Bayrak ve Çerkes Bayrağı: Tarihçesi ve Anlamı

Bayrak konusunu kavramsal çerçeve ve sonuç bölümleri dışında dört ana başlık halinde ele alabiliriz.

I – Kavramsal çerçeve

I.1. Kavram olarak bayrak:Batı Çerkesçesinde (Adıgey) BIRAQ-БЫРАКЪ, Doğu Çerkesçesinde (Qaberdey) BERAQ-БЭРАКЪbiçiminde yer almış olan Bayrak kelimesinin Çerkesçe olmadığı açıktır.

Çerkesçe’de bayrak, NIP-НЫПdemektir ki, annenin, vatan-annenin önceliğini çağrıştırır. Bu anlam ve içeriğiyle çağdaş bayrak anlayışından da öte kutsal bir değer ifade eder. 

Bilindiği gibi, çağdaş anlamda bayrak, devletin sembolüdür. Oysa Çerkes kültüründe Bayrak devletten çok Vatanın, Milletin ve Ulusal Onurun sembolüdür. 

Devlet, millete hizmet için oluşturulmuş bir mekanizmadır.

Vatanise bir halkın içinde oluşup geliştiği, dilini, kültürünü, ulusal kimlik, kişilik ve karakterini oluşturduğu, kanı ve canıyla besleyip kutsallaştırdığı bir coğrafyadır.

Etimolojik olarak bayrak kelimesinin Farça’da saç, yele, kıl gibi anlamlara gelen beyraq kelimesinden türetilmiş olabileceği ileri sürülmektedir. Türkler de bu kelimenin 1000 yıl kadar önce eski Uygurcadaki barduk veya 1070’lerde yere çakmak, batırmak anlamındakullanılan batrak kelimesinden türemiş olabileceğini ileri sürerler.

I.2. Sembol olarak bayrak: Değinildiği gibi, bugün bayrak dediğimiz sembol, devleti temsil eden bir kumaş parçasıdır. Ama devletin kimliği, pasaportu gibidir. Devleti, halkını, ülkesini, hatta ulusal değerlerini akla getirir. Bayrak her ne kadar devleti temsil etse de, henüz devlet olmamış halkları da temsil eder. Adıge Bayrağı bir ölçüde böyledir; Adıge halkını ve ülkesini temsil eder. Gerçi onun da temelinin devlete dayandığı söylenebilir. Zira ilk ortaya çıkışı 12 bölgeli bir Çerkesya Devleti projesine dayanır, şu anda da aynı zamanda Adıgey Cumhuriyeti’nin resmi devlet bayrağıdır.

Bayrak, sahibini temsil eder; devletini, halkını, ülkesini, özgürlüğünü, onurunu, saygınlığını, ulusal değerlerini… Dolayısıyla, kendisine saygısı olan herkes, bayrağına saygı göstermelidir. Kendi bayrağına saygı gösterilmesini isteyen herkes de, başka bayraklara saygı göstermelidir. Tüm bayraklar, temsil ettikleri değerler itibariyle saygındır, saygıdeğerdir. 

II – Bayrağın tarihçesi

Acaba bayrak fikri ilk kez nerede ortaya çıkmıştır?İlk bayrak nerede kimler tarafından bulunmuş ve kullanılmıştır?

Bazı tahminler ve varsayımlar dışında bunu tam olarak bilmek mümkün değildir.

Her halk, bayrak fikrini kendisinin bulmuş olmasını, ilk bayrağın kendisi tarafından kullanılmış olmasını arzu eder. Zira bu, önemli bir onurdur. Ama elbette tarihsel gerçekler, arzulara göre değiştirilemez.

II.1. Kadim zamanlarda bayrak:

p>

Bayrak kültürünün tarihi çok eski dönemlere; toplayıcılık ve avcılıktan yerleşik düzene geçildiği dönemlere kadar götürülebilir.

Göçebe topluluklar, toplayıcılık ve avcılıktan çıkıp hayvanları ehlileştirmeye, toprağı ekip biçmeye başlayarak yerleşik düzene geçince, sahipsiz boş arazi veya serbest otlak sanılıp hayvanlara yedirilmemesi için ekili alanları bir biçimde belirleme, işaretleme ihtiyacı duydular. Ekili alanların köşelerine çubuklar çaktılar, sınırların daha kolay fark edilmesi için zamanla çubuklara çalı-çırpı, post parçası takmaya başladılar. İşte bu uygulama bayrağın en eski başlangıcı olarak kabul edilebilir.

