Bir Yazar Bir Eser:Ubıhların Masalları ve Hikayeleri/Burak Esenç

Yemuz Nevzat TARAKÇI

“Bir Yazar, Bir Eser” yazı dizisinde bu ay, vefalı bir yazarı ve üzerinde dumanı tüten çok özel bir eseri tanıtacağız.
Genç yaşta dil ve kültür sevdasına tutulan Burak Esenç, çok zahmetli, çok özel bir çalışmayla kültür dünyamıza farklı bir renk kattı. Bu kıymetli eser, halkımıza güzel bir armağan oldu.

“Bir rüya gördüm, anlatsam da anlayamazsınız!” ifadesiyle özdeşleşen Ubıh dilinin son temsilcisi Sayın Tevfik Esenç’in torunu olan Burak Esenç, bu çalışmayla, bu paha biçilmez mirasa sahip çıkmış, bu kültürel mirası ölümsüzleştirmiştir.

Bu eserle bizler için Ubıhların fantastik dünyasının kapılarını aralayan Burak Esenç’i ve eserin hayata geçmesinde emeği olan herkesi yürekten kutluyorum.
Eminim Dede Tevfik Esenç, vefalı torun Burak Esenç’in bu anlamlı çalışmasından dolayı torunuyla bir kez daha gurur duymakta, kabrinde huzur içinde uyumaktadır.

KİTAP NE ANLATIYOR
“Luna” yayınları logosunu taşıyan kitap, zarif bir kapağa sahip.
Kitap, “Ubıhlar Hakkında Kısa Bir Bilgilendirme” ve geniş tutulmuş eserin ruh köklerini ortaya çıkartmaya yönelik bilgiler içeren bir önsöz, devamında çoğunu ilk defa duyacağımız birçok masal ve hikâyeden oluşuyor.
Ayrıca her masal ve hikâye için anlatıcının künyesi hakkında bilgi verilmiş.
“Bu masallar ve hikayeler bana ulaşmış en büyük mirastır!”

Kitaptaki masalları ve hikayeleri okurken masalların evrensel değerlerle donatıldığını; özellikle çocuklara ahlaki ve etik değerleri öğretmek, çocuklara ve yetişkinlere, dürüstlük, adalet, sevgi, sadakat gibi önemli kavramları öğretmek için ne kadar kıymetli anlatılar olduğunu derinden hissedeceksiniz.

Bu kitaptaki masal ve hikayeleri okurken kâh üzülecek, kâh kızacak, ürperecek, kâh derin duygusallıklar içinde tarihin derinliklerine yelken açacaksınız.
Kitaptaki Tevfik Esenç tarafından aktarılan masal ve hikayelerin hatırı sayılır kısmı, Esenç’in dedesi Papüj dede tarafından Kafkasya’dan Türkiye’ye taşınmış masal ve hikayelerden oluşmaktadır. İyi ki de Papüj dede, bu öğüt dolu anlatıları Türkiye’ye taşımış!

Mesela “Çança, Kızılılgerdan Kuşu” masalında “Sana gelen misafire, ev sahibi olarak iyi davranmalısın. Hayatını riske atma pahasına misafirine ihanet etmemelisin!” mesajı o kadar güzel işlenmiş, o kadar güçlü vurguyla anlatılmış ki… Bir nefeste okunacak dünya kadar ders çıkarılacak harika bir masal!

Yazar, “Seteney’ın Şarkısı” masalının sonunda Setenay’ın oğlu Yerickav için keder ve acı içinde söylediği şarkının T. Esenç tarafından söylenen versiyonunun Sanatçı Gülcan Altan tarafından seslendirildiğini, bu yürek yakan şarkıyı internet ortamında bulmanın mümkün olduğu notunu da düşmüş.

“Kadınların Dehası” masalında, kadının zekâsı, sorunlar karşısında pratik çözüm bulma özelliği o kadar güzel anlatılmış ki…

“Çobanın Eşinin Rüyası” masalında ise “İstediğin bir şeyi Tanrı’nın yardımı olmadan asla yapamazsın!” mesajı çok güçlü bir vurguyla anlatılmış.

