Soysal medya kullanıcısı değilim. Televizyon kültürüm de sıfıra yakındır. Bir süredir önceden başladığım çalışmalarımı tamamlamaya uğraşıyorum. Başlangıçta ayakta atlatacağımı zannederek yeterince ciddiye almadığım grip vakası ağır bir şekle dönüştüğü için 13 gündür de evde yatarak tedavi görüyorum. Durumumu yakından bilen bazı arkadaşlarım Kanal-B televizyonunda yayınlanan Çerkesler konulu bir belgeselde kullanmış olduğum bir cümleden kaynaklı olarak Sosyal Medyada karşılıklı ithamlaşmalar ve tartışmalar gördükleri için çok üzgün olduklarını söylediler. Aktardıkları ve iki sayfayı bile doldurmayacak alıntı örneklerini okudum. Böyle bir tartışmaya malzeme edilmiş olmaktan ve bu vesile ile başka insanlara da hakaret edildiğini duymuş olmaktan dolayı cidden üzgünüm.
Her şeyden önce bu belgeselde kullanılan bana ait bölümler bu program ile alakalı bir çekim olmayıp, iki ayrı çekimden (Kafdav ve KafdavYayınları + Kurtuluş Savaşında Çerkesler) alıntılanıp montajı yapılmıştır.
Çekim öncesinde, Kuzey Kafkasya’daki, idari yapıların Türkiye-Ürdün-Suriye gibi ülkelerdeki birey vatandaşlar olarak yaşayışımızdan çok farklı olduğunu anlatınca anlattıklarım yapımcılara ilginç geldi. Ben de kayıt esnasında bu farklı durumu bir iki cümleyle belirtmeye çalıştım.
Kafdav Araştırma Merkezinde; yirmi bin adet basılı ve dijital materyal ve otuz yedi binden fazla Osmanlı Arşiv belgesi mevcuttur. Türkiye’de yayınlanmış ve içinde bir sayfa bile olsa Çerkesleri ilgilendiren bir bölüm varsa o eseri arşivimize alıyoruz. Arşivlenen onca materyalin ilgili bölümleri dikkatle okunduğunda 153 yıldır içinde yaşadığımız halka kendimizi yeterince tanıtamamış olduğumuzu görürsünüz. O nedenle televizyon programı imkanı doğunca da önceliğimizi, kendi toplumumuzdan ziyade beraber yaşadığımız ve bizi yeterince tanımayan toplumları bilgilendirmeye veriyoruz. Bu iki çekimde de öyle oldu.
Bahse konu belgeselde bana ait olan tartışmalı cümleyi kurarken ki samimi irademe gelince, belki yeteri açıklıkla ifade edememiş olabilirim ama gerçek iradem şuydu: “Kuzey Kafkasya’dan sürülüp Osmanlı topraklarına gelen farklı dilli ve farklı kökenli insanlar “Çerkes” üst kimliği altında yaşayan bireyler olarak günümüze kadar var ola geldik.(Abhaz, Adige, Çeçen, Karaçay, Oset, Dağıstanlı ayırımı yapmaksızın bireyler olarak bir arada yaşaya geldik) Kuzey Kafkasya’ya yolunuz düşerse orada Çerkesleri, buradaki anlamıyla bulamazsınız. Zira, orada bireyler değil o bireylerin kendi boy adları ile kurdukları Cumhuriyetleri vardır.” dedikten sonra örnek olarak 4-5 Cumhuriyetin ve halkının adını saydım. Bu cümledeki “Çerkes” sözcüğünü de Osmanlıdan beri tüm Kuzey Kafkasyalılar için kullanıldığı anlamıyla kullandım. İlaveten ayrı ayrı Cumhuriyetlere sahip olduğumuzu öne çıkarmak istedim. Orada, “Adige” anlamıyla “Çerkes” yoktur demem için aklımı yitirmiş olmam gerekir. Şükür ki, henüz aklım başımdadır.
Kabardeyler + Besleneyler ve Mozdok Adigeleri’nin Adige Cumhuriyetinde, Şapsığ’da, Krasnodar’da yaşayan Adigelerle aynı halk olduğunu benim halkım zaten biliyor. O detaya girmedim. Mesajınız sizin dışınızdakilere yönelikse, detaylara inmeden en kısa şekliyle mesajınızı verirsiniz. Benim yapmaya çalıştığım da buydu.
Çerkesya ideali ise çok farklı ve önemli bir konudur. 19-20 Mayıs 1991’de Nalçik kentinde DÇB kurulurken Kaf-Kur temsilcisiydim. Kuruluşun isminde “Çerkes “kelimesinin yer alması için 8 kişilik ekip olarak özel bir mücadele verildi. İlk iki Genel Başkan Kalmuk Yura ve Şhalaho Abu’yu yakından tanıma, dinleme ve konuşma imkânım oldu. Boris Akbaş ve Nohuş Zavurbiy döneminde de 9 yılda yapılan Başkanlar Kurulu toplantılarının çoğunluğuna ve Genel Kurullara katıldım. O günlerden beri konuyu, hedefi ve hedefe götürecek alt yapı hazırlıklarının neler olması gerektiğini biliyorum. 2006’ dan sonraki DÇB çalışmaları ile ilgili yeterli bilgiye sahip değilim. Zira, o tarihten itibaren tüm mesaimi Kafdav’a ayırmış bulunuyorum.
