Merhaba. Bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
p>Adım Ruşen Güser 1967 Kayseri (Aşağı Kızılçevlik-Mekeney) doğumluyum.
Ne zaman ve nasıl döndünüz Kafkasya’ya?
p>2005 yılı ekim ayında kesin dönüş yaptım. Aslında çok öncelerden anayurduma dönmeyi kafama koymuştum ama, o zamanlar bu benim için uzak bir hayalden ibaretti.
Gidiş gelişler başladıktan sonra bu hayalimin gerçekleşebileceğine olan inancım arttı. Aralıklarla 1995-2005 arasında hem bölgeyi tanımak hem de ziyaret amaçlı birkaç kez gelip gittim. Rahmetli anneme bakmakla yükümlü olduğum için gelişim biraz gecikti. Fakat sonunda anavatanımı buldum.
Buraya döndükten sonraki yaşamınızı kısa başlıklar halinde özetlerseniz bize ne anlatabilirsiniz?
p>Ben buraya dönmeden önce, daha önceki geliş gidişlerimden edindiğim bilgiler doğrultusunda tüm evraklarımı hazırlayıp öyle geldim.
Ayrıca ailemi de birlikte getirdim ve döner dönmez hemen resmi başvurumuzu yaptık.
Yani siz tek başınıza gelmediniz?
p>Hayır ben Türkiye'de evlendim, buraya da eşimle birlikte döndük, kızımız o zaman 1,5 yaşındaydı.
Peki, nedir sizi buraya getiren, gerçekten merak ediyorum. Türkiye'de olmayıp burada olan şey nedir ?
p>En sade biçimi ile ifade edecek olursam beni buraya çeken ana neden; sokakta, çarşıda, pazarda ana dilimi duyabiliyor konuşabiliyor olmaktır. Yani ana dilimin hayatın içerisinde kullanıldığı ata toprakları benim için cezp edici oldu.
Bunu kısa ziyaretlerimde fark etmemiştim ama, dönüp yerleştikten sonra, burada çocuk eğitiminin çok daha fazla önemsendiğini, çocuğun bir birey gibi değer bulduğunu gördüm. Çocuğun burada yetişecek olması da ayrı bir cazibe haline geldi benim için.
Dönmek istediğinizde karşı çıkanlar, sizi yadırgayanlar oldu mu?
p>Tahmin ettiğinizden çok daha fazla kişi benim bu kararımı şaşkınlıkla karşıladı. Hatta bu gün bile acı acı hatırlarım; bir kişi ana yurda döneceğimi duyduğu zaman bana “Senin iyi bir tedaviye ihtiyacın var" demişti.
Fakat kararımı uygulamış olmaktan hiç pişmanlık duymadım. Bu gün geriye dönüp baktığımda en doğru adımı attığımı görüyorum.
Şu anda ne iş yapıyorsunuz ?
p>Ben Türkiye'de iken muhasebeci olarak çalışıyordum, şu anda metal ofis mobilyaları imalatı yapıyorum.
Peki zor olmadı mı mesleğiniz dışında bir başka işe başlamak?
p>Açıkçası şu andaki işim daha ağır, fakat bundan bir şikayetim yok, çalıştık ve iyi bir düzen oturttuk çok şükür. Ayrıca vatanda yaşıyor olmanın verdiği manevi huzur ortamında bu işin zorluğunu bile hissetmiyorum, bunu samimiyetimle söylüyorum.
Buraya gelmek isteyen insanların iş konusunu fazlaca abartmalarına gerek yok bence. Anayurduma döneceğim diyen bir insan, çalışıp terleyerek emeği ile yaşamak isterse burada mutlaka tutunur.
Ben 20 yıldan fazla muhasebecilik yaptım, bu gün bu işi yapıyorum ve vatanımda olmanın verdiği huzur işimin zorluğunu hissettirmiyor bile.
Türkiye ile burasını kıyaslarsanız sizin için yaşam kalitesi açısından ne değişti?
p>Benim yaşamım Türkiye’de de fena değildi, iyi kazanıyordum fakat açık konuşursam bütün yaşamım işten ibaretti.
Evlendiğimin ikinci günü işime döndüm, artık gerisini siz tahmin edin. Orada evli kaldığımız süre içerisinde eşimle sadece bir kez yemeğe çıktım, tiyatroya sinemaya hiç gitmedik, kısaca söylersek iyi kazanıyor olmama rağmen iyi yaşadığımı söyleyemeyeceğim. Sürekli bir koşturmacanın, yaşama telaşının ortasında geçti tüm zamanım.
