Rusya Federasyonu bir açıklama yaptı: “Bir buçuk asır önce, kanlı savaşlarla soylarını tüketme noktasına getirdiğimiz yetmezmiş gibi, bir de binlerce yıllık vatanlarından acımasızca sürgün ettiğimiz, başta Çerkesler olmak üzere tüm Kuzey Kafkasya Halklarından özür diliyoruz.
Tarihte görülmemiş bir vahşetle karşı karşıya bıraktığımız Kuzey Kafkasyalıların topraklarını işgal ettik. Her şeylerini ellerinden aldık; yaşama imkânlarını, dillerini, kültürlerini, nesillerini, haklarını ve Milli Kimliklerini yok edecek sonuçlara onları sürükledik. Maddi ve manevi bütün birikimleri ile varlıklarını, geçmişleri gibi geleceklerini de yok edecek bir tutum izledik. Bu konuda hiçbir gerekçe bize kendimizi affettirecek bir anlam taşımaz.
Yaptığımız bütün vahşet, acımasızlık, etnik temizlik, katliam, sürgün, soykırım gibi insanlık suçları için tüm dünya huzurunda Kuzey Kafkasya Halklarından özür diliyoruz. Sadece kuru bir özür dilemenin bir anlam taşımayacağını da kabul ediyoruz. Bugünden itibaren gerekli çalışmalara başlanacaktır. Kuzey Kafkasya Halklarına tekrar vatanlarına dönme, yerleşme, yaşama konularında tüm imkânlar seferber edilecektir. Kendi bağımsız devletlerini kurma ve yönetme ortamı sağlanacaktır. Bilgi ve becerilerine göre Kuzey Kafkasya şartları da değerlendirilerek kültürel ve sosyal gelişimleri için gereken tüm çalışmalar yapılacaktır. Kahramanlarına ve toplumu için mücadele etmiş, bedel ödemiş fedakârlarına saygı gösterilecektir. Kuzey Kafkasya’da kurulacak bağımsız devlet, dost ve kardeş ilan edilecek, her türlü maddi ve manevi destek verilerek, geçmişte bu halklara yaşatılan acıların aslında imkânsız görünen telafisi için Kuzey Kafkasya Halklarının köklü ve örnek kültürlerinin engin hoşgörüsüne sığınılacaktır.”
Bu açıklamayı hemen Türkiye Cumhuriyeti’nin açıklaması izledi: “Aslında Çerkesler ve tüm Kuzey Kafkasyalı kardeşlerimizin bu durumlara düşmesinde elbette bizim de sorumluluklarımız vardır. Kafkas dağlarında duvar gibi dizilip hayatları, varlıkları ve milli geleceklerini yok etmek pahasına vatanlarını savunurken; Rus ordularının üzerimize saldırmalarını yüz yıldan fazla engellemiş olmaları, orantısız güçlere karşı savaşın sonunda bu duvar yıkılınca Rus Ordularının Erzincan’a kadar gelmiş olmaları onlara ne kadar borçlu olduğumuzun en net göstergesidir. Vatanlarından sürgün edilmiş olmalarında ne yazık ki bizim de hatalarımız olmuştur. Sürgün olarak topraklarımıza geldiklerinde onlara daha uygun şartlar hazırlayabilirdik. Çünkü hem nüfusumuzu arttırmış, hem çalışan sayısı ve asker olarak bize taze kan ve can olmuşlardır. Birlikte yaşadığımız bir buçuk asır içinde dillerini ve kültürlerini yaşayıp sürdürmeleri için daha fazla katkı sunabilirdik. Şimdi anadillerini konuşamıyor olmaları, kültür ve geçmişlerini bilmemeleri, Anavatanlarında ve dünyanın her yerindeki soydaş ve akrabalarıyla bağlantılarının kopmuş olması, hatta bazen hain olarak anılmaları bile bizim bu kardeşlerimize gereken önemi vermemiş olmamızın ve hatalı olduğu bugün daha iyi anlaşılan geçmişteki inkâr, red ve asimilasyon politikalarının sonucudur. Bu nedenle tekrar vatanlarına yerleşmeleri ve bağımsız devletlerini kurup geliştirmeleri için biz de üzerimize düşenleri dost ve kardeş olarak yapmak niyetindeyiz. Bununla beraber yine bizimle yaşayacak olanlara dil, kültür ve kimlik haklarını eksiksiz şekilde hemen teslim ediyoruz. Kültür Bakanlığı’nda bir bakan yardımcısı kültürel zenginliğimizin korunması ile ilgili görevlendirilmiş ve gerekli bütçe ve altyapı ile donatılmıştır. Kendi dillerinde eğitim yapmaları için gereken destek tamamen sunulacaktır, kendi dillerinde kendi sivil toplum kuruluşları ile koordineli olarak kamusal yayın hakları devlet eliyle sağlanacaktır. Kültürel örgütlerine temsil yetkisi tanınacaktır. Anavatanları ile iletişimlerinin güçlendirilmesi için tüm gerekenler yapılacaktır.”
