Lobi…

Nalçik’e kış geldi. İki gün sonra şiddetli kar yağışı bekleniyor. Evde kapalı günler yakın demek. Arap Yarımadası’nda kış olmaz ama hala oluk oluk kan akarken, insanı dehşete düşüren Kahire Azatlık Meydanı’nda kadınların dayaktan geçirilmesi, öldürülmesi haberleri televizyon ekranlarında eksik olmuyor. Kuzey Kore devlet başkanı Kim Yong İl ölümünden çok, Korelilerin abartılı yas tutmaları daha çok ilgi çekti. Yıllar önce On Kasımlardaki Türkiye’nin bundan farkı yoktu. Şimdi bu durum gülümsemeyle izleniyor. Ünlüler arasında göğüs kanserinde patlama olmuş. Estetik göğüs ameliyatlarda Fransa’da ve Türkiye’de sanayi silikonu kullanılmış. Patlamayla ilişkisi araştırılıyor. Beş bin asker Cudi Dağı’nda elli PKK’lı militanı dört kobra tipi helikopter ve insansız hava aracı ile kuşatmış, Otuzu izini kaybettirmiş…Kamu emekçileri bir günlük grevde, Fransa Parlamentosu için rutin, belki de sıradan bir kanun teklifi görüşmesi nedeniyle Türkiye Parlamentosu buna kilitlenmiş durumda günlerdir. ‘ Ermeni soykırımı aleyhinde konuşmak ‘ yasaklanacak Fransa’da. Benzer bir çok değişik konu içinde hayli ilgimi çeken konu bunların dışında. Ermeniler, nasıl bu kadar güçlü olabildiler? Biz Çerkesler’in bundan öğreneceği şeyler olmalı sanki… Dünya üzerindeki Ermeni nüfus sayısı tartışmalı. Değişik kaynaklarda değişik sayılar veriliyor. On milyon diyen de var. Ortalama kabul gören sayı 6,5 milyon civarı. Bunların 3,5 milyonu Anavatanları Ermenistan’da, Rusya Federasyonunda 1 milyon, ABD’de 900 bin, Fransa’da 400 bin, Ukrayna, Lübnan, Türkiye, Arjantin, Suriye, Güney Kıbrıs, Mısır, İran, Dağlık Karabağ, Kanada, Türki Cumhuriyetleri, Bulgaristan, Gürcistan, Polonya, Almanya gibi başka bir çok ülkede büyük küçük nüfuslar olarak yaşamaktadırlar. Örneğin, Türkiye’ de 40 bin. Hırant Dink’e bir sohbette sormuştum , ‘maksimum 25 bin’ demişti… Ermeniler, anavatanları ve Türkiye dışında yaşayanlara; Diaspora Ermenileri deniyor. 1915 yılında Osmanlı Yönetimi tarafından Erzurum-Kars yöresi Ermenileri’nin, Suriye’ ye zorunlu göç ettirilmesi dışında, Diaspora Ermeniler’i gönüllü olarak anavatanlarını terk etmişler. Bu göç günümüzde de sürmektedir. İkinci Dünya Savaşı sonunda, Stalin tarafından ikna edilerek Avrupa’dan, özellikle Fransa’dan 100 bin Ermeni tekrar çağrılmış ve Ermenistan’a dönmüşler. Stalin’in ileride Türkiye’den toprak talebi planı gereği getirilen Ermeniler’in, verilen vaadler gerçekleşmeyince, pek çoğu tekrar göç etmişlerdir.1925-1938 arasında Suriye, Lübnan, Türkiye, Yunanistan ve Ermenistan’dan 63 bin Ermeni Fransa’ya göç etmiştir. 1900’lerın başında Fransa’da 4000 Ermeni yaşarken, günümüzde sayıları 400 bin’e ulaşmışlar ve 65 milyonluk ülkede son derece etkili bir politika yürütmektedirler. 800 bin civarındaki Ermeni Cemaati, 308 milyon nüfuslu ABD’de de, Fransa kadar olmasa da oldukça etkilidirler. Bunu, son derece sabırlı ve kararlı şekilde yıllardır yürütülen lobi faaliyetleriyle başarmaktadırlar. Peki bunu nasıl başarmışlar? Ermeniler ve Ermeniler’in siyasi yaşamları ile ilgili kaynak, makale ve yayınlanmış diğer yazılar incelendiğinde, bu başarının nasıl bir tükenmez enerji ve inatla yapıldığının yanı sıra; on yıllardır yürütülen diplomasi ustalığının, sabrın ve titizlikle korunan birlik ruhunun ne kadar önemli olduğunu görmek mümkündür. Yaşadıkları ülke nüfusu ile Ermeni nüfusu arasındaki korkunç orantısızlığa rağmen, ürettikleri muazzam güç ve yaptırım etkilerini üreten yaşama biçimi, kullandıkları aparatlar, politika ile bireysel ve toplumsal ilişkileri ve kendi iç ilişkilerindeki dayanışmanın ne kadar önemli olduğunu anlamak gerekir. Konuya daha yakından bakılınca görülen araçların başında siyasi partiler, dernekler ve süreli-süresiz yayınlar gelir. Partilerden başlanırsa, Hınçak Partisi Marksist ve popülisttir. Eski Sovyet Ermeni Cumhuriyeti yanlısı, Fransa’daki etkisi sınırlıdır.Taşnak Partisi ya da ‘Ermeni Devrimci Federasyonu’ 1914’den önceki Ermeni faaliyetlerinin önde gelen partilerindendir. 1918–1920 arasında Ermenistan Cumhuriyeti’nin yöneticileri bu partidendirler. Ermenistan’ın Sovyetleşme’sinden sonra üyelerinin çoğu sürgün edilmiş ve faaliyetlerini diasporada sürdürmüşlerdir. Bugün de en geniş Ermeni siyasal hareketi, Taşnak Partisi ve bu partiye bağlı dernekler olduğu görülmektedir. Ramgavar Partisi ise Ermenilerin liberal burjuva kesimini temsil etmektedir. Daha çok elit ve zengin tabakaya hitap eder. Ermeni Genel Yardımlaşma Birliği isimli kurum bu partiye bağlıdır.1930’lardan itibaren, bu partilere bağlı olarak, Osmanlı İmparatorluğu’nda bulunan bütün Ermeni teşkilatları Fransa’ya taşınmıştır. Bu teşkilatların ki bir çoğu yardımlaşma dernekleridir, Ermeni kimliğinin Fransa’da korunmasındaki katkıları çok yüksektir. Bu dernek ağında en başarılı olan Taşnak Partisi olarak görülmektedir. Partinin Paris’teki merkezi aynı zamanda birçok derneğin