Bir rüyan olsun koca Çerkes*
p>Bir rüyan olsun
p>Rüyan olmazsa ziyan olursun
p>
Bugün yeni bir çağın eşiğindeyiz. Yepyeni bir dünya kuruluyor. Bu sancılar, savaşlar, dünyanın gettolarını vuran ayaklanmalar onun göstergesi. Bu kargaşadan metropol ülkeler de muaf değil. Bir süre önce yaşadıkları krizleri yeniden ve daha sık yaşamaları kaçınılmaz. Gerçek olan şu ki, bilginin doğrudan bir üretim aracı olarak devreye girmesiyle teknolojideki akıl almaz gelişmeler dünyayı hızla değiştirdi. Önce Sovyetler çöktü, ardından dünyanın tek hâkimi olduğu sanılan kapitalist sistem ve onun patronu ABD büyük krize girdi. Bilginin doğrudan üretime girmesi yeni üretim biçimlerini dayatırken dev tekeller, global şirketler birer birer çöküyor. Ortaya çıkmaya başlayan bu değişikliklerin de hukuku ve siyasası ile kendine uygun yeni üst yapıları da beraberinde getirmesi kaçınılmaz. Artık yönetenler eskisi yönetemiyor, yönetilenler de eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Yani, dünya bir yandan ekonomik ve kültürel olarak küreselleşirken, siyasi ve etnik olarak da dağılıyor; ulus devletler zayıflıyor. Kültürel olarak tek tipleşen bir dünyanın, etnik olarak dağılması bir çelişki gibi gözükse de aslında değil. Çünkü eskisi çözülmeden yeni bir sentez, yeni bir oluşum imkânsız. Bu yeni oluşumun nasıl bir şey olacağı, geleceğin nasıl şekilleneceği sorusuna gelince: Görünen o ki, küçülen dünya kültürel olarak da tek tipleşmesini hızlanarak sürdürecek. Eski, güçlü, bağımsız devletlerin yerini, zayıf merkezi otoriteli federal ya da özerk yönetimler alacak. Yerinde yönetim olgusu çok daha güçlenecek. Karşılıklı bağımlılık ilişkileri daha da artacak. Peki, böylesi bir dünyada etnik grupların, etnisitelerin yeri ne olacak? Bence, böylesi bir dünyada etnik grupların ve küçük halkların şansı eskiye oranla daha fazla olacak. Ancak bugünden yarını iyi okumak, güçlü hayalleri ve gerçekleşebilir rüyaları olmak koşuluyla. Yani imkansız ütopyalar peşinde koşanlar değil, daha gerçekleştirilebilir hayali olanlar kazanacak. Tıpkı bağımsız bir Kürdistan değil de özerk bir devlet yapısı isteyen Kürt halkı ya da eskisinden daha akılcı çözümler öneren Bask hareketi gibi.
Hayaller toplumsal ilerlemenin motorudur. Toplumları ileriye taşıyan, ortak hayalleri ve düşleridir. Amerikan insan hakları savunucusu meşhur siyahi lider Martin Luther King’in “Benim bir rüyam var…” diye başlayan ünlü konuşmasını birçoklarımız biliyordur. Martin Luther hayalinin gerçekleştiğini göremeden bir suikasta kurban gitti ama düşüncelerinin toplumda yarattığı etki sayesinde beyaz Amerikalıların da yıllar sonra siyahi bir başkanı oldu.
“Dönüşçülük ve Dönüş Hareketi” de Çerkes aydınlarının 1970’lerdeki en önemli rüyasıydı. O rüya ve o rüyanın savunucuları, hareketi bu noktaya taşıdı. Bugün aktif olarak Çerkes hareketi içerisinde yer alanların büyük çoğunluğu, o dönemde yetişen kadrolardır. Bugün aynı görüşü taşımıyor, aynı rüyayı görmüyor olabilirler ama o rüya, dernekleri ve Çerkes hareketini o günden bu yana diri tutmuştur. Çerkes aydınlarının gençlik tarafından da paylaşılan böyle bir düşü olmasaydı, bugünkü kadrolar ortaya çıkabilir miydi acaba? Aslında “Geri Dönüş Rüyası” o zaman da toplumun bir kısmı tarafından gerçekçi bulunmuyordu. Ama karşılarına daha güçlü bir rüya çıkmayınca toparlayıcı oldu. Zaten, bir rüyanın ya da ülkünün mutlaka yüzde yüz gerçekleşebilir argümanlardan oluşması diye bir şey yoktur. Ama her rüya ya da hayalin toplumlara kattığı artı değerler olmalıdır. Gerçekleştirmeyi ya da varmayı düşündüğü bir hayali, bir rüyası, ülküsü olmayan toplumlar ölü ve ruhsuz toplumlardır.
Çerkes toplumunun artık daha büyük rüyalara ve daha toparlayıcı hayallere ihtiyacı var. Hayallerimiz, rüyalarımız da değişen koşullara göre değişmeli, yeni döneme uygun söylemler geliştirmeliyiz. Eskinin aklıyla bugünü anlayamadığımız gibi, yarını hiç kuramayız. Bugün için artık yeni şeyler söylemek zorundayız. Mevlana’nın dediği gibi “Dünle beraber gitti cancağızım, ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lazım…”
Peki, nedir bu yeni şeyler? Müsaade ederseniz onu da daha sonraki yazımızda ele alalım…
Adnan Özveri
*Sevgili Ahmet Telli’nin “ Kabartay” şiirinden etkilenilmiştir.
p>Ahmet Telli’ye sevgi ve saygıyla…
p>
nan
Adnan Özveri