Star gazetesi köşe yazarı Sayın Hakan Albayrak'ın 19 Nisan 2014 tarihli "Avrasyacılık bize yar olmaz" başlıklı toplumumuzu üzen ve rencide eden yazısına cevabımız aşağıdaki gibidir.strong>
p>Kafkas Dernekleri Federasyonu
p>Sayın Albayrak,
Star Gazetesindeki köşenizde, 19 Nisan 2014 tarihli "Avrasyacılık bize yar olmaz" başlıklı Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesi üzerine yazdığınız yazıda; örnekleme yoluyla konuyu Abhazya Cumhuriyeti’ne getirerek Rusya'ya karşıt duygularınıza araç olarak Abhazya Cumhuriyeti'ni kullanma gayretiniz, Abhazya'da yaşayan kardeşlerimize Amerikan hegemonyasını kabul etmelerini önermeniz, Türkiye' de yaşayan Abazasıyla, Adigesiyle, Ubıhıyla, Osetiyle, Dağıstanıyla, Çeçeniyle, Bağımsız Abhazya davasına sahip çıkan tüm Kuzey Kafkasyalıları derinden üzmüş ve rencide etmiştir.
Abhazya Cumhuriyeti ile ilgili tavsiyelerinizi, zulme karşı direnen aktivist kişiliğinizle bağdaştıramadığımızı belirtmek isteriz. Gerek Bosna'da gerekse Mavi Marmara gemisi ile ölümü göze alarak zulme karşı mazlumun yanında yer aldınız. Boşnaklara yapılan katliam ile Gürcistan'ın Abhazya'ya saldırısı yaklaşık aynı tarihlerdeyken, sizi Abhazya'da, soykırım tehdidi altında olan Abhaz halkının yanında göremedik. Unutulmamalıdır ki zulme karşı durmak, din, dil, ırk, coğrafya gibi ayrımları gözetmez.
Yazınızdaki yorum ve önerileriniz, emperyalizm karşıtlığı görüntüsü altında “ benim emperyalim daha iyidir, ben onu tercih ediyorum, sizlerin de bunu tercih etmenizi istiyorum” mesajı içeren nitelikte ve adeta cellatlarından kendince iyi olanı seçip celladına aşık olan bir mahkumun ruh halidir.
Köşe yazısı yazan bir yazarın; uluslararası ilişkileri ilgilendiren konularda, devletlerin, halkların eylem ve davranış biçimleri, insanlığın, toplumların ve devletlerin sosyolojik olarak geçirdikleri gelişme ve tarihsel süreçler ,“Ulusların kendi geleceklerini tayin hakkı” gibi konularda titizlikle araştırma ve inceleme yapması ve bilgilenmesi gerekliliğine inanırız. Ancak, yazınızda ortaya koyduğunuz yorum ve yargılarda böyle bir araştırma ve inceleme yapılmadığını görmekteyiz.
Yazı ve yorumlarınıza Abhazya Cumhuriyeti'ni dahil edip, Abhazya Cumhuriyeti'ne akıl verme, boyunduruk seçme önerisinde bulunmadan önce, Abhazya Cumhuriyetinin tanıtımı ve haklarının savunulup korunması için yıllarca yoğun çabada bulunan diaspora örgütlerinden görüş almış olsaydınız Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkas Diasporasını bu derece üzmemiş ve rencide etmemiş olurdunuz.
Abhazya ve diğer Kafkas Cumhuriyetleri için yoğun çaba sarfeden diasporadaki örgütlü yapıların, gerek uluslararası kuruluşlara, gerek bulundukları ülkelerin devlet ve yönetimlerine, gerek sivil toplum kuruluşlarına sundukları rapor, inceleme ve dökümanların başlıklarını ve özetlerini okumuş olsaydınız yazınızda belirttiğiniz görüş ve yorumlara sahip olmayacaktınız.
ABHAZYA TARİHİN ÇEŞİTLİ DÖNEMLERİNDE İSTİLACI GÜÇLER TARAFINDAN SALDIRIYA UĞRADIYSA DA, DAİMA BAĞIMSIZ KALMA MÜCADELESİ VERMIŞ ONURLU BİR TARİHE SAHİPTİR. Abhazya özgürlüğü ve bağımsızlığı uğruna tarih boyunca direnmiş, bu uğurda ağır bedeller ödemiş, nüfusunun çoğunluğunu katliamlara ve sürgünlere kurban vermiştir. Bunda da en büyük rolü sizin boyunduruğunu önerdiğiniz emperyal güçler oynamıştır.
