Kuzey Kafkasya'da MÖ. 3000'inci yıldan bu yana, daha başka bir ifade ile, günümüzden 5000 yıl öncesinden başlayarak yaratılan Proto-Çerkes kültürünün arkeolojik bulguları bugün dünya arkeolojisi ve sanatı içinde 'Antik Kuban Kültürü' adı altında seçkin bir yere sahiptir ve 5000 yıllık Çerkes Tarihi'ni altın ışıklarla yansıtmaktadır. Bu döneme ait buluntuların çoğu altın ve gümüşten işlenmiştir.
+''+Bu gelişime paralel olarak sözlü kültürümüzde de azımsanmayacak bir birikim oluşmuştur. Binlerce yıldan bu yana, kuşaktan kuşağa aktarıla gelen sözlü edebiyat geleneği bütün canlılığı ile yazılı edebiyata, çağdaş Çerkes Edebiyatı'na bir bütün halinde ulaşmış ve çağdaş edebiyatımızın şekillenmesinde ana etken olmuştur. Hatta bu etki o denli belirgindir ki, sözlü edebiyat ürünlerinin süslü abartmalı anlatıldığı, Huahua(1) sanatının doruklara yükseldiği Khabardey Edebiyatı'nda etkileri görülebilmektedir. Sözlü edebiyatı daha yalın ve gerçekçi bir özellik gösteren Kuzey Abazları'nın çağdaş edebiyatlarına da aynı özellik yansımıştır.
Sözlü edebiyatın üretildiği bu binlerce yıllık dönemde, acaba teatral anlamda, Çerkes sanatı ne gibi özellikler ve unsurlar taşımıştır? Ya da başka bir yaklaşımla, Antik çağlardan 19'uncu yüzyıla dek üretilen Çerkes sanatının içerisinde tiyatronun durumu ne idi? Teatral unsurlar var ise nelerdi? Bu unsurlar çağdaş Çerkes tiyatrosunu nasıl etkilemiştir?
Bütün bu soruları yanıtlamak için elimizde henüz yeterince kaynak bulunmamaktadır. Bu konular şüphesiz Kuzey Kafkasya'da bu güne dek işlenmiş ve arşivlenmiştir. Ancak tiyatro tarihi açısından kaynak olabilecek tiyatro yayınları yayımlanmış olsa bile henüz bize ulaşmamıştır. Bu nedenle bu tür hiç yayın yokmuşçasına araştırma yapmak zorundayız. Bu konuda da tiyatroya ilgi duyan gençlerimize büyük görevler düşmektedir.
19'uncu yüzyıldan geriye doğru Kuzeybatı Kafkasya'da üretilen sözlü edebiyatta, ya da Kuzey Kafkasya geleneklerinde, araştırıcı bir yaklaşımla yola çıkıldığında teatral öğeler taşıyan birçok destan teksti, birçok seyirlik oyunlar ve mizansenlere rastlamak olasıdır. Bu konuyu ana başlıklara ayırarak incelemekte yarar vardır;
1- Destan Tekstlerinde Tiyatro Unsurları
Kuzey Kafkasya Halk Destanları, halkın duygularını, yaşam felsefesini, sanatını, zevklerini içinde koruyarak ve saklayarak günümüze ulaştırmıştır. Bu gün bu anlamda destan metinleri incelendiğinde, kolayca teatral öğeler yakalanabilmektedir.
Örneğin, Nart Destanları'nda destan kahramanlarının toplantıları, düzenledikleri şölenler, teatral bir düzen içerisinde gelişmektedir. Ok atma, binicilik, güreş, dans yarışmaları, üç ayaklı sofra üzerinde ya da sivri bir kamanın ucunda tasvir edilen dansların anlatışında, karşılıklı konuşmalar hep tiyatro düzeni içerisinde gelişmektedir. Öte yandan, nazım kalıbı içerisinde söylenen destanlarda, antik çağ Yunan Tiyatrosu'nda olduğu gibi 'recitative'lere (müzik aralarına serpiştirilmiş düz sözler) korolar eşlik etmektedir. Bu tür teatral bir söyleşiye örnek olarak Seteney'in ölümünü anlatan 'Seteney Çiçeği' adlı tekst'in bir bölümünü aktarmakta yarar vardır;
'...Şarkı giderek yükselir, tüm çevre doğa şarkıya eşlik eder. Kendilerinden geçmiş olan Nartlar, şarkıyı dinlemektedir hala.
