Kafkas Dernekleri Federasyonumuzun yeni yönetiminin belirlendiği bir olağan genel kurul toplantısını daha, geride bırakmış bulunuyoruz. Bilindiği gibi kongreler, sadece bir faaliyet döneminin değerlendirildiği ve yöneticilerimizin yeniden belirlendiği toplantılar değildir. Kongreler aynı zamanda, bir yönüyle de geçmişte yaşanan olaylardan hareketle, geleceğimize ışık tutacağı düşünülen fikirlerin, farklı açılardan sergilendiği zeminlerdir. O nedenle, gerek 23. 11. 2013 tarihli istişari mahiyetteki toplantıda ve gerekse, 24. 11. 2013 tarihli genel kurulda beyan edilen görüşleri, bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Sunumlar, toplumumuza yakışır bir olgunlukla paylaşılmış olmasının yanında, kongre öncesinde yapılan ve yanlış algılara neden olan bazı değerlendirmelerin dışında, genel olarak toplumsal sorunlarımıza işaret eden ve geleceğimize ışık tutacağına inanılan, görüş ve öneriler olarak mütalaa edilmiştir. Bu süreçte, Federasyon Yönetiminin, her zaman olduğu gibi, yapıcı görüş ve önerilere açık duruşu da, ayrıca takdirle karşılanmıştır. Bu toplantı sonunda, sn. delegelerimizin takdirleri doğrultusunda, federasyonumuzun yeni yöneticileri belirlendi. Delegelerimiz, görevlerini yerine getirmenin gururuyla, yöneticilerimiz ise, üstlendikleri zorlu görevin onuruyla, toplantı salonundan ayrıldılar. Dilerim ki, bu ayrılışın, gelecek adına yaşamayı düşlediğimiz güzelliklerle birlikte, dönüşü olsun.
Sorunlarımız çok, konuşulacak konularda. Bu bağlamda, genel kurul sürecinde söz alan hatipler tarafından, toplumumuz adına yapılan ve yapılması gereken çalışmalar hakkında, önemli bilgiler aktarıldı ve değişik değerlendirmeler yapıldı. Kabul edilmelidir ki, ortaya çıkan sonuçlar üzerinde yapılan yada yapılacak olan genel değerlendirmeler, sebepleriyle birlikte, gerçekçi bir yaklaşımı içermesi halinde anlamlıdır. Abhazya cumhuriyetimizin topraklarını, sınırları içinde gören Gürcistan devletinin, yaşadığımız sürgün ve soykırımı tanıma konusundaki yaklaşımının nedenleriyle birlikte değerlendirilmesi gibi. Ya da yaşanılan toplumsal ataletin sosyal, siyasal ve ekonomik boyutlarıyla irdelenmesi gibi
Zorlu bir süreçten geçtiğimiz, yadsınamaz bir gerçek. Ülkemizde ve dünyamızda hızla gelişen olayların izlenmesi, tehdit ve fırsat unsurlarının irdelenerek gerekli tedbirlerin alınması ve buna göre yönetim organizasyonunun oluşturulması konusu, genel kurul toplantısında da, bildiğim kadarıyla ilk kez dile getirildiği gibi, iyileştirmeye açık alanlarımızın öncelikli olanlarından biri olsa gerek. Karmaşık sosyal, siyasal ve ekonomik ilişkilerin birbirini acımasızca etkilediği ve buna bağlı olarak dünya düzeninin yeniden şekillendiği bir dönemde, çağa uygun, profesyonel bir yönetim modeli oluşturmanın gereğini, sanırım izaha gerek yoktur. Bugüne kadar, gönül koyarak fedakarca yürütülen çalışmaların değeri, elbette her türlü takdirin üstündedir ve alınan mesafeler son derece önemlidir. Ancak bu yapının, günümüz koşullarında zorlandığı da ortadadır. O nedenle, bu tür örgütlenme sorunlarının aşılmasında gereken mali destek için, başta halkımız olmak üzere, devletin yardımını sağlayacak yasal düzenlemelerin yürürlüğe konulmasını teminen, benzer diğer sivil toplum kuruluşlarıyla dayanışma içine girilerek, yasama ve yürütme organları temsilcilerinin nezdinde, girişimde bulunulmalıdır.
