Büyük Ekim Devrimiyle birlikte doğan, Khabardey Edebiyatı'nın temelini atmış, yüzyıllardır karanlığın, eğitim-sizliğin baskısı altında ezilegelen halkı için canla-başla çalışmış ve ulusal kültürün gelişmesine büyük katkılarda bulunmuş eşsiz bir ozandır Şocentsuk Aliy.
+''+Bu büyük ozanın ürünler-inde dikkati çeken, işlediği derin düşüncelerin yanısıra anlatımdaki büyük sanat ustalığı ve tüm ezilenlerin dileklerini derli toplu dile getirmeye yönelik olmasıdır.
Ashad oğlu Şocentsuk Aliy, 1900 yılında Khabardey Balkar bölgesinde Kuşmızıkhuey köyünde doğdu. Küçükken dedesi ona Kafkas tarihini anlatır, düşüncenin, bilimin önemini kavratır, halk şarkıları söyler, öyküler anlatırdı. Aliy, okul çağına gelince, İslam din adamlarının Bakhsan'da açtıkları okula gider. Oradaki çok sevdiği öğretmeni, Tsağo Nuriy, derslerde bilimin, eğitimin, ana-dilin anlam ve önemi üzerinde duruy-ordu. Aliy, bu öğretmeni sayesinde dilini, ulusal tarihini, efsane ve de-stanları daha derinlemesine incelemeye, kavramaya başlar. Nuriy'in büyük kat-kısını, Adığece'yi derinlemesine öğretmiş olmasında, Türkçe meramını anlatabilir hale getirmesinde değil, ulusal tarihin, bilimin, okuma-yazmanın büyük öne-mini kavratmış olmasında, karanlıktaki bir insanı aydınlığa çıkarmanın ne denli büyük bir görev olduğunu takdir ede-bilmesinde aramak ve görmek gere-kir.
Aliy, bu hocasının önder-liğiyle, 1915 yılında, Dağıstan'da Temir-han-Şura'da açılan öğretmenlik kur-suna katılır. Üstün başarısı nedeniyle, 1916 yılında da Kırım'daki öğretmen okuluna gönderilir. Burada kendini tümden bilime ve çalışmaya verir ve dil-leri, ulusların tarihlerini, edebiyatlarını daha derinlemesine öğrenir.
Rusya'da Şubat 1917 Bur-juva Devrimi gerçekleşir fakat, emekçiler umduklarını bulamazlar. Dalavereyle başa geçen burjuvazi, devrimcileri hapsetmeye başlar, terör ve açlık du-rumu daha da kötüleştirir. Bu karışık-lıklar sırasında Aliy, Kırım'dan Türkiye'ye gider. Orada kendini, Türkçe'ye ve edebiyata verir, Fran-sızca'yı iyice öğrenir. Türkiye'deki Adığe bilim adamlarıyla ilişki kurar, onlara çalışmalarında yardımcı olur. Anayurt-larından uzak olsalar da, anadillerinin, kültür ve edebiyatlarının gelişmesi için uğraş veren bir grup Adığe, o günlerde İstanbul'da Adığece için bir alfabe hazır-layarak efsanelerini, destanlarını, tari-hlerini okuyup yazmaya başlarlar. Çe-şitli yayınların yanısıra Adığece olarak "Ğuaze" adlı bir gazete yayımlarlar. Bu grupla ilişki içinde olan Aliy, onların çal-ışmalarından sevinç duyuyor, yürek-leniyordu.
Türkiye'de yaşayan Adığelerin (bugün orada olanların da) en büyük sorunları ulusun yok olması, anadillerini, törelerini, kültürlerini, ulu-sal karakterlerini yitirmekte oluşlarıydı. Adığeler belirli bir yere bir arada yer-leştirilmiyor, kendi anadilleriyle okuyup yazacakları okullar açamıyorlardı. Bu durumdan büyük üzüntü duyan Aliy, o dönemlerde yazdığı "Türk Bahçesinde" adlı şiirinde de bunu dile getiriy-ordu:
Bir yaz akşamıydı
Garip başım kucağımda
Ulusumu düşünerek
Türk bahçesinde geziniyordum.
Önümde güzelim güzellere
Karayılan örneği, rastladığımda
Tanışmak istedim, sorduğumda
Janpago ve Setenay idi güzeller.