Kimse yerinden kıpırdamaz. Hepsi vurulur bu tanrısal güzellikteki sese.... O sırada Nart Aşemez, Khamılapşıne'sini(2) çıkararak şarkıya eşlik eder. Nartlar da topluca şarkıyı söylemeye başlarlar. Ağaç, çiçek, kurt, kuş, böcek.... Tüm evren şarkıya katılır:
Heyyy!....Heyyy!
Heyyy çiçek neden kokarsın?
Parlaklığını yıldızlardan almış,
Çevresi ipek gibi
Dorukların beyaz aydınlığı,
Gören gözlerin sevinci,
Kalplere yücelik veren,
Nart gücünün armağanı,
Yaşamın süsü,
Bakanlar vurulur sana,
Herkesi sevindiren,
Yiğitlerin kalbindeki
E-ş-s-i-z a-r-m-a-ğ-a-n..!
Şarkıya katılan kızlar, Adıyiukh, Malıçıpkhu, Ahumudej ve diğerleri ellerindeki çiçekleri mezarın üzerine bırakıp sessizce uzaklaşırlar. Nartlar her yıl Kanjal Dağı'nın eteklerini iki kez ziyaret ederler, güllerin açma zamanı Seteney'in şarkısını hep birlikte söylerler.(3)
Destanlarda kimi zaman Seteney Guaşe, Thamade Wuezirmes'in kimi konularda denemelerden geçirmek için erkek kılığına girip günümüz tiyatro sanatçılarına taş çıkartır biçimde bıçkın delikanlı rolü oynar. Bu gibi anlatımlarda tiyatro unsurlarını rahatlıkla yakalamak olasıdır. Ayrıca ağıtlar ve eski şarkılarda (wueredıj) teatral unsurlar çok belirgindir.
2- Çerkes toplumunun tarih boyunca tekrarlamış olduğu kimi geleneksel davranışlarını, duygularını semboller ya da belli koreografik düzeni olan hareketler belirlemiştir. Bu teatral özellikleri, bayram, yortu, ayin gelenekleriyle emek şarkılarında yaşatmıştır.
Örneğin Çerkesler'in eski tapınma biçimleri 'Thatle'u = Tanrıya yalvarış' belirli bir Tanrı onuruna yapılan kurban kesme törenleri ya da Tanrıya huahua okuma biçiminde olurdu. Bu ayinler tiyatro unsurları ve kareografik motiflerle süslenirdi. Her türlü yakarış ve ağıtta tiyatral bir biçimde recitative'lerle ya da huahua'larla bir dizi anlamsız ünlem (kafiye oluşturan) eşlik ederdi. Yakarış ve ağıtlarla veba, çiçek, humma ve diğer hastalıklardan korunmayı, yeni doğan çocukları kem gözlerden korumayı amaçlıyordu.
Başka bir teatral tören ise 'Çapşak'ue'dir. Yaralının ya da hastanın yattığı odada yapılırdı. Porto-Çerkes insanına göre, eğer yaralı uyursa canı onu çabucak terk edebilirdi. (Bu gelenek ve temsili tören Türkiye'deki Çerkes köylerinde şimdilerde bile biraz değişik bir biçimde uygulanmaktadır) Çapşak'ue töreni ile ilgili olarak F. Torneau şöyle demektedir; "Çerkesler ölümü ağır yaralının yanından kovmak için odada bulunan değerli eşyaları dışarı çıkarırlar, girişe herkesin birkaç kez çarpacağı bir biçimde sabanın demirleri yerleştirilir. Ziyaretçiler topluca gelip odaya girdiklerinde yüksek sesle gürültü yaparlardı. Genç kızlar da tören elbiselerini giyip gruba katılırlar, çeşitli danslar yapılır, şarkılar söylenirdi."(4) Eski Çerkes ayinleri ve sembolik törenleri arasında dramatize edilmiş bir temsil olan 'ajeğafe = keçi dansı'nın özel bir yeri vardır. Totemizm tasavvurundan yansıyan ajeğafesiz hiçbir Çerkes bayramı geçmemiştir.