Abhazya Sovyetler Birliği'nin kuruluşunda Gürcistan ile eşit statüye sahip kurucu bir devletti. Abhazya'nın bu statüsü, 1931 yılında Stalin(Gürcü olması sebebi ile) tarafından düşürülerek Gürcistan’a özerk bir cumhuriyet olarak bağlanmıştır. 1931 yılından 1991 yılına kadarki dönemde Abhazya ve Gürcistan'ın idari yapıları SSCB'ne bağlı idi. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nin dağılması sürecinde Birliğin Kuruluş anlaşmasından ve kendi anayasasından doğan hak ve yetkilerini kullanarak, Gürcistan’ın bağımsızlığını ilan etmesinin hemen akabinde aynı kuruluş anlaşmasında ve kendi anayasasında aynı hak ve yetkilere sahip olan Abhazya Cumhuriyeti'de 23 Temmuz 1992’de egemenliğini ilan etmiş ve kendisine bağımsız devlet statüsü veren 1925 Anayasası’na geri dönerek, bağımsızlık yolunda ilk adımını atmıştır. Ancak 14 Ağustos 1992 tarihinde Gürcistan’ın silahlı birlikleri Abhazya’ya saldırarak, Gal, Oçamçira, Sohum ve Gagra kentlerini işgal etmesi sonucu Abhazlar direnişe geçmiş, Abhazlar ile birlikte bu ülkede yaşayan Ruslar, Türkler, Ermeniler, Rumlar, Kazaklar ve Gürcüler ile Megrellerin bir kısmı bu direnişe katılmıştır. Savaş 1 yıl sürmüş, bu süreçte Kuzeydeki kardeş cumhuriyetlerden; Adıgey, Kabardey, Çeçen, Oset, Dağıstan ve Türkiye Diasporası bu savaşta Abhazya’nın yanında yer alarak destek vermiştir. Abhazya, 30 Eylül 1993 yılında topraklarını işgale kalkışan Gürcistan'a karşı kazandığı zaferle özgürlüğüne ve bağımsızlığına kavuşmuştur. Abhazya Halkı bu savaş ve direniş sonrasında yapılan referandum ve seçimlerde tercihini bağımsızlıktan yana kullanarak bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bugün Abhazya Cumhuriyeti Birleşmiş Milletlere Üye 6 Ülke tarafından tanınmış BAĞIMSIZ bir Cumhuriyettir.
Böyle bir bağımsızlık savaşında, bir halkın ve devletin kendisini destekleyen devletler ve diasporanın yaşadığı ülkelerle zaman zaman birlikte hareket etmesi bu ilişkilerin en doğal sonucudur. Bu durum Abhazya'nın bu devletlerin ya da başka devletlerin hegemonyasını kabullenmesi anlamını asla taşımaz.
Abhazya Cumhuriyetini ilk tanıyan ülkenin Rusya olması, ekonomik, sosyal ve toplumsal ilişkiler anlamında tam destek vermesi, Abhazya'nın Rusya’nın hegomanyasını kabul edip, Rus Emperyalizmine teslim olması anlamına gelmeyeceği, diğer ülkelerle ilişkilerinin Rusya yoluyla ve Rusya üzerinden yürütülmesinin de Devletler Hukukunun “ En Fazla Tercihe Mazhar Ülke “ ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gereken bir konumdur.
Bu kısa bilgilendirme kapsamında; yazdığınız yazıdaki yorum ve düşüncelerinizi bu bilgiler ışığında yeniden değerlendirmenizi umuyor, sizi köşenizde Türkiye'de yaşayan ve davamıza sahip çıkan tüm Kuzey Kafkasya diasporasından özür dilemeye davet ediyoruz.
KAFKAS DERNEKLERİ FEDERASYONU
Star Gazetesi Köşe Yazarı Hakan Albayrak'ın bahse konu yazısı aşağıdaki gibidir.
p>Rusya Ukrayna’yı parçalıyor, Kırım’ı yutuyor. ABD ve Avrupa Birliği çaresiz. İyi bir şey mi bu? Hiç değil. “Rusya kazanıyor, ABD kaybediyor, emperyalizm geriliyor” diye sevinenler yanlış yolda.
ABD, bölgemizde istediği kadar askerî üssü olsun, Atlantik’in ötesinde bir güçtür. Gelir, gider. Rusya ise 500 senedir burnumuzun dibinde. İkisi de emperyalist; fakat Rus emperyalizmini aşmak, Amerikan emperyalizmini aşmaktan daha zor.
Tatarların neredeyse kökünü kuruttu Ruslar. Kuzey Kafkasya’yı tamamen yuttular ve bu topraklarda yaşayan halkları büyük ölçüde özlerinden kopardılar. Orta Asya 100 sene Rus ve Sovyet bayrağı altında kaldı ve bugün hâlâ Rusların nüfuz alanı. Öte yandan; Polonya, Rus emperyalizmi yüzünden 200 seneliğine tarih sahnesinden silindi. Ukrayna, Gürcistan kötürüm kaldı. Ermenistan, Rusya’nın şahsiyetsiz bir piyonu olmayı marifet sayacak kadar sefil. Rusya’dan güya kopup Avrupa Birliği’ne katılan Baltık ülkeleri de, Örovizyon şarkı yarışmalarında verdikleri oylarla, kendilerini onca zaman esir eden Rusya’ya muhabbetlerini bildirip duruyorlar!