Burada ise, sosyal açıdan çok daha rahat bir yaşam kurduk kendimize, haftanın bir iki akşamı ailemle dışarıda yemeğe çıkabiliyorum, ayda en az bir kez tiyatroya gidebiliyorum.
Yani uzatmadan söylersem her türlü açıdan burada daha rahat ve daha serbest yaşıyoruz.
Serbest demişken şunu da eklemek isterim: Türkiye'de bir kadının, bir çocuğun sokağa rahat çıkması ve günlük yaşama rahatça karışması neredeyse imkansız gibi; mutlaka bir huzursuz eden, bir taciz eden, bir istismar eden oluyor.
Burada o tür şeylere hiç rastlamadım bu güne kadar, kadınlar çok daha hür ve rahat, çocuklar çok daha şefkat ve ilgi görüyor.
İlk geldiğinizde uyum sorunu yaşadınız mı?
p>Ben kendi adıma yaşamadım, eşim ilk zamanlarda dil konusunda biraz zorluk çekti.
Fakat şu anda o tür problemlerimiz kalmadı, Adigebzesi zayıf olan eşim çok rahat çok rahat ana dili ile konuşur düzeye geldi, ayrıca Rusça'sını da ilerletti ve şu anda her iki lisanla iletişim kurabiliyor.
İş dışında genellikle nelerle ilgilisiniz, nasıl zaman geçirirsiniz, yerli insanlarla aranız nasıl?
p>İş dışındaki zamanımı öncelikle aileme ayırıyorum. Bunun dışında söylediğim gibi tiyatro, sinema, hafta sonları günlük geziler ve piknik yapıyoruz. Ayrıca mümkün olduğunca okumaya ve mesleki konularda bir şeyler araştırmaya çalışıyorum.
Buradaki insanlarla çok iyi dostluklar kurduk, ailece görüştüğümüz pek çok arkadaşımız oldu, her geçen gün de çevremizle ilişkilerimiz ve dostluğumuz gelişerek devam ediyor.
Kabardey’in her tarafını gördünüz mü ?
p>Aşağı yukarı her tarafını gördüm. Vatanımız olduğu için söylediğimi sanmayın ama cennet gibi her köşesi.
Fakat bir küçük şikayetim var; ben iyi bir balıkçıyım, özellikle de turna balığı. Türkiye'de buna zaman bulamıyordum, burada ise zamanım var fakat turna balığı yok. Balıkçılar beni anlarlar, diğer balıklar turna avının yerini tutmuyor ( gülerek anlatıyor)
Burada size en çok ilginç ve şaşırtıcı gelen ne oldu?
p>Sırasıyla sayayım; buradaki trafik düzeni bu gün bile hala alışamadığım ilginç farklılıklardan bir tanesidir.
Bir başkası ise; bir mağazada, dükkânda satın almak istediğiniz bir ürünün aynısı yoksa satıcı sizinle uzun boylu ilgilenmiyor bile,“bende yok” deyip işine dönüyor. Türkiye'de bir mağazaya girdinizse ne yapar eder size bir şey satmaya çalışırlar.
Bir de; uzun yaylanın kıraç arazisinden çıkıp buradaki yemyeşil ortama girdiğimde bir süre çok tuhaf geldi bana, açıkçası bir ormanın içerisinde yaşıyormuşum duygusuna kapıldım, bir kuşatılmışlık hissi yaşadım.
Bir şey daha söyleyeyim ister inanın ister inanmayın; 4 yıldır iş yapıyorum, parasını sonradan almak üzere yaptığım işlerden para tahsil edemediğim tek bir iş olmadı bu güne kadar. Ben onlara dürüst davrandığım sürece onlar da bana dürüst davranıyorlar. Oysa ticaret konusunda orada iken duyduklarım nedeniyle veresiye iş yapmakta oldukça tereddüt etmiştim ilk dönemlerde.
Aslında çok basit ama benim için çok önemli bir ayrıntı da, insanların temizlik ve giyimlerine olan özenleri. Burada günlük tıraş olmamış bir erkek göremezsiniz. Dişlerini fırçalamayan veya ter kokan, fakir olsun zengin olsun kıyafetleri kirli bir kişi göremezsiniz bunu abarttığımı da sanmayın, çünkü gerçekten öyle.
