XABZE NEDİR? NASIL DEĞİŞİR?
"Xabze", toplumun ihtiyaçlarını gidermek için geliştirilen, tarihin süzgecinden geçmiş bir kurallar ve yaptırımlar bütünüdür. Toplumsal yaşam içinde, Çerkes meclisi yerini tutan, demokratik bir kurum olarak tüm halkın fikir birliğini temsil eden "Xase" tarafından oybirliği ile ortaya çıkarılır, ve zaman içinde gelişime, değişime uğrar. Bireyin diğer bireylerle ve toplumla ilişkisini düzenleyen tüm unsurları içerir. Bu unsurların en önemli bölümü toplum düzenini oluşturan ve İngilizlerin common law dedikleri yazılı olmayan örf ve adet hukukudur. Xabze'nin bu bölümü bir makale boyutunda ele alınamayacak genişliktedir. Amacımız hukuk kuralları dışında kalan gelenek ve göreneklerden bahsetmektir.
+''+Modern toplum yaşamının ve kentlerdeki hayatın, Xabze üzerindeki etkilerini ortaya koymak için önce geleneksel yaşam içinde Xabze'nin nasıl ortaya çıktığını veya değiştiğini incelemek gerekir. Kuşkusuz Xabze ihtiyaçlar sebebiyle doğmuştur ve aşağıda da açıklanacağı gibi toplumun gereksinimleri değiştikçe, veya yeni gereksinimler ortaya çıktıkça yeni duruma adapte olur.
Yeni bir durumla karşılaşan, veya karşı karşıya olduğu sorunu çözmeye çalışan toplum, Xase kurumunu göreve çağırır. Xase, önce köyde toplanır. Köydeki her aileden birer temsilci, bir komite tarafından toplantıya çağrılır. Bu toplantının gündemi, amacı önceden tüm ailelere duyurulur. Bu yolla, toplantıya katılacak her temsilcinin, ailesinin görüşünü önceden belirleyip, toplantıya katılması sağlanır. Toplantıda her temsilciye söz verilir ve görüşülen meselenin çözümü için ne önerdiği sorulur. Müzakereler sonunda ortak görüş ortaya çıkar ve bu görüş hemen her zaman oybirliğiyle kabul edilir. Daha büyük ölçekteki sorunlar için de köy temsilcileri, bölgesel temsilciler vs. bir araya gelerek daha büyük Xaseler oluştururlar. Bu yapı, Xabze'nin dinamik olmasını ve günün koşullarına uyum sağlamasını garanti eder.
Xabze'nin değişmesinin bir diğer yolu, ihtiyacın ortadan kalkması ile birlikte artık o ihtiyaç sebebiyle ortaya çıkan adetin toplumca kendiliğinden terk edilmesidir. Örneğin, silah taşıma ve kullanma ile ilgili geniş ve ayrıntılı bir Xabze var olmasına rağmen, silah kullanımın, silah ihtiyacının azalması, hatta yok olmasıyla birlikte bu adetler de terk edilmektedir.
Toplumsal yaşamdaki değişikliklere uyum sağlayan Xabze'nin bir örneği de yaygın ulaşım aracı olarak atın yerini otomobile bırakmasıyla birlikte, at binmekle ilgili adetlerin de modern yaşama adapte edilmeye çalışılmasıdır. Eskiden, yaya bir büyüğü ile karşılaştığında atından inip, atını yedeğine alıp bir süre yoluna yaya devam ederek büyüğüne hakkettiği saygıyı sunmayan bir Çerkes genci büyük bir kusur işlemiş sayılırken, günümüz kent yaşamında otomobil kullanan bir gencin aynı adeti tekrar etmesi beklenemez. Özellikle Anavatanda, çoğunluğu Çerkeslerin oluşturduğu çeşitli kentlerde gelişen yeni bir Xabze, Çerkes gencine, bir büyüğüyle karşılaştığında, otomobilinden inip, onu gideceği yere kadar götürmeyi teklif etmesini, en azından sağlığını, halini-hatırını sormasını buyurmaktadır.