Çerkes Halkı'nın kuraklık zamanı uyguladığı bir yakarı türü de yağmur dualarıdır. Abazalar'da "Dzivara", Adığeler'de "Hantsa guaşe" denen giydirilmiş, kukla haline getirilmiş bir kürek, kapı kapı gezdirilir, her kapıda yağmuru sembolize eden su, grubun üzerine serpilir, yiyecek toplanarak birlikte pişirilip yenilirdi. Bu törenlerin kendine has seyirlik kareografisi, şarkıları primitif anlamda tiyatro öğeleri taşımaktadır.
Günümüze dek süregelen ve gerçekten seyirlik bir oyun biçiminde sahnelenen, kişilerin konuşma, savunma yeteneklerini ve alışkanlıklarını arttırmaya, gelenekleri öğretmeye yönelik özellikleri de olan ve özellikle damadın (şawue) düğün süresince misafir edilip ağırlandığı komşu ya da arkadaş evinde yapılan temsili davranışlar tam anlamı ile güncel bir tiyatro gösterisi olmaktadır. Burada şaşırtılarak olumsuz davranışa itilen kişi, kurulan mahkemede yargılanır, verilen cezalar karşılığı o topluluğun daha ileriki bir tarihte bir araya gelmesini, ya da hoşça vakit geçirmesini sağlamak bakımından yeni şölenler düzenlemek zorunluluğu getirilirdi. Bu toplantılarda yapılan konuşmalar, sembolik olarak suç işleyen kişinin yargılanması, bu kişinin kendini savunması, dinleyen genç kuşaklara ayrıca bir öğreti gösterisi olurdu. Bu gelenek şimdilerde biraz biçim değiştirerek sürmektedir.
Eski Çerkes şiirinde yaşayarak günümüze ulaşabilmiş "Güzel", "Mandanın Şikayeti", "Vahşi Domuz", "Kurbağa", "Öküzün Yakınması", "Hindi", "Kedinin Methiyesi", "Ağacın Yakınması" adlı antik şarkıların hepsinde ve çocuk masallarında tiyatro unsurlarını yakalamak olasıdır.
Araştırmacı F. Torneau, Çerkesler'de geçmiş çağların öykülerini söyleyen ve yeni olaylar üzerine doğaçlama olarak şiirler okuyan gezgin ozanlara sık sık rastlandığını yazmaktadır.(5) "Bu ozanlar, halka halinde oturan topluluğun ortasına gelip oturur, sözlerine alçak sesle ve kamalarının kabzasına yavaş yavaş herhangi bir çınlayıcı obje ile vurarak başlarlar, daha sonra bu uyumlu ölçü hızlanır, ses güçlenir, alçak sesli resitativ yüksek tondaki şarkıya dönüşerek, dinleyen, Çerkesler'i sınırsız coşkuyla sürüklerdi. Çoğu kez bu ozanlar yedi telli arplarını yanlarında taşırlar. Bu sazın dışında Çerkesler'de üç müzik aleti daha gördüm, iki telli balalayka, iki telli keman ve elbette kaval".