de merkezi durumundadır, bunlardan en önemlileri ‘Nor Seround’ ve ‘Fransa Ermenileri’nin Mavi Haçı’dır. Gene bu merkezde ‘Ermeni Kültür Evi’, Genç Taşnaklar Hareketi ( Hayastan isimli bir yayın organı var), ‘Ermeni İzcileri’, gibi teşkilatlanmalar görülebilir. Siyasi plandaki farklılık, dernekler bazında da görülmektedir. Taşnak Partisi’nin rakibi Hınçak Partisi’nin de etrafında birçok dernek bulunmaktadır. Bu eski Sovyet yanlısı Partinin yandaş kuruluşları, Ermenistan kurulduğundan beri diğer derneklere yaklaşmaya çalışmışlardır. Bu kuruluşların başlıcaları, ‘Kızıl Haç’ ( Mavi Haç’ın rakibi), ‘Fransız Ermeni Gençliği Hareketi’ ‘JAF yanlısı İzciler Organizasyonu’ olarak belirtilebilir. JAF Fransa’nın kurtuluşu sırasında kurulmuştur ve bu dönemde Fransız Komünist hareketinin ne kadar güçlü olduğu göz önünde bulundurulursa Hınçak’ın bu dönemdeki önemi ve gücü daha iyi anlaşılabilir. 1948’den itibaren Décines, Lyon, Valence, Paris, Alfortville, Sevran gibi şehirlere yayılmıştır. Ancak daha çok Sovyet Ermenistan’ı ile ilgilendiği için diasporada çok fazla karşılık bulamamıştır. Dernek iki alanda örgütlü; daha yaşlıların bulunduğu Fransa Ermenileri Fransız Kültür Birliği ve daha gençlerin bulunduğu JAF. Özellikle 1960’lara kadar bu iki derneğin düzenlediği balolar, tiyatro gösterileri vb. bütün Ermenileri aktif tutmakta idi ve hayli popülerdi… Ramgavar Partisi’nin etrafındaki derneklere bakılırsa; Üst ve orta sınıf partisi durumunda olan bu partinin en önemli kuruluşu ‘Ermeni Yardımlaşma Genel Birliği’dir (U.G.A.B.). Oldukça eski bir dernek olan bu kuruluş (1906’da Kahire’de kurulmuştur), 1910’lu yıllardan itibaren Marsilya’da faaliyet göstermektedir. Bütün Avrupa’da 22 000 üyesi vardır ve son derece güçlü bir mali yapıya sahiptir. 1990’larda sermayesinin 700 milyon Frank’a ulaştığı söylenmektedir. Bu servet sayesinde birçok okul ve kültür merkezini de işletmektedir. Ayrıca biri Suriye’de diğeri ise ABD’de olmak üzere iki de tatil kampı bulunmaktadır. Her yaz bu kamplarda çok sayıda Ermeni ağırlanmaktadır. Ermenistan ile ilişkileri oldukça güçlüdür. Ramgavar Partisi’nin öncelikli görüşü, Ermenistan, Türkiye’ye karşı en büyük güvencedir. 1989’dan sonra da mali kaynaklarının büyük bir bölümü gene Türkiye’ye karşı güçlü bir Ermenistan’ın yapılandırılması için kullanılmaktadır. Kısacası bu partinin ve etrafındaki derneklerin kaynaklarının büyük bir kısmı Ermenistan’a yönelmekte ve diasporayı ikinci planda tutmaktadır. Ancak, Fransa’daki 5 şubesiyle (Marsilya, Lyon, Vienne, Valence ve Paris) UGAB Fransa Ermenileri’nin zengin tabakasını bir arada tutmaktadır. Öte yandan, Paris’teki, 30.000 cilt belge bulunan Ermeni Etütleri Kütüphanesini gene bu dernek tarafından açık tutulmaktadır. Ayrıca, Raimcy’de bulunan Tebrotzassère Ermeni Okulu, Paris’teki Ermeni Öğrenciler Evi ve Manukyan Kültür Merkezi yine bu derneğe bağlıdır. Bütün adı geçen siyasi partiler ve bunlara bağlı dernekler Fransız Ermenileri’nin sosyal yaşam çevrelerini oluşturmaktadırlar. Aralarında ideolojik ayrılıklar olsa da hepsini birleştiren nokta zaten çok küçük olan Ermeni toplumunun diasporada kaybolmasını önlemektir. Hepsi, kendi çaplarında, sosyal faaliyetlerin yanında de facto birer propaganda kurumları şeklinde çalışmaktadırlar. Bu derneklerin sosyal faaliyetlerinin yanında Ermeni cemaatinin Fransa’daki görünürlüğünü sağlamaktadır. Genç nesillerin bu dernek faaliyetlerine aktif olarak katılmaya devam ettikleri gözlemlenebilir. Ancak bu faaliyetlerin mahiyetinde ve derneklerin doğasında konjonktüre bağlı değişiklikler de yaşanmaktadır. Bütün göçmen topluluklardaki gibi, dördüncü ve daha genç nesillere mensup olanlar ‘anavatan’ kavramından uzaklaşıp kendi vatanları olarak gördükleri doğdukları ülkeye odaklanmaktadırlar. Anavatana olan bağlılık sürse de göç fazla ilgi görmemekte, faaliyetler her geçen gün yaşanılan ülkede yoğunlaşmaktadır. Bu durum Fransız Ermenileri’nde de görülebilir. Yeni dernek faaliyetleri biraz böyledir. Öte yandan Fransa’da adı geçen partilere bağlı olmadan çalışan 300’den fazla Ermeni Derneği bulunmaktadır. Bu dernek ağı her meslek ve sosyal kategoriyi içine alacak şekilde yaygınlaşmıştır. Biraz da partilere bağlı derneklere bir tepki olarak doğan bu kuruluşlar kültürel, sosyal ve mesleki faaliyetlerin yanında, dolaylı olarak lobicilik faaliyetlerinde bulunmaktadırlar. Yardımlaşma dernekleri, spor kulüpleri, dans grupları, kültür dernekleri ve mesleki birlikler bu ağı oluştururlar. Bu ağ içindeki İki önemli meslek kuruluşu çok etkili ve önemli: ‘Fransa Ermeni Doktorlar Birliği’ ve ‘Ermeni Mesleklerarası Grubu’. Bu listeye eklenmesi gereken birkaç kuruluş daha vardır. 1975–1985 yılları arası, yani Ermeni militanların Türkiye’ye karşı suikastlerini sürdürürken kurulan ve terörist faaliyetlere destek olma, bu faaliyetlerin lehine kamuoyu oluşturma amacını güden dernekler. ‘Ermeni Milli Hareketi’ (M.N.A), Fransız Ermeni Dayanışması ve Toprak ve Kültür Derneği bunlardan bazılarıdır. Bu son dernek oldukça geniş bir ağa sahiptir. 