Çerkeslerin atalarının, M.Ö. 7’inci bin sonlarıile 6’ıncı bin başlarında yerleşik düzene geçmeye başladıkları kabul ediliyor. Bu durumda Çerkeslerin bayrak kültürüne sahip olan en eski halklardan biri olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hatta Çerkes toplumunda yaygın olarak kullanılan aile armaları ve flamaları da bu kadim uygulamanın ve kültürün bir devamı, uzantısı sayılabilir.

Daha yakın dönemlere gelindiğinde; eski Hintlilerin (MÖ.3300’ler);  eski Mısırlıların (MÖ.3000’ler), eski Çinlilerin (MÖ.2100’ler), Asurluların (MÖ.2000’ler) ve Perslerin (MÖ.500’ler) bayrak kullandığı kabul ediliyor.

Eski Çinlilerin bayrak kullanmış olmaları oldukça mantıklı ve akla yakın görünüyor. Zira Çinliler birbirine çok benzediğinden, hele bir de tek tip asker üniforması giydiklerinde birbirlerini bile tanıyamaz hale gelmeleri çok doğaldır. Dolayısıyla savaş alanında askerlerin ve toplu çalışma kamplarında işçilerin, mensup oldukları birlikleri kolayca bulabilmesi için çeşitli renk ve biçimlerde bez parçalarını çubuklara takarak taşımışlar. Bunun da ilk bayrak veya bayrağın atası olabileceği kabul edilebilir.

Bu çağlarda Çerkeslere gelince; “Heyt jeğea”, “Hatıquèy”, “Hatque”, “Hatiyak’ue” , “Hat’iy” gibi kavramlar başta olmak üzere yüzlerce ortak sözcüğün gün yüzüne çıkarılmasıyla da Adıgelerin ataları olduğu daha inandırıcı biçimde ortaya çıkmaya başlayan Hattilerin tunç çağında (MÖ.3000’ler) bayrak kullandıkları biliniyor. Hatta onların güneş kursundan esinlenerek oluşturup kullandığı bayrağın, bizim bugünkü Adıge bayrağımızın esin kaynağı olduğu da açıkça görülmektedir. Ayrıca Hattilerde, bizim bugün “dejjıye beş-дэжъые бэщ” (fındık örgülerle süslü hatiyak’kue/iktidar sopası) benzeri süslü bir sopanın kullanıldığı da biliniyor.

Hattilerde resim:1,2,3’deki gibi bayrak veya flamalar savaş alanlarında daima uzak yerlerden bile fark edilecek biçimde havada tutulurdu. Bayrağın havada bulunması “yıkılmadık, ayaktayız, direniyoruz” mesajı idi. Bu yüzden, ne olursa olsun, bayrak asla yere düşürülmemeye özen gösterilirdi.

 

    

    Сурэт: 1 –strong>Хьетхэм зэрахьа нып лIэужьыгъуэхэм ящыщ

   [Bazı Hatti bayraklarından örnekler]strong>

 

 

Сурэт: 2 – strong>Хьэтхэм я дыгъэ ныпыр, ар зыпыщIа бэлагъ башыр, щIакъуэ баш щхьэгъэшахэр

[Hattilerin güneş kursu, onun takılı olduğu belağ sopası, çoban asası / baston örneği]strong>

 

 

Сурэт: 3strong>– Хьэтхэм я дыгъэ ныпыр

 [Hattilerin güneş kursustrong>]

 

Yine Adıgelerin daha yakın ataları kabul edilen Sind’lerin gümüş paralarında (MÖ.600’ler) (Resim: 4) şimdiki bayrağımıza kaynaklık ettiği iddia edilebilecek biçimde 12 yıldız ve üç ok sembollerinin bulunması da çok önemli ve anlamlıdır.

Сурэт: strong>4strong>Синдикэ пащтыхьыгъуэм и дыжьын ахъшэм и щІыбагъыр(Къармокъуэ Хьэмид зэхилъхьэжа Нарт жыхуиІэ тхылъым итщ)

[Sindika krallığına ait bir gümüş paranın arka yüzü - düzeltilmiş resim]em>

 

 

II.2. Modern zamanlarda bayrak

Daha yakın çağlara gelirsek; Avrupa ülkelerinde bayrak kullanımı 1789 Fransız Devrimi’nden sonraya rastlar.

Osmanlı’da bayrak 1793 yılında kullanılmaya başlamıştır.

Rus bayrağı, gemilere asılmak üzere 1799’da yapılmış, 1883’te resmen kabul edilmiştir.

