Derneklerimiz, KAFFED ve DÇB

 
 
 Uzun zamandır gündemde olan ve  DÇB ile ilişkilerin değerlendirilmesi  tartışması sürüyor.

KAFFED zaten  DÇB üyesi olduğundan, dondurulmuş da olsa,   mevcut üyeliğin devamı konusunda KAFFED Yönetim Kurulu`nun yazısı dışında olumlu bir yazıya pek rastlanamıyor.  

Benzeri durum KAFFED`in değerlendirilmesi için de geçerli.  Samimi, ancak yine de bir çözüm önermeyen eleştirilerin varlığı yadsınamaz.  Ancak eleştiriler çoğunlukta ve öncelikle KAFFED düşmanları olmak üzere,  diyaspora olamayanlar ve geri planda çözümsüzlük içerisinde görevsizliğin doğacağı umudunda olanlar olmak üzere devam eden bir nakarattır gidiyor.  Tamamının bir tek ortak noktası bulunuyor:  bir çözüm önermeden, KAFFED`in çözümsüz olduğu!

Toplumumuzun DÇB ve KAFFED`e de olabileceğinden çok görev yüklediğini ve değerlendirmelerin bu “görevlere”  göre şekillendiğini söylemek mümkün. Yok olma noktasına yaklaşmış bir toplumun bu beklentiler içerisinde olması da normal.

Öncelikle DÇB`nin kurucusu olarak  KAFFED`in değerlendirilmesi gerekiyor.

KAFFED de aşağı yuları DÇB tüzüğünde “tüm dünya Çerkesleri” olarak yazılı görevler Türkiye çapına indirgenirse KAFFED`in görevleri haline geliyor denilebilir.

KAFFED kendisini oluşturan bileşenleri yani Derneklerimiz kadar aktif ve kararlı olabiliyor. Maalesef bu konuda karnemiz pek iyi değil.  Bir “Devlet” programını gerçekleştirmesi gereken KAFFED, amatör kadrolar tarafından yönetilen, imkanlarını ve imkansızlıklarını hepimizin bildiği Derneklerimizin kadroları tarafından destekleniyor ve yönetiliyor Derneklerimiz ve KAFFED yönetim kadroları sürekli değişiyor,  tabanlarına ve genel kurullarına bilgi aktarma ortamı oluşamıyor.

 Uzun zaman KAFDER ve KAFFED yönetimlerinde bulunan arkadaşlarımızdan bir iki defa geldikten sonra hiç gelmeyen, ancak genel kurullarda en sert eleştirileri yapan,  kurulan profesyonel kadroları yaşatacak imkanları desteklemeyen, profesyonel kadroların iptaline ses çıkarmayan, Nart dergisinin kapanışını kabullenen, maddi imkanlar konusunda destek taahhüdünde bulunup yapmayan ancak Yönetim Kurullarında görev almamayı seçip sadece internet ortamında eleştiri yolunu seçen bir durumdan bahsetmek zorundayız.

KAFFED`e biçilmiş olan görevler için ne bütçe gerekir, hiç düşündünüz mü?

KAFFED`e biçilmiş görevlerin profesyonel kadrolar olmaksızın yürütülebileceğini düşünebiliyor musunuz?

Bölgenizden KAFFED yönetimine göndermiş olduğunuz arkadaşlarınızı madden ve manen ne kadar destekleyebildiniz, yapılması gerekenleri ne kadar sorgulayabildiniz?

Tarafınızdan seçilen kaç KAFFED delegesinin layıkıyla toplumu temsil edebildiğini ve Genel Kurullara katılabildiğini düşünüyorsunuz?

Tabi benzeri sorular Derneklerimiz için de geçerli oluyor.

KAFFED, toplum tabanımız ve derneklerimiz ne kadar destekliyorsa o kadardır!

KAFFED`in bu desteklerden birazcık daha fazla olabilmesi yönetimlere seçilen amatör arkadaşlarımızın kişisel maddi imkânlarını zorlamasıyla gerçekleşmektedir. Tabi bu maddi yük yönetime aday bulmayı da zorlaştırmaktadır.

KAFFED e yüklenen görevleri öncelikle doğru bir empatiyle kendimizi, derneklerimizi değerlendirerek sorgulamalıyız.

Özetle, biz ne kadar isek KAFFED te o kadardır.

DÇB bizleri sürmüş olan imparatorluğun psikolojisini tamamen atamamış, henüz kapitalizme bile tam anlamıyla uyum sağlayamamış, bu anlamda gelişkin bir demokrasinin varlığından bahsedilemeyecek Rusya Devleti içerisinde bulunuyor.

DÇB ile ilgili bir benzetmenin konunun anlaşılmasında yardımcı olacağını düşünüyorum:

Türkiye Cumhuriyetinin olmadığı, Türk nüfusunun tarihi anayurdunun Yunanistan`da kaldığı, burada 2-3 coğrafyada benzeri nüfuslarla Özerk Cumhuriyetlerde Türk kökenlilerin yaşamakta olduğu, Merkezi Yunanistan`da olan Dünya Türkleri Federasyonu Yunanistan`da ne kadar etkili çalışabilirse DÇB de Rusya`da o kadar etkili çalışabiliyor veya benzeri bir örgüt o kadar etkili çalışabilecektir.

