Nart okurları için kendini ve aileni tanıtabilir misin?
p>Maraş/Göksun/Fındık köyünde doğdum. Babam Sehu, annem Smıha sülalesinden.
21 yaşına kadar orada yaşadım. Ailemin diğer fertleri de halen orada yaşamaya devam ediyor. Şu anda 40 yaşındayım.
1992 yılında, 21 yaşında iken anavatana gelerek yerleştim. Yani 20 yıldır da Nalçik'de yaşıyorum. Bana ait olan atölyemde ev mobilyaları üretiyorum.
Tamer'in eşi Aksana Zeyıko (Hatukşukhey) köyünden, Kuşha sülalesinden. Ailesi şu anda Baksanyonak'ta (Kaseyhable) yaşıyor. Çiftin Talat (15) ve Alisah (12) adında iki oğulları var.
Anavatana gelmeye nasıl karar verdin, buraya nasıl yerleştin?
p>1992 yılında eniştem anavatana gidiyordu, bana da "Hadi seni de heku'e götüreyim, dedelerinin yaşamış olduğu yerleri görmüş olursun" dedi. Ben o zamanlar askerden yeni dönmüştüm. Yaşım 21 idi. Eniştemle birlikte anavatana gezmeye gitme ve oradaki akrabalarımızla tanışma fikri hoşuma gitti. Gelir gelmez, buraya yerleşirim diye bir düşüncem yoktu ancak köyümüzde anavatan söylemleri ve haberleriyle büyüdüğümüz için konuya uzak değildim.
Benim için sadece gezme görme amaçlı olan bu ilk seyahat sonucunda buradan hoşlandım ve kalmaya karar verdim. İlk zamanlar eniştemle beraber çalıştım. Zaman geçtikçe de artık buralı olmuştum.
Burada yaşamaya başladığın zamanlarda ne tür sorunlarla karşılaştın?
p>Açıkçası bende iz bırakan bir sıkıntı yaşamadım. Sadece ilk zamanlar kendi mesleğim olmayan bir işi yapmaya başladığım için bazı sıkıntılarım oldu, bundan kaynaklanan birtakım zorluklar yaşadım. Ancak bunlar da aşılamayacak sorunlar değildi. Kararlılıkla, sabırla aştım onları da.
Burada sorun aramaya çalışsaydım eğer, içinde debeleneceğim birçok dert illaki de bulurdum. Aslında insanın yaşamaya alışmış olduğu yerlerden farklı olarak gittiği her yerde bazı sorunlarla karşılaşması doğaldır. Huzurlu bir yaşam sürmek istiyorsanız, bunları kendinize dert etmeden, mevcut koşullardan kabul edilebilir olanlara uyum sağlamaya çalışmak, diğerlerini de kendinize uygun hale getirmeye çabalamak gerekiyor. Biraz kendinizle barışık olmanızla, hayata bakış açınızla, çevrenizdeki kendi seçtiğiniz insanlarla bağlantılı olarak bütün bu koşulları olumluya ya da olumsuza çevirebiliyor insan. Ben kendime huzurla yaşayabileceğim bir hayat hedeflemiştim, onu yaşadım ve yaşıyorum.
Herhangi bir sorunun olmasa dahi, insanın alıştığından daha farklı bir yerde yaşamaya başlamasıyla, uyum sürecinde diğer insanlara ihtiyaç duyabilir. Sen kimseden destek, yardım gördün mü?
p>Toplum içinde yaşarken hepimiz diğer insanlarla yakınuzak ilişki içindeyiz. Hayati derecede önemli şeyler olmasa da, benim de çevremdeki insanlardan mutlaka bazı taleplerim olmuştur. Böylesi durumlarda hiç geri çevrildiğimi hatırlamıyorum. Yalnız kendimle ilgili her şeyi doğru da yanlış da olsa kendim halletmeye çalıştım. O zamanlar Türkiye'den buraya gelerek yerleşen insanların birbirleriyle ilişkileri bugüne kıyasla bence daha samimiydi, maddiyattan uzaktı. Bugün onun eksikliğini görüyorum ve hissediyorum.
