Kafkas Dernekleri Federasyonu (Kaffed) tarafından 14 Mayıs 2015 Cumartesi günü düzenlenen 21 Mayıs Çerkes Soykırımı ve Sürgünü Anma Etkinliği Kefken'in Karaağaç ve Babalı köylerinde gerçekleştirildi.
Anma proğramı Kafkasya'dan sürgün edilen Çerkeslerin Anadolu’da karaya ilk ayak bastıkları ve yerleştikleri yerlerden biri olan Karaağaç Köyü mezarlığındaki Sürgün Anıtı'nda saat 18:00'de başladı. Kahramanmaraş Kafkas Kültür Derneği Gençlik Komisyonu tarafından büyük bir ekip çalışması ile yaptırılan "dünyanın en büyük Adige Bayrağı" mezarlıkta açılarak gençler tarafından proğram boyunca dalgalandırıldı. Kaffed Genel Başkanı Yaşar Aslankaya'nın konuşmasının ardından anıt hakkında açıklama yapıldı, soykırım ve sürgün yollarında hayatınu kaybeden atalarımız ve Karaağaç köyü mezarlıklarında yatan Çerkesler için dualar okundu.
Anma programının ikinci bölümünde Babalı Köyü Merkez Camii önünde bir kortej oluşturuldu ve Babalı sahiline yüründü. Kaffed Yönetim Kurulu Üyesi ve DÇB Genel Başkan Yardımcısı Recami Bursa'nın Adıgece duasından sonra thamedeler ve dernek başkanları hep birlikte “21 MAYIS 1864” yazılı çelengi denize, yürüyüşe katılan da ellerindeki karanfilleri sahil boyunca kumsala bıraktı.
Sayın Aslankaya'nın konuşmasından sonra anma programına geçildi. Adığece, Abazaca, Osetce ve Çeçence ağıtlar okundu, Çerkes soykırımı ve sürgünü hakkında bilgi verildi. Sahnede kurulan büyük LED ekranda Abhazya Devlet Başkanı Raul Hacimba'nın etkinliğe katılanlara gönderdiği video mesajı gösterildi. Anma programı Nart Ateşi'nin yakılması ve meşaleli yürüyüşden sonra meşalelerin sahile dizilmesiyle sona erdi.
{gallery}/haber/federasyon/2016/21Mayis{/gallery}
Abhazya Develt Başkanı Sayın Raul Hacimba'nın mesajina buradan erişebilirsiniz (video için tıklayınız).
p>Kaffed Genel Başkanı Sayın Yaşar Aslankaya'nın mesajını okuyucularımızın bilgisine sunuyoruz.
Sayın Protokol ve Saygıdeğer Büyüklerim,
Değerli Dernek Başkaları ve Yöneticileri,
Sevgili Abazalar, Adıgeler, Çeçenler, Osetler ve yürekli dostlarımız,
Kıymetli basın ve yayın emekçileri,
Kafkas Dernekleri Federasyonu tarafından her yıl düzenlenen “21 Mayıs, Çerkes Soykırım ve Sürgününü Anma” etkinliğine hepiniz hoş geldiniz.
Çerkes Soykırım ve Sürgününde yaşamını kaybettiklerimizi saygıyla anıyor, aziz hatıralarının önünde saygıyla eğiliyorum. Benzer acıları Allah kimseye yaşatmasın.
Bilindiği üzere 21 Mayıs 2016, Çarlık Rusyasının kolonyalist politikaları ve stratejik hedefleri doğrultusunda, halkımıza uyguladığı soykırım ve sürgünün 152. yıldönümüdür.
Dünyanın dört bir yanına dağıtılan halkımızın evlatları, atalarının yaşadığı acıları ve anayurtlarını hiçbir zaman unutmadılar, unutmadık.
Bugün burada, Çarlık Rusyası ordularına karşı 101 yıl direnen atalarımızın, tüm dünyayı hayran bırakan mücadele azmini, gururla ve saygıyla anmak için toplandık. Bugün burada, el ele, omuz omuza, ulusal varoluş mücadelemizdeki kararlılığımızı tüm dünyaya göstermek üzere toplandık.
Bu ulusal bilinç ve dayanışma ruhuyla aramızda olan herkese şükranlarımı sunarım.
Hepimiz biliyoruz ki, bugün kendi vatanımızda 20 milyonluk bir halk olarak değil de, farklı ülkelerin vatandaşı olarak yaşıyorsak ve sadece 6-7 milyon kaldıysak, bunun sorumlusu uğradığımız soykırım ve sürgündür.
Bugün bizler, vatanını sevmekten ve korumaktan başka derdi olmayan atalarımızın maruz kaldığı acıları, hem de vatanımızdan farklı topraklarda yad ediyorsak, bunun birinci derece sorumlusu Çarlık Rusya’sıdır.
Yine bugün ben bu konuşmayı, anadilimde değil de, sonradan öğrendiğim bir dilde yapmak zorunda kaldıysam, bunun da en büyük sorumlusu üzerinde yaşadığımız toprakların yönetimleridir.