“Yaşlıların Tasfiyesinin Sonu” masalını okurken kendinizi yaşlanmış, oğlunuz ya da torununuz tarafından öldürülmeye götürülüşünüzün simülasyonunu yaşayacak, üzülecek, ürperecek, kahrolacaksınız.
Masalın sonunda yaşlı dedesine sahip çıktığı, onun öğüdünü dinlediği için mutluluğa eren kişinin yaşadığı olayla gevşeyecek, rahatlayacaksınız.

“Sauseriko’nun Ölümü” masalında Nartlara komşu olacak, bir Nart gibi bakacaksınız hayata.
“Aydemir” masalında sabır, cesaret, hayvan ve insan dostluğu farklı bir evrene götürecek sizi.
“Balık Yemek Akıllı Yapar” hikayesini okurken mizahın farklı bir boyutunda tebessümünüz kahkahaya dönüşecek.
İyi niyetli olmanın hayattaki kazanımlarını, kurnazlıkla menfaat sağlayacağını sanan zavallıların düştüğü gülünç durumu en derinden hissetmek isterseniz “Şeytanlar Diyarında Bir Çerkes” masalını gözden kaçırmayın.

Kötüler ve kötülükler… Hani derler ya “Bir sıçrarsın çekirge, iki sıçrarsın çekirge, üçüncüde ele geçersin çekirge!” gerçeğinin çarpıcı izahını “Kötü Hizmetçi” hikâyesinde bulacaksınız.
Burak Esenç, kitabı şu anlamlı ifadelerle baba Rahmi Erol Esenç’e ithaf edilmiş.
Seni o bahçeye uğurlamak benim için çok zor oldu. Bir gün o bahçeye ben de geleceğim.
Taşın üzerinde bir kuş olacak, kuyruğunu bir sağa, bir sola sallayacak ve uçup gidecek. Arkasından gülümseyeceğiz.
Klinçhi’ye, Babam Rahmi Erol Esenç’e…

SORULAR, SORULAR…
Yazar, sıcacık ifadelerle soruyor, kendisini sorguluyor:
Ubıhçeyle ilgilenmeye başladığım gençlik dönemlerinden itibaren kafamı hep aynı sorular kurcalıyordu.
Eğer hayata gözlerini İstanbul’da değil de Kafkasya’da Anavatan’da açsaydım ve ana dilimi konuşabilseydim dünyaya nasıl bakardım?
Hayatta bir problemle karşılaştığımda eğer Ubıhça bilseydim ve bir Ubıh gibi düşünebilseydim bu problemi nasıl ele alırdım?

Ayrıca Kafkasya’da meşe ağaçlarının altında ateş başı sohbetlerinde Ubıhların birbirlerine anlattıkları kadim hikayeler nelerdir?
Yıllarca birikmiş hikayeler ve masallar nasıl bir anlatım diline sahipti?
Yıllarca demlenmiş bu kadim bilgiler onlara nasıl bir hayat görüşü sağlıyordu?

Ubıhlar, çok uzun yaşıyorlardı çoğu 90’lı yaşlarına ulaşan bu insanlar yıllar boyu birbirlerine hangi hikayeleri anlattılar, dünyalarını hangi kelimelerle yoğurdular?
Bu engin hayat tecrübeleri, nasıl bir sözlü edebiyatla kuşaklar arasında yolculuk etti?..

BURAK ESENÇ KİMDİR?
Burak Esenç 1984 yılında İstanbul’da dünyaya geldi. Cağaloğlu Anadolu Lisesi’nde lise, Osmangazi Üniversitesi Biyoloji bölümünde lisans eğitimini tamamladı.
Ablası Burcu Esenç, Cantekin Cantez ve Levent Ahi ile Türkiye’de ve yurtdışında pek çok festivalde gösterilen, pek çoğundan ödüllerle dönen Tevfik Esenç’in Ubıh dili için verdiği mücadelenin anlatıldığı “Bir Rüya Gördüm” isimli belgesel projesinde araştırmacı olarak yer aldı.

Aktif olarak bir oyun şirketinde çalışmakta ve bir müzik grubunda davul çalmaktadır.
Sinema, edebiyat ve müzik genel ilgi alanlarını; Ubıh dili, Ubıh kültürü, Ubıhların söylenceleri, Nartlar ve fantastik edebiyat ise araştırma konularını oluşturmaktadır.

