Gürcistan Yönetimine KAFFED’den Açık Çağrı

Gürcistan Parlamentosu 20 Mayıs 2011 günü yapılan oturumunda Çerkes Soykırımı'nın tanınmasına ilişkin bir kararı kabul etti. Karara göre, Gürcistan Parlamentosu, Rus-Kafkas savaşında Adığelerin toplu olarak katledilmesini ve tarihsel anayurtlarından sürgün edilmesini, 18 Ekim 1907 tarihli La Haye Kara Harbinin Kanunları ve Adetleri Hakkında Sözleşmesi ve 9 Aralık 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi uyarınca soykırım olarak, Rus-Kafkas savaşları sırasında ve sonrasında anayurtlarından sürgün edilen Adığeleri 28 Temmuz 1951 tarihli BM Mültecilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme uyarınca mülteci olarak tanıdı. Bilindiği gibi  Jamestown Vakfı'nın son iki yılda düzenlediği konferanslar ile bu konu Tiflis'te gündeme getirilmişti.

Çerkeslerin  Rusya İmparatorluğu tarafından soykırım ve sürgüne tabi tutuldukları tarihi bir gerçektir. Yıllarca süren savaşlar sonunda Çerkesler anayurtlarından sürgün edilmiş ve kendi topraklarında  azınlık durumuna düşürülmüşlerdir. Çerkeslerin yaşamış olduğu tarihi haksızlıkların giderilmesi için, uluslararası hukuk açısından Rusya İmparatorluğu'nun devamı olan Rusya Federasyonu'na çok önemli ve acil görevler düşmektedir. Türkiye Çerkeslerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir sivil toplum kuruluşu olarak Kafkas Dernekleri Federasyonu (Kaffed) her zaman sorunlara barışçı yollarla çözümler bulunmasından yana olmuştur. Bu nedenle, Rusya Federasyonu'nun  tarihi yükümlülüklerini hızla yerine getirmesi için görüşmeler yapılmakta ve mevcut sorunlara çözümler aranmaktadır.

Ancak Çerkes Soykırımı konusunda en son söz söyleme hakkı olan devlet Gürcistan’dır. 1864 öncesinde Çarlık Rusyası'na gönüllü olarak katılarak, Kafkasya’nın güneyden ablukaya alınmasını sağlayan Gürcistan Krallığı aslında 1864'ün suç ortağıdır. Gürcistan’ın Sovyet dönemi öncesi ve sonrası, Osetya ve Abhazya’da işlediği suçlar da soykırım olarak ele alınması gereken konulardır. En son 1992 tarihinde "Abhazlar sadece 80,000 kişi; yani 15,000 genci öldürerek bu ulusun bütün genetik varlığını kolayca ve tamamen yok edebiliriz" diyerek soykırım amacını gizlemeye bile gerek duymadan Abhazya'ya saldıran, 2008'de Güney Osetya'da sivilleri acımasızca yok etmeye çalışan Gürcistan'ın halkımıza karşı işlediği suçlar belleklerimizden silinmemiştir. Gürcistan yönetimi öncelikle kendi suçlarının hesabını vermek durumundadır.

Gürcistan yönetiminin Çerkes Soykrımı'nı tanımaya yönelik bu tutumu, 2008'deki yenilgisinden sonra izlediği yeni stratejisinin bir parçasıdır. Gürcistan yönetimi, hem Abhazya'yı tekrar işgal edebilmek için Adığe ve Abhaz halkları arasında bir ayrılık yaratmaya çalışmakta, hem de Kuzey Kafkasya'da "Çerkes kartını" kullanarak yaratacağı kargaşa ve çatışma ortamı ile Rusya'yı sıkıştırmak istemektedir. Gürcistan yönetiminin hayali, Kuzey-batı Kafkasya'da devamlı çatışma ve savaşların olması, bölgenin bir kanayan yara haline gelmesidir. Gürcistan yöneticileri bu amaçlarına ulaşabilmek için Çerkes tarihinin en acı ve trajik olayını saygısızca istismar etmeye çalışmaktan utanmamaktadır.

Tarihten aldığımız derslerle, Türkiye'deki Çerkes diasporası olarak, anayurdumuzun Gürcistan'ın veya başka bir devletin çıkarları için savaş alanına dönüştürülmesi ve Adığe-Abhaz halklarının birlikteliğinin zedelenmesine izin vermeyeceğiz. Biz, tarihsel gerçeklerin, halkları savaş ve yıkıma götüren ve istenildiğinde şu ya da bu devlet tarafından kullanılan bir araç olmasını değil, tüm halkların barış, huzur ve refah içinde kendi kültürünü ve varlığını geliştirdiği adil ve insan haklarına saygılı bir geleceğin inşasında vicdani bir temel olmasını istiyoruz. Bu inanç ve anlayışla Türkiye'deki Çerkes diasporası adına Gürcistan yönetiminden tüm dünya halkları için istenen insan haklarına saygılı olmasını, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını tanımasını ve halen devam etmekte olan istilacı ve ırkçı söylemlerinden vazgeçmesini talep ediyoruz.


nan



Kaffed

Share