Aşağıda genişçe ele alacağımız gibi, Adıgelerde de modern bayrağın şekillenmeye başlaması aynı yıllara rastlar.

Dolayısıyla, hem en eski çağlarda, hem de daha yakın çağlarda Adıgelerin atalarının bir biçimde bayrak kullandıkları anlaşılmaktadır.

 

II.3.  Çerkes Bayrağının tarihçesi

Daha önce değindiğimiz kadim zamanlardaki deneyim ve kültürlerinin bir yansıması olsa gerektir ki, Adıgelerde öteden beri düğün vb toplumsal katılımlı tören ve şölenlerde kullanılan aile bayrakları / flamaları, aynı şekilde siyah renkli salgın hastalık ve karantina bayrakları, barış ve esenlik sembolü olarak kullanılan beyaz renkli bayraklarıstrong> vardı.

Bu kapsamda bazı Adıge boylarının, bazı yönetim birimlerinin veya yöneticilerin de özel bayrakları vardı.(Resim: 5, 6)

Rusların 1840’da Abın Kalesi’ne saldırdıkları sırada ele geçirdikleri ve 1926 yılına kadar Tiflis Müzesi’nde korunan, 1926 yılında Adıgey Özerk Bölgesi’ne getirilerek 1936’dan beri de Mıyequape Devlet Müzesinde sergilenen Şapsığ ve Netxhuacelerin / Natıxhuaylerin kullandığı bayrak da bunlardan biridir.

 

Сурэт: 5 –strong>Шапсыгъ нып (сэнджакъ, флагь)

[Şapsığ-Natıxhuac bayrağı]em>

 

Resim 6’da görülen, sarı-beyaz-yeşil renklerden iki çapraz ok ve üç yıldızdan oluşan ve aile armalarını içeren bayraklar, 1805 yılında Doğu Çerkesya (Qeberdey-Çerkes) topraklarına yaptığı saldırıda Baxhsan vadisindeki çarpışmalar sırasında General Glazenap komutasındaki Çarlık orduları tarafından ele geçirilmiştir.

 

Сурэт: 6 – strong>Пщы Жанхъуэт Кушыку и нып

Сурэт: 6strong>аem>Пщы Талъостэнрэ пщы Джылахъстэнрэ янып

 

Öte yandan, 1818, 1823, 1824 yıllarında üç kez Kafkasya’ya gelen ünlü Fransız gezgini Taibot de Marigni, Çerkesya Seyehati ile ilgili kitabında (Resim: 7)özellikle Karadeniz kıyılarında gezip gördüğü yerleri, bir bakıma buraların Çerkes toprağı olduğunu göstermek üzere bir Çerkes bayrağına yer verdiğini görüyoruz. Bu bayrağın üzerinde 8 yıldız ve üç çapraz ok görülüyor (sol alt tarafta).

 

Сурэт: strong>7strong>strong>Таибот де Маригьни къызэригъэлъэгъуамкIэ е ХIХ-нэ лIэщIыгъуэм КъуэхьэпIэ Черкесиям щызэрахьа адыгэ ныпхэм ящыщ

[Taibot de Marigny’ye göre 19.yy.da Batı Kafkasya’da kullanılan bir Çerkes bayrağı

 

Bunlara benzer, 7, 8, 9, 10 yıldızlı çeşitli bayrak önerileriyle karşılaşabiliyoruz. Hemen hepsinin ortak özelliği, daha önce de değindiğimiz gibi, hepsinin zeminin yeşil olması, üzerinde de sarı, beyaz veya siyah renkte yıldızların bulunmasıdır.

***

1800’lü yılların başlarında Adıge boyları, ne kadar kahraman, yiğit, savaşçı olurlarsa olsunlar, artık tek tek boylar halinde Çarlık güçlerine karşı koyamayacaklarını anlamaya, ciddi biçimde birleşme, birlikte mücadele etme ihtiyacı duymaya başladılar.

Nitekim 1800’lü yılların başlarında ülkenin bazen 12, bazen 10, 9, 7 bölge halinde bir bayrak altında örgütlenmeye çalışıldığına tanık oluyoruz. Bu dönemde üretildiği anlaşılan çeşitli bayrak önerilerine rastlıyoruz. Bu bayrak önerilerinin hemen hepsinde zeminin çimen yeşili olması, sayıları farklı olmakla birlikte hepsinde yıldızlar ve okların kullanılmış olması dikkat çekicidir.

1807 yılında Qalewubateque Şuwpague önderliğinde oluşturulan Xase’de (Adıge Ulusal Meclisi’nde) sunulup kabul ettirilmek üzere hazırlatılan bayrak (resim-8), çimen yeşili zemin üzerinde 12 beyaz yıldız ve üç siyah çapraz oktan oluşuyordu.