1977’de terörizme destek vermek için Ermeni militanlarca kurulan derneğin bugün Fransa’da yaygın üyesi bulunmaktadır. Ayrıca İsviçre’de, İngiltere’de, Arjantin’de, Ermenistan’da ve ABD’de şubeleri bulunmaktadır. 1991’den beri bu dernekler Union Internationale des Organisations Terre et Culture (UIOTC) isimli bir federasyonda birleşmişlerdir. Siyasi partilerden bağımsız olan bu federasyon, kuruluşundan bu yana, ‘Ermenistan’a dönüş’ için çalışmaktadır. 1988’de Ermenistan’da yaşanan büyük deprem yeni insiyatiflerin doğmasına neden olmuştur. Tüm diaspora, özellikle Fransız Ermenileri, 530 000 evsiz Ermeni’ye yardım için çeşitli organizasyonlar düzenlemiş, dernekler kurmuşlardır. Bu hareketlilik diaspora Ermenileri’nin ‘yeniden uyanışları’ olarak nitelendirilmektedir. Fransa’da yardım için bir çok dernek harekete geçmiştir. Bunların içinde ‘Croix Bleu des Arméniens de France’ gibi eski dernekler olduğu gibi, ‘Aznavour Pour L’Arménie’, ‘SOS Arménie’ gibi yeni kurulan dernekler de vardır. Özellikle sanatçı Charles Aznavour’un önderliğinde kurulan ‘Aznavour pour L’Arménie’ 1989’dan beri son derece etkili olmuş ve Fransız kamuoyunda Ermenistan’a karşı bir sempatinin uyanmasında büyük rol oynamıştır. Fransız Ermenileri’nin hayatında Ermenistan’la ilgili son 20 yılda önemli değişimler ve gelişmeler de olmuştur. 1988 depremi, 23 Eylül 1991’de bağımsız Ermenistan’ın ilanı ve Azerbaycan ile yaşanan Dağlık Karabağ sorunu bunların arasında sayılabilir. Ermenistan’ın kuruluşu Fransız Ermenileri’nde yeni bir bölünmeye yol açmıştır. Bir kısmı Ermenistan’ın yaşaması için komşusu Türkiye ile yakınlaşması gerektiğini düşünüp, reel bir politik duruşu savunurken, diğer bir kısım, ne olursa olsun Türkiye ile hiçbir şekilde ilişkiyi onaylamamakta, ve Ermenilerin milli davası olan ‘soykırımın’ tanınmasını her türlü yakınlaşmaya önkoşul olarak görmektedir. Ermenistan’ın siyasi geleceği ile ilgili bölünmeyi önlemek ve farklı duruşları önlemek için 1991’de Paris’te ‘Ermeni Dernekleri Forumu’ çatısı altında toplanmışlardır. Amaç; kilise, siyasi partiler ve bu partilerin etrafındaki eski derneklerin artık cevap veremediği Fransız Ermenileri’ni bir arada tutmak ve siyaseti yeniden canlandırmaktır. Günümüzde 1988 depreminden sonra kurulmuş 60 kadar Ermeni Derneği de bu foruma üyedir. Forumun üç ana amacı var. Birincisi, Fransız Ermeni topluluğunu resmi olarak temsil edecek bir kurum yaratmak. Gerçekten de Fransız siyasal sistemi Türk siyasal sistemine benzer bir şekilde cemaatler üzerine değil, kişiler (yurttaş) üzerine kurulmuş olduğu için bugüne kadar, Ermeni toplumunu resmi olarak temsil eden bir kurum olamamıştır. Ancak 1990’lardan itibaren Fransa’daki çeşitli gruplar, ki bunların başında Cezayir, Tunus, Türkiye gibi ülkelerden gelen göçmen grupları bulunmaktadır.Bunlar bir tür cemaatleşme imkanını bulmuşlardır. Aynı örneği takip ederek Fransız Ermenileri de bu Forumla cemaatleşme çabasına girmişlerdir. Bu çabaları başarılı olmuş ve lobicilik faaliyetlerini iyice güçlendirmiştir. Bu güçlenmenin en büyük kanıtı Fransız Parlamentosu’ndan geçen ‘Ermeni Soykırımı’ Kanunu’dur. Forumun ‘Ermeni Davası’na, ‘soykırımın’ tanınması, Ermenistan-Fransa ilişkileri gibi konularda çok güçlü lobi faaliyetleri yürüttükleri söylenebilir. Forumun ikinci amacı Fransa Ermenilerinin varlığını sürdürebilme koşullarını canlı tutmaktır. Fransa Ermenileri’nin en büyük korkularından biri asimilasyondur. Asimilasyona karşı olmamak, Ermeni ileri gelenleri için, ‘davanın’ terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bu yüzden de Ermeniliği koruyacak her türlü çalışma ödüllendirilmekte ve cesaretlendirilmektedir. Yine Ermeni entelektüellerinin gözünde Fransa’da ünlü olmuş her Ermeni asıllı Fransız’ın, en önemli amaçlarından biri ‘Ermeni Davası’na katkı sağlamaktır. Les Nouvelles D’Arménie isimli dergide yapılan bütün röportajlar bu içerikte olup, Ermeni olduğunu açık ve net ilan etmeyenler kötü gözle görülmektedir. Örneğin, asıl ismini kullanmayan Ermeni asıllı ünlü Fransız sinema yönetmeni Henry Verneuil’ün Ermeniler’in Osmanlı İmparatorluğu’ndan Marsilya’ya göçünü konu eden Mayrig isimli filmini cemaatin baskısıyla çektiği bilinmektedir. Bu açıdan bakıldığında Ermeni ileri gelenlerinin gözünde Fransız Ermenileri’nin iki görevi vardır: birincisi, asimile olmamak, yani Ermeniliğini korumak diğeri de ‘davayı’ Fransız kamu gündemine yerleştirmek… İkincisi, bu forumun amaçları arasında Fransız Ermeni cemaati ile Ermenistan arasında köprü olmaktır. Bu amaçla, çeşitli hayır organizasyonlarını Ermenistan’da bu forum tarafından yürütülmekte, bağların gevşemesine izin verilmemeye çalışılmaktadır. Bütün bu faaliyetlerinin ötesinde, forumun amacı