Beni, dileyen dilediği kadar eleştirebilir. O nedenle kırılmam da, darılmam da. Ama lütfen; farklı görüşlerde olsanız bile yine de hitaplarınızda birbirinize saygıyı elden bırakmayınız.
Özellikle çocuklara, akranlarınıza, bayanlara, yaşlı insanlara hitap ederken, daha bir dikkatli olmak, geleneksel yaşamımızın bir gereği değil midir?
Bir cümlenin ne maksatla söylendiğini araştırmadan, sorup aslını öğrenmeden provokatör ya da bölücü gibi yaftaları kolayca yapıştırmak sizlere etik bir davranış ya da geleneklerimize uygun bir davranış biçimi olarak gözüküyor mu? Hiç sanmam. O nedenle beni hedefine koyanlar hiç yorulmasınlar benden bir provokatör de yaratamazlar, işbirlikçi de…
Eleştiriye açık olmak başkadır. Hakarete varacak söz söylemek ise çok daha başkadır. Türklerin güzel bir atasözü vardır; “Kem (kötü) söz sahibine aittir.”diye.
Son olarak söyleyeceğim şey şudur: Halkımızın, derneklerimizin, federasyonlarımızın ve vakıflarımızın ayrışmaya, kamplaşmaya değil, hemen yarından tezi yok, farklılıklarını koruyarak birlik ve beraberlik içinde hareket etmelerine dünden daha çok yarın için ihtiyaç vardır. Ancak, o sayede ulusal sorunlarımıza çözüm üretebiliriz. “Çerkesya” meselesi de uzun soluklu bir strateji dahilinde çalışılması gereken o sorunlardan biridir.
Selamlar, saygılar.
Muhittin ÜNAL
22.12.2017
MANDATORY DISCLOSURE
I am not a social media user. Our television culture is also near-zero. I am trying to complete my studies which I have already started for a while. I am receiving treatment at home for 13 days because of that influenza which I supposed that I can pull through standing. Some of my friends who knows my situation closely, said that they are very sorry because of that they saw mutual accusations and discussions on social media about my words in a documentary calla "Circassians" at Kanal-B TV. I read quotation examples which are not filling two pages. I am really sorry because of that I was picked apart in a discussion like this and I was heard that another people were insulted.
Before anything else, the used parts which belong to me are not relevant shootings with this documentary. They were took from two different shootings (KAFDAV and KAFDAV Publishing) and be montaged.
Before the shooting, when I said the governing structure in North Caucasia is very different our living status as individual citizens in the countries like Turkey, Jordan and Syria; my these words sounds interesting to producers. And I tried to explain this different situation with two sentences during the recording.
There are twenty thousand published and digital material and more than thirty seven thousand Ottoman archive documents at KAFDAV Research Center. If there is any part, even one page, related to Circassians, we add that work into our archive. When you read carefully the related parts of archived materials, you see that we cannot introduce ourselves the people which we have lived for 153 years in. Therefore, if there is an opportunity about television programs, we give priority to inform the neighbor nations which don't know us enough rather than our nation. It just happened same in these two shootings.
At mentioned documentary, if we come to our sincere intention when I was making questionable sentence, maybe I cannot explain enough clearly myself. However my real intention is that:
After I said that <<Until today we have existed as cross linguistic and different origined individuals who are exiled from North Caucasia, come to Ottoman and live under the "Circassian" upper identity. (We have lived together without exception like Abkhaz, Adygea, Chechen, Karachay, Ossete, Dagestani). In North Caucasia, you cannot find Circassians with the meaning here is. Because, in there, there are republics which these nations have founded with their tribe names.>>
I counted the names of 4-5 republics and their people as example. I used the word "Circassian" with the meaning from Ottoman which used for all people from North Caucasia. Additionally, I wanted to put forward that we have different republics. In there, I need to be crazy to say "there is no Circassian" with the meaning of Adygea. Luckily, I am in my right mind.
My nation has already know that Kabardians, Besleneys and Mozdok Adygeas are the same nation with the people who lives in Adygea Republic, Shapsigh and Krasnodar. I didn't go into this detail. If your message is for outsiders, you give your message in its shorter form. This is the what I tried to do.
The Circassia ideal is very different and important subject. I was the delegate of KAF-KUR while International Circassian Association was founding on 19th-20th May 1991 in Nalchik. We put up a special fight as team of 8 to put the word "Circassian" to the name of organization. I had the opportunity to know, listen and talk with the first two president Kalmuk Yura and Shalaho Abu. I participated to meetings of board of presidents and annual meetings undertaken the presidentship of Boris Akbash and Nohush Zavurbiy. I have known the subject, the goal and what should be the substructure preparings since those days. I have enough information about the work of ICA. Because I spare all of my time to KAFDAV.
Everyone can criticize me as they like. I don't feel bad or be offended. However, please be respectful to each other even if you have different opinions.
Especially, when you appeal to children, peers, women and elders, does being more carefully come with the territory according to our traditional lives.
Does labeling people easily as provoker or disrupter without ascertaining and searching the meaning of the sentence seems to you an ethic behavior or a situation according to our traditions? I don't think so. Therefore, the people who aim me, please don't strive. They cannot create a provoker or collaborative from me. Being open to criticism is different, insulting is different. Turkish people has a beautiful proverb: "Evil tongue belongs to owner."
Finally, I want to say that we need our associations, federations and foundations to work together with keeping differences. Only when, we can create solutions for our national problems. "Circassia" issue is the one of the problems which we should work on it long-termed.
Greetings and respects.
Muhittin Ünal
nan
Kaffed