 

Сурэт: strong>8 strong>strong>1807 гъэм лъэпкъ хасэм къахилъхьэну Къалэубатэкъуэ Шупагуэ иригъэщIа адыгэ ныпыр.em>

[Khalewubatekhue Şuwpague’nin yaptırdığı Çerkes Bayrağı önerisi]em>

 

1807’lerdeQalewubateque Şuwpague önderliğinde oluşturulmaya çalışılan Xase (Ulusal Meclis), 1822 yılında Qaberdey’in düşmesi üzerine diğer Adıge boylarının da katılımıyla genişleyerek Ulusal Birlik Meclisi (Xaue? Xase) haline, o da 1830 başlarında Ulusal Ant Meclisi’ne (Çıle/Jıle Tharıue Xase -Чылэ ТхьарыIо Хас / Жылэ ТхьэрыIуэ Хасэ)evirildi.

Çerkesya fiilen 12 yönetim birimine (eyalet) ayrılmış, bu 12 eyaletin 300 temsilcisinden oluşan Ulusal Ant Meclisi tarafından yönetilmeye çalışılıyordu. Dönemin önde gelen önemli Çerkes liderlerinden Zaneque Seferbiy’in de içinde yer aldığı 12 kişilik geçici bir hükümet kuruldu. Zaneque Seferbiy, Dışişleri Bakanı konumundaydı.

Bugün kullandığımız ulusal Adıge bayrağının kökleri, ta 1800’lerde hazırlanan bu bayrak çizimlerine dayanmaktadır.

Bu dönemdeki bayrak önerilerinden birinde de (Resim:9), yıldızlar ve oklar siyah olarak tasarlanmıştır.

 

 

Resim:9strong>1800’lerde önerilen bayrak tasarımlarından biri.

(Dızaynı aynı, oklar ve yıldızlar siyah)

 

Сурэт: strong>10 strong>strong>1805 гъэм къыщыщIэдзауэ нобэм къэсыху адыгэм зэрахьа лъэпкъ ныпхэм ящыщхэр

 

III -  Bugünkü Çerkes Bayrağı

III.1. Oluşumu ve kabulü: Bilindiği gibi, 1829 yılı, Osmanlı ve Rus tarihlerinde olduğu gibi, Adıge tarihinde de önemli yer tutar. Bu tarihte Osmanlı-Rus savaşını bitiren Edirne antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmada hiç taraf olmadıkları halde Adıgelere ilişkin bir hüküm de yer almaktadır. Bu antlaşmanın 7.maddesine göre “Osmanlı Devleti, Çerkesyastrong>a>üzerindeki (aslında hiç sahip olmadığı) tüm haklarını bu arada Kuban Irmağıstrong>a>ile Bzıbstrong>a>Irmağıstrong>arasındaki Karadeniz kıyı kontrolünü Rusya'ya devretmiştir”.

Ulusal Ant Meclisi, bu antlaşmanın uluslararası toplumda özellikle Avrupa’da nasıl anlaşıldığını ve karşılandığını anlamak, Çerkes sorununu anlatmak, yardım ve destek sağlamak amacıyla Dış İşlerinden Sorumlu Bakan konumundaki Zaneque Seferbiy’i (Resim:11)İstanbul’a gönderdi.

 

Resim: 11strong>– Zaneque Seferbiy

 

Zaneque Seferbiy, bir yandan Türkiye’deki az sayıda soydaşıyla ve onlar aracılığıyla Osmanlı Sarayıyla, diğer yandan da İngiliz Büyükelçiliği başta olmak üzere İstanbul’daki yabancı misyon şeflikleriyle ilişkiler kurmaya çalıştı. Bir devlet, resmen, yasal olarak veya fiilen sahip olmadığı hakları nasıl bir başka devlete devretmiş sayılabilir?! Böyle bir antlaşmanın geçerliliği olabilir mi?! Olmayan bir hakkın devri(!) devralan ülkeye bir hak sağlayabilir mi?! gibi sorular sorup cevaplar ararken, daha doğrusu; bunun doğru, ahlaki, etik, yasal veya hukuksal bir şey olmadığını anlatmaya çalışırken, bir yandan da Çerkeslerin durumunu, sorunlarını anlatıp maddi-manevi yardım ve destek sağlamaya çalışıyordu. Zaneque Seferbiy’i gayet iyi tanıyan Rusya bu durumdan rahatsızdı ve O’nun faaliyetlerinin önlenmesi, hapsedilmesi, sürgün edilmesi için Osmanlı Devletine baskı yapıyordu.