TEVFİK ESENÇ KİMDİR?
Tevfik Esenç (1904-1992) Hacıosman / Manyas
“81 sessiz harf ve 3 sesli harften oluşan Kafkas dillerinden olan Ubıhçayı dünyada konuşan tek kişi.” olarak Guinness Dünya Rekorlar Kitabı’na girmiş özel bir kişidir.

Tevfik Esenç, farklı ülkelerden gelen bilim insanlarıyla yapmış olduğu birçok kaynak çalışmayı miras olarak dünyamıza bırakmış, Ubıhçaya ait bildiği her şeyi, dil bilimcilerle ve hikâye avcılarıyla paylaşmıştır.
Tevfik Esenç, Ubıhça’nın yanı sıra Adigece ve Türkçe bilmektedir. Ölümünden sonra aktivistlerin çabalarına rağmen Ubıhça, ölü dil haline gelmiştir.
Bu ölü dil, günümüzde Tevfik Esenç’in kaynak kişi olduğu çalışmalar sayesinde bilinmektedir.
Tevfik Esenç’i saygı, rahmet ve özlemle anıyoruz.

UBIHLAR KİMLERDİR?
Yazar, Ubuhlar hakkında şöyle diyor:
Ubıhlar, uzun yıllar süren Kafkas Rus savaşlarında nüfusunun çoğunu kaybetmiş savaş sonrasında 1864 Büyük Çerkes Sürgünü ile Anavatanları Kafkasya’dan Osmanlı topraklarına sürgün edilmiş kendi diline ve kültürüne sahip bir Çerkes halkıdır.

Ubıhların yazılı bir dili yoktu. Her hikâye ağızdan ağzı anlatılır, bu şekilde yaşatılırdı.
Masallar sayesinde yıllar evvel Ubıh çocuklarının dünyaları zenginleşmiş, zihinleri kültür ve mitolojiyle yoğrulmuş, bu masalları dinleyen çocuklar büyüdüklerinde bu masalları kendi torunlarına anlatmış ve bu şekilde kendine özgü bir yaşama bakış ve düşünme biçimi sonraki yıllara ulaşabilmiştir.

UBIHÇA
Kafkas dil ailesine bağlı Ubıhça, bu dili konuşan son kişi olan Tevfik Esenç’in ölümüyle yok olmuştur.
Böylelikle dünyamız, zengin bir dil daha kaybetmiştir.
Yok olan sadece bir dil mi?
Kadını, ‘sabah yıldızı’ olarak tanımlayan ve bir kadın geçtiğinde, kahvede oturan yaşlı-genç herkesin ayağa kalkarak selamladığı bir kültürün hayatımıza kattığı renkler de yok olup gitti.

Kökeni oldukça eski dönemlere dayanan Ubıhça, bünyesinde doğadan esinlenen ses taklitlerini bulunduğu Kafkas coğrafyasının ve dünya tarihinin en enteresan dillerinden birisidir.
Ubıhçayı tam olarak konuşabilen son kişi Dedem Tevfik Esenç’in ölümü ile ne yazık ki Ubıhça ölü diller ailesine katılmıştır.

“Biz artık o dilin bir bitkiden üretilen şifasından da şarkısının notasından da çok uzağız.
Uzağız ancak yine de bir umut da yok değil. Tevfik Esenç’in torunu Burak Esenç, ana dilinin peşine düşmüş durumda. O, iğneyle kuyu kazarak, dedesinin bıraktığı Fransızca sözlükten, babasından alabildiği kelimelerden, dünyada bu konuyla ilgili yapılan araştırmalardan ana dilini öğrenmeye çalışıyor.” (Hürriyet gazetesine verilen röportajdan)

Torunu Burak Esenç, bu eserle bu dili, bu kültürün tarih kodlarını, Ubıhların fantastik dünyasının kapılarını aralıyor. Tebrikler Burak Esenç, iyi ki varsın!

ESERİN ORTAYA ÇIKIŞ SERÜVENİ
Vefalı yazarı, Fransa’dan Oslo’ya, Oslo’dan Kafkasya’ya uzanan bir arayış yolculuğunda görüyoruz.
“Dilimizin kaybolma trajedisinin bir belgeselini çekmek istedi ablam Burcu Esenç. Dört kişilik küçük bir ekiple “Bir rüya gördüm!” isminde, dedemin ana dilinden bir kelimeye daha dünyaya bırakmak için verdiği mücadeleyi anlatan bir belgesel çektik.”