Gözümün nuru Janpago'ya
Derdimi anlattığımda
İlk armağanım selamımı bile
Almadı, Adığece anlamadı.
Anayurda duyulan özlem ve bağlılığı anlattığı "Nane"(Anne) şiirinde ise şöyle diyordu Şocentsuk Aliy:
Bilir misin ki bu küçücük oğlun
Deniz kıyılarında ürkek ve titrek
Yaban topraklarda öksüz ve yetim
Atılıp durur kayalarına özlemle
Bir tek gün bile yok burada
Bana Oşhamafe'yi aratmayan
Bir anne de yok burada
Anne, sen gibi beni okşayan.
Şiirlerinde duygusal olmaktan çok gerçekçi olan Şocentsuk Aliy, 1919 yılında anavatan-ına döndü. Orada Büyük Ekim Devrimine ulaşmak için yapılan çalış-malara katıldı. Bakü'de açılan politik kursları bitirdikten sonra Dağıstan'da uğraşlarını sürdürdü. 1923 yılında Nalçik'te öğretmen okulunu bitirerek kendi köyünün okuluna öğretmen olarak döndü.
Özlemini çek-tiği, kendini adadığı görevi -ulusal gen-çliğin eğitimi çalışmalarına- Büyük Ekim Devrimi ile kavuşmuştu. Bu devrimden sonra köyler, okullarına ve öğretmen kadrolarına kavuştu. En önemlisi, önceden saygınlığı olmayan Adığe dilinin alfabesi hazırlandı, onunla yapıtlar yayımlandı ve okullarda oku-tulmaya başlandı.
Toplum yaşamındaki değişmeleri sevinçle karşı-layan ozanın en saygı duyduğu şey, Büyük Ekim Devrimi ve onun emekçil-ere sağladığı haklardır. Fakat ozana göre bu yeni yaşam, yenilikler kendiliğinden oluşmayacaktır. Bu yeni yaşamı kuracak ve geliştirecek olanlar emekçiler ve genç kuşaklardır. İşte ozan gençliği özgürlükçü yola bunun için çağırıyordu:
Kalk Adığem, çabuk uyan!
Sarıl özgürlüğe, kucakla.
Ölümsüz armağanlarla
Ödüllendirsin bizi Vatan
Ozanın en büyük özlemi, halkını bilime yöneltebil-mekti. Ancak bu yolla ay-dınlanabilirlerdi. Bilimin önemini işçi kitlesine kavratabilmek için yaşamda gördüğü herşeyden yararlanmayı ve de-ğerlendirmeyi iyi biliyordu. Ozanın o zamanlar yazmış olduğu "Arkadaş Hajı-kare Ulaştı Amacına", "Öğrenci Khabardey Öğretmen", "Karahalk", "Ga-zetenin Yakınmaları" gibi şiirleri bunu çok iyi kanıtlıyor. "Öğrenci Khabardey Öğretmen" şiirinde; öğretmenin yaşam anlayışına, çalışmalarının başarısına, yurduna gelecek mutluluğun emeğe bağlılığına değiniyor. Bununla amacı; köylülere, öğretmenin kendileri için canla başla çalıştığını anlatmak ve öğ-retmenin emekçilerin öncüsü olduğunu göstermekti.
Çok yaşa Genç Adığenin
Bilgilerini yücelten,
Göz kamaştıran ödülleri emeğiyle
Biz emekçilere kazandıran.
Küçük yazı dili-büyük yıldızımız,
Vurun karanlığa çekilsin başımızdan,
Bilgisizliğin kara bulutu
Açsın yüzünü güneşin.
Korkmadan, çekinmeden
Gerçeği silah seçin,
Eğitelim küçük Hasanş'ları,
Vatan için emekçi yetişsin.
Emekçinin düşün açıklığını, yaşam görüşünü değiştirebilecek etken, hergün eline geçecek bilimsel yazılardır. Bu anlamda Şocentsuk'un "Karahalk Gazetesinin yakınmaları" şiiri oldukça ilginçtir.
Anadilinle üç hafta oku
Beni çağır gelirim,
Yabancılaşmadan biz
Kardeş olup çıkarız.
Beni çağıran iyi arkadaşların
Çokluğuyla taşarım.
Açarak kanatlarımı
Bulutlara daha tez ulaşırım.
