Seçim zaferinin ardından Viladimir Putin, Kafkasya üzerindeki Rus politik ve askeri otoritesini restore etmekte nasıl bir yol izleyecek Bütün Güney Kafkasya genelinde politik analizciler hiç durmadan çalışmaktalar.
Bir zamanlar, yaptıkları tahminlere ancak yere tavuk kemiği atıp fal bakmakla eşdeğer düzeyde güvenilirdi. Viladimir Putin'in seçim zaferinin şimdiden kesin görüldüğü şu günlerde, kendilerine daha önce hiç görülmemiş çapta bir talep söz konusu.
Popülaritesi yüksek Çeçenistan savaşı ve batıya karşı takındığı ödün vermez tutum bir kenara bırakılırsa, Putin hala bilinmezliğini koruyan politik bir kişilik durumunda. Rusya'nın iç ve dış politikalarının belirlenmesi ve hatta bu konuda açık ve anlaşılır bir resmi bildiri yayınlanması kendisini bekleyen görevler. Savaş uçakları Kuzey Kafkasya'daki asi güçleri bombalamaya devam ederken Güney Kafkasya'da, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbeycan liderleri gergin bir bekleyiş içerisindeler.
Birçok şey Putin'in çevresinde kümelenmiş güç odaklarına ve Putin'in politikalarının gerçekleştirilmesinden sorumlu olanlara bağlı. Eski KGB ajanının Kremlin'deki yükselişini planlayan ve sağlayan politik çevrelerin geri plana atılması muhtemel; zira Putin, bu çevrelerin artık ipleri ellerinde tutmalarını kaldıracak durumda değil. Büyük bir ihtimalle bu çevreler yeni yüzler ve yeni politik gruplar tarafından değiştirilecekler. Böylece politik uzmanlar her şeye en baştan başlamak zorunda kalacaklar.
Fakat bu denklem içerisinde değişime uğramayacak ve dolayısıyla da politik analizcilere sorun yaratmayacak durumlar da söz konusu. Seçim zaferinin hemen ardından Putin, Rus Olypus Dağının zirvesine çıkmayı başaran ilk profesyonel politikacı olacak. Kendisinin bu politik başarısı kaygı veya sevinçle karşılanabilir; fakat gerçek olan, Putin'in böyle bir görev için gerekli ideal politik alt yapıya sahip olduğu.
Putin ne bir eski parti kodomanı, ne de gevşek bir ekonomik programa sahip, kıvılcım gibi bir anda yanıp sönen bir reformcu. Batı ekonomisi ve dünya politikası üzerine eğitim yaptı. Dünya liderlerinin Rusya üzerine verdikleri bildirilerinin ardında yatan gerçek anlamları algılama yeteneğine sahip.
Putin'in sahip olduğu alt yapı ve tecrübeler, G. Kafkasya Cumhuriyetleri ile geliştireceği diplomatik ilişkiler üzerinde önemli etkiye sahip olacaklar. Eğer Putin'in geliştireceği politikalar, Rusya'yı yeniden global bir güce ulaştırma ve Rusya'nın çevre bölgeler üzerindeki etkinliğini tekrar restore etme temelleri üzerine kurulacaklarsa, bu eski Sovyet Cumhuriyetleri çok önemli birer politik arena olacaklar.
Çeçenistan Savaşı'nın ardından Putin'in anlamakta zorluk çekmeyeceği bir gerçek, K. Kafkasya'nın her zaman kaynayan bir kazan olarak kalacağıdır; ta ki Rusya, güney sınırları ile Çeçen direnişini destekleyen ve finanse eden anti-Rus güçler arasında bir güvenlik şeridi oluşturuncaya kadar.
Yeni devlet başkanı aynı zamanda, geçmişte Rus İmparatorluğu'nun bir parçası olan bütün Kafkasya bölgesi genelinde ortaya çıkan her türlü anti-Rus eylem ve hareketi ezmek için elinden geleni yapacaktır. Bunun yanı sıra, Türkiye'nin uluslararası arenada artık tek başına önemli bir askeri oyuncu olarak sahneye çıkıyor olması, Putin'i kaygılandırması gereken diğer bir gelişim.
Rusya'nın, üzerinde otoritesini tekrar kurmak istediği G. Kafkasya aynı zamanda batı petrol şirketlerinin iştahını kabartan ve NATO'nun askeri çıkar bölgelerinin içerisinde yer alan bir konuma sahip. Tabi ki bu durum bu çıkar ilişkilerini oldukça karmaşık bir hale sokmakta. Fakat Putin pragmatik bir yapıya sahip ve önünde seçebileceği iki alternatif bulunmakta.
