26 Şubat-4 Mart 1998 tarihleri arasında Amman'da Prens Ali Al Hüseyin'in Adığey, Khabardey, Türkiye, İsrail ve DÇB'den gelen özel davetlileri arasında unutamayacağım güzel günler yaşadım.
+''+Kuzey Kafkasyalıların tarihlerini, medeniyetlerini, geleneklerini ve dillerini tüm dünyaya tanıtmayı hedefleyen ve 5 ayrı komisyon tarafından özenle hazırlanan çalışma raporlarının birlikte değerlendirilmesi sırasında 24 yaşında ve Arap kökenli genç prensin bizim kültürümüze ve sorunlarımıza ne derece vakıf olduğunu yakından gözlemledim. Bu işlere az da olsa emek veren duyarlı birisi olmama rağmen genç Prensle mukayese edince yaptıklarımın ve düşündüklerimin yetersizliği karşısında ezildim ve cidden üzüldüm. Toplumsal sorunlarımızı hiç mi hiç dert edinmeyen ama iş söze geldiği zaman mangalda kül bırakmayan yüz binlerle hatta milyonlarla ifade edebileceğim Kafkaslıları göz önüne getirince toplum adına üzüntüm daha da arttı.
Komisyon çalışmalarının herbiri Çerkesler'e ait değişik derneklerin toplantı salonlarında yapıldı. Çalışma süresi olarak planlanan zamanlar yetmedi. Her seferinde bir-iki saat gecikmeyle toplantılar bitmesine rağmen derneklerde toplanan ve sayıları çok fazla olan değerli hemşehrilerimiz sabırla bekleyip, hanım komisyonlarının hazırlamış olduğu Çerkeslere has şelame, velibah ve pastaları ikram ettiler, tanışma konuşmaları yapıldı. Hemen her gece mükemmel düğünler birbirini izledi. Her bir gece özel olarak anlatılmaya değer nitelikte olmasına rağmen bu seyahatin ben de bıraktığı izlenimleri özet maddeler halinde not edip Nart okuyucularıyla paylaşmak istedim.
1-120000 civarındaki Ürdün Çerkesleri'nin önemli bölümü Amman'da yaşıyorlar. Adığeler ve artık dillerini unutmuş olup sadece soyadlarını "Abaza" olarak kullanan Abazinler arasında güzel bir dayanışma var. Çeçenler bu gruplar arasına pek katılmıyorlar.
2- Ekonomik durumları oldukça iyi. Fakirleri az bunlara da Sosyal Yardım Derneği aracılığıyla devlet maddi katkıda bulunuyor.
3- Dilini bilmeyen ve konuşmayan azdır. Prens Hamza Okulu olarak da bilinen Çerkes Okulu'nda 750 öğrenci Çerkesçe, Arapça ve İngilizce okuyorlar. Okul öncesi bölümü dışında zorunlu öğretim 12 yıldır. Üniversitede Arapça ve İngilizce öğretime devam ediyorlar. Ülkede 50 yaş kuşağı ve sonrakiler İngilizce'yi ana dil gibi biliyorlar. İngilizce radyo ve TV yayınları mevcuttur.
4- Paşalar ve bürokratlar önemli görevlerde hizmet veriyorlar ve seviliyorlar. Kral, oğlunun eğitimini geleneklerini çok sevdiği Çerkeslere bırakmış. Genç Prens sürekli derneklerde ve Çerkes gençlerle beraber. Adığece'yi tümüyle anlıyor ve kısa cümlelerle meramını anlatabiliyor ve tüm oyunlarımızı oynuyor.
5- Mevcut sekiz derneğin herbirinin her türlü tesisi, toplantı salonu ve düğün salonları vardır. Mefruşatı hiçbir derneğimizin mefruşatıyla mukayese edilemeyecek düzeyde kaliteli.
6- Düğünlerde sırası geldiğinde oynamayan, nazlanan tek bir insan görmedim. Paşasıyla, bakanıyla, bürokratıyla birlikte gerçekten Adığe düğünü yapıyorlar. Gençler mızıkaya deju yaparken uydurma sözler değil mızıkanın seslendirdiği parçanın Çerkesçesini söylemek suretiyle içten duyarak, eğlenerek katkıda bulunuyorlar.