Bu belgeselde araştırmacı olarak görev almış olmam nedeniyle Paris’te Şarbon Üniversitesi’nde Collage de France’ta, Oslo Ulusal Kütüphanesinde yer alan dedemin bilimsel mirasına ve Ubıh dili üzerine yapılmış tüm çalışmalara ulaşma fırsatı buldum.

Dedem, Ubıh dilinin kurallarını, kelimelerini, gramer kalıplarını ve dil bilim için fayda getireceği düşünülen tüm konularını dil uzmanlarıyla çalışırken aynı zamanda Ubıhların masallarını ve efsanelerini de anlatmıştı.

Ayrıca yıllar önce dedemle çalışan Fransız dil bilimci Prof. Dumezil de yıllar evvel Ubıhların masalları ve efsaneleri üzerinde çalışmış, dedem dışındaki başka Ubıhlardan da hikayeler dinleyip bunları kitaplaştırmıştı.
Fransa’da ve Oslo’da ulaştığım tüm kaynakları toparladım ve inceledim, Oslo’da bulunan ses kayıtlarını ve aile arşivimizde yer alan ses kasetlerini adeta ezberledim.

“Dedemle ilgili bulduğumuz mektuplar, iz olarak bıraktığı ses kayıtları, dildeki seslerin nasıl çıkartılması gerektiğini gösteren X-Ray filmler ve makaleler…”

“Kapılar kapıları, yollar yolları, mektuplar mektupları aralayarak bize yavaşça tüm kapılar açıldı. Dedemin X-Ray filmlerini bulduk. Kayıp arşivin büyük bir bölümünü bulduk. Georges Dumezil’in torunuyla yıllar sonra karşılaştık ve onun sayesinde dedemin arşivi açıldı.”

(Dünyada kaybolma tehlikesi altında olan hiçbir dil, devlet desteği olmadan yaşayamaz. Acaba yeterli devlet desteği olsaydı Ubuhça şimdi hayatta olur muydu?)

UBIHÇAYI KURTARMA ÇABALARI
Dünyanın farklı ülkelerinden gelen dönemin önemli dil bilimcileri konularını dil bilim ve mitolojinin oluşturduğu birçok akademik çalışmayı dilin son temsilcisi Dedem Tevfik Esenç’in sunduğu katkılarla yayınlayarak Ubıhçayı yazılı kaynaklarda yaşatmaya çalışmışlardır.

1950’lerde başlayan Ubıhça üzerine yapılan bu çalışmalar, Ubıhçanın hayatta kalması için verilen bir savaş niteliği taşımanın yanında Türkiye ve Avrupa arasında kurulan bilimsel bir köprü olması nedeniyle de büyük önem arz etmektedir.

KİTAPTAKİ MASAL VE HİKAYELER HAKKINDA
Yazar bu konuda şu notu düşüyor:
Bu kitapta okuyacağınız masallar, efsaneler ve hikayeler artık konuşulmayan yok olmuş bir dilde anlatılmıştır.

Dedem Tevfik Esenç, ana dilini konuşan son kişi olduğunun bilincine vardığında tarih defterinin tozlu sayfalarına Ubıhçaya dair aklındaki her şeyi aktarmaya çalışmış, bir gün meraklı birileri bu dili merak eder de bu sayfaları karıştırır diye çocukluğundan itibaren duyduğu tüm masalları hikayeleri, efsaneleri bilim insanları ile paylaşmış ve bu hikayelerin tekrar ulaşılabilir olmasına olanak sağlamıştır.

DEDEMİN VE BABAMIN KATKILARI UNUTULMAZ
Bu çalışmayla ben, elinizdeki bu kitap vasıtasıyla çoğunluğunu dedemin miras bıraktığı hikayeleri tekrar gündeme getirmek, artık konuşulmayan Ubıh dilinde anlatılan masalları ve efsaneleri Türkçe olarak ulaşılabilir kılmak istedim. (Umarım kısa zamanda Adıgeceye de çevrilir.)