Peşinden İngiltere hükümeti, Çerkesleri zamanında Ruslara karşı kullanmış ve sonra da bırakıp kaçmış olmaktan kaynaklanan bir özür borçları olduğu ve yeni kurulacak Kuzey Kafkasya devletini hemen tanıyıp destekleyecekleri açıklamasını yaptı. Avrupa’dan, Ortadoğu ülkelerinden, Çerkesleri özellikle savaşlar süresince hatta bazen birbirlerine karşı kışkırtıp kullanmış olmaktan dolayı özür ve bundan sonrası için destek bildiren açıklamalar geldi…
Tabii ki olmadı böyle şeyler… Olacak değil bu gidişle de zaten. Olmaz. Yattığın yerde yatarken kimse sana bir yudum su bile vermez. Vermediğini bırak, tarih boyunca ödediğin bedeller hiçe sayılıp üstüne bir de aldığın nefese bedel biçip efendi gibi ödetirler. Sen kılını kıpırdatmazken, senin için kimlerin harekete geçmesini bekleyebilirsin? Bugün elinde kalan, geçmişinin, kültürünün, tarihinin, milli kimliğinin kırıntısı sayılacak değerler için bile ne kadar fedakârlıkla mücadele vermek gerektiğini görmüyor musun? Bir tutam saçını feda edemezken, davanın nereye varacağını umuyorsun? İki satır okumaktan aciz, taşıdığı kültürün şu kadar bin yıllık birikiminden bir damla bile kurtaramamış, kamusal müzakere masalarına oturmayı, kalkmayı beceremez, konuşmayı bilmez, ama lafa geldi mi -ama sadece lafa geldi mi- aslan kaplan kesilmeyle neye ulaşabildiğimiz ortada işte. Zaten önümüzde açık, net, belirgin bir hedef de yok. Gideceği limanı bilmeyen gemiye de, bilirsiniz, hiçbir rüzgâr yardım edemez. Ya yerinden kalkıp silkinir, bir an önce, artık geriye ne kaldıysa, varlığını korumanın derdine düşersin, ya da böyle uzaktan bakıp, sesini kısar, görmezden gelip, kendini, kendinden bile saklarsın.
Bir ütopya peşinde değiliz. Tamamen gerçeğin üzerinde uğraşıyoruz. Bir hayalle ağartmadık saçlarımızı. Kimliğimiz kaybolsun istemiyoruz, yitip gitsin, hayattan kopsun istemiyoruz. İçeriği boşaltılsın, anlamı değişsin, geriye boş bir kabuk, kimliksiz bir şekil kalsın da istemiyoruz. Koskoca bir milleti birkaç akrobatik dans figürü zannedenler çoğalıyormuş, varsın olsun…
Biz;
Aslını biliyoruz, o güzelliği yaşadık, o nefesi doldurduk ciğerlerimize. İşte bu yüzden, bazılarına göre kafayı takmışçasına inat ediyoruz. Koruyacağız, yaşayacağız, yaşatacağız, bizden sonraki nesillere de aktaracağız.
Zaman gelecek, gücümüz yetecek. Merak etmeyin. Benim çocukluğumda Kafkasya’dan bahsetmek suçtu. “Çerkes’im” demek için temkinli olmak gerekirdi. Bugün anavatandaki soydaşlarımızla yaptığımız ortak etkinlikler, o zamanların ütopyasıydı. Gelecek bize ne imkanlar sunar şimdiden bilemeyiz. Ama şunu biliriz, o gün geldiğinde, biz hazır olacağız. Boş yere değil yani. İşte bu yüzden…
Unutmayacağız, unutturmayacağız…
nan
Ş. Şamil Koç