Bu toprakları ayak basmayı başaran atalarımız, dağınık iskan politikası nedeniyle birbirlerinden koparıldılar. Bu dağıtılmışlığın üstüne gelen inkar ve asilimasyon politikaları nedeniyle, dilimizi, kültürümüzü, kimliğimizi koruyamaz hale geldik.
Uzun yıllar anavatan ve diasporamız birbirine ulaşamadı. 90’lı yıllarda, Sovyetlerin yıkılmasıyla başlayan süreçte birbirine kavuşan anavatan ve diaspora örgütlerimiz, ulusal sorunumuzun ve taleplerimizin gündeme girmesi için yoğun çaba gösterdi.
Anavatan Cumhuriyetlerimizin parlamentoları, 1992’de başlayarak farklı tarihlerde, yaşananları soykırım olarak tanımlayan kararlar aldılar. Devamında halkımızın yaşadığı tarihsel acıların telafisi için Rusya Federasyonu’na gerekli başvurularda bulundular.
Türkiye’de ise, Federasyonumuzun öncülü kurumlarımızın girişimleriyle 1989 yılında başlayan 21 Mayıs Anma Programları sayesinde Çerkes Soykırım ve Sürgünü hem toplumumuzun hem de ülkenin gündeminde yerini aldı.
Buradan hepinizin huzurunda tekrar çağrıda bulunuyorum; Muhataplarımız Rusya ve Türkiye ulusal sorunumuzun varlığını koşulsuz kabul etmelidir.
Ve devamında Rusya, Türkiye yönetimleri ile Anavatan ve Diaspora temsilcilerinin katılımıyla, halkımızın maruz kaldığı trajedinin tarihsel boyutları ve günümüze yansımaları uluslararası görüşmelerde ele alınmalıdır.
Bu görüşmeler sonrasında;
Rus İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Rusya Federasyonu yönetimi:
* Kendi tarihi ile yüzleşerek, Çerkes Soykırım ve Sürgünü’nü tanımalı ve halkımızdan özür dilemelidir.
* Diasporada yaşayan halkımıza anavatanına kayıtsız şartsız dönüş ve çifte vatandaşlık hakkı vermelidir.
* Anavatana dönüş yapak isteyenler için gerekli yasal teşvik ve altyapıyı sağlamalıdır.
* Diasporada yaşayanlara dilimizin ve kültürümüzün yaşatılması için destek olmalıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçısı olan Türkiye Cumhuriyeti yönetimi ise:
* Halkımızın maruz kaldığı dağınık iskan, inkar ve asimilasyoncu politikaların sonuçları ile yüzleşmeli, telafisi için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıdır.
* Temel insan haklarına ve evrensel normlara uygun, sivil, çağdaş bir anayasa hazırlamalıdır.
* Tüm yurttaşların anadillerini ve kültürlerini korumaları için sadece izin veren değil, teşvik eden, destekleyen olmalıdır.
* Devlet okullarında anadili eğitimi yaygınlaştırılmalı ve devamında anadilde eğitime geçilmelidir.
* Anadilimizde televizyon ve radyo yayınları yapılmalıdır.
* Abhazya ve Güney Osetya tanınmalı ve direk ulaşım sorunu giderilmelidir.
Muhataplarımız Rusya ve Türkiye yönetimlerinin halkımızın bu taleplerine sorunlarına yapıcı bir şekilde yaklaştığını söylememiz mümkün değildir. Dile getirdiğimiz talepler her iki ülke yönetimin sessizlik duvarına çarpmaktadır.
Sovyet coğrafyasında 1990’da başlayan, göreceli özgürlük ortamı, maalesef 2000 yılından sonra gerilemeye başladı. Özellikle 2010 yılı Ocak ayında yürürlüğe giren Kuzey Kafkas Federal Bölge sistemi, bölgedeki tüm dengeleri halkımızın aleyhine olacak şekilde değiştirdi.
Türkiye’de ise son yıllarda hepimizi umutlandıran bazı gelişmeler oldu. Hükümet, kendimizi ifade ve anadili öğrenme gibi konularda önemli adımlar attı. Verdiğimiz mücadelenin etkisiyle artık siyasiler veya bazı örgütler, “Çerkes Soykırım ve Sürgünü kabul edilmelidir” demeye başladılar. Kişiler, partiler veya kurumlar, halkımızın acılarını paylaşan mesajlar yayınlıyorlar.
Ancak olumlu gelişmeler, ne hikmetse, son birkaç yılda adeta durma noktasına geldi. Türkiye hükümeti yetkilileri “artık inkar, red ve asimilasyon dönemi sona erdi” veya “anadilin eğitimi için fırsat yarattık” diyorlar ancak başka kelimelerle şunu ima ediyorlar; “Bizden bu kadar, bundan sonrasında başınızın çaresine bakın”.
