Türkiye’de mevcut Kafkas Derneklerinden 40’dan fazlasının bağlı ve irtibatlı bulunduğu Kafkas Derneği Genel Merkezi adına tümünüzü saygıyla selamlıyorum. Uzunyayla kültür etkinliğine hepiniz hoş geldiniz. Günlere bölünmüş çok detaylı programımız olmasına rağmen Genel Merkezimize üye olsun olmasın pek çok Dernek Temsilcilerimizin yüzlerce kilometre yol kat ederek aramıza katılmış olmalarının bizim için değeri ve anlamı çok büyüktür. Kendilerine özellikle teşekkür ediyorum. Bu birliktelik manzarasının oluşması için yıllarca emek veren inançlı dava arkadaşımız ve bir kaç gün önce kaybettiğimiz Özürlüler idaresi başkanı rahmetli Süleyman Yançatoral arkadaşımızın görmesini ne kadar isterdim. Ama yüce Allah O’nu erken aramızdan aldı. Kendisine ve yakında vefat eden tüm insanlarımıza Allah’tan rahmetler diliyorum.
Sürgün sonrası bize ikinci vatan olan güzel Türkiyemiz’de bu gün takriben 7 milyon civarında Kuzey Kafkasyalı insanımız yaşamaktadır. Bilinen ortak adıyla Çerkesler, Anadolu ve Göksun yöresi kültür mozayiğinin önemli unsurlarından birisidir. Uzunyayla ve Göksun yöresi ise; yaşayan Kafkas Kültürünün orijinaline en yakın şekliyle bugüne kadar muhafaza edildiği 6 ayrı ilçe topraklarının ortasında kalan köyler topluluğudur. Geçen yıl Kafkasya’dan davet ettiğimiz geleneksel kültür değerlerimizle ilgili araştırmalar yapan Bilim adamlarının bulguları ve onları hayrete düşüren, hatta onların bize bakış açıkların dahi değiştiren tespitlerde bu görüşümüzü teyid etmektedir.
Kentleşme sürecinin hızlanmasıyla birlikte Uzunyayla’dan çıkan, okuyan, iş düzeni kuran, değişik meslek dallarında çalışmalar yapan Uzunyaylalalılar zamanla birbirimizle irtibatımızı azalttık, birbirimizi tanıyamaz olduk. Yeni nesillerimiz büyüklerini bilemez oldular. Aynı kentte yaşadığımız halde birbirimizi tanımadığımız çok oluyor. Bu günkü kültür şenliğinin düzenleniş sebebi, yıllardır görüşmeyen insanlarımızı bir araya getirmek, hasret gidermek, birçok yöreden gelmiş kardeşlerimizle kucaklaşmak, ortak sevincimizi paylaşmak, hangi alanda tanışıyor olursak olalım birbirimizi tanıyıp yardımlaşma bilinciyle birbirimize ve özellikle ardıma ihtiyacı olanlara sahip çıkmak. Ve hepsinden önemlisi, geri dönüp bizi yetiştiren ama yıllardır yerinde sayan bu yöreye azda olsa borçlu olduğumuzu hatırlayıp bir şeyler düşünmek ve bir şeyler yapmaya başlamaktır. Bu amacın tahakkukunu teminen bu tür etkinlikleri her yıl olmasa bile birkaç yılda düzenlenen geleneksel bir festival haline getirmeyi düşünüyoruz.
Dünyanın neresinde olursa olsun, savaş ve kan savaş ve kanı davet ediyor. Doğal olarakta insanlar büyük acı çekiyorlar. O acıların en büyüğünü yaşayan atalarımızın hassasiyetle bize intikal ettirdikleri geleneklerimizin temelindeki asıl harç, hangi toplumda ve nerede olursak olalım kardeşçe, barış ve huzur içinde birlikte yaşamaktır. Bizler bu temel kuralın yöremizde de, Ülkemizde de, bütün dünyada da hakim olmasını gönülden diliyor ve çalışmalarımızı bu doğrultuda yürütüyoruz. Türkiyemizin de Kuzey Kafkasyamızın da huzura olan ihtiyacının bilincinde olarak hareket ediyoruz.
Bugüne kadar Kafkasyalı denilince insanlar bizi, güzel kıyafetler içinde özel ritmi ve ahengiyle folklor ustaları olarak tanıdılar. Oysa, o güzel folklorun temelinde çağdaşlarıyla kıyaslanamayacak derecede medeni bir eğitim, medeni bir yapı ve medeni bir sosyal yaşam vardır. Batılı yazar ve seyyahların son 3-5 yıl içersinde tercüme edilen eserlerine göz atmak bunu anlamak için yeterlidir. Allah’a şükür birçok yazarımızın çok kıymetli eserleri ortaya çıkmıştır. Araştırmacıların bilimsel çalışmaları yanında batıdan ve Kafkasya’dan yapılan tercümeler, Ege havzasının mitlerine temel olan mitologyanın kaynakları arasında NART mitolojimiz önde gelmektedir. Keza, Kuban havzası kazılarıyla gün ışığına çıkan paha biçilmez eserlerle de Ön Asya medeniyetinin yaratılmasındaKafkas Halklarının pay sahibi olduğu gün be gün açığa çıkmaya başlamıştır.