Ermeni cemaatini birlik halinde tutmaktır. Ancak bunun için forumun cemaatin güvenini diri tutması gerekmektedir. Ne de olsa partilere bağlı dernekler köklü ve tarihi kuruluşlardır, bu durumda onların üzerine çıkmak zor olsa da, bu güveni canlı tutmak cemaat içinde ve Fransız kamuoyunda inanılır olmanın tek yolu medyatik olmaktır. İşte bu yüzden de kurulduğundan beri Forum birçok konuda medyada ses getirecek lobicilik faaliyetleri yürütmüştür ve yürütmektedir. Amerikalı tarihçi Bernard Lewis’in Le Monde gazetesinde yazdığı ve ‘soykırımı’ reddeden yazısı üzerine açılan davaya Forum müdahil olarak katılmış ve Lewis aleyhine bir kamuoyu yaratarak, tarihçinin mahkum olmasında önemli katkısı olmuştur. Yine ünlü Fransız tarihçi Gilles Veinstein’ın Collège de France’da kurulacak Türk ve Osmanlı Çalışmaları Kürsüsü’ne seçilmesi söz konusu olduğunda, bu tarihçinin 1995’de yazdığı ‘Ermeni soykırımının’ kesin olmadığı yönündeki yazısı tekrar çıkarılmış ve kendisine karşı büyük bir kampanya, Forum tarafından organize edilmiştir. Bütün çabalara rağmen bugün Gilles Veinstein bu kürsünün başındadır. Ancak bu olayda önemli olan, Le Monde, Libération gibi önemli gazetelerin konuya eğilmeleri ve Ermeni tezlerinin kamuoyunda yankılanmasını sağlamalarıdır. Bu açıdan bakıldığında Forum, Ermeni Cemaati’nin güvenini kazanmış, onu resmî temsilcisi olmuş görünmektedir. Kaldı ki, Fransız Parlamentosu’nda kabul edilen, ‘Ermeni soykırımını’ tanıyan yasada da Forum’un propagandası önemli rol oynamıştır. 22 Aralık 2011 tarihinde Fransa parlamentosunda yasa olarak kabul edilen ‘soykırımın’ aleyhinde konuşmanın cezalandırılacağı yasanın kabul edilmesinde baş rolde bu forum var denilebilir. Propaganda ve lobi Anglosakson ülkelerde pozitif bir kavram, olarak kabul gören lobicilik, Latin siyaset kültüründe -ki buna Türkiye’yi de katabiliriz- tam aksine negatif olarak nitelendirilmektedir. Her devirde ve her toplumda baskı grupları, çıkar grupları ya da güç grupları olarak nitelendirebileceğimiz topluluklar olmuştur ve olacaktır. Mesleki, siyasi, etnik, dinsel veya coğrafi gruplaşmalar bu baskı gruplarına en iyi örneklerdir. Hatta daha ileri giderek sanayileşme sonrası batı toplumlarında zevk ve boş zamanları değerlendirme açısından bir araya gelenlerin siyasi baskı grubu oluşturdukları bile görülmüştür. Örnek, Fransa’daki çok güçlü olan avcılar lobisidir. Ancak, lobicilik denince akla ekonomik çıkar grupları ve etnik gruplar gelmektedir. Lobi faaliyetlerinin yeni cazip alanı, Avrupa Birliği’dir. Çünkü, Avrupa Birliği, entegrasyon ve egemenlik kavramını merkezi devletten ayrı güç olduğunu ve kademeli olarak geçişi öngörmektedir. Bu güne kadar siyaset kültürlerinde bireyleri cemaatlerden üstün tutan Fransa gibi ülkelerde bile, bölgesel ve etnik cemaatleşme artık kabul görmeye başlamış görünmektedir. Bölgesel cemaatleşmeye Korsika, Alsace ve Bretagne bölgeleri örnek olarak verilebilir. Yine aynı ülkede etnik ve dinsel cemaatleşme, sancılı da olsa kabul görmeye başlamıştır. Müslüman göçmenlerin kurumlaşmasına göz yumulmakta, hatta bu kurumlaşma cesaretlendirilmektedir. Bu çerçevede ABD’de olduğu gibi Fransa’da da bir kurumlaşmış Ermeni lobisinin gitgide güçleneceğini öngörmek zor değildir. Daha önemlisi Fransız kamuoyunun bu faaliyetleri her geçen gün daha çok kabul etmesi ve normal olarak görmesidir. İşte bu durumda Fransa’daki Ermeni toplumunun bazı kesimlerinin üzerlerine görev olarak aldıkları Türkiye aleyhine ve Türkiye’nin ‘soykırımı’ tanıması yönünde propaganda Fransız kamuoyunda karşılık bulmaktadır. Propagandayı, kamuoyu oluşturma olarak tanımlayabiliriz. Çeşitli tanımlar arasında siyasi açıdan en kapsamlısı: ‘Bir ülkenin iç ve dış politikasına dair herhangi bir davanın kazanılmasında etkin rolü olan şahıslar, zümreler ve kitlelere etki yapabilecek faaliyetleri denilebilir’. Propagandanın amacı: ‘Fertlerin kabule gönüllü ve zorunlu olmadıkları bir düşünceyi, istekleriyle kabule, yapmaya zorlanamayacakları bir hareketi, kendi istekleriyle yapmaya ikna etmektir’. Ermeni propagandasının amacı fertleri değil, toplumu ve toplum aracılığıyla siyasi erki etkilemektir. Bu spesifik propagandada fertleri etkilemek amaç değil ancak toplumu etkilemek için araç olarak görmektedir. Fransa Ermeni Cemaati’nin propagandasının temel amacı; her ne yolla olursa olsun, Fransa’nın Türkiye Devleti’ne ‘1915 Ermeni soykırımını’ tanıması yolunda baskı yapmasını sağlamaktır. Bu amaç birkaç faaliyet planı şeklinde yürütülmektedir. Birincisi, Fransız kamuoyunu ‘soykırımı’ gerçek ve tarihî bir olay olduğuna ikna etmektir. İkinci etap aynı kamuoyunun Fransız Parlamentosu’na, Senato’suna, Hükümeti’ne, Fransız Şehirleri’nin Belediye Meclisleri’ne, kısacası devletin bütün organlarına baskı yapmasını sağlamaktır. Üçüncü etap, adı geçen organların resmî olarak ‘soykırımı’ tanımaları ve bu yolla onu bir tez halinden