Özlem bize kısaca kendini tanıtır mısın?
1985 yılında Samsun'da doğdum. Şu an Anadolu Lisesi 1. Sınıfa geçtim. Atakum'da oturuyorum.
Yelkenle, kemanla ve diğer aktivitelerle tanışman nasıl oldu. Bize çalışmaların başlamasından ve çalışmalarından bahseder misin?
Küçüklüğümden beri yoğun bir çocuktum. İlkokul dördüncü sınıftan itibaren başladı bu. Okulumuzun halk dansları grubundaydım. Keman çalmaya başlamıştım. Kafkas Kültür Derneğinin folklor grubundaydım. Bunların yanında sınavlara hazırlık için dershaneye gidiyordum. Bir de okul vardı tabi. O yıllarda henüz yelkenle tanışmamıştım.
Halk danslarını her zaman sevmiştim zaten. Hala da çok seviyorum ama ona devam edemiyorum artık. İlkokuldayken Artvin yöresi oynuyordum. Samsun birincisi olmuştuk. Ayrıca Derneğimizin düzenlediği gecelerde biz küçük ekip olarak (Kafkas Halk Dansları Topluluğu) hep göz bebeği olmuştuk.
Müzikle uğraşmamı daha çok ailem istedi. Kardeşimle birlikte başladık bu işe. "Keman çalan herşeyi çalar" diyerek heveslendirildik. Hala keman çalıyoruz. Ama genel anlamda bu işin içinde dört, dört buçuk yıldan beri varız. Her kış sonu konserlerimiz oluyor. Bir çocuk korosunda çalıyoruz ve koromuz oldukça başarılı.
Dört yıldan beri de yelkenle uğraşıyorum. Bu işe de amcamın oğlu Burhan abim sayesinde başladım. İlk olarak o bizi tanıştırdı yelkenle ve kulüp çevresiyle. İlk iki sene felaketti. Zaten başından beri pek sıcak bakmamıştım bu işe. Çünkü ben korkuyordum!
Yelkenin temel taşı Optimist'tir. Küçük yaşlarda başlanır ve onaltı yaş dolunca da o sınıfı bırakmak zorunda kalırsınız. Ben de optimistle başladım. Hala da aynı sınıftayım ama bu sene son senem.
En küçük tekne optimisttir. Yine de bazı çocuklara dev gibi görünebilir. Bu görünce değil de rüzgarlı bir havada denize çıkınca anlaşılır. Ben de ilk başladığımda kilo olarak hafif ve güçsüz bir sporcuydum. Rüzgarlı havalardan nefret ederdim. İş tekneyi doğrultmaya gelince çektiğim sıkıntıları bir ben bilirim. Yarış günlerinde sabahın çok erken saatlerinde, saat beşte falan uyanıp rüzgarın olup olmadığına bakardım. Stresten karnıma ağrılar girerdi. Çünkü korkuyordum ve en büyük kabusum bu sporu yapmak olmuştu. Ne kadar boş sebeplerle kendimi üzdüğümü şimdi anlıyorum. Hiç tehlikesi olmayan bu spordan nasıl da ürkmüşüm. Denize düşsen can yelekleri var. Fazla rüzgardan teknen devrilse yanında hemen yardım botları buluyorsun. Ayrıca tekneyi çevirmek çok kolay. Yarışa bile devam edilir kolaylıkla. Ama bunları maalesef biraz büyüyüp kilo aldıktan sonra anladım. Artık tekneme hakimdim. Korkumu yenmiştim ve işte şimdi bu işten zevk almaya başlamıştım.
Ve hala bu işi çok severek yapıyorum. Eğlencesi bu işin rüzgarındaymış meğer. Artık rüzgarlı havalarda daha iyi gidiyorum. Yatıp kalkıp rüzgar essin diye dua ediyorum tıpkı eskiden esmesin diye dua ettiğim gibi.
Biraz katıldığın yarışmalardan ve aldığın ödüllerden bahseder misin?
