Süleyman Yançatoral

Süleyman Yançatarol... Çerkes sorunuyla uzaktan veya yakından ilgilenip de bu ismi duymayan yoktur sanıyorum. Üniversite yıllarından başlayarak derneğimizin çatısı altında hangi etkinlik düzenlendiyse, hangi soruna çözüm arandıysa mutlaka Süleyman oradaydı. Engin birikimi ile olaylara sağ duyulu yaklaşır, en karmaşık problemlerin analizini herkesin anlayabileceği şekle getirir ve taraflar arasında uzlaşı sağlardı. O, muhacerette halkımızın yetiştirmiş olduğu en büyük teorisyendi.

+''+

Çerkes halkının sürgün edilişinden bu yana gecen zaman içinde en kapsamlı, en anlamlı etkinlik olan ve Ankara Kafkas Kültür Derneği'nin kuruluşunun 25. Yılı nedeniyle düzenlediği "25. Yıl Şenliği", Vatanımızdan sürülüşümüzün 125. Yılını odak alan ve Adığelerin yaşamakta oldukları tüm ülkelerin temsilcilerinin katıldığı "125. Yıl Etkinlikleri" adıyla tarihe geçen etkinlikler onun projeleriydi, gerçekleştirendi. 12 Eylül sonrasında bir araya gelemediğimiz bir dönemde insanlarımızı bir araya getirmek, maneviyatlarını yükseltmek amacıyla içerikli ve coşku dolu toplantılar düzenler, korkulacak bir şey yok, mesajını verirdi. O, zamana göre kendisini yeniler, dünya olayları içinde halkımızın yerini olması gereken yere oturturdu. Çerkes halkını çok sevmesine karşın yaptığı tahlillerde daima bilimselliği ön planda tutar, duygu ile bilimsel gerçeği birbirine karıştırmamak için özen gösterirdi. Güzel bir olayla karşılaştığı zaman bunu herkes ile paylaşır, doyasıya onun coşkusunu yaşardı. Olumsuzluklarda ise aklın yol göstericiliğine sığınır, bizim bu olaydan yara almamamız için yol gösterirdi. Bilime, bilimselliğe o denli inanıyordu ki, en büyük ideallerinden biri de derneğimizin çatısı altında çalışacak, bilimsel araştırmalar yapacak daimi bir bilimsel kurul oluşturmaktı.

Süleyman'ın ödün vermediği düşüncelerinden biri, belki de en önemlisi Çerkes halkının kendi kaderini anavatanında tayin etme, düşüncesiydi. Nerede ve hangi ortamda bulunursa bulunsun ulusal kimliğini her şeyin üstünde tutar, bu kimliğin sorumluluğunu duyardı. Dilimizin, örf ve adetlerimizin korunabilmesi için anavatana dönüşün mutlaka gerçekleştirilmesi inancıdaydı. Konuşmalarında, dönüşün ertelenemez zorunluluğu ana temayı oluştururdu. Anavatan dışında yaşamakta olan halkımızın hızlı bir şekilde yok olduğunu bilimsel verilerle gözler önüne sererdi. Adığey Cumhuriyeti'nde çıkarılan yasaları, etkinlikleri yakından takip ederdi. Özellikle Dönüş, Adığe Dilinin Devlet Dili olması gibi yasalar çıkarıldığında, devlet güvencesi altında yaşamanın doyulmaz tadını duyumsamıştı. Geçen aylarda Adığey'de düzenlenmiş olan "Fesıjapşi" (Hoş geldiniz) toplantısında Cumhurbaşkanı Sayın Carım Aslan'ın yaptığı konuşmayı kasetten defaatla izlemiş, Anayurt dışında yaşayan Adığelere verdiği mesajdan etkilenmişti. Adığey'de birlikte bulunduğumuz süre içinde her gün parlamento binasına gider, orada Adığe bayrağının dalgalanışını gururla seyrederdi.

O, sadece Çerkes halkı için çalışmadı. Başında bulunduğu Özürlüler Kurumu'nda, Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin söylediği gibi, "Cumhuriyet tarihinde özürlüler için yapılamayan pek çok etkinliği gerçekleştirdi."

Halkımız özverili, çalışkan, her gittiği yere mutluluk ve coşku götüren, değerlerine sıkı sıkıya bağlı olan bir evladını yitirdi. Ben ise kelimenin tam anlamıyla bir dostumu, bir arkadaşımı yitirmenin acısını duyuyorum.

Süleyman'ın bize bıraktığı düşünceler yolumuzu aydınlatacak. Onun amaçlarını gerçekleştirmek için tüm gücümüzle çalışacağız. Allah'tan rahmet diliyorum.

+'



'+Mevlüt Atalay

Share