meşru bir tarihî gerçeğe çevirmeleridir. Bu üç etap Fransa’da hemen hemen tamamen gerçekleştirilmiş durumdadır. Bundan sonrası etaplar Türkiye’yi yaptırıma zorlamaya yöneliktir. Amaç Fransa’nın Türkiye’ye siyasî, ekonomik ve psikolojik baskı yapması ve Türkiye Devleti’nin 1915’olaylarının bir ‘soykırım’ olduğunu tanımasını sağlamaktır. Fransız Ermenileri’nin büyük bir çoğunluğu için son amaç bu gibi olsa da, propaganda ve lobi faaliyetlerine hakim çevrelerin (Ermeni politikacılar, gazeteciler, dernek ileri gelenleri vs.) daha ileri etapları olduğu görünen bir gerçektir. Daha ilerisi, Türkiye’den tazminat talebi ve en nihayet Ermeni literatüründe ‘Batı Ermenistan’ olarak nitelendirilen Kars Bölgesi’nin Türkiye’den tazminat karşılığı olarak Ermenistan’a dahil edilmesi olarak ifade edilebilir. Bu hedefi şimdilik ütopya gören bir kesime rağmen. İkinci amaç daha soyuttur. Fransa Ermenileri’nin propaganda çalışmaları Türkiye’ye karşı kamuoyu yaratmayı genele yaymış durumdadır. Yani, sadece Ermeni sorunu değil, Türkiye’yi ilgilendiren her konuda Türkiye’yi haksız gösterme çabasıdır. Konunun Ermeniler’le ilgili olup olmaması bir önem taşımamaktadır. Amaç ilkel, antidemokratik, vahşi bir Türk Devleti imajını Fransa’da yaymaktır. Bu amaçla, Les Nouvelles d’Arménie isimli aylık dergide sık yer alan makalelerle, aşağıdaki konular işlenmektedir: Türkiye’nin bölgede yalnız, izole ve bütün komşularıyla kötü ve düşmanca ilişkiler içinde olduğu imajı yaratmak. Türkiye Devleti’nin uzlaşmaz ve saldırgan olduğu. Türkiye’nin Yunanistan, Kıbrıs, Bulgaristan, Gürcistan, hatta İran ve Irak ve Suriye ve Ermenistan ile olan ilişkilerinde ‘haklı’ tarafın daima Türkiye’nin karşısındaki taraf olduğu. Bunların yanı sıra konularda en çok yer tutan konu, Türkiye ve Azerbaycan ilişkileridir. İki ülke tekmiş gibi gösterilmekte, Ermenistan’ın ekonomik ve siyasi sorunlarından sorumlu bu iki ülke gösterilmektedir. Karabağ sorunu, Türkiye sınırının kapalı olması, ambargo uygulaması, vs. Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri konusunda makaleler, röportajlar, araştırma yazılarının sayısız denecek kadar çok olduğu görülür. Genel olarak yaygınlaştırılmak istenen tez; Türkiye’nin yeterince demokratik olmadığı, ekonomisinin zayıf olduğu, insan hakları ihlallerinin olduğu ve Türkiye’nin Avrupa Birliğine ‘layık’ olmadığıdır. Ancak,Türkiye ‘soykırımı’ tanırsa, negatif kavramların bir anda silineceği anlayışını yaymak. Dergiye göre, Türkiye’deki insan hakları sorunları, demokrasi eksikliği gibi problemlerin temelinde ‘soykırımı’ tanımamak bulunmaktadır. Bu çerçevede Türkiye- AB ilişkilerindeki sorunlar alkışlanmakta, yakınlaşmalar ise son derece eleştirilmektedir. Türkiye aleyhine yazıların bir çoğu da, Kürt sorunudur. Bu onlarca makalede verilmek istenen fikir, Kürtler’le Ermeniler’in ‘Türkler tarafından ezilmiş birer millet olarak’ bir nevi kader birliği içinde bulunduklarıdır Türkiye Kürtleri’ne geniş desteğin ötesinde PKK’ya ve Abdullah Öcalan’a verilen destek yüksektir. Özellikle Öcalan’ın mahkumiyetinden sonra Ermeni yayın organları yargının taraflı olduğu, Öcalan’ın kötü koşullarda tutulduğu gibi konulara geniş yer ayırmıştır. Bu konuda en önemli sonuç Türkiye’nin Kürt sorununun çözülmesi için yapması gereken ilk şeyin ‘soykırımı’ tanıması gerektiği tezidir. Ermeni yayınlara göre Ankara’nın Güney Doğu politikası 1915’in bir devamından ibarettir. Bütün makale ve röportajların incelendiğinde edinilen intiba, Türklerin Kürtler’e kötü davranmasının ‘normal‘ olduğudur. Bu yaklaşım diğer azınlıklar için de böyledir. İlginç bir durum ise, bu yayınların, Türkiye Ermenileri konusunda son derece sessiz kalmasıdır. Fransa Ermenileri, Türkiye Ermeni azınlığı yeterince aktif bulmamakta, azınlığın ‘soykırımın’ tanınması için çaba göstermemesine, Ankara’nın yanında bir tavır koymasına içerlemektedir. Türkiye Ermeni Azınlığı ile ilgili tek tük yazılar daha çok dini konulardadır. Oysa bu azınlığın çeşitli sorunları olduğu düşünülürse, örneğin vakıf malları gibi… Bu konularda hemen hemen hiç makale bulunmamaktadır. Fransa Ermenileri’ne göre diasporanın en pasif kısmını Türkiye Ermenileri oluşturmaktadır. Türkiye’nin ekonomik sorunları hakkında da sık sık yazılar yayınlanmaktadır. Bu yazılardan çıkan sonuç, Türkiye’nin bir mafya ülkesi olduğu, bir ‘muz cumhuriyeti’ konumunda bulunduğu ve bu ekonomik sorunların yine ‘normal’ olduğudur. Kısaca, aşırı sağ dışında siyasi yelpazenin her kesiminden politikacıyla röportajlar yapılmakta, ancak sorular sadece ‘soykırım’ etrafında dönmektedir. Son on yılda Fransa Ermeni Cemaati’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü propagandaya iki yeni parametre eklenmiştir. Bunlardan birincisi Avrupa Birliği’nin önemli bir siyasi aktör olarak ortaya çıkmasıdır. Sancılı olsa da son on yılda Türkiye A.B. ilişkilerinin sıklaştığı yadsınamaz, daha doğrusu bu son on yılda A.B.’ye entegrasyon Türkiye’nin ‘Devlet Politikası’ haline gelmiştir. Bu durumda Fransız Ermenileri Türkiye’ye karşı yeni bir koz elde ettiklerini düşünmektedirler. Avrupa Birliği yeni ve Fransa üzerinden yapılacak baskıdan daha güçlü bir baskı alanı olarak görülmektedir. Bu yüzden de hem Brüksel’e (Avrupa Komisyonu) hem de Strasburg’a (Avrupa Parlamentosu) yoğun bir baskı yürütmektedirler. Bu baskının hedefi Komisyon’un ve Parlamento’nun Türkiye’nin adaylığına vazgeçilmez önkoşul olarak ‘soykırımı’ tanımasını sağlamaktır. Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği son raporlara bakılırsa, Ermeni lobiciliğinin, kısmen başarılı olmuşsa da, Avrupa Parlamentosu’nun gücü ve yetkileri Brüksel’e (Avrupa Komisyonu) nazaran daha düşük olduğundan, lobi faaliyetleri daha çok Brüksel üzerinde yoğunlaştırılmış görünmektedir. İkinci parametre bağımsız Ermenistan. Öncelikle: ne olursa olsun Fransa Ermenileri bağımsız bir ‘Anavatan’a sahip olmaktan gurur duymaktadırlar. Özellikle Sovyet Ermenistan’ına soğuk bakan çevreler, Anavatan mitosunu yeniden bulmanın sevinci içinde Ermenistan’a sarılmış görünmektedirler. Elbette Ermenistan içindeki siyasal rekabet, çok keskin olmasa da Fransa’da da vardır. Bu nedenle, yazının başlarında bahsedilen siyası partiler ve sivil toplum oluşumları, kısmen bir bölünmeye yol açmaktadır. Ancak, genel anlamda Ermenistan’ın var olması ve güçlenmesi, hepsinin ortak amacıdır. Ermenistan konusunda en önemli nokta diasporanın, özellikle kendini ‘gerçek ve saf Ermeni’ olarak kabul eden Fransa Ermenileri’nin, Ermenistan politikasında söz sahibi, hatta biraz da güç sahibi olmak istemeleridir. Ermenistan’daki aksak demokrasi eleştirilmekte, hükümetlerin diasporayla daha yakından ilgilenmesini istenmekte ve mafyalaşma, endişeyle karşılanmaktadır. Ermenistan hakkında Fransız Ermenilerini en çok düşündüren iki nokta Ermenistan’ın her geçen gün biraz daha boşalması ve Ermeni hükümetlerinin ‘soykırımı’ yeterince savunmamalarıdır. Birinci konuda, göç nedeniyle giderek ağırlaşan bu kanamanın her ne yolla olursa olsun durdurulması gerektiğine herkesin hemfikir olmasıdır. Ermeni yayın organları 1991’den sonra Fransa’dan ya da başka yerden dönüp Ermenistan’a yerleşenleri birer kahraman olarak tanıtmakta ve tekrar vatana dönüşü cesaretlendirmektedirler. Ancak tersine göç vakaları son derece azdır. Cesaretlendirilen başka bir konu da Ermenistan’dan göçü önlemek için bol maddi yardım kampanyalarıdır. Yardım konseri, yardım gecesi, müzayede veya yardım çağrısı olmayan bir ay yok gibidir. Elbette bu kadar çok yardım kampanyası Ermenistan’ın çok fakir ve yaşanması zor bir ülke olduğu imajını körüklemekte ve yerleşmek isteyenlerin cesaretini kırmaktadır. Öte yandan, artık dördüncü nesle ulaşmış olan diasporanın tekrar Anavatan’a yerleşmesi oldukça zor görünmektedir. Kaldı ki Fransa gibi sanayi ötesi çağı yaşayan bir ülkeden Ermenistan’ın zor yaşam koşullarına gitmek kolay iş değildir. Diaspora Ermenileri’nin temel siyasi sorunu, Anavatan merkezli düşünme geleneği tam gelişmemiş olması görülebilir. En önemli sorun olarak gördükleri asimilasyona karşı direnmek gibi görünüyor. Asimilasyona karşı durmanın temel koşulu, birlik yapılarını korumak olarak düşünüyorlar. Birlik ruhunu ise, ‘soykırım’ düşüncesini Cemaat’te canlı tutmakla mümkün olduğu ciddi saplantı halinde. Tüm propagandayı buna hizmet etmesi ciddi şekilde önemsenir. Bu propagandanın da belirgin üç adresi vardır: Fransa Ermenileri için; Asimilasyonu önlemek, Ermeni’liği korumak, Türkiye’ye karşı yeni nesiller yetiştirmek. Fransızlar için; Türkiye aleyhine kamuoyu oluşturmak, Türkiye’yi antipatik göstermek, ‘soykırımın’ varlığına inandırmak. Fransa devleti için; Türkiye ile iyi ilişkilere girmemek, Türkiye AB ilişkilerinde Türkiye aleyhine tavır alınmasını sağlamak, Ermenistan’la iyi ilişkiler kurulmasını sağlamak, ‘soykırımı’ tanımak ve Türkiye’nin tanıması için siyasi baskı yapılmasını sağlamak. Çok etkili sureli/süresiz yayın… Bu üç değişik adrese üç değişik araçla hitap edilmektedir. Fransa Ermeni Cemaati’ne direkt hitap, süreli yayınlardan geçmektedir. Günümüzde Fransa’da Ermenilerce okunan üç adet aylık dergi (les Nouvelles d'Arménie, France-Arménie, Azad Magazine), iki adet haftalık dergi (Achkhar, Lettre de l’UGAB) ve iki de günlük gazete bulunmaktadır (Gamk ve Haratch). Dergiler Fransızca veya Fransızca/Ermenice, gazeteler ise Ermenice yayınlanmaktadırlar. Bütün bu yayınlar, aralarında ideoloji ve strateji farklılıkları olsa da Fransa Ermeniliğini korumayı amaçlamakta ve kendi çerçevelerinde ‘davaya’ hizmet ettiklerini savunmaktadırlar. Ama bu yayınlardan çok sözlü ve aile içi ‘eğitimin’ yeni nesillerin Ermeni karakterlerini korumalarını sağladıkları ve ‘dava’ya yeni neferler yetiştirdiklerini düşünebiliriz. Ermeni yayın dünyasında özel yeri olan Les Nouvelles