Esasen geşmişinde medeniyet olmayan bir ırkın kendine has toplumsal yasalarında ve geleneklerinde medeni bir ruhun hakim olması zaten düşünülemez. Bu konuda değerli konuğumuz Ürdün Prensi Ali’nin söyleyeceklerinin olduğunu umarım Zira Kafkas Kültürü konusunda gerçekten şaşıtıcı bilgilere sahipler.
134 yıldır bu güzel ülkedeyiz. Kederde ve kıvançta ortak olarak yaşadığımız bu toprakların altında dört neslimiz yatmaktadır ve bu topraklar bizimde vatanımızdır.Laik ve demokrat Türkiye’nin bölünmez bütünlüğüne kastedecek hiçbir görüş ve düşünüşle aynı kefeye girmemiz mümkün değildir. Bunun çok net olarak bilinmesini özellikle istiyorum.
Türkiye’ye,Irak’tan, Pakistan’dan, Afganistan’dan, Bulgaristan’dan, Romanya’dan Bosna’dan, Batı Trakya’dan gelen insanlar göçe neden olan sorunlar son bulduğunda kendi ülkelerine dönebiliyorlarsa ve bu olay nasılki doğal bir olaysa Kuzey Kafkasya’dan gelen insanlarımızdan dileyenlerin de tarihi vatanlarına dönmeleri o derece normal bir olaydır. Bu itibarla, zanaat sahibi ve işsiz, toprak işlemede usta ama topraksız olan insanlarımızın zorlanmadan yaşamaları mümkün olduğu içindir ki dileyenlerin Kuzey Kafkasya’ya dönüşünü destekliyoruz.Üretim olanakları dikkate alınarak on yıllık bir periyot içinde 200-250.000 insanın oraya dönmesi halinde Üretimin maksimum seviyeye çıkabileceğini söylemek kabildir. Türk düşünce ve mantığıyla yetişip oraya gidecek insanlar yarın Türkiyemiz ve Kafkasyamız arasında karşılıklı çıkar esasına dayalı sağlıklı bir ekonomik köprü kurulmasına vesile olacaklardır.
Burada kalacak insanlarımızada dönenlere de kimsenin ve hiçbirimizin olumsuz bir söz söylemeye hakkı yoktur. Darboğazlarını kısa zamanda aşmış, Avrupa Topluluğuyla bütünleşmiş, insan hakları bakımından mevcut sıkıntılarını aşmış ve Uluslararası Camiada söz sahibi olacak geleceğin Türkiyesinin Batıdan kendi insanları için istediği çifte pasaport ve çifte vatandaşlık gibi haklara da kavuşmuş mutlu ve başarılı vatandaşlar olarak yaşamalarını, imkanları olduğunda da yerli ve yabancı ortaklarla Kafkasya’da yatırımlar yapmalarını diliyoruz.
Birkaç gün öncesine kadar Kafkasya’daydım. İzlediğim bir konferansta Türkiyede oturduğumuz yerden sonucu düşünmeden söyleyip yazdığımız bazı şeylerin, büyük büyük komşumuzun yanlış algılayıp yorumlaması sonucu sıkıntıların doğduğu ve oradaki küçük Cumhuriyetlerimizin önüne bazı faturaların konduğu hususu gazete haberleri ve sonuçlarıyla birlikte gündeme geldi.Özellikle rica ediyorum, Kafkasya’daki Ekonomi ve Nüfus yönünden kendi ayakları üzerinde durabilmelerine katkı yapmayı düşünelim ama onların iç işlerine karışma anlamına gelebilecek söylemlerden de mutlaka kaçınalım.
Kafkas Derneği Genel Merkezi olarak , dilimizi, kültürümüzü, yaşayarak yaşatmak, dersane imkanından mahrum olduğu için üniversite şanşı yakalayamayıp, kahvehane köşelerinde kalakalan gençlerimize, dershane, burs ve yurt imkanı sunmak, herhangi bir sosyal güvenlik kurumuyla ilgili olmayan fakirlerimize sağlık yardımı ulaştırmak, bol bol kitap ve dergi neşrederek kültürel yaşama katkıda bulunmak, oluşturulacak iktisadi işletmelerle istihdam yaratmak, son derece düşük maliyetlerle Kafkasya’ya turlar düzenleyerek çok sayıda insanımızın oraları görmesini sağlamak gibi amaçlarla güçülü bir örgütlenmeye doğru yavaş ve emin adımlarla yol alıyoruz.
Geliniz aramıza sizlerde maddi ve manevi imkanlarınızla katılınız, “Ben” kavramından uzaklaşıp kendimizi aşalım ve daha güçlü olalım. O taktirde göreceksiniz ki bu toplum siyasi arena dahil her alanda layık olduğu yeri mutlaka alacaktır.Tekrar ediyorum geliniz şu üç günlük fani dünyanın kubbesinde hoş sedalar bırakmaya çalışalım. Pişman olacağımız sözlerle birbirimizi kırmayalım ve tabii doğup büyüdüğümüz Pınarbaşı ve Uzunyayla’nın payınada birşeyler ayırmaya şimdiden başlayalım. Zira, Uzunyaylalıların, köylülerimizin katılımları öylesine candan ve mükemmel ki ancak saygı duyulur.
Daha zamanınızı alak istemiyorum. Sözlerime burada son verirken dinleme sabrı gösterdiğiniz için hepinize teşekkür ediyor ve saygılar sunuyorum.
Muhittin Ünal