Zaneque Seferbiy bir biçimde İstanbul’dan uzaklaştırılarak Samsun’a gönderildi. Ama Seferbiy Samsun’da da çalışmalarına hiç ara vermedi. Gizli-açık özel ilişkiler kurarak davasını anlatmaya, yardım ve destek sağlamaya çalıştı. Nitekim David Urquart ile de bu dönemde tanıştı. Çalışmaları ve durumlar hakkında özel ulaklar ve gizli yollarla Çerkesya’ya da haberler gönderiyordu. İstanbul ile de ilişkilerini sürdürüyordu.

Meşbaş’e Yishaq’ın Taş Değirmen adlı tarihsel romanındaki bir pasaj dışında bu konuda yazılı bir belge bulamamış olmakla birlikte, büyük olasılıkla son Adıge Bayrağı bu dönemde şekillenmiştir.

Meşbaş’e bu olayı Zaneque Seferbiy ile Selehur Mıhamet’in diyalogları çerçevesinde anlatır. Zaneque bugünkü Çerkes Bayrağını aynen çizerek resmeder. Yeşil zeminin Çerkes Vatanını temsil ettiğini, çapraz üç okun da Adıge birliğini ve barışçılığını temsil ettiğini söyler. Yazar burada Zaneque’ye yıldızların Adıge boylarını temsil ettiğini söyletse de tarihsel ve fiili gerçeklik bu yıldızların Çerkesya ülkesinin 12 yönetim birimini temsil ettiğini ortaya koymaktadır.

Zaneque Seferbiy, Adıge tarihini, sosyolojisini, psikolojisini ve elbette Qalewubateque Şıwpague’den beri Adıge Bayrağı’nın serüvenini gayet iyi biliyordu. Ayrıca dışarıdan umulan yardım ve desteklerin gelmeyeceğini, Çar ordularına karşı koyabilmek için tüm Çerkes boylarının ve Çerkesya topraklarında yaşayan halkların tek çatı altında birleşip topyekûn mücadele etmekten başka çare olmadığını da biliyordu. Büyük olasılıkla bu konularda David Urquard’ı bilgiyle donattı ve kendisinden yardım talep etti. Çerkes psikolojisi, kendi insanından çok bir yabancının sözlerine itibar etme eğilimindedir. Her ne kadar Ulusal Ant Meclisi kurulmuş olsa da, hala bu birliğe içtenlikle katılmayanlar, ayak sürüyenler de vardı.

Zaneque Seferbiy, 1834 yılında Urquard’ın Çerkesya’ya gitmesini, iyi karşılanıp ağırlanmasını, o sırada büyük bir kurultay toplanmasını ve bu kurultayda Urquard’a da söz verilmesini sağladı.

Urquardda muhtemelen Zaneque ile kararlaştırdıkları gibi bir konuşma yaptı. Çerkeslerin tek bayrak altında toplanmaları gerektiğini, aksi halde Ruslarla asla baş edemeyeceklerini, dışarıdan dişe dokunur bir yardım gelmesinin de söz konusu olmadığını açıklıkla anlattı. Belki bayrağın şekli, içeriği hakkında da bilgiler verdi, tavsiyelerde bulundu. Ancak bayrak henüz ortada yoktu.

Bu tarihlerde Osmanlı Tahtında II.Mahmut vardı ve O, hem Çerkes yeğeniydi (annesi Nakşıdil Valide Sultan Çerkesti) hem de Çerkes damadıydı (18.eşi Pertevniyal / Pertevnihal Valide Sultan Çerkesti). Elbette bu dönemde de Saray’da çeşitli ad ve statülerde pek çok Çerkes kadın daha vardı.

Zaneque özel ilişkileri sayesinde Osmanlı Sarayı’ndaki bir Çerkes prensesine ulaştı (ki, bunun Hurıjj’ların Meryem olabileceği söylenir), bayrak hakkındaki düşüncelerini paylaştı. O da öneriyi benimseyerek bizzat oturup kendi elleriyle yeşil ipek zemin üzerine altın yaldızla çapraz üç ok ve gümüş yaldızla da 12 yıldızdan oluşan kompozisyonu işledi. (Burada okların ve yıldızların farklı renkte olması dikkat çekiyor. Orijinalini muhtemelen Fransa müze ve arşivlerinde aramak gerekiyor).

