Sahipsiz

1986 yılında Fransız Profesör Georges Dumezil öldüğünde derler ki en çok üzülen, Manyas‟ın Hacıosman Köyünden Tevfik Esenç olmuş. “Kendi dilimde söyleşebildiğim tek insanı kaybettim”demiş. 1992 yılında Tevfik Esenç vefat etmiş. Aynı yıl Ubıh dili artık “ölü diller” kategorisine alınmış. Duyarım halen Ubıh dili yok olmamış, tektük konuşan varmış, öyleyse neden ölü dil deyip gömmüşler ki bu dili diye sorarım, o iş öyle değilmiş.Merhum Esenç bu dili tüm özellikleri ile konuşabilen son kişi imiş.Şimdi konuşanlar ise işte gündelik diyalogları anca dile getirirlermiş.3000 bağımsız kelime ile bunlardan türetilen binlercesi daha işte ne bileyim atasözleri, deyimler, şakalar, şarkılar, 88 yaşında uçup giden bu amcanın berrak belleğinde kayıtlı imiş. Bu birikime sahip kimse kalmadığı için “ölüdiller” ailesine eklenmiş Ubıh dili.1929 yılında duymuş Fransız Profesör böyle bir dil olduğunu, ver elini Manyas,42 yıl boyunca her yılın ik iayını bu köyde geçirmiş.Yardımcısı George Charachidze ile Başta Tevfik Esenç olmak üzere yörede kimden ne duydularsa kayda geçirmişler. Academie Francaise ödüllü Profesör Georges Dumezil, içinde ölü dillerinde olduğu, Kafkas dilleride dâhil 30' dan fazla dili bilir, mesela Türkçe‟yi Türkten iyi konuşur derler. Ubıhça fiiller kitabı ve Ubıhça sözlüğü hazırlayıp bilim dünyasına hediye etmiş, sonra göçmüş dünyadan.

“Bir rüya gördüm, anlatsam da anlamazsınız…” Tevfik Esenç, anadilinde gördüğü rüyaları anlatacak kimsede bulamaz olmuş artık. Binlerce yıl önce doğmuş, insanlık tarihinin en eski dillerinden biride bu amcayla beraber tarihe karışmış. Şimdi belgeseller, kısa filmler, Ubıh dili veTevfik Esenç,Georges Dumezil anısına duygusal hatırlatmalar, naif çalışmalar var. Varda…Ubıhça artık yok…

Politik asimilasyon, doğal asimilasyon filan derken veda ettik bu ata diline. Tarihsel olayları o günün şartlarına göre değerlendirmek gerekir derler. Ogünün şartları Ubıh dilinin yok olmasına neden olacak şekilde gelişti. Bugünün şartları ne yapıyor peki? Sıradaki “ölüdiller” adayı hangisi? Profesör Dumezil kafaya takmasa, bugün Tevfik amcanın anlatamadığı rüyalarını yakınlarından başkası hatırlamayacaktı değil mi? Bu günün şartları da bi rDumezil, bir Tevfik Esenç daha oluşturmaktan uzak değil. Aslında bu teknolojiyle daha kolay. Ama işte giden dil ne yazık ki geri gelmiyor. Çevreme bakıyorum, benim yaşımdaki insanlar bile anadilini işte Ubıh dilinden geriye kalanlar kadar konuşuyor. Okuma yazmadan vazgeçtim,dilin ruhunu oluşturan tarihsel-kültürel kalıplarıda duyamaz olmuşuz. Mesela söz söyleme sanatı aslında çok yüksek olan dilimizde buyrun halkımıza hitap edin dediğimizde, bunu yapabilecek kimseyi bulamıyoruz. Huaho geleneği bile tarihe karışmak üzere. Nasılsın, iyimisin diyemiyorken dilinde gençlerimiz, nerde kaldı huaho…

Bugünün şartları daha bir mücadele gerektiriyor. Daha bir inanç,daha bir kararlılık gerektiriyor.Daha bir örgütlülük, daha bir bilimsellik gerektiriyor. Kapalı kutu köylerimizde değiliz artık.Bu devirde seller,ağırtaşları bile yuvarlıyor. Bizim güzel, bizim mazlum, bizim görkemli dilimiz sahipsiz… Ubıhça kadar sahipsiz, Ubıhça kadar kimsesiz,Tevfik Esenç kadar yalnız bizim dilimiz. Birdil öğrenilmediği için değil, bilenler konuşmadığı için yok olur demişti bir büyüğümüz. Biliniz ki Ubıhça ile aynı kaderi paylaşırsa dilimiz, bunun suçlusu gençlerimiz  olmayacaktır. Yapabilecek iken yapmayan, söyleyebilecek iken susan, tarihinden, geçmişinden, kültüründen, kimliğinden vazgeçenlerden hesap sormak, bu çocukların hakk ıolacaktır.

Sen kendi çocuğuna sahip çıkmazsan, ona bir sahip çıkan olacaktır. Sen kendi dilini öğretmezsen,ona birileri bir dil öğretecektir. Sonra gençliğimiz nereye gidiyor, kültürümüz niye bozuluyor, varlığımız neden kayboluyor diye sızlanma hakkımızda olmayacaktır.

Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır. Demiş şair,iki mısra sonrada eklemiş;

„İş bitti… Sebâtın sonu yoktur! „ deme, yılma. Ey millet-i merhûme, sakın ye‟se kapılma.

 

Millet-i merhûme iken çare aramış insanlar bak...

Biz daha ayaklarımızın üstündeyken… Azıcık kıpırdasak ya…

 


nan



Ş. Şamil Koç

Share