Birinci bölümü 10 Nisan 2014 tarihinde Adder tarafından Kaffed’e gönderilen yazı ile başlayan süreci ele alacağımızı belirterek bitirmiştik. Dernek söz konusu tarihte gönderdiği bu yazısında, “Adıǵe Latin Alfabesi”nin Türkiye’de örgün ve yaygın eğitim kurumlarında kullanılmasını sağlamak için MEB Talim ve Terbiye Kurulu'na önerilmesinin yönetim kurulunca benimsenmiş olduğunu bildirir ve Kaffed yönetiminden söz konusu alfabe ve diğer çalışmaları inceleyerek, görüş ve önerilerini bildirmesini talep eder.
Kaffed yönetimi dernek tarafından gönderilen yazıyı dil eğitmen ve uzmanlarıyla paylaşır ve grubun önerileriyle oluşturulan bir cevap yazısını, 28 Nisan 2014 tarihinde dernek yönetimine gönderir. Kaffed söz konusu yazıda, anadilimizin anavatandan kopuk ve farklı bir çizgide korunamayacağı belirtilerek Adıgece seçmeli derslerinde anavatanda kullanılan alfabenin temel alınmasının gerekliliği vurgulanır. Ve dernek tarafında hazırlanmış alfabeye destek verilemeyeceği şu sözlerle ifade edilir; “…Tamamen iyi niyetle ve dilimizi koruma içgüdüsüyle hazırladığınız çalışma, maalesef çok ciddi bilimsel eksiklikler ve hatalar sebebiyle destek verebileceğimiz bir çalışma değildir.”
Dernek tarafından, 8 Mayıs 2014 tarihinde Kaffed’e gönderilen yazıda; Bakanlığa latin alfabesi için gerekli müracaatlarda bulunacaklarını beyan eder. Gönderilen yazı bilgilendirme amaçlı olduğundan Kaffed tarafından herhangi bir cevap verilmez.
Bu arada söz konusu dernek yönetimi tarafından 3 Eylül 2014 tarihinde, Kaffed tarafından daha önce kullanılan ve ancak artık aktif olmayan kafkasderneklerifederasyonu@gmail.com mail adresine gönderilmiş bir mail, söz konusu mail adresinden 23 Aralık 2014 tarihinde, aktif mail adresi olan info@kaffed.org adresine iletilir. Söz konusu yazı Kaffed yönetimince değerlendirilir ve yazının içeriğindeki, “9 Eylül 2014 tarihine kadar cevap verilmesi” uyarısı nedeniyle, belirtilen tarih geçmiş olduğundan, bu yazıya bir cevap verilmez.
Dernek yönetimi 22-23 Kasım 2014 tarihlerinde İstanbul’da yapacağı sempozyum için Kaffed yönetimine bir yazı gönderir. Yazıdaki “…kurumunuz bünyesindeki dil uzmanlarınızın sempozyuma katılması hususunda desteklerinizi esirgemeyeceğinizi umuyoruz” talebine istinaden Kaffed, söz konusu yazıyı anadil eğitici ve uzmanları ile paylaşır. Derneğin daha önceden bireysel olarak teklif götürdüğü ama olumsuz cevap aldığı anadil eğitici ve uzmanlarının, kendi iradeleriyle, sempozyuma katılmamak yönünde görüş beyan etmeleri nedeniyle, Kaffed adına kurumsal bir katılım olmaz. Ayrıca zaten Kaffed bir önceki yazısında latin alfabesi çalışmalarına destek vermeyeceğini beyan etmiş idi. Söz konusu dernek bu sempozyumun sonuç bildirisinde, latin alfabesi için son noktayı, kendince, koymuş durumdadır; “…Uluslararası Dil Sempozyumuna Çerkeslerin bulunduğu her ülkeden Türkiye’ye gelen, dille ilgili yetkin ve söz söyleme hakkına sahip tüm uzman ve akademisyenlerde aksi görüş bildirmemişlerdir. Bu nedenle öğrencilerin bilindik bir alfabe üzerinden öğretime tabi tutulmaları zorunluluk olup son yapılan bilimsel sempozyumla bu tartışma sona ermiştir.”
