Kafkas Dernekleri Federasyonu bünyesinde yer alan Nart Akademi komisyonu tarafından düzenlenen “Meşe Altı Toplantıları” na üçüncü kez katıldım. Farklı bölgelerden, farklı fikir yapılarına sahip gençler aylık belirlenen konu üzerine konuşuyorlar.
p>Bazen hemfikir olunuyor bazen farklı düşünceler dile getiriliyor. Ama kim ne düşünürse düşünsün bence en önemlisi herkes fikirlerini bir saygı çerçevesinde anlatıyor Ve karşı fikre saygı duyuyor. Herkes birbirinden bir şeyler öğreniyor.
“Meşe Altı Toplantıları” nda hoşuma giden diğer bir durum ise toplantılara kadın katılım oranının yüksek olması.
Kısaca, “Meşe Altı Toplantıları” nın her manada Çerkesler için özlenen, istenen şeyleri barındırdığını söyleyebilirim.
Son toplantı, “21 Mayıs Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nü anma etkinlikleri kapsamında, 23 Mayıs 2021’de, saat 21.05’te yapıldı ve Federasyonumuzun hem Youtube hem de Facebook hesaplarından canlı yayınlandı. Konu “21 Mayıs ve Gelecek”; soru ise “Halkımızın geleceğinden umutlu musunuz?” idi.
Toplantı, herkese açık bir canlı yayın olmasına rağmen, toplantıya katılan arkadaşlar fikirlerini açık bir şekilde dile getirmeye çalıştılar. Sevindirici nokta, sanırım Çerkes gençleri olarak bizi sınırlandıran kabukları kırmaya başladık.
Eksiklerimiz ya da fazlalarımız olsa da bu halkın geleceği için bizim de söyleyeceklerimiz var; bunu gösterdik.
Toplantıda önce problemler dile getirildi. Gördük ki, düşünülenlerin aksine Çerkes gençliği halkının durumundan, problemlerinden bihaber değil, sorunları görebiliyor.
Çözüme yönelik de herkes farklı açılardan düşüncelerini söyledi. Ortaya konulan tüm çözüm önerileri bir bütünün parçalarıydı; bir yap-bozun parçaları gibi hepsi birbirini tamamlayan düşüncelerdi.
Geçmişe dair bilgilerimiz önceden azdı. 21 Mayıs neydi, ne değildi tam adlandıramıyorduk. Bazen “göç” bazen “muhaceret” bazen de sadece “sürgün” olarak adlandırdık. Bir dönem “Kafkas Sürgünü” dedik.
SSCB'nin dağılmasından sonra, hem tarihte yaşananlarla ilgili bilgimiz arttı, hem de bildiklerimizi anlatabilmek için şartlar daha uygun hale geldi.
Bugün ise taşlar artık yerine oturdu ve gençler şunu çok iyi biliyor ki 21 Mayıs 1864’e kadar yaşananlar bir soykırımdı. 21 Mayıs ise “Çerkes Soykırımı ve Sürgünü”nün simgesel tarihi.
Vatanımızdaki Cumhuriyetlerimiz çok önceden bu yönde kararlar almışlardı.
Kabardey Balkar Sosyalist Sovyetler Cumhuriyeti Sovyeti (Parlamentosu) Çerkes (Adıge) Soykırımının kınanması ve bunun Rusya Federasyonu Yüksek Sovyeti (Parlementosu) tarafından tanınması için 1992 yılında bir karar almıştı. Benzer bir karar, 1996 yılında, Adıgey Cumhuriyeti Parlamentosunda da kabul edilmişti. Bu kararlar halen geçerlidir.
Ben, Çerkes halkının bugün yaşadığı tüm sorunların sebebinin tarihte yaşadığımız bu trajedi olduğunu ve bu trajedinin; yani “Soykırım ve Sürgün”ün, “Çerkes Sorunu”nun kendisi olduğunu düşünüyorum.
Ve bu sorunun çözümü yaşananların telafisi ve tazminiyle mümkün olacaktır.
Bu aşamada bize düşen nedir?
Öncelikle kavram kargaşasına son vermeliyiz. Biz Çerkesler, bu konuyu Cumhuriyetlerimizde tanımlandığı şekliyle; yani “Çerkes (Adıge) Soykırımı” olarak ele almalıyız.
Ve sadece yaşanan trajediyi veya haksızlığı dile getirmemeli, başta Rusya Federasyonu olmak üzere tüm dünyaya çözüm yollarını işaret etmeliyiz.
21 Mayıs "Çerkes Soykırımı ve Sürgünü Günü"nde, diaspora Çerkeslerinin kayıtsız şartsız vatana dönüş haklarının tanınması, dönüş yaptıkları tarihi vatanlarında herkesle eşit hak ve özgürlüklere sahip olmaları; diasporada yaşayan Çerkeslere “sürgünde yaşayan halk” statüsünün ve çifte vatandaşlık hakkının verilmesi gibi taleplerimizi, doğru yol ve yöntemler ile, herkesin bizi duyacağı ve goreceği yer ve platformlarda dile getirmeli, diğer halkların vicdanlarına seslenmeliyiz.
Bunlara paralel olarak gençler olarak, Çerkes halkında kimlik ve vatan Çerkesya bilincini geliştirmeli, yaşadığımız ülkelerde tarihi ve sosyal araştırmalar, politik çalışmalar yapmalıyız. Adalet yerini bulana kadar mücadele etmeliyiz.
Peki bu adalet ne zaman yerini bulacak?
St. Petersburg Gazetesi, Çarlık Rusyası askerlerinin 21 Mayıs 1864’te “Atkuac”da, yani bugünkü “Krasnaya Polyana”da düzenledikleri askeri geçit törenini şu başlıkla duyurmuştu dünyaya: "ÇERKESYA ARTIK YOK!
İşte bir gün gazeteler “ÇERKESYA ARTIK VAR” diye başlığı attıklarında, adalet yerini bulmuş olacaktır.
Bunlar güzel hayaller mi? Evet, şimdilik hayal. Ama zaten bütün yolculuklar güzel hayallerle ve umutlarla başlamaz mı?
Güzel bir Çerkes atasözü var: “Umut biterse, at koşmaz” (Гур кIодымэ шыр чъэрэп) diye. Benim geleceğe dair çok büyük umutlarım var!
nan
Hakhu Nart