Çok şanslıyım ki dedeme büyükleri tarafından anlatılan bu hikayeler ve masallar dedem ve bilim insanlarının yaptığı iş birliğinin bir sonucu olarak hem yazılı hem işitsel kaynaklara kaydedildi.
Ve yine çok şanslıyım ki babam rahmetli Rahmi Esenç o bohçanın fantastik dünyasına açılan kapıyı önüme getirdi, kendi çocukluğundan anımsadıklarını benimle paylaştı, içimde Ubıhçaya karşı bir merak uyandırdı.

Babamın çocukluğundan hatırladığı bir anıyı anlatırken kullandığı bu Ubıhça kelimeler, hayal dünyamda zaman içerisinde kerte kerte inşa ettiğim Ubıhların masalsı bahçesinin parolası oldu…
Yaşım ilerledikçe ve köklerime olan ilgim arttıkça düş dünyama açılan o kapıya daha çok gitmeye başladım.

YAZAR BU KİTABI YAZABİLMEK İÇİN FRANSIZCA ÖĞRENİYOR
Aslında bu kitabı yazmaya 2017 yılında karar vermiştim fakat bazı sağlamaları yapabilmek, farklı kaynaklarda yer alan hikayeleri karşılaştırmak, dedem ve babam dışındaki anlatıcıların aktardıklarını okuyarak elimdeki masal ve hikâye sayısını arttırmak istedim.

Bu sebepten 2017 yılında Fransızca öğrenmeye başladım.
Elinizde tuttuğunuz kitabın 5 yıl sonra 2023 yılında tamamlanmasının sebebi arada geçen süreçte ulaştığım mevcut yazılı kaynakları anlayabilmek için Fransızca öğrenmek zorunda kalmam oldu.

Yabancı dil olmadan Ubıhça yazılmış kaynakları anlayamıyor, Ubıhça ses kayıtlarını çeviremiyordum. Bu durum beni her zaman biraz hüzünlendirmiş ağzımda garip bir tat bırakmıştı.

YAZARIN HASSASİYETİ
Masal deyince aklımıza çocuklar geliyor. Bu kitapta okuyacağınız masal ve hikayelerin bazılarını belki günümüz dünyasının hassasiyetlerini gözeterek çocuklarınızın okuması için uygun bulmayabilirsiniz.

Belki Kafkasya’da o zamanlar bu masallar, çocuklara, içerisindeki tüm şiddetsel öğelerle anlatılıyordu, bunu bilmiyorum. Fakat günümüz dünyasında çocukların zihinsel gelişimi konusunda başka hassasiyetler söz konusu olduğundan hangi hikâyelerin çocuklara aktaracağını ebeveynlerin kontrolüne bırakıyorum.
Unutulmamalı ki hikayelerin bazıları sadece yetişkinler arasında ateş başı sohbetlerinde de anlatılmış olabilir.

“MASAL VE HİKAYELERİN ORİJİNAL KALMASINA DİKKAT ETTİM”
Ben hikayeleri politik doğruculuk esaslarına ya da günümüz hassasiyetlerinin getirdiği yaklaşımlara göre modernize etmedim. En son anlatılmış orijinal hallerini korumaya çalıştım. Tabii ki çeviri yaparken bazı noktalarda değişiklikler söz konusu olmuş olabilir ama elindeki kaynakların orijinal hallerine dokunmamaya büyük özen gösterdim.

Belki bazı hikayeler aşırı şiddetsel gelebilir, günümüz hassasiyetlerinden uzak olabilir ya da bazı grupları rahatsız edebilir. Bu bağlamda bu anlatılanların çok eski zamanlardan günümüze geldiğini, o zamanlar dünyadaki hassasiyetlerin ve toplumsal yaşayışın bambaşka bir boyutta olduğunu lütfen aklımızdan çıkarmayalım!

Elinizde tuttuğumuz bu kitap, Ubıhların masalları ve hikayeleri hakkında Türkiye’de yazılmış ilk kitaptır.
Umarım zevkle okursunuz, umarım zevkle sonraki nesillere bu fantastik dünyayı aktarırsınız!