Burada seni etkilemiş olan, hafızanda yer eden olaylar, anılar var mı?
p>Akrabalarımla ilk olarak tanıştığım zamanları hiç unutamıyorum. Hem ben hem onlar o kadar duygulanmıştık ki gözlerimizden akan yaşlara engel olamamıştık. Aramızda hiçbir maddi beklenti olmadan tamamen akrabalık bağlarımızdan kaynaklanan bir tanışmayla güzel dostluklar gelişti. Halen de ilişkilerimiz bu şekilde devam ediyor.
Bir de Kazanuko Jebağı'nın mezarını ilk ziyaret ettiğimde çok duygulanmıştım. O anı da hiç unutamıyorum.
Bunların dışında aslında çok şey var yaşamlarımızda, belki okurlara da çok ilginç gelebilecek şeyler, ancak yaşarken başımıza gelen şeyler bize çok doğal geldiği için bunlar anı mı, değil mi kestiremiyoruz. Çünkü her yerdeki yaşam farklılıkları gibi Türkiye ile buradaki yaşamlar da birbirinden farklı.
Tamer de bekar gelip buradan evlenen gençlerden. Kuşha Aksana ile evlendiğinde kendisi 26, Aksana ise 19 yaşında imiş. Tamer bir gün evinin balkonuna çıktığında yan binanın balkonunda Aksana'yı görüyor ve genç kızı o kadar beğeniyor ki o anda "İnşallah benim de böyle bir eşim olur" deyiveriyor.(Bunları yazmamam için uyarmış olsa da bir sakınca görmediğim için benim ağzımdan Khabzeye uygun olarak yazıyorum. Buraya gelmek isteyen gençlere cesaret vermesi umuduyla). Hani Aksana'da ilk görüşte aşık olunacak güzelliğe ve alıma sahip tabi. Tamer'in bu içten dileği sadece içinde kalmıyor. Bu dileği gerçekleştirmek için adım atmak lazım. O da gerekenleri yapıyor, uğraşıyor, tanışıyor, bir yıllık bir tanışma görüşme sürecinden sonra evleniyorlar.
Aksana'nın ailesi kızlarının seçimine saygı duymuşlar ve evliliği onaylamışlar. Aksana 19 yaşındayken 1996 yılında evlenmişler. Nalçik'te yaşamaya devam etmişler ve halen de burada yaşıyorlar.
Çocukları Talat ile Alisah hem okullarında başarılılar hem de çok sosyaller. Nalçik'teki en popüler çocuk folklor grubunda (Naltshuk) solist olarak dans ediyorlar. Ülke, şehir geziyorlar, ciddi turneleri oluyor. Futbol oynuyorlar, yabancı dil öğreniyorlar. Çokta yakışıklı, güzel, saygılı çocuklar. Aksana hem otoriter hem de becerikli bir anne. Bir erkek giyim mağazasında ortak yönetici olarak çalışıyor. Bir yandan çalışırken bir yandan da hem evine hem çocuklarının yoğun programına yetişebiliyor.
Tamer burada evlenmen senin için daha mı iyi oldu?
p>Bu konuda hesap yaparak evlenmedim. Yani oradan mı buradan mı evlenmek benim için daha iyi olur diye bir hesabım olmadı. Böyle gelişti ve oldu. Ancak Türkiye'den evlenmiş olsaydım şimdi belki burada yaşıyor olmazdım. Bu da başka bir gerçek. İşte bu yüzden de bekar gençler buraya gelirlerse kalışları kolaylaşır. Burada bir yuva kurmak doğal olarak da kalmayı gerektiriyor.
Anavatana yerleşenlere burada sorulan şu meşhur sorumuz sana sorulduğunda nasıl yanıtlıyorsun: "Orası mı yoksa burası mı daha iyi" sorusu?