Bu işte tam anlamıyla başarılı olmaya geçen sene başladım. Ondan bir sene önce Sinop7da düzenlenen ve bir milli yarış olan Karadeniz kupasına katılmıştım. Ama bu başarımdan değil bana tanınan bir şanstı sadece Geçen sene çeşmede düzenlenen Türkiye Şampiyonasında bayanlarda birinci ve genel klasmanda 16. olunca işler değişti ve başarılarım fark edildi. Milli takım kampına kaldım. Bu senede 17-23 Nisan tarihleri arası Birleşik Arap Emirliklerinin bir şehri olan Dubai'deki yarışa çağrıldım. Türkiye'den iki kişi katıldık bu yarışa. Yirmidört kişi vardı ve tek klasmanda değerlendirildik. Ben onaltıncı oldum. Daha sonra 23-27 Mayıs tarihleri arasında Romanya'da düzenlenen tomis Trophi'de birinci oldum. Zaten Türk takımı olarak oldukça başarılıydık. Bütün ödülleri topladık diyebilirim. Sonra Türkiye Şampiyonası düzenlendi Çeşmede ve ben bu senede ikinci oldum. Sonra da İtalya'nın Riva del Gorda şehrinde düzenlenen Avrupa Şampiyonasına katıldım. O kadar çok tekne vardı ki insan ir an ne yapacağını şaşırıyor. Tecrübesizlikte var tabi. Bu yarışta 111 teknede 80. oldum. Yine de iyi aslında başarılı olmak için daha gitmem gereken çok yol var.
Peki bu uğraşlar derslerini ve günlük yaşantını nasıl etkiliyor?
Bir de okul var tabi. Hepsinden önemlisi ol. Çünkü geleceğim ona bağlı. Doğal olarak ben de en çok ona zaman ayırıp önem veriyorum. Bazı veliler çocuklarını böyle faaliyetlerin içine sırf derslerini etkiler diye sokmak istemiyorlar. Halbuki çok yanlış! Önemli olan kişinin sorumluluk kazanması. Ben şahsen hepsini bir arada götürmekte pek fazla zorlanmıyorum. Önemli olan planlı davranmak bence. Çocuklar böyle sosyal faaliyetlerin içinde hayatı tanıyacaklar. En önemlisi yeni çevrelerle tanışacaklar.
Bundan sonraki hedeflerin neler peki?
Bu sene optimistte son senem söylediğim gibi. Ama bu herşeyin sonu anlamına gelmiyor. Bundan sonra yeni bir sınıfı, Laser 4.7 bekliyor beni. Daha büyük bir tekne, başarılı olmam için daha fazla çalışmam gerekiyor. Yeniden yurt dışındaki yarışlara katılıp başarılı olmayı çok istiyorum.
Bir amacı da gerçekleştirerek yurtdışına çıkıp yeni yerler görmek nasıl bir duygu?
Zaen yurt dışı ayaprı bir duygu. Herkesin gidip görmesini isterimi. Birde bu takım halinde, arkadaş çevresiyle yapılınca bir başka oluyor. En önemlisi yeni yerler görüp yeni arkadaşlıklar edinmek. Zaten teknolojide gelişti. Birkaç yabancı arkadaşımla mail adreslerimizi alıp çoktan maillaşmaya başladık bile. Henüz yolun başında olduğuma inanıyorum. Umarım ilerde daha başarılı olurum.
Son olarak bütün arkadaşlara bir sosyal etkinliğe katılmalarını tavsiye ediyorum. En iyisi de bence suya, denize yakın olmak. Zaten insan bir kere bağlanınca bir daha kopamıyor o mavi sonsuzluktan. Üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkede su sporları daha fazla ilgi bekliyor. Herşeyden önce başarılı olmamda büyük katkıları olan aileme, antrenörüme ve klüp yönetimine çok teşekkür ediyorum. Tabiki bu dergi sayesinde sizlerle kucaklaşmamı sağlayan Nart Dergisi çalışanlarını da unutmamalıyım. Teşekkürler.!
Biz de sana teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyoruz.
[Röportaj: Ajans Abrek]
+''+Özlem Uyan Brand