Hülya Kızılkaya
Kırgınım…
Kime mi?
En çok da kendime.
Bütün örtülerimi, bahanelerimi, korkularımı kaldırdığımda geriye sadece özlemini ertelediğim bir hayat kalıyor. Bugüne kadar duygularımla değil, hep “zamanı gelince” diyerek yaşadım. Her bahar, “seneye giderim” diyerek ötelediğim o yolculuk, içimde koca bir boşluğa dönüştü. Oysa kalbimde yıllardır bir ses fısıldıyordu:
“Oraya git. Orası senin kökün, geçmişin, geleceğin.”
Ve sonunda…
Bu sene, o çağrıya kulak verdim.
Kafkasya’ya gittim.
Atalarımın 1864’te terk etmek zorunda bırakıldığı topraklara, tam 160 yıl sonra bir kadın olarak geri döndüm. Yalnızca bir ziyaret için değil, içimde taşıdığım bir eksikliği tamamlamak için. Bu sadece bir gezi değildi. Bu, bir yüzleşme, bir kavuşma ve en çok da bir bağışlanma isteğiydi.
Elbruz Dağına adım attığımda doğa bir başka güzeldi. Ama asıl güzellik, içimde olan fırtınaların birden dineceği kadar güçlü bir ruh huzuru ile karşılanmamda saklıydı. Elbruz’un zirvesiyle konuşur gibi hissettim kendimi. Mavi Göl’ün kenarında dururken, o suya yalnızca gökyüzü değil, atalarımın gözyaşları da düşmüş gibiydi.
Oturduğumuz sofralarda atalarımın gülüşünü hissettim. Benimle aynı dili konuşan, aynı acıyı taşıyan, ama aynı zamanda aynı umudu da büyüten insanlarla vakit geçirmek, içimde yıllardır taşıdığım kırgınlığı onardı.
Orada şunu fark ettim:
Ben sadece bir yolcu değildim.
Ben evime dönmüştüm.
Kafkasya’nın toprakları hâlâ bereketli. Sadece doğasıyla değil, insanıyla, diliyle, kültürüyle, her yönüyle yaşayan bir tarih. Tüm dağlar, tüm göller, tüm dikenli otlar bile anlam taşıyor. Çünkü bu topraklar sıradan değil.
Bu toprak çok kutsal.
Sevgili gençler,
Bu yazıyı size yazıyorum;
Çerkes gençlerine…
Bizler, Türkiye’de doğduk. Burada büyüdük. Ama içimizdeki boşluğu hiç tanımlayamadık. Belki adını koyamadık ama hep bir eksiklik vardı, değil mi?
Ben o eksikliğin adını buldum: Anavatan.
Benim gibi geç kalmayın.
Yıllarca “bir gün giderim” demeyin.
Bir gün olmuyor…
Geç oluyor.
Ama hâlâ zaman varken, gidin.
Görün.
Kalın.
Ve belki de orada okuyun, orada yaşayın.
Kafkasya’da üniversiteler var. Eğitim fırsatları var. Devlet destekleri var. Ama hepsinden önemlisi, sizi siz yapan bir zemin var. O topraklara ayak bastığınızda kim olduğunuzu çok daha derinden hissediyorsunuz.
Biz bu hikâyenin sadece acısını değil, direnişini ve yeniden doğuşunu da miras aldık; kökü olan, yeri olan bir halkız.
Eğer kim olduğunu merak ediyorsan,
Eğer yüreğinde tanımlayamadığın bir boşluk varsa,
Eğer bir ses sana “oraya git” diyorsa…
Lütfen onu susturma.
Çünkü anavatan seni bekliyor.
Sadece bir ziyaretçi olman için değil…
Orada yaşaman, okuman, üretmen, kök salman için.
Bu senin hakkın. Bu senin yuvan.
Unutma;
Biz geç kaldık,
Sen geç kalma.