Tüm bunların yanı sıra iki ülke arasında gerginliğe neden olan uçak krizi hâlihazırdaki kazanımlarımıza da büyük ölçüde zarar vermiştir. Rusya’da soydaşlarımıza yönelik gerçekleştirilen yargısız infazların yanı sıra Türkiye’de yaşadığımız sorunların çözümü için başvurduğumuz mercilerin tutumları bizi yeniden yalnızlığımızla yüzleştirmiştir.
Dolayısıyla belirtmek gerekir ki; bir musibet bin nasihatten iyidir. Bugün görmekteyiz ki toplumsal taleplerimizin yılmadan dile getirilmesi ve takipçisi olunması artık çok daha önemlidir. Ancak birlikteliğimizden doğan bir güç ve kararlılığımız ile Türkiye ve Rusya yönetimlerin tavır ve tutumlarını değiştirebiliriz.
Unutulmamalıdır ki biz bir ışık olabiliriz. Yaşadığımız onca acıya rağmen Türkiye ve Rusya sürdürülebilir bir işbirliği ve istikrar için toplumumuza muhtaçtır. Bu ise ancak taleplerimizin yerine getirilmesi, haklarımızın yasal olarak korunması ile mümkün olacaktır.
Bu akşam burada yakılacak ve her an yüreğimizde yanan NART ATEŞİ oldukça anavatandaki kardeşlerimizle buluşmamıza kimse engel olamayacaktır.
Sevgili Soydaşlarım,
Burada kendimiz ile ilgili bir konuyu da vurgulamak isterim. Türkiye diasporasında özellikle son beş-altı yıllık dönemde, yeni aktörler ve farklı yapılanmalar ortaya çıktı.
Aradan geçen zaman içinde tüm örgütlenmelerimiz arasında ciddi sorunların yaşandığına tanık oluyoruz. Özellikle sosyal medya üzerinden yürümekte olan tartışmaların üslubu ve yöntemi kabul edilemez bir noktaya gelmiştir.
Dışarıdan bakanların hayretle izlediği bu dağılmışlık hali ve kutuplaşmanın halkımızın varoluş mücadelesine katkı sunmayacağı hepimizin malumudur. Halkımızın sorunları için çalıştığını iddia eden tüm kişi ve kurumları itidalli davranmaya davet ediyorum.
Federasyonumuzun bazı kişisel ve kurumsal saldırıları cevapsız bırakması veya bazı tartışmalara müdahil olmayışı, kimi çevrelerde acizlik olarak algılanıyor. Ancak bizim bazı konulardaki “sükutumuz ikrardan” değildir, ortamın daha fazla gerilmesine araç olmamaktandır.
Sayın Dernek Başkanları ve Yöneticileri,
Geçen yıl Türkiye’nin hemen her yerinde özverili çabalarınızla bölgelerinizde 21 Mayıs anma etkinlikleri düzenlediniz. Toplumumuzda büyük farkındalık yaratan etkinliklerin bu yıl da aynı kararlılıkla ve çok daha büyük katılımlarla yapılacağına inancım tamdır.
Değerli Büyüklerim, Sevgili Kardeşlerim,
Bizler bugün burada, yüzyıllar süren bir savaşın kurbanlarının sürgündeki torunları olarak buluştuk. Ancak biliyoruz ki, anavatanda yaşayanlarımızla ve dünyanın 40 ülkesine savrulan kardeşlerimizle birlikte, biz hala bir bütünüz.
Biliyoruz ki bugünlerde hepimizin yüreğinde aynı acı, dudaklarımızda aynı titreme ve gözlerimizde aynı gözyaşı var. Biz yüzyıllardır yok edilemeyen yürekli bir halkız. Atalarımız bu topraklara gelirken sadece yaşanmış acıları değil, o eşsiz dilimizi, kültürümüzün yanı sıra saygı ve saygıya dayalı bir yaşam biçimini de getirdiler. Bu kıymetli mirası yaşayarak ve yaşatarak, bugünlere gelmesini sağlayan herkese minnettarız.
Bugün atalarımızın bu topraklara ayak bastığı ilk yerlerden biri olan bu mekanda, geliniz atalarımızın eşsiz mirasını, karşılıklı sevgi ve saygı içinde, sonsuza dek yaşatmak için kendi kendimize ve birbirimize yeniden söz verelim.
Federasyon olarak inancımız odur ki, böylesi etkinlikler hepimizin, özellikle de genç nesillerin, ortak tarih ve ulus bilinci etrafında bir araya gelmesini sağlayacaktır. Ve bu anlamlı birliktelikler, daha iyi bir gelecek kurmamızı mümkün kılacaktır.
En güzel dileklerimle, hepinizi bir kez daha saygı ve sevgiyle selamlıyorum…
Dönüş yolunda hepinize iyi yolculuklar dilerim. Sağsalim evlerinize varırsınız inşallah…
Son olarak, öncelikle bu organizasyonda emeği geçen herkese, özellikle bölge derneği yöneticilerine ve genç kardeşlerime, destek veren Kocaeli Büyükşehir Belediyesine, Kandıra Belediyesi ve diğer resmi makam temsilcilerine teşekkür etmek isterim.
Sağlıcakla kalın…
nan
Kaffed