Ceguakue denilen bu halk ozanlarının büyük bir saygınlıkları vardı. Maksim Gorki, halkın toplumsal yaşamında Ceguakuelar'ın işlevini belirtmektedir. "Kafkas'ta, Khabardey'de, daha yakın tarihlere kadar A. Vasilliyevski'nin deyişi ile evsiz barksız Ceguakuelar, halk ozanları vardı. Bunlardan birisi kendi gücünü ve ereğini şöyle belirtmektedir; ben bir sözümle bir korkaktan kendi halkını koruyan bir kahraman, biraz da namuslu bir insan yaratırım. Gözümün önünde hiç kimse yalana dolana kalkışamaz, ben bütün kötülüklere ve namussuzluklara karşıyım"(6) Çerkes tiyatro sanatının tohumları, Ceguakuelar'ın bu toplantılarında söyledikleri şarkıların mimik ve jestlerle süslenmesi ile atılmıştır. Uzak geçmişteki Ceguakuelar'ın isimleri hakkında hiçbir bilgimiz yoktur. XIX. yüzyıldan ise iki Ceguakue'nin adını bilmekteyiz. Birisi Kaplıca'da (Pyatigorsk-Çerkesçe Psıhuabe) M.Y. Lermontov'la tanışan ünlü Kerim Girey, diğeri ise Laşe Agmokua'dır. Devrim öncesi ve sonrası dönemde ise Nart Destanları'nın tanınmış yorumcuları olan Ceguakuelar şu isimlerdir: Kılıçıkue Sijaje, Paçe Beçmırza, Teuçej Tsuğ (Adığey Bölgesi), Sağid Mıje, Nuh Kunduko (Çerkes Bölgesi), Hakhupaçe Amırkhan...
Bu isimlerin Çerkes Tiyatrosu'nun oluşumunda ozanca söyleyişleri ile büyük katkıları vardır. Türkiye'de ise bu geleneğin son temsilcileri, Methiye (Mudarey) Köyü'nden Matsu Tlaşe ile Kazancık Köyü'nden K'unip'at Kadir'dir.
Nart Destanları'nın türevi olan çok orjinal müzikal sahne yapıtları da üretilmiştir. Kişokue Alim'in "Gençliğin Toprağı" adlı ünlü poemi, Aksıra Zalimkhan'ın "Dakhenağo" adlı piyes öyküsü, bu piyesten yararlanılıp yazılan ünlü kompozitör Mole Vladimir' in "Opera"sı, Kuaş Betal ve T. Şeiblera'nın "Nartlar Kantatı", Nart Süje ve melodileri sahnede kareografik anlamda gerçekleşme olanağı da bulmuştur. Örneğin; kompozitör L.Kosana ve bale ustası A. Protsenko'nun sahneledikleri "Dakhenağo Balesi". Başka ünlü bir yapıt ise "Sosrıkua Balesi" dir. Yukarıda sözümüze başlarken belirttiğimiz gibi, Kuzey Kafkasya'da tiyatronun tarihsel gelişimi konusunda, bugünkü tiyatro yaşamının bazı bölgelerde ne tür bir gelişim gösterdiği konularında elimizde yeterli kaynak bulunmamaktadır. Örneğin, Dağıstan, Çeçenistan, Osetya, Adığey, Abhazya'da tiyatro sanatının boyutları, ya da üretilen yapıtlar, ünlü tiyatro adamları hakkında ayrıntılı bilgimiz bulunmamaktadır. Khabardey ve Karaçay-Çerkes'deki tiyatro yaşamı ile ilgili bilgimiz ise kısıtlıdır. Yukarıda belirtilen yapıtlar dışında Khabardey'de ünlü klasik ozanımız Socentsıku Ali'nin ünlü poemi Madina üzerinden librettosu yazılarak bestelenen Madina operası ile daha önce sözünü ettiğimiz Sosrıkua balesinin sahne çekimlerinin Nalçik Televizyonu stüdyosunda gösterilmesine tanık olduğum için kendimi şanslı saymaktayım. Bu iki görkemli yapıt dışında başka müzikaller de bulunmaktadır. Khabardey bölgesinde sahneye konulduğunu anımsadığım tarihi bir trajedi ise "Tirgatawue" oyunudur. Bosfor-Kimmerien İmparatoru ile Sind-Meot Kraliçesi arasında ve bu iki toplumun ilişkileri üzerine yazılan ünlü dramanın kaynağı, arkeolojik bulgular üzerine anlatılan olaylardır. Khabardey'de yazılan bir başka ünlü trajik piyes ise Aksıra Zalimkhan'ın derneğimiz tiyatro grubunca geçmiş yıllarda başarı ile sergilenen "Yıstanbılakue = İstanbul Yolu" dur. Büyük Çerkes Sürgünü'nü sosyo-ekonomik, sosyo-politik açılardan inceleyen bu yapıt Ankara'da büyük beğeni toplamıştır. Akla gelen başka yapıtların başında Utıj Boris'in yazdığı "Guaşemıdahable = Kaynana Sevmeyen Mahalle" oyunudur. Bu yapıtta destan öğeleri ve mitolojik kahramanlardan hareketle çağdaş yaşamda ve geleneklerde ortaya çıkan değişiklikler, ince bir güldürü dokusu içinde verilmektedir.