Bu soruyu her duyduğumda ben de sinirlenenlerdenim. Ben burada kalmaya karar verdikten sonra bu soruya hep tek cevabım oldu ve sabırla o cevabı verdim:" Oranın da buranın da kendine özgü olumlu olumsuz yanları var. Ancak burası vatandır ve burada yaşanması gerekir! Ne olursa olsun var olabilmek için bir arada yaşamak zorundayız. Uyum sağlayarak bütünleşmeli daha sonra kendi koşullarımızı kendimiz yaratarak daha iyiyi oluşturmalıyız".
Benim hiçbir zaman kafamın bir köşesinde dahi Türkiye'ye geri gider miyim acaba gibi bir alternatif yaşam projem olmadı. Oysa şimdi görüyorum ki, bir zamanlar çok hararetli bir şekilde vatan millet muhabbeti yaparak dönüşü savunan insanların söylemleri değişmiş, umutları kırılmış. Bense hep gerçekçi oldum. O yüzden de vatanımla, yaşamayı hedeflediğim yerle özdeşleştim ve yaşantımı ona göre şekillendirdim. Bu yüzden de hayal kırıklıkları yaşamadım. İnandığım şekilde yaşıyorum.
Türkiye'ye her yıl gidiyorsunuz, çocuklar orada nasıl davranıyorlar, çevreleri nasıl, anavatanda yaşadığınız için insanların size yaklaşımları nasıl?
Yazları Türkiye'ye gitmekten hoşlanıyorlar. Arkadaşları var. Türkçede konuşabildikleri için iyi anlaşıyorlar. İlk gittiğimiz zamanlarda her ikisi de sadece Adığece biliyorlardı bu nedenle beraber oynadıkları diğer çocukları da Adığece konuşturmaya başlamışlardı. Daha sonraki gidişlerimizde ise bizimkiler Türkçeyi öğrendiler ve şimdi her iki dili de kullanıyorlar. Özellikle büyüklerle Adığece konuşuyorlar. Aslında bu örnekte görüldüğü gibi çevresel faktörler nedeniyle anadilimiz öteleniyor. Diasporada dilimizin yok olmaması için acilen çözümler bulunmalı. Bence anavatanla ilişkilerin artması, daha çok kişinin gelmesi, kalması, burada yaşam kurmayı hedeflemesi aslında en iyi çözüm. Milletimiz için bence en ideal çözüm bu olacaktır.
Biz gittikçe İstanbul ve Maraş'ta kalıyoruz. Özellikle yaşlılar heku haberleri almak, onun muhabbetini yapmak istiyorlar. Sülalelerini soranlar, sosyal yaşam konusunda bilgi almak isteyenler ve daha pek çok konuda soru soranlar oluyor.
Aksana diasporada insanların sana yaklaşımları nasıl, senin izlenimlerini paylaşır mısın?
p>Ben 15 yıldır hemen her yıl Türkiye'ye gidip geliyorum. Her gittiğimde de iki ay kalıyorum. Benim şansımdan mı bilemiyorum ama orada girmiş olduğum çevreden çok memnunum. Herkes çok iyi.
Anavatanla ilgili her şeyi öğrenmek istiyorlar. Gençlerin yaşantılarını, khabzeleri, genel olarak toplumun yaşam biçimini, yiyecekleri ve bunlar gibi daha pek çok şeyi merak ediyorlar, bu konularda sorular soruyorlar. Gelemedikleri için üzgün olduklarını ifade ediyorlar.
Tamer hedeflerinden söz eder misin?
p>Hepimiz çocukların topluma faydalı birer insan olmalarını isteriz, dileriz. Biz de bunun için uğraşıyoruz. Bundan daha somut ve daha büyük bir hedefim yok. Kimseye muhtaç olmadan, kendi toplumu için iyi şeyler yapabilecek, donanımlı, erdemli birer birey olarak yetişmelerini istiyoruz. Onlara iyi bir gelecek hazırlamak en önemli hedefimiz.
NART DERGİSİ 84. SAYI
+''+nan+''+Gupse Altınışık