21 Mayıs 1864 Çerkesler için kan, göz yaşı, ıstırap ve bir felaket olarak hatırlanırken, bu durum diğer toplumlar tarafından da aynı şiddette hatırlanıyormu?
İnsanlık ailesinin kurtuluşu, huzuru, refahı, mutluluğu; bir toplumun başına gelen olaylardan insanlık ailesinin diğer gruplarının, bu yaşanan olayların tam ortasına kendini koyarak, bu acıları, ıstırapları ve bu yok oluşları hissedebilmesi ile mümkündür.
İnsanlık tarihi nice savaşlar, katliamlar, işkenceler ve acılarla doludur. İşte tüm bu acılardan yola çıkılarak bir daha savaşların olmaması, katliamların yaşanmaması için aslında ciddi olarak birçok mekanizmalar oluşturmuştur. Ama gelin görün ki; bu oluşturulan mekanizmalar yine bu mekanizmaları oluşturan güçler tarafından yerinde ve zamanında tüm halkların yararına eşit ve etkin bir şekilde kullanılmadığı gibi, bu teşekkülleri oluşturan güçler tarafından yeni katliamlar ve acılar oluşturulmaktadır.
Bugün bu mekanizmalar ve teşekküller insanlık yararına işletilse aslında çıkacak savaşları, katliamları durduracak etkinliğe ve yetkinliğe sahiptir. Önemli olan bu mekanizmaları elinde bulunduran güçlerin insanlık dışı uygulamaları önlemeyi gerçekten istemeleridir. Bunun için de her ülkedeki eğitim kurumlarının, insani değerler ve ilkeleri içselleştirecek gönüllere sahip insanlar yetiştirebilecek nitelikte olması gerekir.
Uluslararası düzeyde oluşturulan hukuksal metinlerde yazılan tüm insanların eşit olduğu, yaşam hakkının kutsallığı, eğitim ve öğretim hakkının olduğu, kendi kaderini tayin hakkının olduğu, dilini, kültürünü yaşama haklarının olduğu ve bu haklarında insan olmanın gereği olduğu belirtilirken, tüm bu hakların korunamaması ve insanlığın bu metinlerde yazan haklarını talep edememesi veya talep etse dahi bu hakların tüm toplumlara sağlanamaması bir çifte standarttır.
Bugün uluslararası hukukta getirilen düzenlemeler ve bu düzenlemelerin hayata geçirilebilmesi için oluşturulan kurumlar ve mekanizmalar görevlerini tarafsız ve objektif olarak yerine getirebilseler, dünyada cereyan eden savaş, katliam ve insanlık dışı uygulamaların hiçbiri olmayacaktı. Dolayısıyla bu kurum ve mekanizmalar için esas olan şey ırk, renk, düşünce, inanç ayrımı yapmadan insan hak ve hürriyetlerine ilişkin ilkelere bağlı kalabilmeleridir. Bu anlamda bu kuruluşlar büyük bir sınav vermektedir ve yaşanan savaş, katliam ve insanlık dışı uygulamaların önlenmesi konusunda yeterli ekonomik güce ve tekniğe sahiptirler.
Ben eminim ki her topluluk, her halk bir başkasının hakkına el atarken empati yapabilirse ve uluslararası kuruluşlar da olayları bu çerçevede değerlendirebilirse, geçmişte ve bugün yaşanan insanlık faciaları bir daha yaşanmayacaktır. Aksi takdirde insanlığın bugüne kadar elde ettiği medeni, siyasi, ekonomik ve kültürel alandaki düzenlemelerin bir değeri kalmayacaktır.
Uluslararası kuruluşların, insan hak ve özgürlükleri alanındaki düzenlemelere işlerlik kazandırmaları, her halkın bu ilkeler ışığında diğer halklara saygılı davranmasını sağlayacaktır. Bir halkın diğerini hor gördüğü, ezdiği, yok saydığı bir anlayışın değil, bilakis bir halkın diğerine saygı duyduğu, kendini diğeri ile eşit gördüğü bir dünya düzeninin sağlanması durumda, tüm insanlık kazançlı çıkacaktır.
Kendine ait dili, kültürü, inancı ve değerleri ile her bir halkın ve milletin özgürce kendisi olduğu bir dünya düzeninde insanlık, çağdaşlık ve medeniyet yolunda çok daha iyi bir konumda olacak ve bu durum insanlık ailesine çok daha fazla değer katacaktır.
Bir Çerkes olarak 21 Mayıs’ın yaklaştığı bu günlerde 157 yıl önce 21 Mayıs’ta atalarımızın zorla vatanlarından sökülerek nüfuslarının yarısını sürgün yolunda yitirmelerinin ve çektikleri acının ıstırabını yüreğimde hissediyorum. Umarım insanlık, geçmişte Çerkeslerin yaşadığı ve bugün de hala değişik halkların yaşadığı insanlık dışı olaylardan dersler çıkararak, insanlık dışı muamelelere geçit vermeyecek irade ve gönüllere sahip bireyler ve yöneticiler yetiştirmeyi başarır. 21 Mayıs’ı, geçmişte biz Çerkeslerin, bu günlerde Filistinlilerin yaşadığı acıları gönülden hissederek anıyorum.
nan
Hayri Hartoka