Bu bayrak, muhtemelen önceki gibi kurultayın toplanması sağlanarak veya olağan kurultaya denk getirilerek yine İngiliz diplomatlar eliyle 1836 yılında Çerkesya’ya ulaştırıldı.

1836 yılında Abın ve Afıps nehirlerinin arasındaki vadide düzenlenen bu kurultaya katılan Edmund Spencer, Çerkes bayrağının kabulünü şöyle anlatır;  “Cesur ve yiğit komutan Ğırtsızh Sultanoğlu, İstanbul’dan yeni getirilmiş harika güzellikteki bayrağı açtı ve havaya kaldırdı. İstanbul’da çok yüksek bir mevkide bulunan, itibar sahibi bir Çerkes Prensesi bu bayrağı kendi zarif elleriyle işlemişti. Bayrağı görünce binlerce Dağlı (Çerkes) kılıçlarını birden havaya kaldırdılar ve büyük kalabalığın coşkulu sesleri her tarafa yayıldı, uzun süre dağlarda ve ormanlarda yankılandı”.em>

Bu arada Çerkes bayrağının ilk defa, E. Spenser’in 1837 yılında Londra'da yayınlanan “Travels to Cherkessia” (Çerkesya’ya Seyahat) adlı eserinde resmedildiğini de belirtmekte yarar vardır.

Tanımlanan orijinal Çerkes Bayrağındaki yıldız ve okların renkleri, şimdiki resmi bayrağımızdan farklı olmakla birlikte, yapısı ve dizaynı aynıdır. Resmen kabul edilen bayrak da şimdiki bayrağımız olduğuna göre hepimiz içtenlikle bunu benimsemeli ve asla yere düşürmeden onurla ve gururla taşımalıyız.

Bayrağımızın orijinal şekli ve ölçüleri, dünya ülkelerinin bayrakları ile aynı standart ölçülerde olmamakla birlikte, Adıgey Cumhuriyeti yasalarıyla belirlenmiş olup şöyledir: Resim: 12

 

                                                                                                                                                                         

 

Resim: 12– Çerkes halkının ve Adıge Cumhuriyeti’nin resmi bayrağının orijinal biçimi (ve ölçüleri: 1 x 2)

 

 

 

III.2. Adıge bayrağındaki semboller ve anlamları:

Bilindiği gibi, Adıge bayrağının üzerinde biri yeşil zemin, ikincisi 12 yıldız ve üçüncüsü çapraz bağlı üç ok figürleri yer almaktadır. Bu figürlerin temsil ettiği gerçek anlamları tam olarak bilemiyoruz. Çünkü bayrağı ne teorik ve şematik olarak dizayn eden (bana göre Qalewubateque Şuwpague’den Zaneque Seferbiy’e kadar birçok adsız kahraman) ne de tasarımı bizzat işleyip uygulayan Çerkes Prensesi (Hurıjj’ların Meryem?)hayatta olmadığı gibi, daha önce bir nebze değindiğim Meşbaş’e Yishaq’ın analatımı dışında, onlardan doğrudan nakledilen bir anlatım da yok. Dolayısıyla bayrak üzerindeki her üç figürü kimileri kendi meşreplerine göre farklı yorumlayıp değerlendirmeye çalışabiliyorlar. Biz ulaşabildiğimiz belgelere ve anlatılara göre baskın ve başat görünenleri aktarmakla yetiniyoruz.

  1. Bayrağın yeşil zemininin İslam dinini temsil ettiğini ileri sürenler olmakla birlikte, bunun doğru olmadığı ve olamayacağı gayet açıktır. Şöyle ki;
  2. Her şeyden önce yeşil zemin, Çerkeslerin henüz İslam’la tam tanışmadıkları 1800’lü yılların başlarından (hatta çok daha öncelerinden) beri kullanılmıştır.
  3. Bayrağın resmen kabul edildiği 1836’larda bile tüm Çerkeslerin İslam’ı tam olarak kabul ettikleri söylenemez.
  4. Daha da önemlisi; her ne kadar son yüzyıllarda yeşil renk, bir İslam rengi gibi algılanmaya başlamış olsa da, Peygamberimiz döneminde farklı renklerde bayrak veya sancaklar kullanılmış olmakla birlikte, yeşil renk neredeyse hiç kullanılmamıştır.

Dolayısıyla Adıge bayrağındaki yeşil zemin, dini bir anlam içermemekte, Çerkesya toprağını, Vatanını temsil etmektedir. Belki yeşil zeminin Vatan toprağının kutsallığı anlamını da içerdiği düşünülebilir.