Fakat, ne yazık ki, tartışma devam ediyor ve edecek gibi de görünüyor. Nitekim sempozyum katılımcılarından bazıları latin alfabesine itirazlarını yazılı olarak yaptılar. Ayrıca sonradan sosyal medyada yayınlanan konuşmalardan, sempozyum süresince latin alfabesi ve dernek tutumuna karşı ciddi itirazlar olduğu anlaşılmaktadır.
Ve böylece, 2012 yılı Mart ayında derneğin kurulmasıyla başlayan resmi yazışmalar süreci Kasım 2014 tarihinde bitmiş oldu.
Sonuç olarak;
Alfabe mutlak değildir tersine dinamiktir, geliştirilebilir, değiştirilebilir. Nitekim anavatanda, Batı ve Doğu Diyalektlerindeki alfabeleri, tek- ortak bir alfabeye dönüştürmek konusunda genel bir uzlaşı vardır ve devlet-uzmanlar nezdinde bilimsel tartışmalar veya çalışmalar devam etmektedir. Aynı şekilde tarihinde alfabe değişikliğine gitmiş birçok devlet vardır. Ancak alfabe değişikliği gibi tüm toplumu derinden etkileyecek kararların sebep ve sonuçları iyi hesaplanarak alınması gereklidir.
Anasından-ailesinden dilini öğrenemeyen çocuklarımız için, anadilimiz “yabancı dil” haline gelmiştir. Yabancı bir dili öğrenmek ise kendine özgü sorunları olan bir konudur. TEPAV tarafından yapılan bir araştırmaya göre, Türkiye eğitim sisteminde, ilkokuldan başlayarak liseden mezun olana kadar, 1406 saat zorunlu (üstelik latin alfabesi ile!) İngilizce dil dersi alan öğrencilerin, bu dili “iyi” öğrenme oranı %10 civarındadır. Devletin İngilizce için sunduğu olanaklar ve ayırdığı maddi kaynağa rağmen var olan düşük başarı gerçeği, sorunun alfabeden de öte olduğunun göstergelerinden biridir.
Herhangi bir kişi veya kurum, dilediği sembollerle bir alfabe hazırlayabilir, bunu kendi üye veya takipçilerine öğretebilir. Nitekim söz konusu dernek, hali hazırda, kendi çalışmalarını yürütmektedir. Ancak derneğin, tabiri caizse, “yetki aşımıyla” latin müfredat ısrarı üzerine, daha düne kadar dernek çatısı altında dil çalışmaları yürüten bazı kişiler, tüm uyarılarına rağmen, derneğin müfredata müdahale etmiş olmasını eleştirerek, dernekle yollarını ayırdılar.
Dernek kendi latin alfabesini savunmak adına, resmi müfredat ile seçmeli dersleri “başarısız olarak” lanse etmektedir. Ancak bunu yaparken, ne hikmetse, Kayseri’de 13 adet seçmeli ders sınıfının açılmasını özverili çalışmalarıyla başaran ve uygulamanın başarısını en iyi ölçebilecek kişiler olan öğretmenlerimizle görüşmeye gerek duymamaktadır.
Bakanlığa müracaat süreci ile ilgili olarak, diğer örneklerde olduğu gibi dernek ilgilileri çelişkili açıklamalar yapmaktadır. Bir yandan resmi yazışmalarda; “… Sonuç olarak; Adder hazırlamış olduğu Latin alfabesi ve eğitim dokümanları (İmla Kılavuzu, Sözlük, Gramer ve Ders Kitapları) ile birlikte en kısa zamanda MEB’lığına müracaat edecek ve eğitimlerin bu alfabe ve dokümanlarla verilmesini talep edecektir” derken, bir dernek yetkilisinin sonraki açıklamasında; “…önce mevcut kiril programı destekleyici latin eğitim materyalleri hazırlayarak Bakanlığa verdik, kabul edilmeyince latin müfredatı hazırladık” denilebilmektedir.