Eğitim alanında düşülen yanılgıları bağışlamayan ozan, eleştirilerinde ödün vermiyordu. Eksiklikleri sert bir dille eleştirir, bunların bir açıklık kazanmasını, herkesin anlamasını ister ve düzeltilmesini önerirdi. O her zaman öncü ve gerçekçi olmuştur. Görevi, sanat ustalığını kullanarak emekçi topluma yararlı olmak, onları yönlendirmek ve onlara güven kazandırmak olmuştur. Şocentsuk, şiirlerinin yanısıra makale de yazmıştır. Makalelerinde de, şiirlerinde olduğu gibi, ulusunun yükselmesi ve kalkınması için yapılması gereken işlere değinmiştir. Onun için en büyük amaç, yeni yaşamın koruyuculuğunu üstlenecek gençliği okutmak ve eğitmek olmuştur.
Adığe dilinin güçlenmesi, kolay bir edebiyat dilinin oluşturulması ile ilgili sorunları içeren makaleleri 1925-1926 yılları arasında "Karahalk" gazetesinde yayınlanmıştır. İslamiyetçi geçinenler, o dönemlerde, anadilin anlamsızlığını savunuyor, Adığe diline ve okullarına cephe alıyorlardı. Bunlara karşı Şocentsuk'un amacı, dilin öneminin anlaşılmasını sağlamak, güçlenmesi için kitlelerin çalışmaya yönelterek edebiyat dilinin kuruluş ilkelerini saptamaktı.
Ozanın savlarına göre, eğer dili üzerinde çalışmalar yapılırsa "Dili dil olmayacak hiçbir halk yoktur yeryüzünde". Yani halkın ya da ulusun kendine özgü sözcüklerinden yararlanılırsa konuşulan dil, edebiyat dilinin kökenini oluşturur. Dilin güçsüzlüğüne etki eden, yazılı olarak kullanılmaması ve o dili konuşanlar arasında ekonomik, kültürel bağların güçlü olmamasıdır. Ozan, bir ulusta değişik lehçelerin konuşulmasını, bu bağların güçlü olmayışıyla kanıtlamak istiyor. Şocentsuk bunu Rusça ile örnekliyor; Ruslar küçük feodal prenslikler halinde yaşarlarken Rusça'nın da değişik lehçeleri vardı, dillerinin bugünkü durumu başarılı çalışmalarına bağlıdır. Ozana göre, dilin güçlenmesi, geçerlilik kazanması, güzel, güçlü, etkili sözcüklerin öğretmenler ve bilim adamları tarafından yazılarda kullanılmasına bağlıdır. Bunun yanında, bir ulusun edebiyat dilinin kurulmasında, geçen çağlara ait dilin güzel, etkin, güçlü sözcüklerini içeren, onlarla yoğrulmuş efsanelerin önemi büyüktür diyen ozan, efsanelerin korunmasını ve gerekli değerin verilmesini istiyor.
Her ulusun yazılı edebiyatına başlangıç nazım türüdür. Khabardey ozanları da yaşamı daha derin olarak açıklama uğraşısına katılıyorlar ve nazım türünün diğer janrlarından da yararlanmaya başlıyorlardı. Bu dönemde (Ekim Devrimi'nden önce Paş'e Beçmırze'nin çalışmaları hariç) destan janrının öncülüğünü yapan Şocentsuk Aliy'dir. 1927 yılında yazdığı "Yaban Ellerde" adlı destanda vatandan göç eden Adığelerin, Türkiye ve Arap devletlerindeki acıklı durumlarını ve vatana olan özlemlerini anlatıyordu.
Ozanın yaşamdan kopuk olmaması onu derin düşünmeye zorlamıştır. Şiirleri ile emekçinin o çağlardaki yaşantısını, gereksinmelerini ve düşüncelerini gerçekçi bir anlatımla dile getirmesini bilmiştir. Onun için ozanın sanat ürünleri bugün de geçerlidir, gelecekte de geçerliliğini koruyacaktır.