7- Çerkesçe okumasına rağmen Çerkesçe'yi rahat konuşamayan gençlerin dillerini neden konuşamadıkları araştırılınca evlerinde ailelerinin Çerkesçe konuşmadıkları anlaşılmış. İşte bu nedenle doğan eksikliği gidermek üzere İsrail Çerkesleri, konuşma sıkıntısı çeken gençleri yazın bir ay süreyle İsrail Çerkesleri'nin yanında kalmaya davet ettiler. Zira İsrail'de evlerde sadece Çerkesçe konuştukları için konuşma ve yazma bilmeyen Çerkes bulunmadığını, üniversite paralı olmasına rağmen Hükümetin bu paraları İsrail'deki dernekleri kanalıyla üniversiteye ödediğini ve Başbakan Müsteşar Yardımcısı Şogen Pşımaf beyin işinin sadece Çerkeslerin sorunlarını çözmek olduğunu belirttiler.
8- Nüfuslarıyla orantılı olarak Çerkeslerin Ürdün Parlamentosu'nda 3 milletvekili kontenjanı bulunuyor. Bunlardan birisi de genellikle bakan oluyor ve Çerkes sorunlarını bu bakan çözümlüyor. Sosyal yardım ve transferlerin olurunu vermeye bu bakan yetkilidir.
9- Kuzey Kafkas kültürünün yaşatılması ve tanıtılması maksadıyla seçilen beş komisyonun daimi üyelerinin çalışmalarını rahatça yapabilmeleri için Kral Hüseyin, bilgisayarlı, fakslı ve sekreterli özel büro tahsis etmiş ve ilk finansman için de10.000 dolar şahsen vermiştir. Haziran ayında Türkiye üzerinden Kafkasya'ya dönüş yapacak olan Prens Ali'nin de aralarında bulunduğu atlı kafile için yapılan harcamalar şimdiden önemli meblağlara ulaşmış durumdadır.
10- Ürdün'de gördüğüm ve en çok heveslendiğim önemli bir tespitim de Çerkeslik kavramının anlaşılış ve uygulanış biçimidir. Bakan, parlamenter, general ve üst bürokratlar Çerkeslere ait ortama katıldığı an taşıdığı sıfatı unutup yaşına uygun bir yere oturuyor. Orada gerçek söz sahibi yaşlılardır. Etiketlerin orada yeri yoktur. Dernek yetkilisinin yapacağı tanıtma işini gerektiğinde ve yüksünmeden bir bakan yapabiliyor. O insanlar kendilerini ve bir takım hesapları çoktan aşmışlar. Dilerim Allah'tan bir gün bizde de benzeri durum yaşansın. İşte o zaman birlik ve beraberliğin önünde hiçbir engel kalmaz.
11- Önemsediğim ve ibretle izlediğim bir tespitimi de son gün yaşadım. Toplantılar sonucunda yayınlanmasına karar verilen İngilizce deklarasyonu seçkin ve büyük bir Çerkes kitlesinin önünde genç Prens okuyor, Arapça ve Çerkesçe'ye de tercüme ediliyordu. Çerkes geleneği gereği büyüklere dönüp ilavesini istedikleri bir şeyin olup olmadığını sordu. 55-60 yaşlarında birisi bizzat kalkıp, "deklarasyonda dinle ilgili bir madde olmalıy- dı'' diye görüşünü belirtti. Prens'in çok sakin bir ifadeyle verdiği cevap şöyleydi: ''Burası İslam dininin doğduğu Arap topraklarından bir parça. Din, Allah ile kul arasında olması gereken bir şeydir. Konuşulan konular bir devlet işi değilse bile toplumsal bir iştir. Onunla din işini karıştırmamak gerekir. Hem sonra, sen bir Çerkessin. Geleneklerinizin insanlara kazandırmayı amaçladığı güzel meziyetler olan; doğruluk, mertlik, vatanseverlik, namusluluk, hiç kimsenin hakkını gasp etmeme, sözünün eri olma ve akraba evliği yapmama gibi alışkanlıklar kazandırma aynı zamanda İslam dininin de hedefidir. Sen kendi geleneklerine sahip çıkıp onu yaşarsan din için ayrıca tedbirler önermene gerek kalmaz.''
Genç Prensin bu cevabını verdiği anda Türkiye'deki durumumuz gözümün önüne geldi. Tarihimizin hiçbir döneminde genç kızlarımız delikanlılarla bir araya gelip Pseluhe = Vorşer = Zehes olayından ve türlü eğlence oyunlarından kaçmamışken, şimdilerde sımsıkı kapanıp delikanlılarla bir araya gelmekten ve tokalaşmaktan kaçınan genç kızlarımızı ve toplumumuzun geleceğini düşündüm. Acaba Prens mi doğruyu söylüyordu yoksa yüce Allah'ın bile değiştirme ve vazgeçme hakkını vermediği Çerkeslere mensup olma keyfiyetinin önüne din ve vatandaşlık gibi insanın değiştirme hakkına sahip olduğu kavramları en tutucu şekliyle koyanlar mı doğruyu yapıyordu.
+'
'+Muhittin Ünal