Federasyonumuz ve üye derneklerimiz tarafından 14 Mart Adıge (Çerkes) Dil Günü çerçevesinde farklı şehirlerde çeşitli etkinlikler ile kutlanmaktadır. Dilimiz ve kültürümüz sürgün, soykırım, etnik temizlik, dağınık iskan ve asimilasyon politikalarının yanı sıra modern dönemlerde artan etkileri ile kentleşme ve küreselleşme karşısında ciddi risk altındadır.
Bu riski göğüsleyecek ve üstesinden gelecek bir toplumsal kimlik bilinci geliştirilmesi, bu bilinç etrafında örgütlü mücadele azminin yükseltilmesi konularını, gerek kurumlarımızda gerek ailelerimizde gündemimizin üst sıralarına taşımamız gerekiyor. Bu bilincin gerek anavatanımızdaki Cumhuriyetlerimizde gerekse başta en büyük nüfusumuzun bulunduğu Türkiye olmak üzere diaspora ülkeleri arasında yaygınlaştırılması için daha fazla çalışmamız gerekiyor.
Dilimizin anavatanımızdan, orada gelişen bilimsel, edebi, sanatsal ve politik kaynaklardan kopuk bir şekilde yaşatılması ve anlamlı bir ölçekte geliştirilmesi mümkün değildir. Anavatanımız ile Türkiye ve diğer diaspora ülkeleri arasında dil, sanat ve edebiyat alanlarındaki işbirlikleri artırılmalıdır. Anavatandan kopuk yaklaşımların dilimize ve kimliğimize de ket vuracağını bilerek bu gibi yaklaşımlara karşı toplumumuzun uyanık olması özel önem taşımaktadır.
Üniversitelerimizde açılan bölümlerin, ortaöğretim kurumlarına konulan seçmeli derslerin ve son olarak da bu yıl Federasyonumuzun katkıları ile kabul edilen Halk Eğitim Merkezleri tarafından anadili kurslarının desteklenmesi imkânının toplumumuzun sahip çıktığı ölçüde yaşatılabileceğini ve ileriye taşınabileceğini gözardı etmemek gerekmektedir. Bu konuda gerek ailelerimize gerek kurumlarımıza önemli görevler düşmektedir.
Bir dilin yok oluşunun önlenmesi, sadece bireylerin, ailelerin ve Sivil Toplum Kuruluşlarımızın altından kalkabileceği bir yük değildir. Çeşitli vesilelerle gündeme getirdiğimiz gibi dilimize ve kimliğimize dair taleplerimizi demokratik kanallardan kamusal alanlara taşımalıyız, kamu kurumları ile karşılıklı saygıya dayalı yapıcı diyaloglar ile özellikle AB süreci ile elde edilen kazanımların geliştirilmesi için çalışmaya devam ediyoruz. İnkar ve asimilasyon politikalarından önemli ölçüde dönülmüş olması, merkezi ve yerel yönetimlerin pek çok hususta yapıcı desteklerinden büyük memnuniyet duyuyoruz. Bu yaklaşımın tüm kamu kurum ve kuruluşları ile toplumun geneline yayılması en büyük arzumuzdur. Ancak demokratik bir toplum düzeninde tüm dil ve kültürlerin korunması ve geliştirilmesi hususunda kamu kurumları desteklemenin ötesine geçip doğrudan sorumluluk almalıdır. Bugüne kadar pek çok kurum ile yürüttüğümüz işbirliğinde olduğu gibi yarım asrı geçen kurumsal kapasitemiz ile böylesi bir demokratik anlayışa yönelecek tüm kamu kurumlarına desteğe hazırız. Bunun ilk adımı olarak da kamu yayıncısı olan TRT nin Çerkesce TV kanalı açmasına yönelik uzun yıllara dayalı talebimizin hayata geçirilmesine dönük beklentimizi yeniliyoruz.
Kimliğimizi ve dilimizi koruma taleplerimizin, bir buçuk asırdır Türkiye’de birlikte yaşadığımız diğer kimliklere mensup dost ve komşularımız tarafından da büyük bir içtenlikle desteklenmesinden de özellikle mutluluk duyuyoruz. Küçük bir azınlığın zaman zaman sergilediği ve bilgisizliklerinden kaynaklandığına inandığımız nefret söylemine varan söylemleri ise demokrat ve vicdanlı çoğunluğun desteği karşısında göz ardı ediyoruz. Ülkemizin demokratikleşmesi her kimlikten ve kesimden insanımızın lehinedir ve kamu yararınadır. Toplumsal barışı ve huzuru güçlendirecek olan yol da budur.
Bu duygu ve düşünceler ile Tanrı’nın bize bir emaneti ve ülkemizin de kültürel bir zenginliği olan Adige (Çerkes) Dilini nice 14 Martlara tüm dünya halkları ile dayanışma içerisinde taşıyacağımıza inancı ile Adige Dil Gününüzü kutluyorum.
Yaşar Aslankaya
Kafkas Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı
nan
Kaffed