12 yıldızın Adıge boylarını temsil ettiği yorumu da doğru değildir. Şöyle ki; Bilebildiğimiz kadarıyla Adıge boyları 12 değil, 15 hatta daha da fazladır. O dönemdeki Adıge boyları alfabetik sırayla şöyle sıralanabilir: 1.Abdzax/Abadzex, 2.Ademey, 3.Bèslheney, 4.Bjjedığu, 5.Başşılbey, 6.Braqèy, 7.Ç’emguy/Ç’emırguey, 8.Hak’uçü, 9.Hatiquey, 10.Janey, 11.Qaberdey, 12.Mamxeğ, 13.Mexhueş, 14.Netxhuac / Netıxhuay, 15.Şapsığ, 16.Xeğaç’e, 17.Yecerıquay.

Demek ki Adıge bayrağındaki 12 yıldız, Adıge boylarını değil, Çerkesya toprağının / Vatanının 12 yönetim bölgesini, bir bakıma eyaletlerini temsil etmektedir. Nitekim farklı bayrak tasarımlarında farklı yıldız sayıları yer almaktadır. Ne var ki bu eyaletlerin, özerk bölgelerin hangileri olduğu konusunda da farklı yorumlar bulunmaktadır. Bizim tespit edebildiğimiz üç versiyon şöyledir:

  • І.versiyon: 1.Şapsığ-Netıxhuac/Natıhuay, 2.Abdzax/Abadzex, 3.Ç’emguy (/Ç’emırguey/K’èmırguèy),4.Bjeduğ, 5.Hatıquay, 6.Mexhueş, 7.Qaberdey-Besleney,8.Ubıx (Cikh), 9.Braqéy, 10.Başşılbey, 11.Abask (/Abazin) ve 12.Teberdı.
  • ІІ. versiyon:1.Şapsığ-Netıxhuac (/Natıxhuay), 2.Abdzax (/Abadzex), 3.Ç’emguy(/Ç’emırguey/K’èmırguey), 4.Bjeduğ, 5.Hatıquay, 6.Mexhueş, 7.Qabardey-Besleney, 8.Ubıx (Cikh), 9.Abask (Abazin), 10.Karaçay-Balkar, 11.Janey ve 12.Mamxeğ.
  • ІІІ. versiyon:Janey ile Mamxeğ’ın bulunmadığı, Abhazya’nın bulunduğu bir versiyondur: 1.Şapsığ-Netıxhac (Natıxhuay), 2.Abdzax (Abadzex), 3.Ç’emguy(/Ç’emırguey/ K’èmırguey), 4.Braqéy, 5.Bjeduğ, 6.Qaberdey-Besleney, 7.Hatıquay, 8.Mexhueş, 9.Ubıx (Cikh), 10.Başşılbey, 11.Karaçay-Balkar ve 12.Abhaziya.

Tarihsel olarak Çerkes Bayrağı, bu şekilde Çerkesya coğrafyasında yaşayan halkları kapsamış olmakla birlikte hem son savaşların ve direnişin Çerkesya topraklarında örgütlenmiş olması, hem de daha çok ve yoğun olarak Çerkes boylarını kapsaması gibi nedenlerle zaman içinde Çerkes Bayrağı, yalnızca Çerkes boylarını kapsar biçimde anlaşılmaya ve kabul edilmeye başlamıştır. Bu şekliyle dünyadaki tüm Çerkesleri kapsamakta ve son derece etkili ve birleştirici olmaktadır.

  1. Nihayet Adıge bayrağındaki çapraz üç okun anlamı konusunda da farklı yorumlar bulunmaktadır. Özellikle ulusal bayrağın kabul edildiği yıllarda kurultaylara önderlik eden üç aileyi temsil ettiğini ileri sürenler olmakla birlikte bunun da doğru olmadığı ve olamayacağı gayet açıktır. Şöyle ki;
  2. Her şeyden önce bir ulusal bayrağın üzerinde aile temsiliyeti düşünülemez,
  3. Esasen herhangi üç ailenin bayrakta temsil edilmesi fikri, özellikle feodal sınıflaşmaya karşı olan boylar (abdzax, şapsıg gibi) başta olmak üzere Adıge boyları tarafından kabul edilemez.
  4. Kaldı ki, çeşitli zamanlarda büyük yararlılıklar göstermiş, öne çıkmış pek çok aile vardır. Kimlerin daha çok yararlılık gösterdiği, daha çok öne çıktığı objektif olarak saptanamaz.
  5. 1800’lü yılların başlarında hazırlanmış farklı bayrak önerilerinde de çapraz üç ok sembolü yer aldığına göre bu sembol, aileleri değil, daha geniş ulusal değerleri sembolize ediyor olmalıdır ki, o da şudur: Geleneksel Çerkes kültür ve yaşamında, özellikle barış zamanında Çerkes savaşçıları genel olarak okluklarında üç ok bulundururlardı. Bunun anlamı, sadağında üç ok bulunan Çerkes, xabzeye/töreye bağlı, barışçı ve âdil ama aynı zamanda cesur ve kendine güvenen bir savaşçı olup her an savaşa da barışa da hazır demektir. Çapraz bağ da birlik ve beraberliği, güç birliğini, birlikten güç doğduğunu ifade eder. Dolayısıyla çapraz üç ok sembolünü “xabze-barış-adalet”, “cesaret-yiğitlik”, “birlik-beraberlik” anlamında anlamak ve değerlendirmek en doğrusu olsa gerektir.