Sovyet Cumhuriyetleri kısa bir zaman içerisinde halkçı iktisadı düzelttiler, yüz binlerce çiftçi kollektif çalışmayı ve sosyalist ekonomi ilkelerini benimsedi. Yeni düzenle Khabardey-Balkar Cumhuriyeti'nde de büyük yatırımlar yapıldı, sanayileşmeye önem verildi. Bunun yanında ulusal kültürde de büyük aşamalar oldu. Enstitüler, teknik okullar açıldı, ana dil ile yayınlanan gazetelerin tirajları arttırıldı. Bu başarılar Khabardey Edebiyatının güçlenmesiyle doğrudan ilişkilidir. O yılların ozanlarının esinlendiği kaynaklar ise, toplumculuk, sanayileşmenin ve makineleşmenin ilerlemesi, Adığe köylülerinin kavuştukları güzel yaşam ve üretimin artmasıdır.
O yıllarda Şocentsuk Aliy, kendi köyü Kuşmızıkhuey'de öğretmenlik yapıyordu. Çeşitli yerlerde öğretmenlik ve okul direktörlüğü yaptıktan sonra 1936 yılında görevinden ayrılıp Nalçik'e yerleşti. Ve "Khabardey-Balkar Ozanlar Birliği" ile çalışmaya başladı. Gece gündüz demeden yaşlı ozanlara yardım ediyor, genç ozanları yetiştirmeye çalışıyordu. Bu sıralarda Paş'e Beçmırze'nin şiirlerini derleyerek yayına hazırlamış, Kajer Yindris ile Hakhupaş'e Amırkhan'ın şiirlerini yayınlatmıştır. Ozan, zamanının çoğunu genç ozanların yetiştirilmesine ayırıyordu. Aynı yıllarda Khabardey Edebiyatına katılan genç ozanlar Tav Boris, Beykul Barisbiy, K'uaş Bet'al gibi ozanlar Şocentsuk'un öğrencileridir. O, bunlara her an öncülük yapıyor, ürünlerini düzenleyerek basıma hazırlıyordu.
Bu işlerin yanında, Araştırma Enstitüsü Derneği'ne yardımcı olmaya çalışıyor, köylerde de bu derneklerin kurulmasına uğraşıyor, gençliği edebiyat çalışmalarına özendirmeye çabalıyordu. Öğrencilerden derleyerek yayınlattığı yazılar bunun en güzel kanıtıdır.
Şocentsuk'un önemsediği, yapıtlarında belirtmek istediği sadece çok sevdiği Sosyalist Ülkesi'nin ilerlemesi, kalkınması, insanların çalışkanlığı ve kavuştukları güzel yaşam değildir. O, her şeyi ile yaşamı daha geniş anlamlı, daha derinlemesine anlatmayı kendine amaç edinmiştir. Kendi ulusu gibi dünyadaki ulusların tümünün de özgürlüğe kavuşması gerektiğini düşünerek, Asya, Avrupa ve Afrika'da ezilen ulusların özgürlük savaşına büyük saygı duymuştur. Onlar için elinden geldiği kadar çalışmaya hazırdır.
O yıllarda Aliy, dünya ve doğanın görüntülerinin anlatımına ayrı bir özen göstermeye başlamıştır. Khabardey edebiyatında olmayan peyzaj şiir akımını başlatma, onu edebiyatın geçerli bir kolu haline getirme çalışmaları ile ozan yeni bir başarı sağlamıştır. Doğanın, ülkesinin görünüşünün tanıtılması ile Sovyet insanının sevincini, ülkesindeki gelişmeleri, köylerin ve kentlerin görüntüsündeki değişiklikleri bir araya getirerek kaynaştırmıştır. "Sonbahar", "Mayısta", "Nalçik", "Park" şiirleri bunun örnekleridir. Ozanın her şiirinde gerçekçiliğin ve sanat ustalığının yanı sıra olayları somutlaştırdığını görüyoruz. Onun için Şocentsuk, peyzaj şiirleri ile Khabardey Edebiyatına yeni bir güç kazandırmıştır.
Şiirlerinin yanında Şocentsuk Aliy, 30'lu yıllarda destanlar ve öyküler de yazmıştır. "Kış Gecesi", "Tembot'un Geçen Günleri"destanları ile "Bir Ölçek Un" ve "Armut Ağacının Altında" öyküleri aynı yıllarda yayınlanmıştır. Bu edebiyat ürünlerinde genelde, geçmiş yıllarda toplumun özgürlük için uğraşları anlatılmaktadır. Çoğu tamamlanamamışsa da ozanın destanlarının büyük değer ve anlamı vardır. Destan janrının inceliklerini bu denli iyi kavramış olması, "Madine", "Kambot ile Latse" destanlarını ölümsüzleştirmiştir.