d’Arménie dergisinde her ay ünlü bir Ermeni asıllı Fransız’la röportaj yayınlanır. Röportaj yapılan kişinin faaliyetleri kısaca geçildikten sonra bütün sorular bu kişinin ‘dava’ ya ne kadar angaje olduğu, Ermeniliğini nasıl yaşadığı, ‘soykırım’ için ne yaptığı gibi konular etrafında dönmektedir. Ermeniliğe uzak olduklarını, her şeyden önce Fransız olduklarını belirtenler ince bir dille eleştirilmekte, onlara bir çeşit Ermenilik dersi verilmektedir. Başarılı Ermeniler tanıtılarak yeni nesillere hem Fransız, hem Ermeni hem de ünlü ve başarılı olunabileceği aşılanmakta, ‘davaya’ hizmet etmemenin son derece ayıp bir şey olduğu mesajı işlenmektedir. Genel olarak Fransız kamuoyuna mesajlar ülkesel basın aracılığıyla yapılmaktadır, Le Monde, Libération, Le Figaro, hatta Le Canard Enchainé gibi kamuoyunda son derece etkili gazetelerde, ülkesel ve bölgesel televizyonlarda, radyolarda sık sık ‘Ermeni soykırımını’ tanıtan yayınlar yapılmakta, konferanslar düzenlenmekte, broşürler, kitaplar basılmakta, konulu veya genel dergilerde makaleler basılmaktadır. Bunun dışında onlarca Fransızca kişisel veya kurumsal internet sitesi dünyanın her yerinden takip edilebilmekte ve bu sitelerde en büyük yeri “soykırım” iddiaları tutmaktadır. Bilindiği gibi Fransa’da Yahudi soykırımını açıkça reddetmek hatta bu soykırıma karşı makale, kitap, bilimsel çalışma yapmak Gayssot kanunu’yla cezalandırılmaktadır. Ermeni lobisinin Fransa’daki yeni amacı bu güne kadar sadece Yahudilere uygulanan katliamı reddetmeyi kapsayan bu yasanın çerçevesini genişletmek ve ‘Ermeni soykırımı’na’ da uygulanır hale getirmekti. Bu yasayı, 22 Aralık 2011 tarihinde, 477 üyeli Fransız parlamentosu’ndan 44 evet 6 hayır oyuyla geçirmişlerdir. Yasa, Senato’nun onaylamasına kalmıştır. Tarihçi Bernard Lewis’e açılan davada, gene tarihçi Gilles Veinstein’a karşı yapılan propagandada amaç bu yönde bir ilk oluşturmak gibi görünmekteydi. Bu yasa Senatoda da onaylanırsa, en azından Fransa’da, Türkiye’nin on yıllardır savunduğu ‘Tarih’in tarihçilere bırakılması’ tezi tamamen kadük hale gelecek, ‘soykırım’ kavramı tarih çerçevesinden siyaset çerçevesine, oradan da; daha da katı olan hukuki ortama taşınacaktır. Fransa’nın bu yasayı Senatoda’da kabul etmesi halinde, Ermeni Lobiciliği yeni bir düzleme sıçramış olacaktır. Son olarak propagandanın adresi olan Fransız yönetim ve devlet mekanizması. Les Nouvelles d’Arménie –ki, çok önemsenir- Dergisi’nde yer alan politikacı röportajları Ermeni cemaati’nin hangi partiden olursa olsun, Fransız iç politikası içindeki siyasi pozisyonu ne olursa olsun, bütün siyasi erk sahibi kişi ve kurumların ‘dava’ hakkında görüşlerinin alındığı hatta daha ileri gidilerek bu kişilerin angaje olması için bir tür baskının yapıldığı açıkça görülmektedir. Belediye Başkanları, milletvekilleri, bakanlar, seçimlere aday olanlar, sendikacılar, dernek başkanları vb. Ermeniler, Ermeni ‘soykırımı’, Ermenistan ve Fransa-Türkiye ilişkileri konusunda sorular yöneltilmekte, bu konular hakkında hiç düşünmemiş olsalar da röportaj esnasında kendilerini Türkiye aleyhinde pozisyon almak zorunda hissetirilmektedirler. Bu baskıya direnenler olunca ‘gazetecinin’ soruları sertleşmekte, soru olmaktan çıkıp bir ahlak dersi haline gelmekte, röportaj yapılan politikacı kendini defansif bir durumda bulmaktadır. 1994-2001 arası Les Nouvelles d’Arménie Dergisi’nde yer alan yazıların niceliği ve niteliği, Fransız politikacılar tarafından ne kadar önemsendiğini göstermektedir. Aşağıdaki liste bunu açıklamaktadır sanırım: Ségolène Royale, (Deux-Sèvres milletvekili, eski Sosyalist Bakan), Lionel Jospin, (Cumhurbaşkanlığı seçimine sosyalist aday), Edouard Balladur, (Cumhurbaşkanlığı seçimine sağ aday), Michel Barnier, (Avrupa İşleri Bakanı), François Mitterrand, (Cumhurbaşkanı) François Rochebloine, (Fransa Parlamentosu’nda Fransa Ermenistan Dostluk Grubu Başkanı), Patrick Devedjian, (Antony Belediye Başkanı ve Milletvekili), Laurant Fabius, (eski Başbakan, Mecliste Sosyalist Grubu Başkanı), Robert Hue, (Fransız Komünist Partisi Birinci Sekreteri), Gilles de Robien, (Amiens Belediye Başkanı ve Milletvekili, Mecliste UDF -Merkez Sağ- partisinin Grup Başkanı), Philippes De Villers, (Mouvement Pour la France Partisi Başkanı (Milliyetçi Sağ), Avrupa Parlamentosu Milletvekili), François Rochebloine, (Loire Milletvekili, Loire Bölgesi genel Konseyi Başkan Yardımcısı), André Santini, (Issy-Les-Moulineaux Belediye Başkanı ve Milletvekili), Paul Mercieca, (Alfortville Milletvekili), Patrick Devedjian, (Antony Belediye Başkanı ve Milletvekili), Jean-Pierre Foucher, (Clamar Belediye Başkanı ve Milletvekili), Jean-Paul Bret, (Sosyalist Milletvekili, Villurbane Belediye Başkan Yardımcısı, Fransa Parlamentosu’nda Fransa Ermenistan Dostluk Grubu Başkanı), Jacques Oudin, (Vendée Senatörü, Senatoda Fransa Ermenistan Dostluk Grubu Başkanı), Jacques-Richard