Suriye’de yaşanan acı ve kirli savaş, sadece o ülkede yaşayanlar için değil, anavatan da dahil olmak üzere, dünyada yaşayan tüm Çerkesler için, her yönüyle ibret alınması gereken bir olay olarak değerlendirilmelidir. Bu manada, başta kuruluş amacı ve yapısı itibariyle, özünde birbirlerinden farklı olmayan örgütlerimiz olmak üzere, hepimize görevler düşmektedir. Bu çerçevede, kendilerini farklı tarif eden grupların, güç kaynaklarını halkımızın çıkarları doğrultusunda, aynı çatı altında birleştirmesi önemlidir. Bir başka ifadeyle, dağınık yapımıza, örgütsel anlayışımızla ve duruşumuzla son verilmelidir. Ulusal yada uluslararası ilişkilerde gerçekleşen, çok yönlü birleşme ve dayanışma modelleri örnek alınmalıdır.
Dikkate alınması gereken diğer bir konuda, basın ve başta siyasal partiler olmak üzere, benzer yapıdaki diğer sivil toplum örgütleri, yasama ve yürütme organlarıyla olan ilişkilerin yoğunlaştırılmasıdır. Geliştirilecek bu tür ilişkilerin, düşünce ve taleplerimizin daha doğru anlaşılmasını ve destek bulmasını sağlayacağı gibi, kimi çevrelerce yaratılmak istenen yanlış algılara da engel olacağı aşikardır. Memnuniyetle belirtmek isterim ki, gerek Federasyonumuz, gerekse bölge derneklerimiz, bu dönemde takdire şayan çalışmanın içinde olmuşlardır.
Bilindiği gibi, derneklerimizin ve federasyonumuzun gündemini işgal eden konulardan biride, isim değişikliği üzerine yapılan tartışmalardır. Federasyonumuz olsun, derneklerimizin büyük bir bölümü olsun, yakın tarihe kadarki faaliyetlerini, mevcut şartlarda birleştirici olarak görülen “Kafkas” kelimesinin de yer aldığı kurumsal kimlikle, ama esas itibariyle, sahip oldukları kimlik ruhu ve değerlerleriyle icra etmişlerdir. Denilebilir ki, kişileri de kurumları da yaşatan öğeler, tarihe ve temsil edilen toplumlara bırakılan değerlerle birlikte, bu değerleri sahiplenme duygusudur. O nedenle, daha net bir kimlik tanımına sahip çıkılması fikri, özünde doğrudur ancak, her şeye rağmen değildir. Bir başka ifadeyle, kimliğimizi tarif eden ismin tabelada yer alması elbette önemlidir. Ama daha da önemlisi, tabelayı askıda tutacak ruhun, yaşaması ve yaşatılmasıdır.
Sosyal medya üzerinden yapılan tartışmalar da, kısaca değinilmesi gereken diğer önemli bir konudur. Bilindiği üzere, herhangi bir konuda, usulüne uygun şekilde beyan edilen görüşlerin, yapıcı olarak değerlendirilmesi genel bir kuraldır. Ancak, yapılan açıklamalarda, yanlış algı yaratan yada amacını aşan ifadeler kullanılmasından, özellikle kaçınılmalı ve kurumlarımızı yıpratma şekline dönüşmemelidir. Ayrıca, mensubu olduğumuz topluma hizmet etmekten, edebilmekten, onur duymanın ötesinde hiçbir beklentisi olmayan tüm yöneticilerimizin şahsında, emeği geçen herkesin görev şevki kırılmamalıdır. Eminim ki, bu toplumun her bireyi, üstlendiği yada üstleneceği her görevi, daimaprofesyonel bir ruh anlayışıyla icra etmenin gayreti içinde olmuştur. Olacaktır.
Bu vesileyle, iki yıllık faaliyet döneminde, birlikte çalışmaktan gurur duyduğum çok değerli federasyon eski başkanımız sn. Vacit Kadıoğlu’nun şahsında, Federasyonumuzun her kademesinde görev alan tüm yönetici kadrosuna ve personeline başarılı çalışmaları nedeniyle gönülden teşekkür ediyor, bundan sonraki yaşamlarında sağlık, başarı ve mutluluklar diliyorum. Önümüzdeki iki yıllık dönemin, zorlu ama, bir o kadar da onurlu görevini yüklenen Sn. Yaşar Aslankaya ve ekibine de, şimdiden başarılar temenni ediyorum.
Servet APİŞ
İsk. Kafk. Kült. Dern. Bşk.
nan
Servet Apiş