19. yüzyıl diplomasisi ruhu ile hareket edecek olursa, yeni devlet başkanı batı ile anlaşarak Doğu Avrupa ve Asya'da çıkar ve otorite paylaşımlarına gidebilir.

Örneğin Rusya NATO'nun (eski Yugoslavya'da bazı kısıtlamalar olmak üzere) bütün Avrupa, Belarus'un batısı ve Ukrayna üzerindeki hakimiyetini tanıyabilir. Ayni zamanda Iran ve Irak ile olan işbirliğini sınırlayıp, diğer Arap ülkeleri ile olan sıcak ilişkilerini de askıya alabilir.
Karşılık olarak Batı, Rusya'nın Asya'daki hakim rolünü kabul edip G. Kafkasya üzerinde geliştirdiği bütün askeri ve politik programlarını durdurabilir. Batı yatırım hareketleri sadece bölgesel projelerle sınırlandırılıp, yeni petrol bölgeleri yaratma gibi büyük çaplı planlar Rusya'nın katılımı ile gerçekleştirilebilir.
Fakat bu seçeneğin dışında Putin, bu üç G. Kafkasya Cumhuriyeti üzerinde istikrar bozucu politikalar izleyerek, bölge üzerine Batı tarafından yaratılmış olan gelişim programlarını başarısızlığa uğratabilir.
Örneğin Gürcistan'a Cumhuriyetin bağımsızlığını ve güvenliğini garanti altına almak amacı ile konuşlandırılmış Rus barış gücü birlikleri, Putin'in bu amacına hizmet edecek şekilde kullanılabilirler.
Kremlin'in sadece Abkhazia rejmine politik ve askeri destekte bulunması bile, 280,000 mültecinin soruna kesin bir çözüm beklediği Gürcistan'da büyük bir politik dalgalanmayı harekete geçirmeye yetecektir. Böyle bir hareket, 1997 yılındaki ateşkesten bu yana bölgede barışın sağlanması adına hiç bir başarı gösterememiş Gürcistan Hükümeti'nin güvenilirliğini sarsacaktır. Sadece bir kaç gün içerisinde Abkhazia, Rusya'nın G. Kafkasya'daki politik ve askeri alanlardaki genişlemesinin başlangıç ve kaynak noktası olabilir. Böyle bir oyunu ise Batı'nın katbedeceği muhakkak.
Rusya'nın kazanacağı böyle bir politik zafer oldukça uzun dönemli sonuçlara sahne olacaktir. Bati Karadeniz sahilleri güvence altına alınmış olacak ve ayni zamanda Azarbeycan'in Hazar Denizi ve Akdeniz arasında bir petrol boru hattı kurma emelleri de tamamen yok edilecektir. Bu şekilde Putin, Bati ile yaptığı pazarlıklarda bu güçlü konumunun avantajlarını kullanacak ve Rusya için daha ileri vadeli çıkarlar elde etmesi kaçınılmaz olacaktır. Putin'in bu politik zaferinin, Gürcistan ve Azerbeycan için yeni bir kaos döneminin sinyallerini vereceği kesin. Cumhuriyetlerdeki var olan rejimlerin çökmesi radikal güçleri harekete geçirecek ve bu güçler de karşılık olarak iç çatışma ve gerginlikleri artıracaklardır. Bu hareketlerin doğuracağı sonuçların yarattığı korku Batı'yı, Rusya ile bir çıkar ve otorite paylaşımı konusunda ikna etmede yetebilir.
Uluslararası alanda diğer ülkelerin Gürcistan ve Azerbeycan ile kurdukları dikkatli ve dengeli ilişkiler Rus gözlemciler tarafından her zaman, Batı'nın Rusya ile bir çatışmaya girmek istememesi şeklinde yorumlanmıştır. Durumun böyle olduğu varsayılırsa Bati, Rusya'nın G. Kafkasya üzerindeki öncelikli konumunu zaten kabullenmiş durumda.
Buradan da çıkarabileceğimiz tek bir sonuç olabilir: Bati güçleri, Çöken bir imparatorluğun küller içerisinden tekrar yükselişini ancak gözlemlemekle yetinmek zorunda kalacaklar.
[Bu makale, merkezi Londra'da bulunan Institute For War & Peace Reporting kurumunun haftalık olarak yayınlanan 25 Mart bülteninden alınmıştır. Leonard Amani Londra'da yaşayan Gürcistan asıllı politik bir analizcidir.] [İngilizce'den Çeviren: Barış Güven]
Leonard Amani