Çerkeslerin Sessiz Çığlığı

[CUMHURİYET] Çerkes soykırımı ve sürgününün 150. yıldönümü İstanbul başta olmak üzere ülkenin dört bir yanında anılırken, dağılan halkın evlatları üzüntülerini meydanlarda sessiz biçimde paylaştı.

Anma törenlerinin merkezi ise kuşkusuz ki İstanbul Kartal’dı. Kafkas Dernekleri Fedarasyonu’nun organize ettiği törende CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, Kartal Belediye Başkanı Op. Dr. Altınok Öz, Dünya Çerkes Birliği delegeleri ve çok sayıda Kafkas kökenli soydaş yer aldı. Tören sonunda tüm katılımcılar meşaleler eşliğinde karanfilleri denize bırakarak Karadeniz’in öteki ucuna özlem mesajı yolladılar.

Gösterişsiz ancak kalabalık ve yoğun biçimdeki anmadan yükselen ağıtlar duygu yüklüydü. Genci, yaşlısı, ihtiyarı, öğrencisi sanki 150 yıl önce o topraklardan sürgün edilmişçesine üzgün biçimde, “150 yıl evvel, imparatorluklar çağının güç savaşlarına kurban edilen bir halkız. Çarlık Rusyası’nın genişleme iştahına, Osmanlı Devleti’nin Müslüman nüfus hevesine yenik düştük. Kimi zaman cesaretin ateşinde yandık, kimi zaman korkunun gölgesine sığındık. Gafleti de gördük, ihaneti de. Kahramanlığımız kadar, sancağı yeredüşürmüşlüğümüz de oldu. Ama hiç sızlanmadık” derlerken onurlu duruşlarını bozmuyorlardı. Ortak istekleri ise 150 yıllık haklılıklarının kabul görmesiydi.

“Herkes ve Çerkes dostları olarak, Türkiye’nin tüm kardeş halklarına ve tüm insanlarına sesleniyoruz: Sürgün ve soykırım, bir insanlık suçudur. İşgal, sürgün, soykırım, asimilasyon gibi insanlığa karşı işlenen suçlara karşı mücadele, tüm insanlığın ortak sorunudur. 21 Mayıs da işgale, kıyıma, katliama,
sürgüne, soykırıma, eşitsizliklere karşı direniş ve danışma günüdür. Gelin, sadece bugün değil, her gün her yerde omuz omuza verelim, insanlığın ortak sesini hayatınher alanına taşıyalım” diyenler yüyürekleri dağladı.

Çerkeslerin bu yıl yüreğini dağlayan başka bir konu ise Rusya’nın Soçi’de, hem de katliamın gerçekleştirildiği Kızılçayır’da kış olimpiyat oyunları düzenlemesi... Bu konudaki öfkeleri ise çok yoğun. İsterseniz dinleyelim o öfkenin satır başlarını:

“Sürgünün 150. yıldönümü olması, yaşadığımız tüm çoğrafyalarda ekonomik, politik ve toplumsal olarak gelişmelerin yoğunlaşması, Çerkesleri, Kuzey Kafkasya halklarını yok sayan uygulamalarla ardı ardına yüzleşiyor olmamız, gerek Çerkes toplumunda gerekse tüm kamuoyunda kurumlarımızdan beklenti çıtasını yükseltmiş ve 21 Mayıs’ı çok daha önemli kılmıştır. Bugün sıradan bir anma ya da dert yanma günü değil, toplumsal gerçeğimizi, taleplerimizi, taleplerinizi taleplerinizi, direnme dayanışma bilincimizi haykırma günüdür. Soykırım ve sürgün sürecinde kaybettiğimiz yüz binlerce insanımızın ve gerek Kafkasya’da gerekse diyasporada halkı için canla başla çalışan, mücadele eden tüm değerlerimizin önünde saygıyla eğiliyoruz.

Kuzey Kafkasya halklarının belleğini ve mevcut durumunu en üst düzeyde belirleyen 21 Mayıs’ın arka planındaki anlayış bugün; tarihsel acıların telafisi yönünde adımlar atmayan, Çerkes mezarları üzerinde ‘Soçi Olimpiyatları’nı düzenleyen günümüzün Rusya’sında karşımıza çıkmaktadır. Bugün, Kafkasya’da kendisine yeni ekonomik- siyasi ve askeri alanlar açmak isteyen ABD’nin ve bölgesel müttefiklerinin ‘Kafkas Baharı’yla karşımıza çıkmaktadır.

Bugün, mikro milliyetçiliği kışkırtarak ve kullanarak Kafkasya’nın kardeş halklarını birbirlerine düşürmeye çalışanlarda karşımıza çıkmaktadır. Gürcistan’ın ‘toprak bütünlüğüne’ saygı duyan(!) ancak söz konusu Bağımsız Abhazya olduğunda her fırsatta engel koyan resmi akılla karşımıza çıkmaktadır.”

Tarihi trajedi

p>

İhtiyarların, gençlere anlattığı öyküler de çok duygusaldı törenlerde. Özellikle sürgün ve katliamın yaşandığı güne ilişkin olanları...

İşte onlardan birkaçı:

“21 Mayıs’lar insanlık tarihindeki en büyük trajedilerden birinin anıldığı gündür.

Çerkeslerin güzel ve zengin yurdu Kafkasya, tarihinde sürekli güçlü orduların saldırılarına maruz kaldı. Bu savaşların en uzun ve acımasızı 1763-1864 yıllarındaki Rus- Kafkas savaşlarıdır. Bu savaşlar süresince 500 binden fazla Kafkasyalının öldüğü tahmin edilmektedir. Eşitsizler arasında 101 yıl süren kanlı savaşlar ve yaşanan soykırım, 21 Mayıs 1864’te Soçi yakınlarında Kbaada Vadisi’nde (Krasnaya Polyana) Çerkeslerin yenilgisiyle sonuçlandı ve Çarlık Rusyası Kafkasya’yı işgal etti.

Çarlık Rusyası’nın ‘etnik temizlik’ kararı ile 1.500.000 civarında Çerkes, yurtlarından kopartılarak Osmanlı topraklarına gönderilmek üzere, Tuapse, Soçi ve Sohum gibi liman kentlerine toplandı. Yüz binler gemilerle Varna, Samsun, Sinop ve Trabzon olmak üzere Osmanlı kentlerine hırçın Karadeniz üzerinden nakledildi. Köhne gemilerle yola çıkarılan atalarımızın yaklaşık üçte biri, yollarda ve yerleştirildikleri bölgelerde kötü yaşam koşulları nedenleriyle hayatlarını kaybetti. Osmanlı topraklarına ulaşabilenler, belli bir iskân politikası çerçevesinde, geniş Osmanlı coğrafyasına dağıtıldı.

Çerkes soykırım ve sürgünü, insanlıktarihinin en acı ama en az bilinen trajedilerinden birisidir.”

[Kaynak: Nilhan Aydın, "Çerkeslerin sesiz çığlığı", Cumhuriyet, 26 Mayıs 2014]

p>

 


nan



Nilhan Aydın

]

Share