Bir Tuhaflık Var

Çerkes dünyasında son dönemin en önemli ve en sıcak konusu KBC’deki terörizm sorunudur bana göre. Mesele artık bölgenin kalkınmasını, ekonomik durumunu, sosyal problemlerini unutturacak düzeye gelmiş durumda ne yazık ki. Gün geçmiyor ki birileri öldürülmesin, gün geçmiyor ki bir yerlerde bombalar patlamasın, gün geçmiyor ki bir Adığe ocağına ateş düşmesin. Yakın zamana kadar emniyet güçleri ile aşırı dinci bir kesim arasında geçen mücadelenin alanı, artık iyiden iyiye genişlemiş durumda. Sokaktaki insanı yakıyor artık bu ateş. Çerkes halkının yetişmiş fertlerini,ailelerini,evlatlarını yakıyor. Bir kısım silahlı adam, istedikleri zaman istedikleri yerde istedikleri kişinin yaşamına kastedebiliyorlar, istedikleri insanı tehdit edip evini aracını bombalayabiliyorlar. Bütün bu olaylarda bana göre çok dikkat çekici bir nokta var. Emniyetin KBC’de aranan teröristler listesine bakınca, bunlardan çoğunun Balkar Karaçay ve Adığelerden oluştuğunu görüyorsunuz. İçlerinde bir Çeçen bir Dağıstanlı ve bir iki tane de Rus var. Yani birleştireni sözüm ona “din kardeşliği” olan çok milliyetli bir çete bu. Cinayetlere bakıyorsunuz. Öldürülenlerin bütünü Çerkes. Aralarında bir tane başka halktan insan yok. Eldeki bu fotoğrafa bakınca, KBC’deki terörün söylendiği gibi sadece dışarıdaki veya içerideki bazı güçlerin işine yaramadığını görüyoruz. Bundan, birlikte yaşamak zorunda bırakıldığımız ve dost mu düşman mı pek belli olmayan komşularımızın da gayet memnun olduklarını düşünüyorum şahsen. Daha da ileri giderek söyleyeyim; Çerkes camiası içerisinde bir kısım içten pazarlıklı satılmışların da ellerini ovuşturarak olan biteni seyrettiklerini düşünüyorum. Her gün Çerkes halkının en seçkin insanları ölüyor, her gün Çerkes halkının en verimli çağındaki gençleri yok ediliyor. Her gün Çerkes halkı bir korku girdabına salınmaya,kendi kardeşinden şüphe eder hale getirilmeye,kendi geleceği hakkında söz söylemekten ve kendi yaşam biçimini seçmekten men edilmeye çalışılıyor. Artık açıkça görülüyor ki yapılan şey halkımıza karşı apaçık bir saldırı, sindirme ve etkisizleştirme operasyonudur. Bütün bunların din adına veya falanca gücün çıkarları adına yapılıyor olması hiçbir şey değiştirmiyor bizim için. Bu bizim halkımıza açılmış ve ismi konulmamış bir savaştır. KBC’nin başındaki Kanoko'yu çaresizlikten kıvrandıran da bu durum bana kalırsa. Bütün risklerine rağmen ,sivil halkın silahlandırılmasını istemesindeki neden de bu olsa gerek. Çünkü defalarca güvenlik birimlerinin doğru dürüst çalışmadığını,güvenlik güçlerine söz geçiremediğini, pratik işleyişte onların Moskova’ya bağlı olduklarını bizzat kendisi söyledi. İş o noktaya geldi ki “Bölgemdeki güvenlik birimlerini bana bağlayın, 6 ayda bu sorunu çözeyim” diyerek meydan okudu açık açık. İl ve ilçe giriş çıkışlarında birkaç polis ve bir iki asker ile göstermelik önlem almanın, araçları durdurup aramanın bir çözüm olmadığını herkes biliyor. Bu durum, çözüm bulması beklenen birimlerin bir şeyler yapıyor görünmesinden başka hiçbir işe yaramıyor bana kalırsa. Dolayısıyla, her ne kadar bunu açıkça dillendiremiyorlarsa da merkezin bu soruna çözüm bulacağından veya bulmak istediğinden pek ümidi olduğunu sanmıyorum yerel idarenin. Hal böyle olunca, nerede tezgahlandığı belli olmayan bu oyuna engel olmak için kendi çözüm yollarını aramak, kendi yöntemlerini geliştirmekten başka çaresi kalmıyor bölge yönetiminin. Ya oturup başınıza örülen çorabı seyredeceksiniz, yada kendi imkanlarınızla buna engel olmanın yollarını arayacaksınız. Çegem'deki 5 polisi öldürenlerin (5. polis bu gün hastanede öldü) o bölgeden çıkmaları, hele hele bahsedildiği şekilde bir otomobil ile çıkmaları kesinlikle mümkün değil. Aynı günün gecesi bir köyün girişinde ekip otosunu tarayıp, köyün içerisine kaçanların da. Demek ki katiller aramızda dolaşıyorlar.İşlerini bitirip evlerine gidiyor, aileleriyle sofraya oturuyorlar belki de. İşte bu nedenle aileler kendi çocuklarına sahip çıkmaya çağırılıyor,aksi halde cemiyete hesap vermekle tehdit ediliyorlar Sivil toplumun bu olan bitene tepki göstermemesi kanaatimce bir çok farklı nedene dayanıyor. Bunların başında örgütsüzlük geliyor. Bir başka önemli neden ise güvensizlik. Toplumun her kademesine yerleşmiş olan rüşvetçilik, kişisel çıkarcılık,mal mülk edinme hırsı ve bana necilik ilkel bir ayakta kalma içgüdüsünü baskın kılıyor, insanlar kişisel olarak tepki duyuyor olsalar da bir adım öne çıkıp bunu yüksek sesle dile getirme cesaretlerini kaybetmiş durumdalar. Bu ilelebet böyle kalacak demek değil elbette. Mutlaka bu gidişat bir yerde halka çarpıp parçalanacak, bundan eminim. Fakat önemli olan bunun en kısa sürede en az zayiat ile atlatılmasıdır. Bazılarının söylediği gibi, bu durum bölgeyi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin işine yarıyor olabilir, veya Moskova’da iktidara oynayan birilerinin, veya bölgede halkımızın daha da güçsüzleştirilmesinde menfaati olan bir başkalarının işine yarıyor olabilir. Belki hepsinin aynı anda işine yarıyor da olabilir. Fakat kesin olan bir şey varsa o da gidişatın bizim aleyhimize olduğudur. Bir yıl önce tüm RF.nda ekonomik gelişme ve kalkınmada dördüncü sırayı alan KBC, bu gün Dağıstan ve İnguşetya ile birlikte en riskli bölge haline geldi bir anda. Bu kirli oyunda halkımız piyon, topraklarımız satranç tahtası olarak kullanılırken olan bitene sessiz kalmak kendi felaketini hazırlamaktır. O nedenle, halkın kendisinin bu soruna müdahil olup çözüm bulmasından başka çıkar yol yoktur bana göre. Çünkü görünen kadarı ile, kendi gücümüzden başka güvenecek hiçbir şeyimiz, birbirimizden başka dayanacak hiç kimsemiz yok etrafımızda.
Share