Çerkeslik ne ki ?

Nihayet seçimleri de bitirdik.

Biz Çerkesler yine herkesten fazla telef ettik kendimizi bu seçimlerde. Zaten başkaları için telef olmakta üstümüze yok ne hikmetse.

Camiamızın bir kesimi Ampul partisini destekledi tüm gücüyle, ve kazandığı için sevindiler haklı olarak. Ne de olsa onca emek var işin içinde, onca mücadele var.

Bu insanlarımız, dini bütün kardeşlerini iktidara getirmek için neredeyse kendilerini feda edercesine mücadele ettiler. Aslında bir politik tercihten ziyade bir dini tercihe kazandırmak için her ne gerekiyorsa yaptılar ve amaçlarına da ulaştılar. Her ne kadar bunun böyle olmadığını söyleseler de hakikat budur.

Tebrik etmek lazım, kendileri gibi inananları iktidara getirdiler.

Daha doğrusu kendileri gibi inananların iktidarını pekiştirdiler, çünkü uzun zamandır zaten iktidardalar.

Bir başka kesim ise, demokrat özgürlükçü eşitlikçi adaletçi ve ne kadar iyi şey varsa  o’cu Çerkesler grubu, ki bendeniz de hasbelkader bu kesime daha yakın görüyorum kendimi azıcık. Ya da onları daha sevimli ve tahammül edilebilir buluyorum belki de. Bilmiyorum tam olarak.

Onlar da örümcek kafalı zihniyeti iktidardan uzak tutmak, ülke yönetimini onların elinden kurtarmak, dolayısıyla bütün bir milletin ve ülkenin makus talihini değiştirip modern yüzünü özgürleştirmek için çırpındı durdular seçim süreci boyunca.

Ama olmadı. Her zaman olduğu gibi yine sandığa sıkıştı kaldılar.

Bir üçüncü Çerkes grubu ise, bir araya gelerek kafa kafaya vermiş birkaç kişiden oluşan ve Çerkesler için neyin iyi olduğuna karar vererek harekete geçmiş, cemiyet üstü zatı muhteremler grubu idi.

Onlar da cansiperane çalıştılar. Köy köy, ev ev gezerek uygun olduğuna karar verdikleri adayı seçtirmek için çaba sarf ettiler.

Belki de en masum olanı buydu mevcut gruplar içerisinde, ama iki küçük noktayı göz ardı etmişlerdi;

1) Adaylarını Çerkeslerin can düşmanı bir partide konumlandırmışlar,

2) Halk için neyin hayırlı olduğuna karar verirken, halka sormaya gerek görmemişlerdi.

Onlar da hezimete uğradılar.

Şimdilerde sanal platformlar üzerinden kendi halklarına öfkelerini nefretlerini kusuyorlar.

İnsanların şerefini dahi sorgulayacak kadar ileri giderek üzüntülerini ifade ediyorlar.Yine de en haklı değilse de en samimi bulduğum kesim bu kesimdir mevcut cepheler içerisinde.

 

Yukarıda bahsettiğim Çerkes camiasının genel görüntüsü, sizin de fark ettiğiniz gibi çok renkli ve çok çeşitliydi seçim süreci boyunca.

Fakat sandıklar açıldığından bu yana o rengarenk farklılık yok oldu birdenbire, hepimiz tek renk olduk. Bütün gruplar mosmor, bütün suratlar asık ve muhtemelen bütün vicdanlar yaralı.Hepimiz birbirimize benzedik nihayet.

Çünkü bu seçimlerin kaybedeni biz olduk. O da bir nebze sineye çekilebilir, ama yeni hazırlanacak anayasanın kaybedeni de biz olacağız muhtemelen.

Çünkü bütün cephelerde onca faal mücadele etmiş olmamıza rağmen, bir tek cepheden bir tek vekil sokabilmiş değiliz meclise.

Kürtler organize bir çalışmayla mümkün olan en fazla sayıda adayı meclise taşıdılar.

15-20 bin nüfusu olan Süryaniler bile bir temsilci soktular meclise.

Neyse, biz yine kendimize dönelim ve başlayalım sorguya.

Biz neden başarılı olamıyoruz ?

Çünkü biz birlik olamıyoruz.

Biz neden birlik olamıyoruz ?

Çünkü bizi birleştirecek bir değerimiz, idealimiz, davamız, kimliğimiz yok.

