KAFFED’den Murat Bardakçı’ya Cevap

Sayın Murat Bardakçı,

Size başkanı bulunduğum Kafkas Dernekleri Federasyonu’nun milyonlarca Çerkes üyesinin hissiyatını iletmek adına bir kez daha yazmak durumundayım. Daha önce de 9.11.2009 tarihinde Teke Tek programında sarf etmiş olduğunuz uygunsuz sözler için kınama yazısı göndermiştim.

Sayın Bardakçı, her ne kadar sülalenizde Çerkeslik olduğunu ifade ediyorsanız da Çerkes halkının durumunu, duygularını ve taleplerini hiç anlamadığınız belli oluyor. Türkiye’de bunca sorun dururken Çerkes toplumunun en masumane demokratik taleplerini neden dilinize doladığınızı da anlamış değilim.

Sayın Bardakçı, sizin düşüncelerinizi değiştirmek için bir şeyler yazmayacağım. Bir bilim adamının bu kadar duyarsız olması, toplumsal empatiden yoksun olması bilim adına kabul edilebilir değildir. Çünkü bilim adamı olaylara ön yargısız yaklaşmak, olayları objektif değerlendirmek durumundadır. Bilimsel olmanın birinci şartı budur. Önyargılı olarak olaylara yaklaşırsanız objektif olamazsınız, olayları doğru değerlendiremezsiniz. Ne yazık ki Çerkes toplumu hakkında siz önyargılısınız. Yaklaşımlarınız son derece subjektif ve yanlış. Dolayısıyla sizin fikrinizi değiştirmek adına hiç bir şey yazmayacağım.

Osmanlı toplumu Çerkes toplumuna “atıfet” etmemiştir. Çerkes toplumu kendi anavatanını korumak için Ruslara karşı yıllarca savaşmıştır. Çerkes halkının bu savaşını gerçek olmayan yardım vaadleri ile İngiliz ve Osmanlı ajanları sürekli kışkırtmıştır. Daha sonra Osmanlı topraklarında bilinçli bir iskan politikası ile azınlık Hıristiyan nüfusuna karşı konuşlandırılmıştır. Bunlarla ilgili belgelere sizin daha kolay ulaşabileceğinizi düşünüyorum. Askerlik yaptırılmayacağı vaatleri ile Osmanlı topraklarına taşınan Çerkes toplumu önce Balkanlarda Rum, Bulgar, Sırp çetecilerine karşı kullanılmıştır. Daha sonra Balkanlara yerleştirilen Çerkeslerin büyük bölümü 1877–1778 Osmanlı-Rus Harbi'nden sonra zorunlu olarak Anadolu'ya taşınmıştır. Çerkesler önce 1. Dünya Savaşı'nda, daha sonra Kurtuluş Savaşı'nda kanlarıyla canlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş aşamasında üstlerine düşeni yapmıştır. Bir ülke kan ile kazanılıyor ise Çerkes halkı da bu topraklar için yeterince kan ve can vermiştir. Vatandaşlık haklarını sonuna kadar yerine getiren insanların bileklerinin hakkıyla kazandıkları makamlar için “atıfet” demenin ne kadar aşağılayıcı ve faşistçe bir yaklaşım olduğunun farkında mısınız acaba?

Çerkesçenin kaybolmasına gelince; bu insanlar, geçmişte “kendi ana dilini serbestçe kullanma hakkını ve diğer demokratik örgütlenme haklarını” kullanmayarak mı bu dilleri öğretmemişlerdir? O insanlar sürgün korkusunun olmadığı, devletin kendilerine sahip çıktığı bir ortamda mı yaşamışlardır? “Vatandaş Türkçe Konuş” baskısının olmadığı bir ülkede mi yaşadı o suçladığınız insanlar? Binlerce yıldır taşımakta oldukları soyadlarının yasaklandığı bir ortamda yaşadıklarını herhalde bilmiyorsunuz! Çerkes olduğu bilinir ise devlet okullarında okuyamayacakları, devlet kurumlarında işe alınmayacakları korkusu olmayan demokratik bir ortamda mı yaşadı bu insanlar? Siz bir tarihçi olarak bu yaşananları bilmiyor musunuz? Siz Türkiye’nin yakın tarihini bilmiyor musunuz? Yoksa siz başka ülkede mi yaşıyorsunuz Sayın Bardakçı?

Sayın Bardakçı, 21 Şubat günü UNESCO tarafından dünya dil günü olarak ilan edilmiştir. Her yıl 21 Şubat günü dünyada yok olan dillere ve kültürlere dikkat çekilir. Dünya mirası olan dillerin korunması için konferanslar seminerler yapılır. UNESCO Türkiye’deki yerel dil ve lehçelerin de durumunu çıkartmıştır. Bir zahmet bu sayfaya bakarsanız Anadolu topraklarında kaç dilin “ölü dil”, kaç dilin de “yok olma tehdidi altındaki diller” olduğunu görürsünüz. Çerkes dillerinden Ubıh dilinin bu topraklarda yok olduğunu bilmeyebilirsiniz. Adige ve Abaza dillerinin de Türkiye’de “yok olma tehdidi altındaki diller” içinde olduğunu bilmeyebilirsiniz. Bir bilim adamı olarak bunları da öğrenmek, dilini korumak isteyen insanlara sahip çıkmak sizin görevinizdir Sayın Bardakçı. Türkiye’nin kültür zenginliğini yok etmek, Anadolu’yu ölü diller mezarlığına çevirmeye kimsenin hakkı yoktur. Bilim adamlığı tanımında bu tür faşizan yaklaşımlara yer yoktur ve olmamalıdır.

Şurası iyi bilinmelidir ki, Çerkes toplumu bu topraklarda yaşayan herkes gibi bu ülkenin asli unsurudur. Demokratik bir ülkenin tüm vatandaşlarına tanıması gereken hakları elbette Çerkes halkı da isteyecektir. Çerkes halkı Türkiye Cumhuriyetinin vatandaşları olarak bu ülkenin geleceği için endişelenmektedir ve demokrasinin gelişmesi için üzerine düşeni yapacaktır. Sayın Bardakçı, sizin gibiler istiyor diye Çerkes toplumu dilini ve kültürünü yaşatma çabalarından vazgeçmeyecektir. Size tavsiyem ise Çerkes halkı ve talepleri ile uğraşmak yerine insanca haddinizi bilmeniz ve biraz daha tarihi öğrenmenizdir.

 

Cihan Candemir
Kafkas Dernekleri Federasyonu Başkanı


nan



Kaffed

Share