Şocentsuk Aliy, aynı yıllarda ülkesinde büyük değer kazanan "Ela gözlü", "Hamid", "Ninni" türkülerini de yazmıştır. Bunun yanında eski Adığe türkülerinden birkaç tanesi üzerinde çalışmalar yapmış, Rus türkülerini ve aryalarını Çerkes diline çevirmiştir.
Şocentsuk'un sanatta ulaştığı başarı, diğer halkların edebiyatlarını daha iyi anlamasına, diğer ulusların sanat akımlarından da gerektiği gibi yararlanmasına bağlıdır. Bunu kendisi de açıklamıştır. Ozana göre, eserlerinde sanat ustalığı ve ilerleme görüyorlarsa, bunun nedeni önce Adığe efsaneleri ve öyküleridir, sonra da Puşkin, Lermantov, Gorki gibi ozanlardır. Şocentsuk'un çok sevdiği, saygı duyduğu diğer ozanlar da; ünlü Ukrayna ozanı Taras Şevçenko, Oset ozanı Kosta Hetagurov ve (Altın Dede adını taktığı) Paş'e Beçmırze'dir.
Khabardey Edebiyatının ilerlemesinde başarı sağlayan ozana, Khabardey-Balkar Muhtar S.S. Cumhuriyeti Yüksek Şurası, 1939 yılında "Khabardey-Balkar M.S.S. Cumhuriyeti'nin Edebiyat Bilgini-Profesörü" unvanını verdi.
Savaş yıllarında şiirler yazıp, bunları radyoda okuyarak cepheye giden savaşçılara cesaret vermeye çalışan Şocentsuk Aliy, 15 Eylül 1941 yılında ülkesinin özgürlüğünü korumak için cepheye gitti. Almanlara tutsak düştü ve 1941 yılı sonlarına doğru Bobruysk kenti yakınlarındaki bir kampta, acımasızca öldürüldü.
Khabardey Edebiyatı Şocentsuk Aliy'i yitireli 58 yıl oluyor. Fakat onun başlattığı büyük iş –Khabardey Edebiyatı'nın güçlenmesi- yerinde saymıyor, hergün ilerliyor. Khabardey Edebiyatının bugünkü başarısında değerli ozanın payı büyüktür. O, K'ışokue Alim, K'uaş Bet'al, Şocentsuk Adem gibi değerli ozan ve yazarların ulusal şiire kazandırdıkları gücün içindedir. Khabardey nesir edebiyatının ve destan janrının bulunduğu güçte onun izine rastlanır.
Şo-centsuk çok yaşamamışsa da, ulusuna kendini unutturmayacak büyük işler başarmıştır. Khabardey Edebiyatının ünlü klasiği Şocentsuk'un şiirleri ve di-ğer yapıtları bu başarısı yüzünden ö-lümsüzleşmiştir. K'uaş Bet'al bunu bir şiirinde şöyle anlatıyor:
Değerli şiirlerinin makamıyla
Sen Adığe oğullarına öncüsün,
Kendin yaşamıyorsan da, tatlı kardeş diliyle
Sen aramızdasın, Aliy
Bilmiyoruz, kara kurşunla vurup, sesini
Neden kestirdi düşmanımız?
Yine de sel gibi güçlü dağarcığın
Ölümsüz makamlardır, Aliy.
İçten şiirlerin, yorulmayan asker gibi
Öcünü alıyor bugün de
Sanki akına gitmişsin de
Bugün dönüşünü bekliyoruz, Aliy.
Sen süngüyle toprağa yazarak,
Düşmana kavratıyordun acı gerçeği.
Güçlü sözlerinle taşlayarak düşmanı
Savaştın cephede, Aliy.
Tüm heba değilse de değerli ömrümüz,
Yedi ömrün olsa ne çıkar,
Yarım ömründe bile senin yaptıkların-nicedir
Hiç unutmadığımız, Aliy...
[YAMÇI, Aylık Sosyo-Kültürel Dergi, Mayıs '77- Şubat '78 Cildi, sayfa 131-171'den Nejan Huvaj tarafından kısaltılmıştır.]
+''+Nejan Huvaj