Herkes bürokrasiden şikayet ediyor, sizce durum nasıl?
p>Bu konuda biraz duygusal davranıyoruz gibime geliyor.
Burada da pürüzler var, çeşitli sorunlar da olabilir fakat ne olursa olsun işleyen bir devlet mekanizması var ve biz bu yapı içerisinde kendimize ayrıcalık istiyoruz, dolayısıyla sorun da buradan kaynaklanıyor.
Sistem kendi yurttaşları için neyse bizim için de o aslında, bize özel bir zorluk çıkartıldığını sanmıyorum.
Benim Türkiye’de Bulgaristan’dan, Yugoslavya’dan gelmiş ve 14 yıldır pasaport alamamış arkadaşlarım oldu, onlarla kıyaslarsanız burada her şey çok daha kolay. Söylediğim gibi biz biraz duygusal davranıyor ve sorunları abartıyoruz bence.
Çok özel bir soru sormak istiyorum, istemezseniz yanıtlamayın, hiç pişman oldunuz mu döndüğünüze.
p>Asla. Hiç bir zaman bu tür bir pişmanlık yaşamadım.
Fakat şunu da söylemem gerek; annemin ve babamın mezarı orada, çocukluğum gençliğim orada geçti, dolayısıyla acı tatlı anılar var. Zaman zaman geçmişe yolculuk yaptığım ve o günleri andığım oluyor ama bu asla bir pişmanlık biçiminde değil.
Pişman olmak bir yana, ben vatanıma döndüm huzur buldum, kendimi buldum diyebilirim.
Türkiye’ye gidip geliyor musunuz, ailenizle ilişkiniz nasıl?
p>Türkiye'ye en son iki yıl önce gittim. Fakat ailemle ilişkimi hiçbir zaman kopartmadım, sık sık görüşürüz, artık iletişim diye bir sorun yok internet çıkalı beri..
Diasporadaki durumumuzu nasıl görüyorsunuz?
p>Diasporada yaşayan kardeşlerimiz gücenmesin ama bir dönem Almanya’da yaşayan gettolaşmış Yahudilere benzetiyorum ben onların durumunu. O Yahudiler kültürel manada ne tam Yahudi ne de tam Almandı, diasporadaki kardeşlerimiz de şu anda aynı durumda bana göre. Ne tam olarak Türk, ne de tam olarak Çerkesler, kültürel manada bir aşınmışlık söz konusu.
Diaspora için önemli bulduğum bir başka konu da yabancılarla evlilik konusudur. Bizim bir genç kızımız veya bir delikanlımız yabancı ile evlendiğinde onu kaybediyoruz maalesef.
Çünkü bu insanımız kendi değerlerini yitiriyor, kendi kimliğini yitiriyor ve özünden uzaklaşıyor, dolayısıyla ondan gelen nesil de yok oluyor ister istemez.
Bu elbette yoruma açık bir konu, fakat bizim bireyler olarak kendi kültürümüzü, ulusal varlığımızı ve değerlerimizi muhafaza etme yükümlülüğümüz var.
O nedenle bu tür evlilikler yapan insanları çok iyi düşünmeye ve ulusuna karşı sorumlu davranmaya davet ediyorum.
Eğer biz 40-50 milyonluk bir nüfusa sahip olsaydık bu konuşmayı yapmıyor olacaktık şu anda, ne ben bu sözleri söylerdim ne de bireylerimiz bu tür bir yükümlülük altında olurlardı.
Fakat biz yok olmakta olan bir halkız ne yazık ki.
Diasporadaki insanlarımıza ne mesaj vermek istersiniz son olarak?
p>Ben, her Çerkes buraya dönsün, mutlaka herkes gelmelidir demiyorum.
Herkesin koşulları farklı olabilir, kimilerinin imkanları elvermeyebilir, bunları anlıyorum.
Fakat yüreğinde vatan özlemi olan, kültürel manada kendisini ait hisseden ve burada yaşamak isteyen her kardeşimi anayurduna dönmeye davet ediyorum. Orada yaşayabilen her insan burada da bir yaşam kurabilir.
Bizim köklerimiz burada olduğu gibi geleceğimiz de buradadır, o nedenle diasporada kimliksizleşmekten, değerlerini yitiriyor olmaktan şikayet eden herkesin sığınağıdır vatan.
Yok olmadan vatanınıza dönün diyorum kısaca.
Teşekkür ediyoruz Sayın Ruşen Güser.
p>Ben teşekkür ederim.
PERİT
+''+nan+''+Kaffed