Son günlerde yine Kafkasya’dan dikkatleri oralara yönelten ve korkuları diri tutan haberler verilmeye, analizler yapılmaya başlandı. Tarihte Çarlık Rusya’sının, akabinde Sovyetler Birliği’nin ve nihayet günümüz Rusya’sının Kuzey Kafkasya coğrafyasına olan müdahalelerinin etkileri “uç vermeye” hatta “filizlenmeye” başladı. Özellikle Kafkas-Rus savaşları esnasında başlayan ve savaşın kaybedilmesi ile hızlanan coğrafi ve siyasi değişim süreci Sovyetler Birliği döneminde çok daha karmaşık ve “sorunlu” bir noktaya evrildi. Nüfus hareketleri, sınır değişiklikleri, kültürel ve sosyal geçişmeler, yapay sınırlar gibi pek çok etken tarafından şekillendirilen Kuzey Kafkasya bu günlere, aleniyet kazanan kimi sınır ihtilafları ve bu ihtilafların tetiklediği kitle hareketlerine sahne olmaya başladı. Hiçbir zaman olmaz denilenler olmaya, etnik olarak “en yakın” halklar arasında yumrukların sıkılmasına sebep olan gelişmeler yaşanmaya başladı.
Son 26 Eylül 2018 tarihinde Fortanga bölgesindeki kimi yerleşim yerlerinin Çeçenistana devredilmesini öngören bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma her ne kadar parlamentolar tarafından oylanıp kabul edilse de halk nezdinde bir karşılık bulmamış görünüyor. Duruma itiraz seslerini her geçen gün yükselten İnguş halkı, hem mevcut durumu hem de anlaşmayı imzalayan İnguşetya Devlet Başkanı Yevkurov’u protesto ederken, çıkan olaylar ve müdahalelerde tutuklananların olduğu ve bunların Kabardey-Balkar Cumhuriyeti başkenti Nalçik’te tutuldukları biliniyor.
On yıllar hatta yüz yıllar ile ifade edilen bir süreçte gerek doğal ve gerekse yapay sebeplerle girift hale gelmiş halkların arasındaki sorunların çözümünde, bölgenin sakinlerinin ve kanaat önderlerinin fikrine başvurulmadan “buyurgan” yöntemlerle, sadece karşılıklı imzalarla halledilmeye çalışılan sorunların yeni problem sahaları yaratacağına ilişkin güçlü kaygılar mevcut. Aslında gerek Rusya federal yasaları ve gerekse Federe Cumhuriyetlerin yasaları bu tür ihtilafların çözümü noktasında ihtilaflı bölgeler için “referandum veya plebisit” seçeneğini olanaklı kılmaktadır. Hal böyle iken Devlet Başkanları tarafından imzalanmış olsa bile o bölgelerde on yıllardır yaşayanların dahil edilmediği ve kendi fikirleri ile desteklenmeyen “fiili” durumları kabullenmesi son derece zor görünmektedir.
Öte yandan uzun yıllara ve kimi zaman büyük acılara dayanan coğrafi aidiyetlerin bir gecede, bir anlaşma ile veya bir kararname ile çözülmesinin aslında çözüm olmayacağı böylesi bir çözüm “geleneği veya tercihinin” daha fazla karmaşaya yol açacağı endişemizi güçlendiren bir süreç yaşanmaktadır. Bugün İnguşetya ile Çeçenistan arasında yaşanan sorunun “çözüm yöntemi” yarın Çerkes Cumhuriyetleri için de benimsenirse ne olur? Sorusu şimdiden zihinleri kurcalamaya başlamıştır. Kuzey Kafkasya’nın etnik, dini, coğrafi ve tarihi kimi farklılıkları ile politik ayrışmalarının sebep olduğu gerilimler ve kutuplaşmalar bölgeyi dünyanın Ortadoğu’dan sonra güç savaşları için uygun yeni aday olarak birkaç adım öne çıkarmaktadır. Hal böyle iken politik havayı olabildiğince yumuşak, tarihi ve etnik kardeşlik bağlarını diri tutmak herkesin yararına olacaktır.
Öte yandan bu süreçlerde duygu ve düşüncelerini dışa vurmak, hak arayışı çerçevesinde demokratik yolları kullanan, barışçı mitingler, basın açıklamaları yapan insanların tutuklanması ve fena muamele görebileceği endişesi tüm Kafkasyalıları derinden endişelendirmektedir. İnguşetya’da düzenlenen gösterilerden sonra gözaltına alınan kişilerin Nalçik’te tutulmalarının politik bir hamle olduğu kanısı güçlenmektedir. Bu aşamada tüm tarafların olası bir provokasyondan uzak durmasının hayati önemde olduğu unutulmamalı; kanuni süreç, insan hak ve hürriyetlerine, Rusya Federasyonu yasalarına uygun bir şekilde en kısa zamanda sonuçlandırılmalıdır. Tüm bu süreçlerin devamında ve gelecekte atılacak adımlarda tüm taraflar barışçı çözüme azami katkı sunmalı, yeni ve daha komplike sorunların kapısı aralanmamalı, provokatif eylem ve söylemlerden olabildiğince uzak durulmalıdır. Gerek kişiler ve gerekse toplumlar için “akılcı çözüm” demokratik usulleri ve kanunları işletmek, halklar arasındaki kardeşlik bağını, kadim Kafkasya kültürünü rehber edinmektir.
Kardeş Çeçen ve İnguş halklarının arasında kolayca halledilebilecek bir “aile meselesini” toplumlar arası bir soruna çevirmenin hiç kimseye yararının olmayacağı açıktır. Bu itibarla sorunun itidal ve sağduyu ile yasaların izin verdiği yapıcı zemin üzerine inşa edilecek bir yaklaşımla, insan hak ve hürriyetlerine azami bağlı kalınarak çözümünün herkes için yararlı olacağına olan inancımızı ve samimi tavsiyemizi başta Rusya Federasyonu olmak üzere tüm ilgili kamuoyu ile paylaşmak isteriz.
nan
Kaffed