Tabii bu son sorunun cevabını söylenerek okuyorsunuz. “Ne demek bizi birleştirecek bir kimliğimiz ve davamız yok. Biz Çerkesiz, bundan iyi birleştiren mi olur vs. vs.” dediğinizi duyar gibiyim.

Kusura bakmayın ama, Çerkeslik bizi birleştiren bir şey değil artık.

Çerkeslik, folklorik manada işimize geldiği gibi kullandığımız bir şov malzemesi olmaktan öte bir şey değil bizim için.

Ne yazık ki, Çerkeslik diğerlerinden biraz farklı görünmek istediğimizde kullandığımız bir maskeden ibaret hale geldi.

Hal böyle olunca, Çerkeslik bizi kimliksel ve ulusal manada birleştiren bir öğe olmaktan çıktı.

Bizler artık tam Çerkes değiliz.

Aşınmış, yıpranmış, tam olarak kültürel ve ulusal özellikleri ile kendisi olamayan, örselenmiş birer kimlikten ibaretiz cemiyet bireyleri olarak.

İşte bu nedenle biz hiç birimiz “önce Çerkes” değiliz.

İşte bu nedenle varlığımızı, kimliğimizi, halkımızın geleceğini konumlandırırken  diğer yönümüzün gölgesine konumlandırıyoruz.

Yani inançlarımıza uygun Çerkeslik arıyoruz.

Politik angajmanımıza uygun Çerkeslik arıyoruz.

Sosyal siyasal statümüze uygun Çerkeslik arıyoruz.

Asimile olmuş kimliğimize uygun Çerkeslik arıyoruz.

Hepimiz Çerkesliği o andaki kişisel konumumuza uygunluğu ölçüsünde kabulleniyor, eğer aksi bir durum ortaya çıkarsa anında göz kırpmadan reddediyoruz.

Senelerdir yırtıyoruz kendimizi.

Diasporada ortak ulusal politika oluşturamamamızın, ortak bir güç oluşturamamamızın temel nedeni budur.

Bizler artık Çerkeslik dediğimiz şeyi, ortak bir ulusal duygu ortak bir kimliksel farklılık gibi algılamıyoruz.

Çerkes seçmene gidiyorsunuz, “falanca adamı falanca partiden aday göstereceğiz, halkımızın ortak menfaati için onu meclise/ belediyeye/il genel meclisine sokacağız, bize oy verir misin” diyorsunuz.

El cevap; “ben o tarikatçı partiye / dinsiz partiye / komüniste/ faşiste oy vermem”

Şimdi bu adam için “ halkımızın ortak menfaati ” dediğiniz şey, inancından veya politik fikrinden veya kişisel egosundan/beğenisinden sonra gelen bir önem arz eder. Dolayısıyla siz bu adama Çerkeslerin ortak menfaatini falan anlatamazsınız, cemiyete karşı sorumluluk nutukları atsanız da dinletemezsiniz.

Çünkü o şahısa bir bütün olarak bu cemiyete ait olmak yetmiyor. O kişiyi artık sizin bahsettiğiniz değerler tam olarak tamamlamıyor, tanımlamıyor.

Yarın Kürtlerle Türkler birleşerek yeni anayasayı yaparlarsa, kendilerini kurucu unsur ilan eder bizleri de yok sayarlarsa, mecliste istedikleri yasayı istedikleri gibi değiştirir bundan sonraki zaman içerisinde bizim üzerimize baskı kurarlarsa, yukarıda uzun uzun tarif ettiğimiz zihniyetteki Çerkeslerin zerre kadar vicdanı sızlamaz, umurlarında da olmaz. Çünkü onlar artık Çerkes milletine mensup değiller duygu olarak. Onlar başka öncelikleri olan, yarı Çerkes kimliklerden ibarettirler.

Bizler bu hakikati kabullenip, bireylerimizin algısında bir folklor öğesi olmaktan ibaret Çerkesliği, farklı bir kültüre, geçmişi ve geleceği ortak farklı bir ulusa mensup olma duygusu olarak değiştiremedikçe, müşterek hareket etme zemini oluşturabilmek imkansızdır.

Bu cemiyetin öncelikli aciliyeti, artık yok olan “bir millete mensup olma, o milletin geleceğinden sorumlu olma” duygusunu yeniden tek tek bireylerine işlemektir.

Hiç bir bahanesi olmaksızın bu halkın fertlerinin kahir ekseriyeti “milletimin menfaati her şeyden önce gelir “ diyecek ulusal bilince ve aidiyet duygusuna ulaşmadıkça başarı beklemek kendini aldatmaktır.


nan



Ergun Yıldız
Share