Köyden çıkan kalabalığın önünde boynuzları parlayan bir dana vardı. Küçüklü büyüklü, dananın arkasındakilerin sayısı belli değildi. Sadece başı kalpaklılar değil, başı örtmeliler çoğunluktaydı. Dananın boynuzlarına bağlanmış ipi bir adam tutuyordu. Arkadakiler, danayı tutanın önüne geçmemeye dikkat ediyorlardı. İlginç olanı da insanların ellerinde kazan, saçak, sofra, sandalye olmasıydı.
+''+(...)
Danayı götüren T'ozeps fekol'leri ormana girdiler, bir kayranda durdular. Rampago Beçkan, alanının hemen kıyısında, gökyüzünü kucaklıyormuşçasına kollarını açan ulu bir çınar ağacının yanına iyice sokulmadan durdu. Kadınlar bir yana, erkekler diğer yana dikildiler. Rampago, kalpağını çıkardı, ulu çınar ağacının karşısında diz çöktü. Kadınların ve erkeklerin arasından birer kişi çıktı, başörtülüsü sağa, kalpaklısı sola dikildi.
Atlılar kayrana girince atlarından indiler. Rampago yakarısına başladığından gelenlere kimse bakmadı. Şimdi büyük küçük herkesin kalbi, Beçkan'ın kollarını uzattığı ve yakardığı yerdeydi.
"Ey ulu ağacım, ey ulu Tanrım, her zaman yaptığın gibi bizi kötülüklerden koru! Bize dil uzatanları dilsiz bırak! Bize uygun bulduğun yaşam biçimini kolaylaştır!.."
"Amin!.." dedi fekol'lerin tümü.
"Bize iyilik düşünmeyenlere karşı kılcımızı keskin eyle, iyilik düşünerek aramıza giren konuklarımıza karşı konukseverliğimizi arttır!.."
(...)
"Çocuklarımız özgür, ekinlerimiz bereketli, aydınlığımız güvençli, tüm iyilikleri bizim için eyle!.."
(...)
"Bize yardımcı ol ulu tanrım!..."
(...)
Rampago Beçkan yakarısını bitirince ayağa kalktı. Törene katılan fekol'lerin sesleri bir süre Thamez ormanında yankılandıktan sonra giderek kayboldu. Giz dolu ağır bir mutluluk kayranı kucakladı. Haç'ın ucunda yanan meşaleyi kadının biri Rampago'ya uzattı. Beçkan da meşaleyi aldı, dananın başına dikti. Daha sonra getirilen bahsımeyi de dananın sırtına döktü ve ayakları bağlanarak yatırılmış olan danayı uzatılan bıçakla kesti. Rampago, ayağa kalkınca verilen börekle bahsımeyi avucunun içinde tutarak bir süre daha yakardı. Söylediklerinin tümünü dikilenler yinelediler. Sonra bahsıme ile böreği orada dikilen yaşlılardan birine uzatıp:
"Buyrun büyüğüm", dedi. Rampago, atlılardan yana baktı. Börekler ısırılıyor, elden ele dolaşan bahsımeden birer yudum alınıyordu. Beçkan, iki tas bahsıme ile bir kaç börek alarak atlıların yanına gitti:
"Hoş geldin Çecıkopş. Kurbana denk deldin. Konuksun", dedi.
Konuklar hiç bir şey söylemeden börekleri ısırdılar, bahsımeyi yudumladılar.
Dananın derisinin yüzülmesi, kesilmesi kadar uzun sürmedi. Küçük kazanların kaynatılacağı ateşler kayranın çevresinde parlamaya, etler elden ele dolaşmaya başladı. Etler kazana, bahsıme sofraya konuluyordu. Küçük sandalyeler, yaşlılar için masanın kenarına yerleştiriliyordu. Dananın başı, haç'ın hemen yanı başına çakılan kazığın ucuna takılmıştı.
(...)
Kuru odunların ateşlenmesiyle birden parlayıvermesi gibi, el ele tutuşan yaşlı erkek ve kadınlar yuvarlak vıg oynamaya başladılar. Onların arkasından da gençler ortaya çıktı. Gençlerle yaşlılar birlikte, kayranda büyük bir düğün başlattılar. Biraz oynandıktan sonra bahsıme ile birlikte pişen et sofraya konmaya başlandı.
[Çeviren: Mevlüt Atalay (Yenemıko)]
* Meşbaş'e İshak, Bitmeyen Umutlar, c:1, s.202-206'dan alınmıştır.
+''+Meşbaş`e İshak