Karaçay-Çerkes edebiyatının ve özellikle de Abaza dilinin en güzel kullanıldığı yapıtların başında gelen iki bölümlü "Zuli ve Zarila"yı ünlü eğitimci ve yazar Tobil Tolastan kaleme almıştır. Yapıtın birinci bölümünde feodal geleneklerle yetiştirilmiş, kadının bir ticaret metası gibi görüldüğü eski dönemlerdeki mutsuz, ezilip horlanan bir Çerkes kadını olan 'Zuli' ele alınmaktadır. İkinci bölümde ise eğitim görmüş, meslek sahibi, üreten, çalışan, kişiliğini bulmuş, kendi isteği ile seçerek evlenmiş çağdaş bir Çerkes kadını olan 'Zarıle'nin toplum içerisindeki işlevi ve saygınlığı dile getirilmektedir.
Kuzey Kafkasya Cumhuriyetleri'nde tiyatro binalarına verilen önemi bilmekteyiz. Örneğin; Khabardey-Balkar Cumhuriyeti'nin başkenti Nalçık'ta Şocentsıku Ali'nin adını taşıyan Dram Tiyatrosu, bir komedi tiyatrosu ve ünlü Nalçik Operası'nın bulunduğunu biliyoruz. Diğer yerleşim birimlerinde de gereksinimi karşılayacak ölçüde tiyatro binaları bulunmaktadır. Karaçay-Çerkes Cumhuriyeti'nin başkenti Çerkesk'te görkemli bir tiyatro yapısını anımsamaktayım. Adıgey'de ise tiyatro sanatının dışında da kullanılabilen yeni ve büyük bir tiyatro binası hizmete sokulmuştur. Çerkes sürgün yaşamında ise, tiyatro halkımızca özlenen, istenen bir olgudur. Kafkas Derneği'nin tiyatro grubunun hazırlayıp sunduğu birer perdelik küçük oyunların derlenerek bastırılması ile diaspora kültürüne önemli bir katkı yapılacağına inanıyorum.
Çağdaş toplumlarda tiyatronun ne denli önemli bir gereksinim olduğu tartışma götürmez bir gerçektir. Aydınlarımıza bu konuda büyük görev düşmektedir. Sürgün yaşamımızda yazarlarımızdan sorunlarımızı, sanatımızı işleyen tiyatro yapıtları beklemekteyiz.
NOTLAR
1. Süslü ve anlamlı konuşma. Eskiden Tanrılara yakar olarak işlev görürdü. (Retorik)
2. Kamıştan yapılmış bir Çerkes çalgısı.
3. Hadağetle Asker, Nartkher, Adıge Jılem yı Epos Mıyekuape 1972.
4. F.Torneau, Kafkas Subayının Anıları, "Russkiy Vestnik", M.1864. (Şortan Askerby'nin Kabardinski Narodny Epos adlı yapıtından alınmıştır)
5. a.g.e.
6. Maksim Gorgi, Edebiyat Hakkında Eleştiri Makaleleri (Rusça) Moskova,1955. (Şortan Askerby'nin Nartı, Kabardinsky Narodny Epos adlı yapıtından alınmıştır.)
+''+Özdemir Özbay