Türkî veya Çerkez topluluklarındaki Ruslaşmayla kıyaslanabilecek bir Amerikalılaşma ABD’nin nüfuz alanındaki ülkelerin hiçbirinde gerçekleşmemiştir. Mini minnacık Panama ve Porto Riko’yu saymazsanız, ABD’nin yutup da hazmettiği bir memleket de yoktur. Bir zamanlar tepeden tırnağa Amerikan kontrolünde olan Küba ve İran, yine Küba ve İran. İkinci Cihan Harbi sonrasında uğradığı Amerikan işgaline rağmen Almanya yine Almanya. Türkiye’miz de ABD’nin dillere destan nüfuzunu aşarak kendini Türkiye olarak gerçekleştirebildi. Dünün “CIA Kürtleri” bile ABD’den bağımsız bir siyaset izleme iradesini ortaya koyabiliyorlar. Suudi Arabistan ve Körfez’deki diğer zengin Arap ülkeleri mi? Sınırlarının güvenliğinden emin oldukları anda onlar dahî ABD’nin yörüngesinden çıkarlar.
Ülkemizin Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmesinden memnuniyet duymakla beraber, Rusya’nın genişlemesini ve gücüne güç katmasını asla memnuniyetle karşılamamalıyız. Abhazya’nın bağımsızlığını tanıyor diye de Rusya’ya prim vermemeliyiz. Rusya içinde özerk bir Kırım olacağına Ukrayna içinde statüsüz bir Kırım olsun, daha iyi. Abhazya, bütün nefes borularına Rusya’nın hakim olduğu bir bağımsızlık iddiasında bulunacağına “de facto” bağımsızlık anlamına gelebilecek olan bir özerklik statüsüyle Gürcistan sınırları içinde yer alsın, daha iyi. Aynı şey Güney Osetya için de geçerli. Ukraynalılar Tatarlara veya Gürcüler Abhazlara yahut Osetlere bir fenalık yapmaya kalktıklarında, bunun önüne geçmek, hiç şüphesiz, Rusların fenalıklarını engellemeye kıyasla çok daha kolay olacaktır. Başta Çeçenler olmak üzere diğer Kuzey Kafkasya halklarının Rus bayrağı altında maruz kaldıkları açık ve gizli zulümler, öte yandan Orta Asya’daki Türk devletleri üzerindeki muazzam Rus nüfuzu ortada iken, kardeşlerimizin özgürlük içinde yeniden doğuşu için Rusya’nın güç ve mevzi kaybetmesini dileyeceğimiz yerde “Yaşasın! Rusya yeni mevziler kazanıyor, gücüne güç katıyor!” diye sevinmemiz olacak şey değil. Bu işin asıl kaybedeni ne ABD ne de Avrupa Birliği; biziz!
Ukrayna’yı Rusya’nın insafına terk etmeyi içimize sindirmek şöyle dursun, Ermenistan’ı Rusya’nın esaretinden kurtarma yollarına bile kafa yormamız lazım.
Tekrar ediyorum: Türkiye’nin Rusya ile iyi ilişkiler geliştirmesinden memnunum. Hem milli menfaatler hem de Orta Asya’daki Rus nüfuzunu (kısmen de Çin nüfuzunu) bir miktar kırmak adına, Türkiye’nin Şanghay ittifakına dahil olmasını da arzu ediyorum. Gerçekçi siyasetin gerekleridir bunlar. Çok yönlü, çok kutuplu, çok alternatifli dış siyaset ve iktisadi -hatta askerî- angajmanlar, muayyen bir güç odağının altında ezilmemek için elzemdir elbette. Onun için, ABD ile ‘kader birliği’ etmeye nasıl karşıysak, Rusya ile ‘kader birliği’ etmeye de öyle karşı olmamız gerekir. Hatta Rusya konusundaki hassasiyetimiz, başta coğrafi sebeplerle, daha fazla olmalı.
Rusya (ve Çin), başka ülkelerle ve halklarla beraber yol yürüme geleneğine sahip değil maalesef. Sizi binbir vaatle kandırarak kendisiyle beraber yürümeye ikna eder ve sonra yolun bir yerinde dehşetle fark edersiniz ki Rusya’nın bir parçası olmuşsunuz. Avrasyacılık denilen tezgâh da bunun için kuruldu işte.
Kırım/Ukrayna meselesinde şövalye gibi öne çıkarak Rusya’nın karşısına dikilebilecek durumda değiliz. Avrupa Birliği’nin eli de zayıf görünüyor. Bakalım ABD ne yapabilecek. Bir şeyler yapabilirse iyi olur.
Hakan Albayrak
http://haber.stargazete.com/yazar/avrasyacilik-bize-yar-olmaz/yazi-872074
p>nan
Kaffed