KİTAPTAN KISA KISA
Dürüstlük, yiğitlik, erdem gibi insani değerlerin anlatıldığı masal ve hikayelerden kısa kısa…

Çança, Kızılgerdan Kuşu
Bir zamanlar Çerkes diyarında Çança adında bir adam yaşardı. Kapılarını herkese açık tuttuğu köy evinde yoldan geçen yolcuları misafir eder, onlara yiyecek, içecek verirdi. Bir gün, bir adam atının üzerinde Çança’nın bahçe çitlerine yaklaştı ve “Çança, Çança!” diyerek Çança’ya seslendi. Kendisine seslenildiğini duyan Çança, evinden dışarı çıktı ve bu atlı misafire doğru yürümeye başladı. Ona iyice yaklaştı, “İçeri girsene!” diye seslendi. Atlı adam “İçeri girmeyi çok isterdim ama düşmanlarım peşimde ve çok uzakta değiller. Eğer onlardan kaçıp kurtulabilirsem misafirin olurum ama eğer kurtulmayı başaramazsam buradan yalnızca geçip gideceğim ve kaçmaya devam edeceğim.” Dedi. Çança atlı adama “Eğer buraya bana misafir olma niyetiyle geldiysen içeri buyur, düşmanların beni öldürmediği müddetçe seni onlara vermem!” dedi… Ve…

Setenay’ın Şarkısı
Bundan seneler evvel Nart’ların zamanında Nart diyarının ev sahibesi Setenay’ın eşi savaşa gitmiş ve savaşta öldürülmüştü. Savaşa gitmeden evvel de Setenay’a da küçük bir oğlan çocuğu bırakmıştı. Setenay bu küçük oğlanı tek başına yetiştirmişti.
Arada geçen yılların ardından adı Yerichkav olan bu oğlan 20 yaşında uzun boylu, güçlü ve özgüvenli bir erkeğe dönüştü. Yerichkav, bir gün yolda yürürken iki küçük çocuğun birbiriyle oynadıklarını gördü…
… Yeriçhkav: Benim yolluğum, yavrulamamış 7 yaşında bir inek ve mısır pastasıyla dolu 7 kazandır. Bir de bu ineğin postunu boza ile doldurun. O da benim içeceğim olur… Kesintisiz 7 yıl, biri diğerini öldürmeyi başaramadan mücadele ettiler.
Her sene Yerichkav’ın annesi Setenay’ın acılı yakarışları Nart diyarında duyuldu… Yerchkav arkasında güzel Gundhba ile atının üzerinde oturuyordu, Gundhba’nın kucağında ise bir bebek vardı…

Yaşlı Adam ve Dev
Bir zamanlar çok fakir ihtiyar bir çift varmış. Yaşlı kadın kocasına “Bıktık artık bu yoksulluktan, devlere git ve bize biraz altın getir!” demiş… Yaşlı adamın gücünden korkan dev, nehri geçmiş ve yaşlı adamı sırtına almış ve onu devler diyarına götürmüş… Devler, yaşlı adamın taş ezme hikayesini dinledikten sonra “Ondan kurtulamayız, su dolu bir kazan kaynatalım, bu gece o uyuduğunda üzerine döküp onu yakalım!” demişler…
…Yaşlı adam cevap vermiş: “Şöminede asılı devlerden en şişmanını pişir, bu bizim yemeğimiz olacak!” demiş…

Neden Şeytan Artık Çerkeslere Gelmiyor
Bir zamanlar Çerkesya’da bir adam varmış. Başka bir köyü ziyaret etmek için köyünden ayrılmış. Yolda bir şeytanla karşılaşmış. Şeytan: “İyi yolculuklar, istikamet nereye?” diye sormuş.
Başka bir köye gidiyorum!” diye yanıtlamış Çerkes.
O zaman “Yoldaş olalım, beraber gidelim!” demiş şeytan. Birlikte sohbet edip yürürken… Şeytan sinirle “Ah bu Çerkes beni aldattı!” ama başka bir zaman tekrar görüşeceğiz!” demiş… Geri dönüş yolunda…

TEMENNİ
Umarım bu eser, halkımızın ana dili konusundaki duyarlılığını arttırır.
Duyarlı toplumumuz, bu güzel eserden gereği gibi faydalanır.
Umarım “Ubıhların Masalları ve Hikayeleri” çok kişiye ulaşır, çok kişi tarafından okunur.
Toplumumuzun eserden ziyadesiyle yararlanması temennisiyle…

Share