Cumhurbaşkanı Adayı Dr. Sibel Siber

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 19 Nisan 2015 günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en güçlü adayların biri Dr. Sibel Siber.  2009 yılında CTP-BG'den Lefkoşa milletvekili seçilen Dr. Siber,  Haziran-Ağustos 2013'de KKTC Başbakanı olmuştu. 28 Temmuz 2013'de yapılan KKTC seçimlerinde, ülke genelinde en çoku oyu alarak tekrar Lefkoşa'dan milletvekili seçilen Dr. Siber KKTC Meclis Başkanı olarak seçildi. Dr. Siber 19 Nisan günü yapılacak KKTC Cumhurbaşkanlığı seçiminde CTP-BG tarafından oybirliği ile aday olarak seçildi.

Dünyanın ilk Çerkes kadın başbakanı olan Dr. Siber Kaffed Adıgey Çalışma Grubu ve Adıgey Televizyonu tarafından 18 Temmuz 2013'de ziyaret edilmiş, Dr. Siber de 23 Mayıs 2014'de Ankara'ya geldiğinde Kaffed'i ziyaret etmişti

p>

Dünyadaki ilk Çerkes kadın Cumhurbaşkanı olması umuduyla Dr. Siber'e seçim çalışmalarında başarılar diliyoruz.


Tremeşe ve Köklerimiz
Sibel Siber
strong>

p>

İnsanın doğasında, kök arayışının içgüdüsel olarak var olduğu söylenir. Bir tanıdığım tıp profesör'ü anlatmıştı. 70’ inci yaş gününde, gen analizi* yaptırmış ve genetik köklerinin, Vikinglere kadar uzandığı çıkmış ortaya.

İlk kez bu değerli hocamızdan duymuştum bunu. Sonraları birçok kişinin bu tetkiki yaptırdığını öğrendim. Bir keresinde çok güzel hatları olan, yeşil gözlü, kumral bir bayan hastamla konuşurken, “Kimbilir atalarınız nereliydi ” dedim. Bunun üzerine gülümseyerek, gen haritasını çıkardığını ve anne tarafından atalarının Kuzey Fransa bölgesinden geldiğini söyledi.

Yine bir başka tanıdığım, kısa bir burs programı için Amerika’ya gittiğini, orada genetik analiz yaptırdığını ve anne tarafından köklerinin Kafkasyalı olduğunu öğrendiğini anlatmıştı.

Bu konuştuğum kişilerin hepsi de Kıbrıslı’ydı. Kıbrıs gibi tarihi boyunca dünyanın her yerinden göç almış bir adada, bu kadar genetik farklılığın olması şaşrtıcı gelmemişti bana. Köklerimizin, Kuzey Fransa’dan, Kafkasya’ya, oradan da Viking’lere kadar uzanması doğaldı

Bu konu nereden aklıma geldi diyeceksiniz. Tremeşe’deki (Erdemli) köy meydanı, Avrupa Birliği’nin katkılarıyla restore edilmiş ve bu nedenle güzel bir açılış etkinliği düzenlenmişti geçtiğimiz gün.

Tremeşe; belki de çoğunun tam olarak yerini bilmediği, benim ise neredeyse tüm çocukluk anılarımın geçtiği küçük bir köy… 1974 öncesinde karma bir köydü. 1972 yılında, babamın Lefkoşa’ya tayini çıkıncaya kadar en güzel çocukluk yıllarım orada geçti.

Köy halkının en dikkat çekici özelliklerinden biri tutucu olmamalarıydı. Sineması da olan bu köyün yaşam tarzı köylüden çok şehirli gibiydi. Herkes modayı yakından takip eder, köyün terzisi Münüse Aba’nın marifetli elleri ise, hanımların şıklığını artırırdı.

Köy, koyu, yanık kahvesi ve kahvehaneleri ile meşhurdu. Kahveci Mehmet Dayı, hiç durmadan ocağı başında ısınmış kumlar üzerinde kahve pişirirdi. Köyün Rum nüfusu, Türk nüfusdan daha fazla olduğu halde, nedense köyün Rumları Türkçeyi çok iyi konuşurdu ve kahve içmek için, mutlaka köyün şu günlerde restore edilmiş meydanındaki Türk kahvelerine gelirlerdi. Kahve ille de bu meydanda içilir ve doyumsuz sohbetler yapılırdı.

Babamın annesi tarafından Trmeşeliyim. Babaannemin annesi ki biz ona “Kocanene” derdik, Çerkez kökenliydi. Topraklarından sürüldükleri Büyük Çerkez göçü sırasında annesi henüz küçük bir çocukmuş. Anne babasıyla birlikte , “yüzer tabutlar” ( binlerce insana bu gemiler mezar oldu) olarak adlandırılan gemilere bindirilerek Osmanlı topraklarına göç etmişler, oradan da Kıbrıs’a gönderilmişler. Küçük kızın annesi, gemideki diğer bir çokları gibi hastalık, açlık ve sefaletten ölmüş ve denize atılmış… 1864’de yaşanan bu trajediyi annesinden dinlermiş sık sık. Sağ kalanlar ise Kıbrıs’ta değişik bölgelere yerleştirilmiş.

Tremeşe de, Çerkezlerin yerleştirildiği bu köylerden biri… Değerli araştırmacı Harid Fedai’den dinlemiştim. Çerkezlerin gelişini pek hoş karşılamamış Kıbrıslılar. Tabii ki en önemli neden de ekonomikmiş. Fakirliğin hat safhada olduğu dönemlerde, Çerkezlerin gelmesiyle, ekmeğin fiyatı on kuruştan yirmi kuruşa çıkmış örneğin ve yerli halk isyan etmiş… Bunun üzerine, Ada’daki Müslüman ve Hristiyan halk birlik olarak dönemin yetkilisine , adaya daha fazla göç istemediklerini bildirmiş ve alınan kararla yeni göçlere kapı kapatılmış.

Bu arada Harid Fedai’nin belgelere dayanarak anlattığına göre , Kıbrıs’a yerleşen Çerkezler, fiziki olarak güçlü yapılarının yanında oldukça mert insanlar olarak dikkat çekmişler. Kadınlar ise güzel, özgüvenli, girişken. ekmeğini taştan çıkaran, çalışkan insanlarmış. Kocanene’mi gözümün önüne getirdiğimde, bu tesbitlerin doğru olduğunu söyleyebilirim.

Bu etkinlikte bir de, Ahmet Köylüoğlu tarafından hazırlanan köylülerin eski fotoğraflarından oluşmuş bir sergi vardı. Tremeşeliler, fotoğraf karelerinden bizlere bakıp gülümsüyordu… Çok uzaklardan, farklı diyarlardan gelip buralara tırnaklarını geçirmiş, burayı yurt yapmış bir neslin çocukları, torunlarıydı onlar… Bizlerdik…

Kaynak: Haber Kıbrıs

p>

Dr. Siber'in Çerkeslerin sürgünü ve Kıbrıs'a yerleştirilmesine ilişkin CircassianWorld ve Kıbrıs Postası sitelerinde yayımlanan yazısını okumak için tıklayınız.

p>

 


nan



Kaffed

Share