Delong, (Haute Marne Senatörü, Fransa-Türkiye Dostluk Grubu Başkanı), François Bayrou, (Eski Bakan, UDF Partisi Başkanı)Pierre Lelouche, (Paris Milletvekili), François Hollande, (Sosyalist Parti Birinci Sekreteri), Noël Mamere, (Gironde Milletvekili -Yeşiller), Philippes Douste Blazy, (Lourdes Belediye Başkanı ve Milletvekili), Alain Krivine, (Avrupa Parlamentosu Milletvekili, Lutte Communiste Revolutionnaire (Troçkist parti sözcüsü), Jack Lang, (Blois BelediyeBaşkanı ve milletvekili, eski sosyalist kültür bakanı), Philippe De Villiers, (Vendée Miletvekili, RPF Partisi ikinci Başkanı), Jean Tibéri, (Paris Belediye Başkanı), Christian Poncelet, (Senato Başkanı), Jean-Paul Bret, (Fransa Parlamentosu’nda Fransa Ermenistan Dostluk Grubu Başkanı), François Rochebloine, (Loire Milletvekili), Jean-Claude Gaudin, (Marsilya Belediye Başkanı ve Milletvekili), Bertrand Delanoë, (Paris BelediyeMeclisi Sosyalist Grubu Başkanı), Patrick Devedjian, (Antony Belediye Başkanı ve Milletvekili), Hélène Luc, (Val de Marne Senatörü ve Komünist Grubu Başkanı), Jean-Paul Bret, (Fransa Parlamentosu’nda Fransa Ermenistan Dostluk Grubu Başkanı), Marie Anne Isler Béguin, (Avrupa Parlamentosu Milletvekili -Yeşiller), André Santini, (Issy-Les-Moulineaux Belediye Başkanı) Görüldüğü gibi siyaset yelpazesinin her tarafından politikacıların görüşleri alınmakta, konuyla ilgili olmaları sağlanmaktadır. Bütün bu politikacıların dışında, sık sık Ermeni yayın organlarında milletvekili ve senatörlerin adresleri verilmekte ve Fransız Ermenileri’nden bu politikacılara baskı yapmaları istenmektedir. Bu tür baskılar özellikle ‘Ermeni soykırımını’ tanıyan yasa tasarıların parlamentodan geçip Senato’da görüşülmeyi beklerken yoğunlaşmaktadır.11 Mart 2000’de 12 000 kişi Paris’te güçlü bir miting yapmış, bu mitingde; ‘ La Turquie massacre, le Sénat enterre’ (Türkiye kıyıyor, Senato gömüyor) gibi Türkiye’yi ve Fransız Devleti’ni rencide eden sloganlar kullanılmıştır. Bu baskılar sonunda 8 Kasım 2000’de Senato 164 Evet 40 Hayır oyla yasayı kabul etti. 18 Ocak 2001 tarihinde Senato ve Parlamento’nun toplamı olan Milli Meclis yasayı oybirliği ile kabul etmiştir. Bu olayın Fransa’da herkes tarafından benimsendiğini söylemek yanlış olur. İtirazlar, eleştiriler olmuştur ancak yine de Fransız kamuoyunun bu kararı fazla bir tepki göstermeden kabul ettiğini de belirtmek gerekir. Bu anlamda yeni kabul edilen yasanın da Senato’ya geleceğine göre, lobi faaliyetlerinin yoğunlaşacağı ve onaylanacağı düşünülebilir. Bu onaydan sonra, Ermeni lobisi iki hedefe yönelecektir. Birincisi ‘soykırımı’ Türkiye’nin tanıması için Fransa’nın ve Avrupa’nın Ankara’ya baskı yapmasını sağlamak ve bunun sonucu Ankara’dan tazminat isteyebilmek. İkincisi, diğer ülkelerin ve şehirlerin ‘soykırımı’ tanımalarını yakından izlemek, baskılar ve propagandayı Avrupa Parlamentosu’na yoğunlaştırmaktır. Sonuç yerine: Başta söylediğim gibi, güncel konulardan ne K. Kore devlet başkanı için gülümseten toplumsal yas, ne de Fransız Parlamentosu’nca kabul edilen Ermeni yasasının kendisi. Ne de yavaş yavaş başlayan kar yağışından çok, beni etkileyen Ermenilerin lobi faaliyetleriyle üretmiş oldukları muazzam güç…Çerkesler’de bir söz vardır. ’Danışacak kimsen yoksa, kalpağını önüne koy ona danış’ derler. Çerkesler gerek birey olarak gerekse kurumlar olarak şapkalarını ya da kalpaklarını önlerine koyup iç konuşmalar yapmalı. Diasporada bunca nüfusa rağmen hakların dağıtıldığı siyaset ve hukuk alanında ‘etkisiz eleman’ olmamızın nedenini çözmemiz gerek. Anavatana sahip çıkmak ve geliştirmek fikirleri ve projeleri olup olmadığını herkes kendisine sormalı. Diaspora Çerkesleri’nin kırk yaşının altındakilerin çoğunun artık ana dillerini unuttukların, ya da kullanmadıkları konuşulur olmuştur. Kocaman Uzun Yayla’da yüz köyde dört okulun kaldığını geç olmadan düşünmeliyiz. Başkalarından farkımız olan geleneklerimizi ve geleneksel ilişkilerimizi zaman ve kapitalizm bizi şehirlere taşıyarak çözmeye devam etmektedir. Muhatapları farklı olsa da Ermenilerle sorunlarımız hemen hemen aynı. Ya da çok benzer. Benzemeyen tarafımız, ortak ideal sahibi olmayışımız ve hayatımızın kendisini bu ideal ile biçimlendirmemiş olmamız. Bir avuç Ermeni’nin yarattığı olanaklar karşısında kendi olanaklarımızı, dayanışma-yardımlaşma eksikliğimizi düşünmemiz gerekmiyor mu? İki yüz bin seçmen oyunun bazen kocaman ülkelerin dış politikasını belirler güçte olduğu bir dönemde yaşadığımızı artık bilmeliyiz sanırım. Yazının uzunluğunun farkındayım. Ancak, yok olmak istemeyen bir başka milletin zamana ve asimilasyona direnmenin inanılmaz çabasını, enerjisini, inadını ve ürettikleri muazzam gücün ruhunu anlatmak açısından gerekliydi… Biz Çerkesler’in bundan çıkaracağımız bir çok dersin olduğunu düşünüyor ve umuyorum. İlgilenen için tabi… Mansur Balcı, NALÇİK , 23 Aralık 2011
Share