Burada bir-iki önemli ayrıntıya veya inceliğe dikkat çekerek sözlerime son vermek istiyorum.

Öncelikle belirtelim ki, Adıge kültür ve yaşamında iki tür ok (şabzeşe/şebzaşe) vardır: 1. Savaş oku, 2. Avcı oku. Savaş oku; şimdi genellikle yapıldığı gibi, önü sivri ama arkası sivri değil, düz veya içbükeydir. Düşman askerine saplanınca geri çekilmesi söz konusu değildir veya çekilirse eti yırtarak çıkar. Bu, Çerkes mentalitesine, dünya ve  hayat görüşüne uygun bir durum değildir. O yüzden Çerkesler savaşta da daha çok avcı oku kullanırlar. Avcı oku’nun arkası da ucu gibi sivridir, geri çekilince yırtmadan kolayca çıkar.

Bundan sonra yapılacak, dikilecek Çerkes bayraklarında bu inceliğe dikkat edilmesinde yarar vardır.

Öte yandan; belirtildiği üzere bayrak, sıradan bir bez parçası değildir; bir halkın, ulusun, ülkenin, devletin onurunu, en yüksek değerlerini temsil eden çok özel anlamlar yüklenmiş, çok özel bir bez parçasıdır. Hani şair demiş ya; “Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır / Toprak eğer uğrunda ölen varsa Vatandır” diye. Evet, her bayrak harcanan nice emeği, dökülen nice alın terini, akıtılan nice kanı ve verilen nice canı temsil eder, verilen nice özgürlük ve bağımsızlık mücadelesini temsil eder… Dolayısıyla bayrağı candan aziz bilip, ona en büyük saygıyı göstermeliyiz. Başka bayraklarla veya başka çağrışımlar yapacak şekilde bir şeylerle birleştirerek veya sırtımıza örterek, belimize sararak başka biçimlerde başka amaçlarla kullanmamalıyız. Bayrağı bayrak olarak, ta Hattilerden tevarüs ettiğimiz gibi daima başımızın üzerinde, yükseklerde tutmalıyız. Bayrağı olur-olmaz her yerde oyuncak veya aksesuar olarak kullanmamalıyız.

Bu saygıyı yalnız kendi bayrağımıza değil, başka bayraklara da göstermeliyiz.

Birkaç sonuç ve özet cümlesiyle sohbetimizi tamamlayalım:

VI – Sonuç

Çerkes / Adıge halkı kadim zamanlarda da modern zamanlarda da bayrak ve bayrak kültürüne sahip olma konusunda emsallerinden, çağdaşlarından geri kalmamış; her dönemde bayrak kavramına ve kültürüne ilk sahip olan halklar arasında yer almıştır.

Yeşil zeminüzerinde 12 sarı yıldız altında kenetlenmiş üç oktan oluşan Adıge / Çerkes Bayrağı, Çerkesya yurtseverliğinin, birlik içinde çokluk veya çokluk halinde birlik anlayışının, barış ve kahramanlığın sembolüdür.

Her bayrak bir halkı, ülkeyi, devleti, bir kültür ve uygarlığı temsil eder. Bu nedenle her halk ve her toprak gibi her bayrak da saygındır. Her halk kendi bayrağına olduğu gibi başka halkların bayraklarına da saygı duymalıdır.

Evrensel dostluk ve barışın yolu da buradan geçmektedir.

Fahri Huvaj

Eğitimci, Hukukçu, Araştırmacı-Yazar, Sivil Toplum Aktivisti       


Not: Yazının Adıgece aslını bu bağlantıdan okuyabilirisiniz.                 

 

 

+''+nan+'



'+Fahri Huvaj
Share