KENTLEŞME
Kentleşme, endüstri devrimi ile birlikte, özellikle sanayi merkezlerinde ortaya çıkan işgücü ihtiyacı, bu işgücünü sağlayan insanların sanayi merkezlerine yakın yaşam alanlarına yerleşmesi, ve buraların birer cazibe merkezi haline gelmesi ile birlikte oluşan bir etkidir.
Kırsal bölgede, geleneksel bir yaşam süren her toplum gibi Çerkes toplumu da kentleşme ve modernleşmeden payına düşen kültürel erozyona uğramıştır.
Köyden kente göç eden insanların, modernleşmenin de etkisi altında geçirdikleri kültürel değişim olarak da tanımlanabilir.
Kırsal bölgede, geleneksel bir yaşam süren her toplum gibi Çerkes toplumu da kentleşme ve modernleşmeden payına düşen kültürel erozyona uğramıştır. Anavatanda, feodal sistem içinde doğan Xabze, hızlı bir değişim/yok olma sürecine girmiştir. Televizyonun ve hatta radyonun köylere ulaşmasıyla birlikte yaşanan değişim, modernleşmenin etkilerine örnek gösterilebilir. Köylerde kahvehanelerin yapılması, gençler gibi büyüklerin de radyo, televizyon takip etmek istemesi, normalde birbiriyle bu kadar samimi ilişkiler yaşamayan bu iki yaş grubunun, aynı dar mekanı paylaşması sonucunu doğurmuştur. Bu durum, büyüğü ile küçüğü arasındaki ilişkileri düzenleyen Xabzenin (Thamade geleneği) ortadan kalkmasına/değişmesine veya başka bir ifade ile birlikte yaşadığımız toplumun değerler bütünü içerisinde yok olmasına sebep olmuştur. Hızlı modernleşme ve kitle iletişim araçlarının günümüz yaşantısına hızla girmesi, çocukların anadillerini öğrenememesi ile birlikte Çerkesce konuşan insan sayısını azaltmıştır. Bu da Çerkesce düşünmeyen ve onun gereklerini yerine getirmeyen insanları ortaya çıkarmıştır.
Dar yaşam alanlarının bir başka etkisi de kentleşme ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Köyde, geniş bir evde yaşarken (örneğin gelinlerle aile büyüklerinin ilişkilerini düzenleyen) geleneklere rahatça uyabilen büyük bir aile, kente, bir apartman dairesine taşındığında bu gelenekler, hızlı kent yaşamında, aile fertlerinin önüne engel olarak çıkmaya başlamakta, neticede değişime uğramaktadırlar. Bu da Çerkes yaşamına uygun olan geniş aile kalıbından çekirdek aile kalıbına dönüşü beraberinde getirmiştir. 1991 yılında Ankara ve Adana kentlerinde yaşayan Çerkesler arasında aileler baz alınarak yapılan bir araştırmanın sonuçlarından bazıları şu şekildedir:*
Örnekleme içindeki ailelerin aile büyüklükleri Ankara'da 3.7 kişi, Adana'da ise 4.3 kişi, genel örneklemede ise 4 kişidir. Örnekleme grubu içinde çekirdek aile oranı Ankara için %73.8, Adana için %83.1'dir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi Adıge Xabze kurumu esasen bir kurallar bütünüdür ve bu bütünlük kontrolsüz şekilde bozulduğunda, parçaların bir kısmının uygulanması da güçleşmekte veya anlamını yitirmektedir. Adıgelerde erkek çocukla, babasının arasındaki ilişkinin son derece resmi ve mesafeli olduğu bilinmektedir. Bir çok Çerkes baba, modern kent yaşamında da bu ilişki şeklini muhafaza etmeye çalışmaktadır. Ancak gözden kaçan bazı noktalar şöyle sıralanabilir:
Köy yaşamında aileler daha kalabalık olmakta, çocuğun eğitimini amcalar, dedeler, dayılar, halalar üstlenmekte ve böylece ailenin sahip olduğu görgü, çocuğa kayıpsız aktarılabilmekte; çocuğun terbiyesi, baba-oğul arasındaki bu resmiyet bozulmadan verilebilmektedir. Oysa kentte yaşayan çekirdek ailede bu eğitim süreci sekteye uğramakta, her yeni kuşak, kendinden önceki kuşağın görgüsünün önemli bir kısmından mahrum kalmaktadır.
