Geçtiğimiz hafta gerçekleşen KAFFED Olağanüstü Genel Kurulu iki gündem ile toplandı. Gündemlerden ilki KAFFED Genel Başkanı’nın istifa etmesi sonucu yerine yeni bir Genel Başkanın seçilmesi diğeri ise DÇB ile ilişkiler konusuydu.
Benim dikkatimi çeken ise; Kongre sabahında Ankara Çerkes Derneği'nin ve Olağanüstü Genel Kurul’un yapılacağı Tes-İş sendikasının önü insanlarla doluydu. Lakin bu insanların içinde genç diyebileceğimiz insan sayısı bir elin beş parmağını geçmeyecek şekildeydi. Peki bu durumun sebebi nedir? Gelecekte derneklerimizin ve kurumlarımızın devamlılığını sağlayacak gençlerimizin bu sürece ilgi duymamalarının altında ne yatıyor? Derneklerimizin ve kurumlarımızın gençlerin gözündeki durumu bunun bir sebebi olabilir mi? Yoksa derneklerimiz ve kurumlarımız gençleri yeteri kadar bu süreçlere dâhil etmiyor mu? Ya da gençlerin artık derneklerimize ve kurumlarımıza karşı güveni mi kalmadı? Bir genç olarak bu soruları sorma ihtiyacı duyuyorum.
Gençler olarak tecrübesizliğimiz, kusurlarımız, ilgisizliğimiz ve daha sayamayacağım kadar çok eksiklerimiz olabilir. Ama bu sürecin tek sorumlusu biz gençler miyiz? “Yaşlısı olmayan toplumun genci olmaz’’ diyoruz. Sormak istiyorum “Genci olmayan toplumun ileride yaşlısı olur mu? ”
“En büyük sorunlarımızdan biri Thamadelerimiz ve gençlerimiz arasındaki kopukluktur” desek yanılmış olmayız. Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz ve haliyle küresel bir kültür düzenine uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bize öğretilen ve öğrenmeye çalıştığımız kültürümüzü tam anlamıyla öğren(e)miyoruz. Bu konuda Thamadelerimiz ve gençlerimiz arasındaki bağlantıyı sağlayacak yegâne güç derneklerimiz ve kurumlarımız oluyor. Derneklerimiz ve kurumlarımız; Thamadelerimiz ve gençlerimiz arasındaki bağı güçlendirdiği takdirde biz gençlerin toplumumuz için daha çok çalışacağına eminim.
Ayrıca değinmek istediğim hususlardan biri de, dernek ve kurumlarımızda yanlış bir durum söz konusu olduğunda biz gençlerin bu durumun sebebi olarak gördüğümüz dernek ve kurumlarımızın yöneticilerine verdiğimiz tepkilerdir. Derneklerimiz veya kurumlarımızda takdir etmediğimiz, beğenmediğimiz işler olduğu zaman tepki olarak derneğe gitmeme yolunu seçiyoruz. Bazı durumlar için kimilerine göre bu davranış doğru bir tutum olarak görülebilir; lakin bu davranış karşısındaki tepkimiz ile kurumumuza karşı hatalı bir davranış gerçekleştirmiş oluruz. Bu durumda kişilere sinirlenip derneklerimizin ve kurumlarımızın işlevselliğinin ortadan kalkmasına yol açıyoruz. Bu durumu ortadan kaldırmak adına bahaneler üretmek yerine, taleplerimizin ve isteklerimizin yapılması adına daha yapıcı ve tutarlı olmalıyız. Çünkü dernek ve kurumlar bizlerin ikinci evleridir; böyle kalacağını ümit ederek küsmekten ve vazgeçmekten daha fazlasını yapmalıyız.
Bir diğer sorunumuz gençlerimizin yeteri kadar örgütlü ol(a)maması. Bunun en temel sebeplerinden biri kültürden yavaş yavaş kopmaya başlamamız diye düşünüyorum. Kültüründen kopan gençlerin o kültürü yaşatmak adına herhangi bir gayesi olmasını bekleyemeyiz. Gençlerimizin benliklerinden soyutlanmasının nedeni toplumumuz adına yapılan etkinliklerin yetersiz oluşu, gençlerin talep ve isteklerinin tam anlamıyla karşılık bulmaması bu süreci daha da hızlandırıyor. Bunun neticesi olarak biz gençler asimile olmayla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu durumu aşmak için derneklerimiz ve kurumlarımızın gençlerine önem vermeleri, toplumumuz için alınacak karar ve uygulamalarda biz gençlerin fikir ve düşüncelerine de yer verilmesi gereklidir diye düşünüyorum.
“Umut yaşamın kardeşidir” demiş büyüklerimiz. Biz de umut ediyoruz derneklerimizin ve kurumlarımızın biz gençlere daha fazla önem vereceğini… Böylece biz gençlerin de bu süreçlere daha yoğun ilgi ve katılım sağlayacağımız yarınlara diyorum.
nan
Yunus Emre Turhan