Soykırımdan geçirilmiş halklar geleceğe tutunurken kimi zaman geçmişin büyük acılarına kimi zaman küçük simgelerine yaslanırlar. Yıllar önce Karadeniz’in kuzeydoğu yakasında Tuapse’nin girişinde yağmurlu bir havada ilerlerken yol arkadaşım arabayı koca bir meşe ağacının yanında durdurdu. Yaşlı gövdesi ikiye yarılmasın diye zincir atılmıştı. Savaşların alıp götürdüğü, kalanların sürüldüğü atalarına dua etti. İlgiyle izledim. Araca döndüğünde, “Bu Golavinka’nın ağacı” dedi. Batum ve Sohum limanlarının Asya ile Avrupa arasındaki ticarette köprü olduğu dönemlerden yadigâr bir ağaç. Anlatı o ki bir gün sahile bir gemi demir attı. Aradan günler geçmesine rağmen gemi kıyıdan ayrılmadı. Çerkesler (Adıgeler) merak edip nedenini sordu; gemiden yanıt geldi: “Kaptan Golavinka ağır hasta, o nedenle yola çıkamıyoruz.” Çerkesler kaptanı gemiden alıp evlerinde doğal yöntemlerle iyileştirdi. Bu iyilikten çok etkilenen kaptan, kamarasında özenle baktığı ve denizlerdeki yoldaşı küçük fidanı teşekkür nişanesi olarak sahile dikti. Golavinka’nın ağacı o gün bugündür sadece dostluğun değil Çerkeslerin bu topraklardaki varlığının sembolü olarak özenle korunuyor.
Fehim Taştekin'in Gazete Duvar'da yayımlanan yazısının tamamı okumak için tıklayınız.
p>Konuyla ilgili olarak Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından yapılan çağrı için tıklayınız.
p>nan
Fehim Taştekin