Yine çocuğun eğitiminde büyük rol oynayan ve Batı Adıgelerinin "Pur", Kabardeylerin ise "Qan" diye nitelendirdikleri atalık geleneği, kentte uygulanamamaktadır. Artık annesinden ayrılabilir yaşa geldiğinde erkek çocuğu, bir başka ailenin yanına, terbiye almak, yetiştirilmek üzere göndermek olarak özetlenebilecek bu gelenek, eşsiz eğitsel özelliklerinin yanında, aileleri yakınlaştırıcı bir görev de yerine getirmekteyken, maalesef kent yaşamında kendine yer bulamamaktadır.
Bir başka önemli nokta ise kent yaşamında toplumsal olarak beraber yaşayamamanın getirdikleridir.
Görülüyor ki, bu üç gelenek (erkek çocukla babası arasındaki ilişkinin mesafeli olması, çocuğun eğitiminde babadan başka aile büyüklerinin önemli rol sahibi olması ve atalık geleneği) bir sacayağının üç bacağıdır. Bunların ikisi eksikken bir tekini uygulamak, faydadan çok zarar getirmektedir.
Bir başka önemli nokta ise kent yaşamında toplumsal olarak beraber yaşayamamanın getirdikleridir. Köy yaşamında kendisiyle aynı kültürün içinde doğan insanlar ile etkileşim/iletişim içerisinde olan Çerkesler kent yaşamında bu olanağı bulamamaktadır. Bu da aynı kültür içerisinde bulunan Çerkes insanları arasındaki ilişkileri düzenleyen Xabze'ye olan gereksinimi azaltmaktadır. Örneğin geleneksel yaşam içinde bir büyüğü veya konuğu karşılarken ayağa kalkan Çerkes insanı, beraber yaşadığı toplumun kültürüyle arasındaki etkileşim sebebiyle bu Xabze'ye artık ihtiyaç duymadığına karar verebilmektedir.
Aynı şekilde, her iki toplum içerisinde bulunan Çerkes insanı kültür şoku denilen duruma düşerek, Xabze'yi yaşayamamaktadır. İki kişilikli insan diye tabir edilen durum ortaya çıkmakta, kişilerin toplumsal ilişkilerimizin en üst seviyede olduğu derneklerimizde, düğünlerimizdeki davranışları ile normal yaşantıları içindeki davranışları arasında büyük farklılıklar bulunmaktadır.
SONUÇ
"Anavatanla ve birbirleriyle olan ilişkileri cılız, düzensiz olan; yaşadıkları ülkede dağınık yerleşen"* Türkiye Çerkeslerindeki kültürel değişimin, Adıge Xabze üzerindeki etkisini böylece özetlemeye çalıştık. "Türkiye'de kaldıkları sürece kültürlerini, kimliklerini olabildiğince korumak ama bir yandan da modern yaşam standartlarını yakalamak isteyen Çerkeslere önerebileceğimiz acil tedbirler şöyledir:
Çerkesler arasında sosyal dayanışmayı güçlendirmek
Siyasal kararlar alabilmek
Ekonomik dayanışmayı güçlendirmek
Kültürel etkinlikleri artırmak"*
Fakat unutmamak gerekir ki, bütün bu tedbirler, Türkiye Çerkeslerinin yaşadığı kültürel bozunum sürecini yavaşlatmak, veya geçirilen değişimi olabildiğince sancısız atlatmak için alınacak tedbirlerdir. Xabzeyi yaşatmak, Xabzeyi yaşamakla olur. Toplumumuzun, kültürümüzün ayırt edici özelliği olan, yaşam biçimimizi belirleyen bu kıymetli varlık, anavatanımızdan uzak kaldığımız her an kan kaybetmektedir. İşin doğrusu, Xabze de (tıpkı Adıgeler gibi) doğduğu yere dönmezse yok olmaya mahkumdur.
*( Cahit Aslan, Türkiye Çerkeslerinde Sosyo-Kültürel Değişme)
+''+Ömür Enes