Kabul edilen müfredata dair ciddi soru işaretleri şimdiden başlamıştır. Örneğin dernek, öğrencilerin Türkçe alfabeyi bile öğrenmeleri için belirli zaman gerektiğini, seçmeli ders saatlerinin kısıtlı olduğunu ve kiril alfabe öğrenmek için çok zaman harcandığını ve de bu zaman kaybını önlemek! için latin alfabeyi hazırladıklarını öne sürmektedir.
Oysa Milli Eğitim Bakanı ise şunları söylüyor; “…Sonunda dedik ki ikisine de imkan verelim ama özellikle tarihi birikimi takip edebilmeleri için Latin alfabesini tercih etmiş olanlar da Kiril alfabesini öğrensinler. Kiril alfabesiyle Çerkez eğitimi alacak çocuklar zaten Türkiye'de kendi okullarımızda Latin alfabesini bildikleri için onlara Latin alfabesini öğretmeye gerek yok." Yani görünen odur ki, kiril müfredatı seçen öğrenciler alfabe için daha az ! zaman harcayacaklar.
Tekrar vurgulamak gerekirse, alfabe değişikliği dilimizin yok olma sürecinde en öncelikli konu değildir. Nitekim hali hazırda farklı alfabeler ile eğitim gören Ürdün, İsrail ve Suriye’de yaşayan soydaşlarımız anadilimizi kiril alfabe ile öğrenebilmektedir. Eğer derneğin “öğrencilerin bilindik bir alfabe üzerinden öğretime tabi tutulmaları zorunludur” mantığı doğru ise Ürdün ve Suriye'deki Çerkeslerin Arap, İsrail'deki Çerkeslerin İbrani ve Avrupa'daki Çerkeslerin bulundukları ülkede konuşulan dile uyarlanmış latin temelli alfabe kullanması gerekecektir ki bu durum, ulusal dil ve alfabe bütünlüğünün yok olmasından başka bir şeye neden olmayacaktır.
Kaffed, halen uygulanan müfredatı “kendisi hazırladı” diye savunmuyor, dilimizi en iyi temsil eden ve 80 yıldır kullanılan bir resmi alfabe ile hazırlandığı için savunuyor. Gösterilen çaba ise uzun yıllar sonrasında verilmiş bir hakkın uygulamasına bir halel gelmemesi içindir. Kaffed tarafından tüm zorluklara ve engellemelere rağmen bu noktaya getirilen seçmeli ders uygulaması için hepimize düşen görev; seçmeli ders sınıf sayısını artırmak, derslerin yaygınlaştırılması ve uygulamadaki sorunları giderilmesi için çalışmak olmalıdır.
Kaffed tüm görüş ve açıklamalarında, kabul edilen latin müfredatın, hali hazırda yaşanan zorluklara yenilerini ekleyeceğini vurgulamıştır. Bu gelişme sonucu;
* Okul idareleri iki ayrı müfredat için iki ayrı öğretmen ve sınıf temin etmek zorunda kalacaktır,
* Dersi seçiminde onlarca çekincesi olan veli ve öğrencilerin önüne “iki ayrı alfabeden birini seçmek” gibi yeni bir çekince konulmuş olacaktır,
* Anadilimizin resmi alfabesinden farklı bir alfabeyle öğretilmesinin öğrencileri anadillerini doğru öğrenme hakkından ve bugüne kadar anavatanımızda resmi alfabeyle üretilmiş zengin edebiyat ve eğitim materyallerini kullanmaktan mahrum bırakacaktır…
İşte bu nedenlerle latin müfredat sürecini, seçmeli Adıge dili eğitimine yapılmış bir sabotaj olarak nitelendiriyoruz. Bir Adder yöneticisinin, latin alfabesinin kabul edildiğini duyurduğu mesajında; “Kaffed’i ters köşeye yatırarak 2.80 yere uzattıklarını” ifade etmesi ise bu derneğin ciddiyeti ve mantığını net bir şekilde göstermektedir.
Kaffed, Milli Eğitim Bakanlığı’nın latin müfredatı kabul etmiş olmasının bilimsel, idari ve hukuki yönleriyle yanlış olduğuna ve sorunun hukuki yollarla çözülmesi gerekliliğine olan inançla konuyu yargıya taşımış durumdadır. Ve bundan sonra da gerekenleri yapmaya devam edecektir.
nan
Zeki Kartal