarak, bu kez çok özel bir gösterimiz olacaktı: Anavatanımızda sahne alacaktık. Hazırlık süreci zorluydu. Provalar, kostümler, yolculuk… Her biri ayrı bir heyecandı.
Ama asıl heyecan, Nalçik’te bizi izleyecek insanların gözlerinin içine bakmak; onların toprağında, diliyle ve müziğiyle dans etmekti.
Gösteri günü, sahneye çıkarken kalbim deli gibi atıyordu.
Her adımda ve dönüşte yalnızca dans etmiyorduk; aynı zamanda atalarımızın izlerini, sevdiklerimizin hikâyelerini ve sürgünden sonra yeniden kök salan bir halkın direncini sahneye taşıyorduk.
Gösteri sona erdiğinde, bizi ayakta alkışlayanların yüzlerindeki ifadeleri gördüm. O an anladım ki, biz oraya sadece dans etmeye gitmemiştik; oraya gönlümüzü bırakmaya gitmiştik.
Bu anı arkadaşlarımla ve ekibimle paylaşmak her şeyi çok daha anlamlı kılıyordu. Uzun yollar daha kısa, güzel sohbetler daha uzun geliyordu. Artık yalnızca gözlerimizle değil, kalbimizle de görmeye başlıyorduk.

2025: Artık Biliyorum, Ben Oraya Aitim
Bu yıl bir kez daha Nalçik’e gittim ve bu yolculuk, çok daha derin ve içten bir deneyim oldu. Artık ne gördüğüme şaşırıyor ne de yabancılık çekiyordum; aksine, kendimi oraya ait hissediyordum.
Annem, babam ve ben geçmişte farklı zamanlarda gitmiştik. Ama bu kez, daha önce hiç gitmemiş olan küçük kardeşimle birlikte ilk kez ailecek yola çıkacaktık. 65 kişilik büyük bir grupla yola çıktık. Her yaştan insan vardı aramızda: gençler, yaş almış büyükler, aileler… Herkesin yüzünde aynı heyecan, aynı sıcaklık vardı.
Yolculuğumuz otobüsle gerçekleşti. Uzundu ama inanılmaz keyifli geçti. Sohbetler, şarkılar, espriler, paylaşılan anılar… Gümrüğe vardığımızda bile kimse yorgun değildi; çünkü yüreklerimiz çoktan varmıştı.
Ankara’dan bu yolu daha önce de geçmiş olsam da, bu kez her şey farklıydı. Yıllardır bildiğim yollar, sanki bu defa beni tanıdı. Nalçik’e yaklaşırken içimde tarif edilemez bir sakinlik vardı. Sanki bir yere gitmiyor, evime dönüyordum.

Şehir merkezinde yürürken, Nalçik Parkı’ndaki banklarda otururken, alışveriş yaparken, takside ya da otobüste… Her yerde Çerkesçeyi duymak insana tarifsiz bir duygu veriyor. Ve ister istemez kendine şu soruyu soruyorsun: “Burada yaşasam olur mu?” ve ardından cevabı geliyor: “Neden olmasın?”
Küçük yaşta beş kez gitmiştim anavatana ama o zamanlar anlamını tam kavrayamamıştım. Gözüm görüyordu ama kalbim henüz duymuyordu; bir çocuk olarak oradaydım, fakat bilinçli değildim. Şimdi ise her adımımda, her nefesimde içimden şunu söyledim: “Ben buradayım.”
Geçmişte sadece gitmiştim. Ama şimdi, bilinçli bir şekilde gitmek; kendi kimliğime ve içime doğru atılmış bir adımdı. Ve bu duyguyu başkalarıyla paylaşabilmek, işte en güzeli buydu.

Bu Parkta Nefes Almak Bile Yetiyor
Otelimiz, Nalçik Parkı’nın tam ortasındaydı. Akşam vakti, bir bankta oturup etrafı seyrediyordum. Yoldan geçen bir annenin çocuğuna Çerkesçe seslenişini duymak… Lokanta ve kafelerden gelen Çerkes müzikleri… Yürüyüş yapanların Çerkesçe sohbetleri… Tüm bunlar, yılların özlemini bir anda silebiliyor.
Her Gidiş Biraz Daha Dönüştür
Her gidiş, biraz daha dönüş; kendine, kimliğine, köküne…
Anavatan sadece atalarımızın yaşadığı bir yer değil. Orası, bizim de yeniden doğduğumuz yer.
Bu yazıyı okuyan herkese kalpten söylüyorum: Nasıl giderseniz gidin, ister uçakla, otobüsle, arabayla ya da motosikletle… Fark etmez. Yeter ki o toprağın kokusunu içinize çekin.

Orası hâlâ orada. Hâlâ bizim.
Çünkü orada sadece toprak yok; sizi bekleyen bir tarih, bir dil ve bir ruh var.
Ve bir gün, anavatanda bir parkta oturup nefes alırken siz de şu cümleyi fısıldayacaksınız: “Ben geldim.”