(Khabardey Teksti)
(Nartlardan bir bölüm anlatacağız. Nart söylencesine yalan, yanlış şeyler katmak doğru olmaz. Biz söylenceyi büyüklerimizden duyduğumuz, öğrendiğimiz gibi anlatıyoruz.]
+''+Setenay Guaşe, Psıj (Kuban Irmağı) kıyısında çamaşır yıkıyordu. Karşı kıyıda da Nartların çobanı ineklerini otlatıyordu. Çoban, ırmak kıyısında çamaşır yıkamakta olan Geaşe'yi görünce, kıyıya yaklaştı, Setenay'ı gözetlemeye başladı. Setenay çok güzeldi. Ondan daha güzel bir kadın henüz yaratılmamıştı. Çoban gözlerini Setenay'dan ayıramıyordu.
-"Ey güzel Setenay, güzellikte benzeri olmayan, bir kes olsun yüzüme bak!" dedi çoban. Setenay bakınca çobanın kor gibi kızarmış olduğunu gördü. Setenay'ın da kalbine bir cıvgı sıçramış, ateş içinde kalmıştı. Setenay'ın gücü tükendi, bir taşın üstüne oturdu.
Setenay, çamaşır yıkamayı bitirdi, gitmek için hazırlanırken çobanın sesini duydu:
-"Ey güzel Setenay, güzellerin en güzeli! O kadar akıllısın ki, erkekler senden akıl danışır. Üzerinde oturduğun taşı niçin alıp evine götürmüyorsun?" dedi.
Setenay, çobanın dediğin yaptı, taşı aldı, eve götürdü. Bir köşeye koydu. Aradan çok geçmeden Setenay hareket eden bir şeyin sesini duymaya başladı. "Bu ses nereden geliyor? Bu hareket eden de ne?" dedi Setenay, etrafına bakındı. Taşın yanına yaklaşınca ses netleşiyor, uzaklaşınca da zayıflıyordu.
-"Çok ilginç!" dedi Setenay, kulağını taşa dayadı, dinledi. Taşın içinde bir devinim vardı. Ses, oradan geliyordu. Taşı yün ile sardı. Aradan henüz üç gün geçmişti ki yün kavruldu. Yine sardı, bir süre sonra yine yün kavruldu.
-"Bize yaşam veren Psetha,"1 dedi, "bu taş her gün biraz daha büyüyor." Taşı durmakta olduğu yerden aldı, ocağın sıcak bir yerine koydu. Taş, ocakta dokuz ay, dokuz gün kaldı. Taş koskocaman olmuş, içi deviniyordu, üstü kızarmıştı.
Setenay, Lepş'ın2 işliğine koşarak gitti: "Lepş, sana güvenebilir miyim?" diye sordu.
-"Bana güvenemeyeceksen; maşam hünerini gösteremeyecek; çekicim silahım olmayacaksa ben niçin yaşıyorum ?!" dedi, Lepş. Setenay'ın sözlerinden alınmıştı.
-"Kimseye anlatamadığım sorunum var. Anlatsam inanmak zor, anlatmasam tasalanıyorum. Ne yapacağımı şaşırdım," dedi Setenay. Zorda olduğu belliydi.
-"Ooo," dedi Lepş, "Soru, yanıtsız kalmaz; yanıt, sahipsiz kalmaz. Boşuna zaman geçiriyoruz. Söyle ne olduysa. Ne olursa olsun ben yardıma hazırım."
-"Dilimi utandıracağıma evime gidelim, oradaki harikulade olayı gözünle gör!" dedi Setenay.
-"Gidelim, diyorsan ben hazırım. Erkeğin sözünden kuşku duyulmaz, erkek sözünden dönmez, " dedi Lepş. Alet, edevatını aldı, işlikten çıktı.
Lepş, Setenay'ın evine gitti.
Lepş, ocakta duran kızarmış taşı görünce, "Ooo, bu da ne?! Ben yaşamım boyunca çok şey gördüm, çok şey de duydum. Ama böyle sini ne gördüm, ne de duydum. Vaşhue,3 ne kadar acayip bu!" dedi.
Lepş, taşı kırmak için yedi gün yedi gece uğraştı. Lepş taşa çekiçle vurdukça Setenay'ın yüreği ağzına geliyordu. Lepş'ın kırdığı taşın içinden bir erkek çocuğu düştü. Setenay çocuğu yerden kapınca eli yandı, çocuk kucağına düştü. Eteği yandı, çocuk tekrar yere düştü. Çocuğun vücudu tutuşmuş gibi yalım saçıyordu.
Lepş, çocuğu uyluklarından maşayla tuttu, yedi kes suya batırdı, çıkardı. Çocuğun vücudu o kadar sıcaktı ki, her batırışında su kaynıyordu. Çocuğun vücudu çelikleşmişti. Fakat Lepş'ın maşayla tuttuğu yerler et olarak kalmıştı.
Taşın içinden çıkarılan çocuk çok çabuk büyüyor, bir ayda atması gereken boyu bir günde atıyordu. Nartlar şaşırmıştı. Setenay'ın taştan çıkarılan oğlunun haberi her yerde anlatılmaya başlanmıştı. Haber Bırımbıhu'a da ulaştı, Setenay'ın yanına geldi. Gelir gelmez de:
-"Kancık köpek gibi ilk karşılaştığın erkekten döl alacaksan Geuaşe4 sanını niçin
kirletiyorsun?" diye bağırmaya başladı.
-"Bu benim öve oğlum doğrulanlara benzemiyor. Eğer böyle bir oğlun olsaydı kıskançlıktan çatlamazdın," dedi Setenay. Bırımbıhu:
-"O senin öve oğlun ise niçin evinde kalıyor, kucağında oturtuyorsun?" dedi, Bırımbıhu.
-"Bunu taş doğurdu, Lepş su verdi, çelik gibi yaptı. Sos taşından çıkarıldığı için Savsırıko adını verdik," dedi Setenay.
Savsırıko ocaktan aldığı korlarla oynuyor, ağzına atıyor, sönmüş olarak ağzından atıyordu. Bırımbıhu, Savsırıko'nın bu halini görünce:
-"Bu belalı bir döl, Nart soyunu yok edecek. Bu doğunca çoklarının ölümü yakınlaştı. Yalanım varsa Vaşhue üzerine ant içerim," dedi.
Setenay, oğluna Savsırıko adını vermişti. Savsırıko'nın doğuşu da işte böyle anlatılır.
*: Nartlar, Nalçık, 1995.
1-Psetha: Yaşamı veren tanrı.
2-Lepş: Demirciler ve silah ustalarının tanrısı.
3-Vaşhue: Göklerin tanrısı.
4-Guaşe: Prenses, hanımefendi.
4 Geuşe: Prenses.
+''+Kaffed )