DÇB’ye bir bina mı alabildik, elektrik, suyunu mu ödeyebildik? Yoksa kolayımıza geldiği için bu görevi çok şikayetçi olduğumuz devlet ricaline mi bıraktık? 

DÇB  Yönetim ve Başkan seçiminden memnun değilken, Başkan ve Delegelerimizi madden destekleyip, oralarda uzunca zaman kalmalarını sağlayıp bu kulis çalışması yapmalarını mı sağladık, yoksa Genel Kurula  2 gün öncesi gidebilen ekibimiz “Başkan adayınız var mı?” diye  sorulduğunda “maalesef yok”  cevabını mı vermek zorunda mı  kaldı ?

Ki bu son  Genel Kurul`un, hep birlikte beğenmediğimiz Hauti`nin  üçüncü defa seçileceği Genel Kurul olduğunu düşünecek olursak ve bu Genel Kurul`a bir Başkan adayımız olmadan ve tarafımızdan hiçbir Yönetim Kurulu çalışması yapılmadan gidildiği düşünülürse kabahati kendimizde mi,  Hauti`de mi aramalı?

Derken olaylar gelişti  ve Yaşar Aslankaya`nın deportu üzerine Hauti kabahatli görüldü.  Ağırlıklı olarak bu nedenle DÇB ile olan ilişkiler askıya alındı. Yaşar Aslankaya`nın Genel Başkanlık`tan istifası ile Genel Kurula gidiyoruz.  İçinde olduğumuz Olağanüstü Genel Kurul çözümü bir yıl önce Başkan`a teklif edildi. Yani bu başkan ve belki de yönetimden de kurtulmak için bir olağanüstü genel kurula gitsek ve yönetimi yenilesek önerisi hayata geçirilebilseydi iyi olurdu.  Bu çözüm önerisini maalesef mevcut başkanımız kabul etmeyerek ortamı gergin yönetme yolunu seçti. Eğer DÇB yönetimi için olağanüstü Genel Kurula gidilseydi muhtemelen çoktan mevcut başkan değişmiş olacak ve herkese olumlu yönde, KAFFED in gücü, yapıcı yaklaşımı, toparlayıcılığını öne çıkaran, bir mesaj verilmiş olacaktı.

Neden olağanüstü genel kurul önerisi kabul edilmeyip gerilimin arttırılması yolu seçildiği, bunun arkasında hangi düşüncenin yattığı, bir misyona mı hizmet ettiği henüz bilinmiyor.

Anavatana dönüş yapma konusunda biz ne yapıyoruz, DÇB den ne bekliyoruz.  DÇB (Yunanistan örneğini unutmadan) pasaport süresini azaltamaz, vize uygulamasını değiştiremez. Birisi şunu açıkça yazabilir mi? Kim dönmek istiyor ve DÇB den ne bekliyor ?

Yakın tarihte internete düştü. Adiğey Cumhurbaşkanı “dönenlere yardım edileceği” açıklamasını yaptı. İşte budur. Bunu yapması gereken yer resmi yöneticilerdir ve gerekeni yapmıştır. Şimdi şikayeti bırakıp bu açıklamaya karşın dönecekler listesi oluşturma görevimiz bulunmaktadır. Buyurun yapınız, hep birlikte yapalım.

Gelelim Xase lere. DÇB nin üyesi olan, her yönetim kuruluna üye veren Xase`lerle birlikte neden Olağanüstü Genel Kurula gidemedik? Bunu beceremeden nasıl olup da DÇB üyesi olan Xase`lerin DÇB den ayrılması ve yeni bir şemsiye altına girmeleri beklenebilecek?

Biz DÇB den ayrılacak olursak DÇB den ayrılmayan Xase’ler ne olacak?

DÇB’den ayrılmamız durumunda Ürdün, Avrupa, ABD`den olan  üyeler devam mı edecekler, ayrılacaklar mı?

DÇB`nin yerine kurulacak örgütsel yapının farkı ne olacak? Farklı yönetim şekli ve farklı başkanlar oluşturabilmek için neler yapmaya hazırız vb…

DÇB Genel Kurullarına Xase ler ve diğer ülkelerden üyeler ile birlikte iyi hazırlanıp, yeni başkan, yeni Yönetim Kurulu oluşturmak daha doğru olmaz mı?

Bu sorunun cevabı herhalde  “daha iyi olur” şeklinde olacaktır…

Çünkü zaten yeni kurulacak olan kurum yönetimi bu şekilde yapılamayacaksa mevcuttan ne farkı kalacak? Bu yapılabilecekse neden mevcut kurum içerisinde yapılamaz?

 

Soruların cevaplarını hep birlikte düşünmeden ve atacağımız adımdan sonrasını planlamadan yola çıkmayalım…

 

Şamil JANE

Bursa Çerkes Kültür Derneği Başkanı

div>
nan



Kaffed

Share